Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
10 26 TEMMUZ 2008 CUMARTESİ ‘Ürettiğimizi bile alamıyoruz’ Özcan Deniz’li reklamlarla akıllara yereden kadınlar DESA Deri’de 88 günü dolduran direnişin başrolünde... Çalıştıkları fabrikada sendikal örgütlenmeyi sağlamak için kolları sıvayan kadınlar, erkek arkadaşlarını da ikna ederek çalışmalara başlayınca işverenin gazabına uğradılar. DESA’nın Düzce’deki fabrikasında Dilek Aktürk ve arkadaşları, üç aydan beri direnişini sürdürürken aynı şirketin Sefaköy fabrikasında aynı gerekçeyle işten atılan Emine Arslan 25 günden beri tek başına direnişini sürdürüyor. Üç aydan beri mesaiye gider gibi evlerinden çıkıyorlar. Yıllardır çalıştıkları fabrikaya doğru yola koyuluyorlar ancak eskiden bindikleri servis artık onların evlerine uğramıyor. O nedenle kimisi yürüyerek kimisi de otobüs ve minibüs gibi toplu taşıma araçlarını kullanarak gidiyorlar fabrikaya. Diğer işçi MİYASE arkadaşları ile farklılıkları fabrikanın kapısında ayırt ediliyor. Aynı tezgâhlarda ter akıttıkları arkadaşlarının İLKNUR büyük bir kısmı fabrikanın kapısından kartlarını basıp girerken onlar bahçe kapısının yanına konuşlanıyorlar. İki adet plaj şemsiyesinin altına kümelenip oturmadan önce fabrikanın bahçe çitlerine astıkları mukavvadan panonun üstüne “Bugün direnişimizin bilmem kaçıncı günü” diye not düşüyor ilk gelen. Evet onlar bir avuç direnişçi. Desa Deri’de sendikal örgütlenme çalışmaları yaptıkları için işlerinden hiçbir hakları verilmeden kovulan ve çoğunluğu kadınlardan oluşan işçiler. Her birinin ayrı bir öyküsü var. Desa’nın Düzce fabrikasında örgütlenme çalışmalarını ilk başlatan Dilek Aktürk dört aylık hamile olmasına karşın direniştede mesaiyi aksatmıyor. Diğer kadın arkadaşları da öyle. Aynı şirketin Sefaköy fabrikasında ise haftalardan beri tek kişilik direniş söz konusu. Emine Arslan, sekiz yıldan beri çalıştığı fabrikadan evinde sendikal örgütlenme toplantısı yaptığı için atılıyor. Yasal hakları ödenmeden işine son verilen Emine Arslan, birkaç adım ötedeki evinden çıkıp yıllardan beri çalıştığı fabrikanın kapısına gelip oturuyor. Onu gören arkadaşları bakışlarını kaçırarak fabrika kapısından girereken o, eylem gömleğini giyerek akşama kadar sürecek oturma eylemine başlıyor. Sendikalaştıkları için işten atılan direnişçi kadınlar, her gün işe gider gibi fabrikanın önüne gelip hak arama mücadelesini sürdürüyor. KARNINDA BEBEĞİYLE GELİYOR Sendikalaşmak isteyen Desa işçileri, düğmeye önce şirketin Düzce fabrikasında basıyor. Kendisi gibi eşi de yıllarca aynı fabrikada çalışan Dilek, “Eşim buradan ayrılıp başka bir şirkette işe başladı. Eşimin ikinci işyerinde sendika vardı. Sendikalı olmanın nimetlerini eşim vasıtasıyla görünce benim de gözüm açıldı” diyerek özetliyor işten kovulma gerekçesini. Yasalarda sendikal örgütlenmenin bir hak olduğu ve işten kovulma gerekçesi olamayacağı yazadursun, ama pratikte işverenler işyerlerine sendikayı sokmaya çalışan işçilere aynı tarifeyi uyguluyor: “Performans düşüklüğü nedeniyle iş akdi feshedilmiştir.” Desa’nın Düzce fabrikasında sendikalaşma konusunda ilk faaliyeti başlatan Dilek Aktürk, dört aylık hamile olmasına aldırmadan hergün fabrika önüne gelerek arkadaşlarını bir maestro gibi yönetiyor: “İşveren bizim uzun süre direnemeyeceğimize inanıyor. Paraları yok uzun süre dayanamazlar diye düşünüyor. Ama biz sabırlıyız. Sinirleri bozulan onlar. Biz ne zaman burada slogan atsak hemen fabrikanın kapı ve pencerelerini kapatarak diğer işçilerin duymasını önlemeye çalışıyorlar. Yıllarca asgari ücretle çalıştırıldık. Zorunlu olarak mesaiye bırakılıyorduk. Mesai saatinin 32 saati bulduğu oluyordu. İki de bir yüzümüzü yıkayarak ayakta kalmaya çalışıyorduk. Ruh gibi dolaşıyorduk. Hamile olmama aldırmadan beni mesaiye zorluyorlardı. Mesaiye kalmak istemeyenleri işten atmakla tehdit ediyorlardı. Mesai paralarını ödememek için onun yerine başka günlerde çalıştığımız saat kadar ücretsiz izine çıkmamız teklif ediliyordu. Ürettiğimiz bir montu alabilmek için iki ay çalışmamız lazım. Eşim sendikalı işyerinde işe başladı şimdi onlara her yıl bir çift ayakkabı ile bir mont veriyorlar. Patron bizimle konuşmasında sendikaya karşı olmadığını söylüyor ama tek tek işçileri çağırarak sendikadan istifaya zorluyor. Özellikle de içeriye borçlu olan işçileri seçiyor. Sendikalı işçileri pesetirmek için üç dört işçinin yükünü veriyorlar. Fabrikadaki uygulamalar esir kamplarındaki uygulamalara benziyor. Otuz saati aşkın mesaiye bırakma, esir kamplarında çıkan yemekleri aratan kötü yemekler, işçilerin daha çok çalışması için belli saatler dışında tuvalet ve lavaboların kapısının kilitlenmesi, cumaya gitmek isteyenlere araba verilmemesi gibi işyerinde namaz kılmak isteyenlere tuvaletin önünün gösterilmesi gibi uygulamalar var.” Hem ayın elemanı seçildi hem ‘performansı düşük’ Sevil Çerçi, sendikaya üye olduğu için ayın elemanı seçildiği anda iş akdi feshedilmiş. Ayın elemanı seçilen ve bir cumhuriyet altını ile ödüllendirilen Sevil Çerçi’nin işten atılma gerekçesi de aynı: “Performans düşüklüğü” Direnişçilerin en genç üyesi 19 yaşındaki Meltem Sine de sendikalı bir işyerinde çalışan babasına özendiğini söylüyor: “Babamlarla aynı haklara kavuşmak için sendikaya hemen üye oldum.” Meltem Sime, işverenin Düzce’deki diğer işyerlerine kendilerinin isimlerinin olduğu bir liste verildiğini belirterek iş bulmalarının engellenmeye çalıştığını belirtiyor. “Patron sendika için mücadele veren bizlerin isimlerini Düzce’deki tüm işyerlerine liste halinde vermiş. İş görüşmesine gittiğimizde hemen bu listede ismimiz aranıyor ardından ‘size uygun iş yok’ deniyor. Burada bir tek işyerinde sendika var o da başka bir bölgeden taşındığı için. Diğer patronlar korkuyorlar, eğer Desa’ya sendika girerse bize de girer diye korkuyorlar. O nedenle sendikal mücadele verenleri işe almak istemiyorlar.” Nuray Öztürk ve Fatih Öztürk birkaç aylık evli bir çift. İkisi birden sendikaya üye olmuş. Patron da ikisini birden işten atmış. “Sendikanız size bakıyor mu?” diye takıldığımızda Nuray Öztürk, “Olsun biz azla yetinmeyi zaten biliyoruz. Direnişimiz başarıyla sonuçlanıncaya kadar idare ederiz” derken eşi Mustafa, “Geçen gün bir Desa mağazasına uğradım kendi yaptığım montu gördüm. Üzerindeki fiyatı görünce irkildim. Herhalde eşimle birlikte maaşımızı yan yana getirsek ancak yeterdi. Ömür boyu uğraşsak kendi ürettiklerimizi giyme şansımız yok” diyerek söze giriyor. Atike Akça, sendika üyesi olmasına karşın ilk önce posta da işten atılmamış. O arkadaşlarından birkaç gün sonra kovulmuş. Usta başının sendikacılar ve sendikalı işçiler hakkında “Onlar terörist” demesi üzerine “Hakkını aradılar diye terörist mi oldular” diye tepki gösterince birkaç saat sonra muhasebeye çağrılıp kapı önünde direnen arkadaşlarının yanına gönderilmiş. Direnişçiler arasında bir de genç bir anne ile oğlu var. Emel Yavuz ve beş yaşındaki oğlu Ayberg her sabah annesiyle birlikte fabrika önüne geliyor. Ağzında düdüğü ile işvereni protesto ediyor. TEK KİŞİLİK DİRENİŞ Aynı şirketin Sefaköy’deki fabrikasında da işçilerin sendikaya kavuşmak için gizli gizli faaliyetlere başlaması içlerindeki muhbir arkadaşları tarafından işverene iletilince hemen elebaşı arayışlarına girilmiş. Sendikacılarla işçi arkadaşlarını evindeki toplantılarda buluşturan dört çocuk annesi Emine Arslan da Düzce’deki arkadaşlarıyla aynı akıbete uğramış. Tabii gerekçe yine aynı: “Hatalı üretim ve performans düşüklüğü.” Sekiz yıl boyunca hata yapmayan Emine Arslan, evinde sendikal örgütlenme için toplantı yaptığının ertesi günü arka arkaya iki kez hata yapmakla suçlandı. Emine Arslan, o günden beri tek başına Sefaköy’deki fabrikanın kapısında tek başına oturma eylemi yapıyor. Desa işçileri, işverenin jandarmaya asılsız ihbarlarda bulunup işçileri defalarca gözaltına aldırmasına, oturma eylemi yaptıkları yeri hotumla su sıkarak ıslatmasına, üzerlerine araba sürülmesine ve pislik atılmalarına karşın direnmeye kararlı. 5 yaşındaki Ayberk, annesi Emel Yavuz ile her gün fabrika önüne gelip işvereni protesto ediyor. C MY B C MY B