Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Sinema ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? Aşkın Yaşı Yok (Smart People) Noam Murro’nun yönettiği ve Dennis Quaid, Sarah Jessica Parker, Ellen Page ile Thomas Haden Church’ün oynadığı Aşkın Yaşı Yok filminde dönüm noktasına gelen bir ailenin öyküsü anlatılıyor. Profesör Lawrence Wetherhold başarılıdır ancak aşk ve aile gibi kişisel problemlerinin çözümü söz konusu olduğunda zorluk çeker. Üniversite öğrencisi oğlu James, ona güvenmediği için sırlarını açmaz. Ergenlik çağındaki kızı Vanessa okulunda tüm beklentilerin üzerinde başarı gösteren ama ‘herşeyden şikayet eden’ yapıdaki babasının ayak izlerini takip eden, onun yolunda olan sivri dilli bir kızdır. Orta yaş krizinin eşiğinde dolanan profesör, eski öğrencisi ile yıllar sonra tesadüfen karşılaşır. Bu günlerde Wetherhold ailesinde kimi zaman eğlenceli, kimi zaman yürek burkucu olaylar zinciri birbirini izleyecek, artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır. ? Kara Şövalye (The Dark Knight) Aksiyon filmi “Batman Begins/Batman Başlıyor”u izleyen devam filmi “The Dark Knight/Kara Şövalye” yönetmen Christopher Nolan ve Bruce Wayne/Batman rolündeki başrol oyuncusu Christian Bale’i tekrar bir araya getiriyor. 185 milyon dolara mal olan filmde 28 yaşında yaşamını yitiren Heath Ledger (Joker) rol alıyor. Amerika’da gösterime girdiği haftasonu büyük hasılat yapan Kara Şövalye için filmin dağıtımcısı Warner Bros. 155.5 milyon dolarla en iyi haftasonu açılışı yapan film rekorunun kırıldığını açıkladı. Aynı günde 66.4 milyon dolar hasılat yaparak, en iyi haftasonu açılış rekorunu Örümcek Adam 3’ten aldı. Batman, Teğmen Jim Gordon ve Bölge Savcısı Harvey Dent’in yardımlarıyla, şehir sokaklarını sarmış olan suç örgütlerinden geriye kalanları temizlemeye girişir. Bu ortaklığın etkili olduğu açıktır, ama ekip kısa süre sonra kendilerini, Joker olarak bilinen ve Gotham şehri sakinlerini daha önce de dehşete boğmuş olan suç dehasının yarattığı karmaşanın ortasında bulurlar. 007 dinginlik peşinde Ian Fleming’in Majesteleri’nin casusu 007 James Bond’un Quantum serüvenlerini içeren ilk romanı of Casino Royale 1953’te yayımlandı. Solace’da İlk Bond filmi Dr. No 1962’de Daniel sinemaya Craig uyarlandı. Bond ASLI dizisi izleyicinin SELÇUK çok beğenip tuttuğu, sinemaları doldurduğu bir ilgiyle karşılaşınca 36 yılda 22 film gerçekleştirildi. 007, Sovyetler Birliği’ne, Çin’e, Kore’ye, KGB’ye, eski Kızıl Ordu üyelerine, nükleer teröre, uyuşturucu mafyalarına, dünya pazarını denetleyenlere, medya imparatorlarına, terör örgütlerine karşı kafa tutup savaştı. Tüm Bond filmleri sürekli dönemin politik olayları, teknolojik yenilikleriyle doludurlar, popüler gündemi hiç mi hiç kaçırmazlar!.. 2004’te Sony, Bond’ları yapımcısı MGM’den satın alınca 007’de köklü değişimlere uğradı, 21. yüzyıla taşındı, aksiyonun yanısıra Soğuk Savaş’ın bitişiyle zorunlu olarak öykü ve karakterlere yoğunlaşıldı, “düşman”ın değişiminden ötürü ortaya daha gerçekçi ve duygusal bir ajan karakteri çıktı. Son film Quantum of Solace’te (2008) Bond tarihinde bir ilk gerçekleştirilir, 22. bölüm Casino Royale’in (2006) doğrudan devam filmidir. Ian Fleming’in For Your Eyes Only (Sadece Gözlerin İçin) romanında yer alan Quantum of Solace öyküsünden uyarlanan filmde sevdiği kadın Vesper’i (Eva Green) yitiren ajanın sarsılan psikolojik durumu yansıtılır. Yazara göre Quantum of Solace, her bireyin yaşamında aradığı konfor, rahatlıktır, aşk ilişkilerindeki sevecenlik, uçuculuk demektir, bu huzur, dinginlik yoksa ilişkinizde başarısızdır. Büyük aşkını kaybetmiş, hırpalanmış Bond dönüşü olmayan dramatik bir noktaya gelmiştir. 3 Ocak’tan beri çekimleri süren filmi Marc Forster (Kesişen Yollar, Uçurtma Avcısı) yönetiyor. Roger Mitchell projeyi geciktirdiği için hazırlık aşamasında seti terkedince Temmuz 2007’de Forster’la çok çalışmak isteyen Daniel Craig’in seçimiyle Forster yönetmenliğe getirilir. Yönetmen, Indiana Jones ve Kristal Kafatası Krallığı’nın baş asistanı Dan Bradley’le birlikte filmin önçizimlerini (storyboard) yapar. Açılış sahnesini Amy Winehouse’un seslendireceği filme genç sinemacı ilginç postmodern bir yaklaşım katar, 200 milyon dolarlık filmin dev bütçe konusuna da açıklık getirir. Casino Royale’de yeni bir Bond yaratarak gizli ajanın değişik yüzlerini gösteren yapımcılar Quantum of Solace’te yine 40 yaşındaki İngiliz oyuncu Daniel Craig’le çalışırlar. Az konuşan, sessiz, şeytanlarıyla boğuşan bir Bond tiplemesi çizen Craig yeni filmin daha iyimser, mizahla, serüvenle dolu olduğunu belirtiyor: “007 yaşamının en zor döneminden geçiyor, Quantum of Solace duygusunu derinden duyumsamak istiyor”. Çekimden iki ay önce silah ve araba antremanlarına başlayan Craig, ikinci kez Bond olmaktan çok hoşnut: “Büyük bir başarı kazandık, basında filmi destekledi. Farkımızı bir kez daha kanıtlamalıyız. Bu role getirilmem bile bu farklılığı yansıtıyor. 007 bana rol üstüne rol getirdi, yapımda, senaryoda söz hakkı sağladı” diyen oyuncu, Bond’un her zaman sistematikleştirildiğini, en zorunun iyi bir film yapmak olduğunu, kendisinden sonra da uzun yıllar varlığını sürdüreceğinin altını çiziyor. Greg Timmermans Ben X’de gerçek hayatta hep kaybeden otistik genç Ben rolünde. ÇAĞDAŞ DÜNYANIN AYNASI Bu kez Bond’un karşısında çevrebilim görüntüsü altında bir Latin Amerika ülkesinin başına diktatör yerleştirerek ülkenin doğal kaynaklarını ele geçirmek isteyen Green Planet örgütünün başkanı Dominic Greene vardır. Craig’le birlikte Münih’te oynayan Fransız Mathieu Amalric’i (Kelebek ve Dalgıç) izleyen Forster onu hemen seçmiş. Greene’i Amalric şöyle tanımlıyor: “O bir güdümleyici, yumruklarını kullanmıyor. Tony Blair’in gülüşüne, Sarkozy’nin deliliğine sahip. Yıllar geçtikçe Bond’un kötüleri de geliştiler. Oysa günümüzün en kötüleri olan sanayiciler, bankerler gitgide görünmezleştiler. Bond’daki kötülerde görünmezleştiler. Eğlencelik olmasına karşın Bond filmleri çağdaş dünyanın aynası olma görevini de taşıyorlar”. Amalric en kötüyü yansıtabilmek için saçlarını beyaza boyatmış, kazıtmış, yüzüne derin bir yara izi yaptırmış, gözlerini kanlandırmış ama Forster hepsine hayır demiş. “Marc, içimdeki öfkeyi dışa vurmamı istedi. Bende şeytanı çağrıştıran bir şey gördü” diyen Amalric, Greene’i tümüyle zırdeli, binbirsuratlı bir kaçık olarak tanımlıyor. Filmin çekim senaryosunun önçizimleri yapılmış olmasına karşın, Amalric Forster’ın Bond’un dünyasına apayrı bir bir bakış kattığından emin: “O, yeni bir kötü adam tipi yarattı” diyor. “Bırakın, yaşayalım” “Ben X”, otistik bir gencin, gündelik hayata tutunma çabasını anlatan sarsıcı bir film. O, çevresini apansız saran, soluksuz bırakan insan güruhuna karşı çırpınıyor, kurtuluşu ise hayallerini gerçeğe dönüştürmekte arıyor. Ve ekliyor; “bırakın da yaşayalım”… Ben X, Belçika’da yaşanan ALPER gerçek olaydan esinlenen yazar TURGUT ve televizyoncu Nic alperturgut.blogcu.com Balthazar’ın çoksatar kitabın adı… Konuyu biraz daha açarsak, insan müsveddelerinin baskı, alay, hakaret ve iğrençliklerine dayanamayan otistik bir çocuk, kurtuluşu intiharda bulur. Bu duyarlı tüm yurttaşları gibi Balthazar’ı da yaralar. Ve Balthazar, o ve diğerleri için umuda yelken açan bir kitap yazar. Yeter mi? Tabii ki kocaman bir hayır. Sevecenlik ile beslediği romanını tiyatro oyununa çevirir, sonra senaryolaştırır ve ardından filme çeker. Soyut ve hakikatin iç içe geçtiği acımtırak öykümüzün görüntü yönetmeni de Lou Berghmans… Kurgu Philippe Ravoet, müzik ise Praga Khan’a ait… Başrollerde ilk deneyimi olmasına karşın harikalar yaratan Greg Timmermans ile Laura Verlinden, Marijke Pinoy, Pol Goossen, Titus De Voogdt ve Maarten Claeyssens var. 27. Uluslararası İstanbul Film Festivali’nde de yarışan ödül avcısı Ben X, dün “Bir Film”in dağıtımıyla gösterime girdi. Bilgisayar oyunu formatı ve tipik bir yaşam gailesi… Seyir keyfi yüksek bir görsellik, içimizi cızlatan bir hikâye… Araya da kahramanımızın ailesi, dostları ve öğretmenleriyle yapılan röportajlar serpiştirilmiş. İç dünyamıza dair soylu bir başkaldırışta cabası… Bu film, yeni Avrupa sinemasının yüz aklarından… Kaçırılmamalı… İyi yanlarımızın sürekli örselendiği günümüz dünyasında, alçalarak yaşayan o kadar çok insan var ki… Elleri, kolları yerinde, zihinleri sıradan pespayelerin, engellilere karşı giriştikleri çirkeflikleri bilmeyenimiz yoktur. Engelli insanlarla dalga geçmek, küçümsemek ve rencide etmek, toplum baskısı denilen melanetin yansıması değil de nedir? Eninde sonunda hepimiz biliriz… Ya duymuş, ya şahit olmuşuzdur. Pek çok kereler tepkimizi de göstermişizdir. Onlardan utanmak, yük olarak görmek, dışlamak, sırt çevirmek ve tu kaka ilan etmek, “batılıyız öyleyse medeniyiz” diyen aklı evvellerin dahi kurtulamadığı bir tür çocukluk hastalığı gibidir. Örneğin ülkemizde yaklaşık 10 milyon engelli yurttaşımız bulunmakta… Onlar her an yanı başımızda, adım kadar eminim ki yardımlarımızdan ziyade hayatlarını zindana çevirmememizi yeğlerler. Ben X, onların öyküsüdür. Duygu sömürüsüne kaçmayan, yalın, duru, kırılgan ve insan olmanın edebiyle haşır neşir… SANAL ÂLEMİN KRALI… Otistik genç Ben, detaylarda kaybolmaktan bütünü göremeyen, deha ölçüsünde zeki ve mümkün mertebe asosyal bir gençtir. O, sanal âlemin kralıdır, en zor bilgisayar oyunlarının baştan çıkarıcı kazananıdır. Özellikle ArchLord adlı internet oyununda eline kimse su dökemez. İnternetin güçlü adamı, günlük hayatın kaybedenidir. Okul ise tam anlamıyla büyük bir kâbustur. En akıllı uslu gençler bile onu görünce zorba birer barbara dönüşmektedir. Sanki hepsi Ben’e cehennemi yaşatmak için yemin etmişlerdir. Hele iki zibidi vardır ki, tarifi olmaz. Ben’i anlayan tek kişi ise vefakâr, cefakâr annesidir. Kadıncağızın ömrü, ona gelebilecek belalara karşı göğsünü siper etmekle geçmiştir. İnternet üzerinden tanıştığı Scarlite adlı genç kızı da unutmayalım. Artık işler çığırından çıkmak üzeredir. Gücenmiş, korkmuş ve ümitsiz kalmış Ben, intiharı düşünür. Ancak işin kolayına kaçmak, sanal dünyanın efendisine yakışmaz, yakışamaz. İlk defa güçlü olmak, hayata posta koymak ister. Ben, okuldaki, sokaktaki zebanilerden kurtulmak için düşten alıp ete kemiğe büründürdüğü Scarlite ile birlikte bir plan hazırlar. Ben’in annesi ile yıllar önce evden ayrılsa da oğlunu çok seven babası, filmin şifresini kırmamak adına açıklayamayacağımız güzel ve özgün projeye dâhil olurlar. Şimdi Ben’in kalpsiz okul arkadaşları özelinde tüm insanlığa ders verme vakti gelmiştir. KASIMDA GÖSTERİMDE İngiltere, Panama, Peru, Şili, İtalya, Avusturya’daki çekimlerin ardından Haziran’da Londra’daki Pinewood Stüdyoları’nda Bond’la Greene’in finaldeki karşılaşma sahnesini çeken Quantum of Solace ekibine yeni katılanlar da var. 1995’ten beri M’i oynayan Dame Judi Dench ve Craig’in dışında son 18 filmin set tasarımlarını üstlenen Peter Lamont’un yerini Dennis Gassner aldı. Bond’un gölge kadınları İngiliz ajan M16’da Gemma Arterton, Bolivyalı Camille’de Olga Kurylenko var. Casino Royale’de olduğu gibi senaryo yine Neal Purvis’le Robert Wade’e teslim edildi, Paul Haggis (Tanrının Vadisinde) son düzeltmeyi yaptı. Kasım ayında gösterime sokulması planlanan Quantum of Solace gibi kısa öykü formatında Fleming’in sinemaya uyarlanmayan 4 yapıtı kaldı: Risico, The Hildebrand Rarity, The Property of a Lady ve 007 in New York. Filmin yönetmeni Marc Foster, filmde kötü adamı oynayan Mathieu Amalric, Bolivyalı Camille’i canlandıran Olga Kurylenko ve Bond rolüyle Daniel Craig, sahneyi gözden geçiriyor. Eminönü Belediyesi tarafından düzenlenen “Sultanahmet Yazlık Sinema Günleri”, dün akşam Babam ve Oğlum filminin gösterimiyle başladı. Yazlık sinema nostaljisini yeniden yaşatmak için Eminönü Belediyesi tarafından başlatılan yazlık sinema günleri, her akşam Sultanahmet Meydanı’nda bulunan amfitiyatro’da gerçekleştirilecek. Türk sinemasının genç yönetmenlerinden Çağan Irmak’ın beğeni toplayan Babam ve Oğlum filmiyle başlayacak sinema günleri, 5 Sultanahmet’te yazlık sinema günleri Ağustos tarihine dek devam edecek. Ücretsiz olarak takip edilebilecek sinema günleri saat 21.00’de başlıyor. Bugün Vizontele, yarın Organize İşler filmlerinin gösterileceği Sultanahmet Yazlık Sinema Günleri’nde 28 Temmuz’da Mavi Boncuk, 29 Temmuz’da Bayrampaşa: Ben Fazla Kalmayacağım, 30 Temmuz’da Estergon Kalesi, 31 Temmuz’da Cennetin Krallığı, 1 Ağustos’ta Kanlı Nigar, 2 Ağustos’ta Hababam Tatilde, 3 Ağustos’ta da Eşkıya izleyiciyle buluşacak. C MY B C MY B