19 Kasım 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

13 HAZİRAN 2009 CUMARTESİ 7 Amazon Bir kadın, bir erkek ve iki bisiklet Dünyayı bisikletle gezmek için bir yıl boyunca para biriktiren Gizem Altın ve Bryan Nance çiftinin yolculuklarına geçirdikleri bir kaza ara verdi. Onlar şimdi İstanbul’da bir bisiklet sempozyumu düzenliyorlar. Araba yerine bisikletle gidilen her kilometre havadan yaklaşık 160 gram karbonmonoksit temizliyor. Dahası da var… Arabaların neden olduğu hava kirliliği her yıl dünyada 60 bin kişinin ŞİRİN ölümüne sebebiyet veriyor. Oysa GÜVEN Avrupa’da arabayla kat edilen mesafelerin yüzde 50’si 5 kilometreden az. Yani araba kullanımını azaltmak çok mümkün. Peki ulaşım aracı olarak yerine ne koyacağız? Gizem Altın Nance ve Bryan Nance’in cevabı açık: “Bisiklet”. Onların hikâyesi çok ilginç. Gizem Altın Nance bir arkadaşının üstelemesiyle Gren Card’a başvuruyor yıllar önce. Kart çıkınca Amerika’nın yolunu tutuyor ve “Amerikan rüyasını” gerçekleştirmek için orada çalışmaya başlıyor. Bir kafede garsonluk yapmaya başlayan Nance, kendini büyük bir halkla ilişkiler firmasında halkla ilişkiler uzmanı olarak buluyor. Bir başka deyişle Amerikan rüyası gerçek oluyor. hissediyorlar. Bisikletle yolculukları sırasında doğanın bir parçası olmanın keyfine varıyorlar. Bisikletin yararlarının ve doğaya en uyumlu araç olmasının farkına varan çift 10 ülkenin ardından İstanbul’a varıyor. Burada bisiklet ve doğa sevgilerini insanlarla paylaşmaları ve onları da bisiklet kullanmaya teşvik etmeleri gerektiğine inanıyorlar. Böylece Tema Vakfı ile birlikte başlattıkları “BisikleTEMA” isimli proje kapsamında İstanbul’da bir bisiklet sempozyumu düzenliyorlar. Ardından bisikletle gittikleri her yeni ülkede basın toplantıları düzenliyor ve insanları motorlu taşıtların küresel ısınmaya etkileri konusunda bilgilendirip onlara bisikletin yararlarını anlatıyorlar. ‘7 harikası’ Çekimleri devam eden ve 2010’da tamamlanması planlanan ‘Son 7 Adım’ belgeseli, dünyanın dertlerine odaklanıyor. Dünya bir çok sorunla boğuşuyor, doğa ise isyanını sürdürüyor. Firmalar, bir yandan tüketimi destekleyen ürünlerini piyasaya sunarken, diğer yandan da doğanın gün geçtikçe yok olmasına dikkat çekiyor, çağrı yapıyor. Bunların çok ZUHAL dışında çıkarsız bir bu işlerin peşine AYTOLUN şekilde düşen insanlar da var. Onlardan biri de gazeteci Zafer Kantar. Dünya üzerindeki 7 derde dikkat çekmeyi hedefleyen “Son 7 Adım” belgeseli için elinde kamerasıyla dünyanın bir ucundan diğerine gidiyor, oradaki gerçekleri kayıt altına alıyor. Görsel yönetmenliğini Barış Bidav, danışmanlığını da Murat Başoğlu‘nun yaptığı belgesel ekibinin tamamı Türklerden oluşuyor. Belgesele tek yabancı katkı ise özellikle Afrika’ya yardım çalışmaları ile bilinen ve bunun için “Live Aid” konserleri organize eden dünyaca ünlü U2 grubunun solisti Bono‘dan. Dünya halklarına yardım için özel olarak bestelediği müzik kullanılacak belgeselde. 45’er dakikalık 7 bölüm halinde hazırlanacak belgesel için Katar Havayolları ulaşımı, Sony teknik ekipmanı karşılarken, Birleşmiş Milletler de barınmayı sağlıyor. Belgeselin, daha sonraki dönemde de 110 dakikalık bir film olarak dünya üzerinde vizyona sokulması planlanıyor. Kantar’la Son 7 Adım’a konu olan dünya dertlerini konuştuk. okulların açılmasıyla beraber tekrar Afrika’ya gidecek. Birleşmiş Milletler Dünya Gıda Programı’nın okullara yaptığı gıda yardımından yararlanmak isteyen öğrencilerin her sabah aç karnına 810 km yol yürüyüşlerini ve açlıkla eğitim arasında gidiş gelişlerini kayıt altına alacaklar. Diğer yandan yine Afrika başta olmak üzere dünyanın büyük vebası hala AIDS. Günde bin hasta yaşamını yitiriyor. Ancak ‘Son 7 Adım’ ekibinin uğradığı Güney Afrika’nın Cape Town kenti yakınlarındaki bir rehabilitasyon merkezinde AIDS virüsü taşıyan annelere uygulanan terapi sonuç vermeye başlamış. Hatta “Gençken sadece seks yapmak uğruna AIDS’i hiç umursamadık. Onları bu konuda eğitmeden ölmeyeceğiz” diyecek kadar da dirençli olduklarını dile getiriyor. Ancak kıtanın bir diğer ülkesi Kenya’da halkın bu olgunluğa ulaşamadığını, hâlâ kamyon şöförleri ve kadınların aklında bizim de yabancı olmadığımız bir tek şey olduğunu söylüyor: “AIDS bize bir şey yapmaz.” Açlık ya da cehaletin yanı sıra tüm ülkelerin ortak derdi olan yoksulluğa da odaklanıyor belgesel. Kantar, Kamboçya’yı örnekleyecek belgeselin bu bölümünde. Binlerce turist çeken Kamboçya’da, işsizlik ve yanlış tarım politikaları nedeniyle halk yoksulluk içinde ve halkın neredeyse yarısı ayaklanma aşamasında. Orta Asya Cumhuriyetleri’nde durum farklı değil. 2 milyonluk bir nesil, aldıkları radyasyondan dolayı hâlâ sakatlıklarla büyüyor. Ayrıca Aral gölünün kuruması da o bölgenin doğal dengesini bozuyor, halkın daha da fakirleşmesine neden oluyor. Son 7 Adım ekibinin ilk durağı Afrika. Dünya üzerinde bugün itibariyle 963 milyon insanın aç yaşadığını, yani 7 kişiden birinin aç olduğunu düşünürsek ilk bakışı Afrika’ya atmak gerekiyor. Daha önce defalarca Afrika’ya giden ve yaşananları birebir gözleyen yaşayan Kantar, açlığı belgesele aktarıyor. Ekip, 7 Temmuz’da Açlık ve yoksulluk Doğanın isyanı Bir yandan açlık ve yoksulluk etkisini sürdürürken diğer yandan doğa da isyan ediyor. Belgesel, tüm bunları belli başlıklar altına alsa da geniş bir perspektif üzerinden sunmayı planlıyor. Artık ciddi anlamda tehlike altında olan Antarktika’daki 4 km’lik buzul, bunlardan biri. Bu bölge yılda 30 bin turist çekerken Mart ayından itibaren büyük bir kütlenin ana buzuldan eriyerek ayrıldığı tespit edilince turizme tamamen kapatıldı. Sadece yılda 10 bin bilim adamına Antarktikaya ayak basma izni verildi. Kantar ve ekibi “British Antarctic Survey” adlı kuruluşun araştırmalarını görüntülemek için izin alarak çekimlerini burada gerçekleştirmiş. Eskimolar’ın kendilerine has yaşamlarını kayıt altına alan ve onlarla konuşan Kantar, buzullardan dolayı yaşadıkları tedirginlikleri de aktaracak belgesele. Peki ya dünyanın akciğerleri olarak kabul edilen Amazon Ormanları’nda durum nedir? Brezilya’daki yağmur ormanları, kaliteli ağaçlarından dolayı kereste şirketlerinin hücumuna uğramış durumda. Keşfedilen altın ise yerlilerin başka bir kâbusu. Hektarlarca orman kesilerek açılan altın madenlerinde kazı çalışmaları yapılıyor ve çıkan altını temizleme çalışmaları, bölgeyi kirletiyor. Kantar, Malezya’nın Borneo Adası’nda bulunan ikinci büyük yağmur ormanlarında da durumun pek farklı olmadığını söylüyor. Son 7 Adım ekibi, son olarak karanın yanı sıra denizlerdeki durumu da yansıtacak belgeselde. Okyanuslardaki bitki ve canlı neslinin yok olması, Japon ve Norveç avcılarının balina, Kanadalı avcıların da daha yeni çıkarılan kanunla legal hale gelen fok katliamı ile denizlerdeki doğal hayat dengesini tamamen bozma aşamasında olduğunu söylüyor Kantar. Çekimler için büyük bir özveriyle yollara düşen Kantar ve ekibi tüm gördüklerinden elbette çok etkilenmiş. Her İstanbul’a gelişlerinde “Benim burada ne işim var? Bu yemeği nasıl yiyorum?” sorularıyla başbaşa kaldıklarını dile getiriyor Kantar. Dünyanın dertleri üzerine konuştuğumuz Kantar’la Türkiye’ye de dokunduk elbette. Türkiye için son bir adım diyor: “Cehalet.” Ve Bryan Nance ile tanışıyor. Büyük bir şirkette proje yöneticisi olarak çalışan Bryan’la evleniyorlar. Hayatlarında herşeyin “iyi” gittiği bir dönem. Ama bu onların istediği değil. Onlar tam herkesin arabamız bir üst model, televizyonumuz en iyisinden olsun dediği noktada “Bizim istediğimiz bu değil” diyorlar. Çünkü onların yaşamaktan anladığı, daha fazlası için devamlı çalışmak ve sürekli tüketmek değil. Onların daha fazlasına ihtiyaçları yok. Hatta pek çoğunun tersine daha azını istiyorlar. Tam bu düşüncelere kafalarını yorarken Gizem Nance kütüphaneden bir kitap buluyor: “Miles From Norway.” Bir karı kocanın bisikletle yaptığı yolculuğu anlatan kitap onların açmazının çaresi oluyor. Böylece bir karar alıyorlar ve dünyayı bisikletle dolaşmaya niyetleniyorlar. Artık amaçları belli. Bunun için bir yıl boyunca yiyecek dışında hiçbir şey almayarak para biriktirmeye karar veriyorlar. Hatta böyle bir mail grubuna da üye oluyor Gizem Nance. Yiyecek ve ilaçtan başka bir şey almamayı vaat edenlerden oluşan grupta birbirlerinin ihtiyaçlarına çözümler buluyorlar: “Bende senin ihtiyacın olan masa örtüsünden fazla var. Karşılığında sen de benim çimlerimi biçersin.” Tabii tüm bu bir yıllık süreçte tüketim toplumunun insanlar üzerindeki olumsuz etkilerini daha da iyi anlıyorlar. Bir yılın sonunda sahip oldukları her şeyi satıp kuş kadar hafif bir şekilde bisikletle yollara dökülüyorlar. Sırtlarında sadece küçük bir sırt çantaları var. Yani bu sistemin dayattığı hiçbir şeye bağlı değiller. Pedalı her çevirdiklerinde doğaya daha da yakınlaştıklarını İstediğimiz bu değil Çiftin bisikletle dünya turu maalesef Kazakistan’da bir düğün konvoyunun Gizem Nance’e çarpmasıyla son buluyor. Uzun bir süre hastanede kalan Gizem Nance’in boynundaki ana damarlar yıprandığı için bisiklete binmesi yasak. Yıpranma tamamen geçene kadar başını sağa sola çevirmemeli. Bu nedenle onlar şimdilik tutkuyla bağlı oldukları bisiklete binemiyorlar. Ama Gizem Nance iyileşir iyileşmez pedal çevirmeye başlayacaklar. Tabii bisiklete binemiyorlar diye bisiklet ve doğa sevgilerini insanlara anlatmaktan vazgeçmediler. Onlar hâlâ çeşitli sunum ve toplantılarla insanları bisiklet kullandırmaya teşvik etmeye çalışıyorlar. Buna bisikletle kat ettikleri 10 bin kilometrelik ve 15 ülkelik serüvenlerini de anlatarak devam ediyorlar. Onlar son olarak Hollanda’dan Kazakistan’a kadar süren maceralarını bir sergiyle dile getiriyorlar. Bryan Nance’in çizgilerine Gizem Nance’in dizelerinin eşlik ettiği ‘Kirpi Düşleri’ isimli sergi bugün Cihangir Zenka Kafe’de açılıyor. Çift bu sergiyle tur boyunca yaşadıklarını, gördüklerini ve öğrendiklerini tüm dünyayla paylaşmayı amaçlıyor. Daha çok insanın onların doğa ve bisiklet tutkularına ortak olabilmeleri için… Bisiklet yasak Sudaki ayak izinizle geleceği korumak adına bir adım atın Artan nüfus ve sanayileşme birçok doğal kaynak üzerinde olumsuz etkisini gösterirken, son yılların en önemli konusu haline gelen küresel ısınma da bu etkiyi artırıyor. Yaşamın kaynağı olan ve yerine başka bir şey konulamayan su, tükenme riskiyle karşı karşıya bulunan doğal kaynaklar arasında ilk sırada. Türkiye’de son 20 yılda kişi başına düşen su miktarı 4 bin metreküpten 1 bin 430 metreküpe düştü. Önümüzdeki 10 yıl içinde nüfusun artmasına paralel olarak bu rakamın bin metreküpe düşeceği öngörülüyor. Hızla su fakiri olma yolunda ilerleyen Türkiye’de, suyun önemini anlatan projeler hayata geçirilerek bilinçlendirme kampanyaları yapılıyor. Bunlardan biri de OMO ve Doğal Hayatı Koruma Vakfı (WWF) Türkiye ortaklığıyla başlatılan “Sudaki Ayak İzim” projesi. Omo, bu kampanyayla tüketicileri çamaşır yıkama alışkanlıklarını değiştirerek sudaki ayak izini azaltmaya davet ediyor. Sudaki ayak izi, tüm üretim ve tüketim süreçlerinde kullanılan toplam su miktarı anlamına geliyor. Yani kullanılan suyun yanı sıra her türlü ürünün üretim sürecinde kullanılan su miktarı ile su kaynaklarında mutlaka bir iz bulunuyor. Unilever Türkiye Ev ve Kişisel Bakımdan Sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi Zeynep Yalım Uzun, deterjan üretim sürecinde harcanan su miktarının, toplamda kullanılan su miktarının yalnızca yüzde 5’ini oluşturduğunu dile getiriyor. Geri kalan yüzde 95 ise tüketiciler tarafından çamaşırlar yıkanırken kullanılıyor. Bu da suyun önemli olduğu bilinciyle hareket edilirse, geleceği korumak adına herkesin kendi adına bir adım atması gerekliliğinin bir göstergesi. Projenin internet sitesi www.sudakiayakizim.org, birçok ayrıntıyı barındırıyor. Günlük yaşamda ne kadar su kullanıldığına ışık tutan, suyun yaşamsal önemini açıklayan bilgilerin yanı sıra neler yapılması gerektiğine dair ipuçları da yer alıyor sitede. Bu ipuçlarından bazıları ise şunlar; * Çamaşır yıkarken ön yıkama yapılmadığı takdirde her yıkamada 14 litre su tasarrufu sağlanabiliyor. Bir kez ön yıkama yapmanın sudaki ayak izi karşılığı ise 104 litre. Türkiye’de ön yıkama yapanlar 1 yıl boyunca ön yıkama yapmadığı takdirde de sudaki ayak izi yaklaşık bir Ulubat Gölü kadar azalıyor. * Düşük sıcaklıkta yıkama yapın: Bir yıl boyunca çamaşırlarınızı 60 derece yerine 30 derecede yıkarsanız 21 günlük elektrik tüketiminiz kadar tasarruf elde edebilirsiniz. * Çamaşır makinenizi tam dolu olarak çalıştırın: Tüm Türkiye çamaşır makinelerini tam dolu olarak çalıştırırsa beş yıllık içme suyu ihtiyacımızı karşılayacak kadar su tasarrufu sağlanabilir. * Konsantre deterjan kullanın. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle