Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
4 26 TEMMUZ 2008 CUMARTESİ Konser Rock’ın yakışıklısı İstanbul’da 4 yıl üst üste ‘En İyi Erkek Rock Vokal Performansı’ dalında Grammy ödülü kazanan ve dünya çapında 20 milyon albüm satışına ulaşan Lenny Kravitz, İstanbul Caz Festivali kapsamında BKM ve Virgin Radio işbirliğiyle 30 Temmuz Çarşamba akşamı Turkcell Kuruçeşme Arena’da konser verecek. Son albümünün turnesi dolayısıyla İstanbul’da olacak Kravitz, önceki albümlerden de şarkılar seslendirecek ve müzikseverlere unutulmaz saatler yaşatacak. (0216 556 98 00, biletler 300 ve 100 YTL) Metallica geliyor Metallica, Türkiye’deki üçüncü stadyum konserini vermek üzere yarın akşam Akbank exi26 ana sponsorluğunda İstanbul’da olacak. 1993 yılında İstanbul İnönü Stadı’nda verdiği ilk konserle 48 bin, 1999’da Ali Sami Yen Stadyumu’nda verdiği ikinci konserle 46 bin 350 kişiyle buluşan topluluk için şimdiye kadar Türkiye’de kurulmuş en büyük sahne inşa edilecek. Saat 21.00’de Ali Sami Yen Stadyumu’nda sevenleriyle buluşacak Metallica bugüne kadar dünya çapında 120 milyon albüm sattı. Yarın Metallica’dan önce Türkiye’nin en büyük heavy metal gruplarından Pentagram sahneye çıkacak. (0216 556 98 00, biletler 350, 150, 90, 85, 75 ve 50 YTL) Dans müziğinin efsanesi Dans müziğinin dünyadaki en büyük temsilcilerinden Fransız DJ ve prodüktör Bob Sinclar, 29 Temmuz Salı akşamı Parkorman sahnesinde sevenleriyle buluşacak. Hem müzikal hem görsel anlamda uzun bir süre akıllardan silinmeyen performanslara imza atan Sinclar’e Steve Edwards ve Big Ali eşlik edecek. 1998 yılında çıkarttığı ilk albüm Fransız house müziğini, disko yaylılarıyla birleştiren Bob Sinclar’in şimdiye kadar çıkardığı albümler müzik camiasında çok beğenilmişti. (0216 556 98 00, biletler 150, 90 ve 60 YTL) Açıkhavada müzik keyfi Türkiye’nin ve dünyanın önemli seslerini Harbiye Cemil Topuzlu Açıkhava Tiyatrosu’nda konuk eden ‘Most Açıkhava Konserleri’ tüm hızıyla devam ediyor. Konserler dizisi kapsamında Zülfü Livaneli, 30 ve 31 Temmuz akşamları sahneye çıkacak. ‘Özgürlük ve Sevda Şarkıları’ isimli konserde Livaneli’ye dünyanın en büyük caz yorumcularından Jocelyn Smith ve Henning Schmidt de eşlik edecek. Candan Erçetin ise, 1 ve 2 Ağustos akşamları müzikseverlere unutulmaz saatler yaşatacak. Dünyanın kapısını açan Rumelihisarı’nda müzik Üç yıllık bir aradan sonra yeniden müzikseverleri ağırlamaya hazırlanan Rumelihisarı’nın açılışını 30 ve 31 Temmuz’da Türk Pop Müziği’nin usta yorumcularından Nilüfer yapacak. Nilüfer’e konserde İstanbul Devlet Opera ve Balesi tenorlarından Bülent Külekçi eşlik edecek. Uluslararası alanda birçok ödüle sahip olan Külekçi, hem tek başına bir şarkı seslendirecek, hem de Nilüfer ile birlikte düet yapacak. Nilüfer, 13 kişilik orkestrasıyla en beğenilen parçalarını sevenleri için seslendirecek. (0216 556 98 00, biletler 215, 200, 111, 89 ve 67 YTL) mermer bloklar Bu yıl ilki yapılan “Festival Meandros”un kapsamında gerçekleşen “1. Didyma Uluslararası Taş Heykel Sempozyumu”ndaydım. 27 Haziran ile 27 Temmuz tarihleri yapılan APTÜLKADİR arasında heykel sempozyumunda ELÇİOĞLU benim gibi bir çizerin bulunmasının kıymeti harbiyesini anlamak pek mümkün olmasa gerek. Sempozyumun artistik direktörü olan arkadaşım Nilhan Sesalan’ın geçen yıl yaptığı: “Aptül, gelecek yaz bizimle sempozyuma katılır mısın?” önerisiyle başladı her şey. Şaşkınlığımı gören Nilhan: “Bizimle orada sende ol ve bizi çizgiyle izle” diye açıklamaya başladı. Heykel Sempozyumu’nda bir ay boyunca heeykeltıraşlarla birlikte olup, onların üretimine şahit olmak ve bunu çizgilere dökmek heyacan vericiydi. Didim denizi ve kumu ile ünlü bir tatil yöremiz. Ancak buranın diğer bir önemli yanı da bünyesinde binlerce yıllık bir tarihi barındırıyor olması. Herakle, Prine, Milet ve Dydma’da üç bin yıl önce taş anıtlarla yazılan tarihin izinde günümüz sanatçılarının eserleri sağlam bir köprü oluşturacaktı. Bunun içinde Apollon Tapınağı’nın yanında yer alan Eski Köy Yoran’da yer alan Cumhuriyet İlkokulu bahçesi heykeltraşların çalışma alanı olmuştu. Yaklaşık 50 ton ağırlığındaki Muğla Beyazı mermer blokları da bu etkinlik için Yatağan’dan getirilmiş. Didim Taş Heykel Sempozyumu uluslararası bir etkinlik olup, yerli yabancı 6 heykeltıraşa ev sahipliği yapıyor. Ülkemizden Nilhan Sesalan ve Songül Telek, Japonya’dan Taro Kitagawa, İtalya’dan Roland Romedius Steger, Ukrayna’dan Ciumacu Valeriu, İspanya’dan da Gerardo Arribas Perez Diaz’ın katıldığı sempozyumda yapılan heykeller 27 Temmuz, Pazar günü yapılacak bir kapanış kütlesinde tozu dumana katarak çalışan Roland sanki bir heykeltıraş değil rock yıldızı gibiydi. Onun çalışmasını izlerken kaçırdığım bir çok rock konserinin acısını çıkarıyordum. Peru’da yaşayan Japon heykeltıraş Taro Kitagawa’nın karınca misali çalışması ile Ukrayna’lı sanatçı Valeriu’nun matematiksel ve planlı disiplini Akdenizli meslekdaşlarından ayrılan yanları gibiydi. Sempozyuma Türkiye’den katılan Songül Telek ve Nilhan Sesalan’ın çağdaş sanatımızın temsilciliğini saf heykel aşkıyla sürdürmeleri de artık pek örneği bulunmayan vasıflar gibiydi. Müzik yazıları yazan biri olarak köşemi bütünüyle heykele ayırmam garip gelmiş olabilir. Fakat yazma eylemimi dinleme zevkimle birlikte sürdürdüğüm için heykele yer verdiğim yazının da pek aykırı olmadığını düşünüyorum. Arkeolojik birikimi bu kadar yoğun misafir eden bu topraklarda günümüzün çağdaş heykelcilerinin işleriyle buluşması gerçek anlamda önemli. Sempozyumun diğer bir güzel yanı ise o eserlerin konulacağı alanların insanının da yaratım sürecini izliyor olması. Avrupa kentlerinin meydanlarını neredeyse açık hava müzesine çeviren o heykellerin oradaki insanlarla ne denli bütünleştiklerini gördüğümde bunu daha iyi anladım. Bunun ortaya çıkışında yaratım sürecini izleyen çevre halkıyla o sokaklarda ya da meydanlarda ya da o eski köyde yıllar hatta yüzyıllarca buluşacak olması çağdaşlık adına yapılan betonlaşmadan daha önemli. O kat üstüne kat kat dikilen beton yığınları 2 ya da 5 yıl sonra önemini yitirirken asıl özellikleriyle korunan bir köy evi güzelliğini hiçbir zaman yitirmeyecek. O zenginlik adına dikilen yapılar yarın ortaya çıkacak zevksizliği ile üç kuruşluk değeri kalmazken, burada yapılan heykeller yüzyıllar sonrası bile değerini yitirmeyecek. Tıpkı 3 bin yılllık Apolllon Tapınağı gibi. Kırkpınar’da rock Türkiye’de alternatif müziğin en güçlü gruplarından biri haline gelen ve yağtığı müziği geniş bir kitleye dinletmeyi başaran Mor ve Ötesi, Kırkpınar Açıkhava Tiyatrosu’nda bu akşam konser verecek. Eurovision’da da ülkemizi temsil eden grup sevenlerine sabahın ilk ışıklarına kadar şarkılarını seslendirecek. (0216 556 98 00, biletler 45 YTL) Bodrum konserleri Bodrum’da başlayan ve BKM organizasyonuyla yapılan ‘Yıldızlı Turkcell Geceleri’ hız kesmeden devam ediyor. Edip Akbayram ve Ferhat Göçer bu akşam ilk kez birlikte sahneye çıkacak. İki dev ismin Bodrum Antik Tiyatro’da yapacağı düet, müzikseverlerin kulaklarının pasını silecek. En güzel şarkılarını Antik Tiyatro’da Bodrumlular için söyleyecek ikili, müzik dolu bir gece yaşatacak. 2003 yılından beri yapılan ‘Yıldızlı Turkcell Geceleri’, 1 Ağustos Cuma akşamı yapılacak olan Ajda Pekkan konseriyle sürecek. (0216 556 98 00, biletler 66, 56 ve 45 YTL) töreniyle Yoran Köyü’nde sunulacak. Katıldığım bu sempozyumda heykeltraşların çalışmalarına şahit olmanın ötesinde sanatın ortak dilinin önemini bir kez daha kavradım. Sempozyumun ortalarında bir ara İstanbul’a Judas Priest konseri için dönmüştüm. O iki günlük arada bile tekrar oraya dönmek için can atacaktım. Bir ara bu insanları sanki çocukluğumdan beridir tanıyormuşum duygusuna bile kapıldım. Heykeltıraşlardan ilk anda ilgimi çeken kişi İspanyol sanatçı Gerardo Arribas’tı Akdeniz insanının verilerini bünyesinde toplayan sanatçının ironik yaklaşımı, olagelen olumsuzlukları defetmeyi sağlıyordu. Onun devamlı siesta halindeki çalışma düzeni yer yer tembellik gibi gözükse de heykel konusundaki derin bakışını çalışma alanı dışındaki sohbetlerde bulabiliyorduk. İtalya’dan katılan heykeltıraş Roland Romedius Steger ise çalışma şekliyle ilk dikkatimi çeken kişiydi. Kocaman mermer Caneroğlu sahnede Sigur Ros’a Yıldızlı 10 Bir alternatif müzik grubunun dinleyici kitlesini genişletmesi nasıl mümkün olur? Piyasa koşullarının dayatmalarına boyun eğmeden bunu nasıl başarabilir? Bu sorulara en iyi yanıtı, son albümüyle İzlandalı postpunk ZÜLAL grubu Sigur Ros verdi. (Grubun KALKANDELEN adı Türkçe’de “Zafer Gülü” anlamına geliyor.) “Med Sud I kzulal?yahoo.com Eyrum Vid Spilum Endalaust” (“Kulaklarımızda bir vızıltıyla hiç durmadan çalıyoruz”). 1994 yılında kurulan grup, bu beşinci stüdyo albümüyle müzikal kalitesinden ödün vermeden tüm dünyadaki hayranları arasına yenilerini kattı. Sigur Ros’un müziğini dinleyenler iyi bilir; grubun elektro gitarı keman yayıyla çalan Jonsi Birgisson adlı bir vokalisti vardır. Şarkı sözleri İzlanda dilinde veya kendilerinin yarattığı Hopelandic adlı bir dilde yazılmıştır. Ama Jonsi’nin yüksek perdeli muhteşem sesiyle söylediklerinin ne manaya geldiğini hiç anlamasanız da, dinlerken etkilenmemeniz mümkün değildir. New York’taki bir konserlerinde buna bizzat tanık oldum. Dinleyicilerin birçoğu konserden huşu içinde ama gözleri yaşlı ayrılmıştı... Bunda Jonsi’nin sesiyle birlikte, efektlerin öne çıktığı atmosferik müziğin de payı var tabii. Belki herkesin kolaylıkla dinleyebileceği bir müzik yapmıyor Sigur Ros; onların tarzı gerçekten kendine özgü... Zihninizde bir boşluk yaratıyor... Onu doldurmak hayal gücünüze kalmış. İşte Sigur Ros, böyle karakteristik bir müziği son albümüyle yenilemeyi başarmış. İlk dikkati çeken şey, artık Jonsi’nin keman yaylı elektro gitar sesi yok denecek kadar az. Benim gibi ilk anda buna üzülenler olacaktır, ama yeniliklere önyargılı olmamak gerek. Bir diğer yenilik, şarkıların önceki albümlere göre daha kısa tutulması. Bu da dinlenilebilirliği artırıcı bir faktör. Sigur Ros’un dinleyici kitlesini genişletme çabalarından birisi de, ilk kez bir İngilizce şarkıya yer vermesi. “All Alright” adlı bu şarkı, piyanonun tuşlarından çıkan son derece rahatlatıcı bir melodiyle sona erdiriyor albümü. Bu defa bütün albüme hâkim olan sound sanki daha dünyalı... Fakat bu demek değil ki, İzlandalı dörtlü dünya meselelerine eğilmeye başladı. Hayır, onlar yine insanı iç âlemine döndüren şarkılar yapıyorlar. Ama daha çok kişi tarafından dinlenebilmek için daha az garip olmaları gerektiği de açık. Yine de, bunu yaparken fazla poplaşma tehlikesini bertaraf ettiklerini görmek sevindirici. Bilinen Sigur Ros müziğine hayran olanlar, albümün ilk şarkısında, “Bu da ne?!” türünden tepkiler verse de, bu uzun sürmüyor. Geri kalan şarkılar hiçbir endişeye yer bırakmayacak kadar Sigur Ros. Yeni albümün de geçen yıl yayımladıkları iki CD’lik çalışmanın etkisinde kaldığı açık. Grup üyeleri, geçen yıl “HeimHvarf” adlı albüm için İzlanda’nın kırsal alanlarını kapsayan bir yıllık bir geziye çıkmış ve bu gezi sırasında köylüler için küçük salonlarda bedava konserler vermişti. Bu deneyimleri de daha sonra yayımlanan “Heima” adlı bir DVD’ye aktarılmıştı. Bu son albümün de asıl ilhamını o geziden aldığı görülüyor. Otoyoldan kırsal alana doğru koşan çıplak gençlerin göründüğü kapak resmi de bunun bir kanıtı. Ama bunun yanı sıra, kayıt çalışmalarının New York, Londra ve Havana’da tamamlanmış olmasının yarattığı bir farklılık da söz konusu. İzlanda dışında kaydedilen bu ilk çalışmada daha iyimser bir havası var şarkıların. Albümün ilk yarısında daha coşkun şarkılar yer alırken, ikinci yarısı akustik gitar ve piyanonun egemenliğinde daha yavaş. Albüm hakkında internet üzerinde ön fikir edinmek isteyenlerin mutlaka “Ara batur” ve “Festival”i bulup dinlemesini öneririm. Özellikle bu iki şarkı, klasik müzik ile postpunk’ın mükemmel bir birlikteliği. Epik ve teatral! Son söz olarak diyorum ki, nerede yaşadığınız ya da hangi dili konuştuğunuz önemli değil; Sigur Ros müziğiyle insan ruhuna hitap ediyor. Hızlı rockçı Tommy Lee’nin bile fetüs biçiminde yere uzanıp Sigur Ros dinlediğini duyunca bundan hiç şüphem kalmadı doğrusu. Hale Caneroğlu, 29 Temmuz Salı gününden itibaren her salı akşamı Frame’de konser verecek. Avrupa Yakası’nın sempatik yüzü, bitmeyen enerjisi ve her tarzda seslendireceği şarkılarıyla müzikseverlere eşsiz bir gece yaşatacak. Caneroğlu saat 22.00’den itibaren sahnede olacak. (0212 240 64 86) sirin.guven?gmail.com İzlandalı postpunk grubu Sigor Rus RİFAT MUTLU rifatmutlu?gmail.com C MY B C MY B