22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

10 MAYIS 2008 CUMARTESİ 7 Tony Blair’in, skandal yaratmada en az kendisi kadar başarılı eski basın danışmanı Alastair Campbell’in Daily Mirror’da, yerel seçimlerden çok kısa bir süre önce yer alan şu cümleleri yenilir yutulur değildi: “Terör saldırısına uğramış bir Londra’yı Boris Johnson’un yönettiğini düşünebilir misiniz? Ya da belediyenin 16 milyar sterlini bulan yıllık bütçesinin onun denetiminde olduğunu?” Campbell, bunları Boris Johnson’un politik yaşamında herhangi bir yolsuzluğuna tanık olduğu için yazmıyor. Kamuoyunda Johnson’a ilişkin çok yaygın olan bir inanışa, yani ciddiyetsizliğine gönderme yapıyor aslında. Gerçekten de, Londra Belediye Başkanı olmak gibi, ki MUSTAFA önemli bir politik makam da artık, kent yöneticiliğine K. ERDEMOL sayılıyor aday olmuş birinden beklenen ciddiyete sahip bulunmadığına inanılıyor Muhafazakar Parti’li Johnson’un. İnanç sahipleri haksız da sayılmazlar, çünkü bu gerçekten ilginç politikacı, dobralığından değil, umursamazlığından ötürü, “siyaseten doğru” görünme çabası bile duymadan, özellikle yabancılar için bir hayli rahatsız edici kelimeler sarfetmekten çekinmiyor. Önde gelen muhafazakar yayın organlarının yöneticiliğini yaptığı zamanlarda daha sık dile getirdiği ya da kaleme aldığı düşüncelerdi bunlar. 2001 yılında İngiltere parlamentosuna, aynı partiden kurt politikacı Michael Heseltine’ın yerine seçilerek giren Johnson, tanınmış muhafazakar entelektüel dergi Spectator’ün editörüyken elbette daha rahattı. Ancak politikaya girdikten sonra, kimilerine göre ırkçı olan görüşleri için defalarca açıklama yapmak zorunda kaldı. Savunmasının en dikkat çekici tarafı ise, “Geçmişte sarf ettiğim sözler şakaydı” demiş olması. Bir ırka yönelik şakalaşmanın bile ırkçılık sayıldığı İngiltere’de bu, edilen sözlerin içeriğinin kabul edildiği anlamına geliyor tabii ki. ‘Bizim Boris’in Her sözünde bir alay Kabul edilmeli ki çok zeki bir adam Boris Johnson. Ama nedense onu “buffoon (soytarı) gibi görüyor çok kişi” diyor etkili İngiliz gazeteci Andrew Gilligan. Belki hiç taramadığı, rengi de bildiğimiz sarıya hiç benzemeyen saçları ya da en az Bush’unki kadar kabarık gaf dosyası yüzündendir, kimbilir? Stephen Lawrance, ırkçı beyazlar tarafından öldürülen siyah bir çocuktu. Davası uzun yıllar İngiliz kamuoyunu meşgul etti. “Bizim Boris”in, yakın bir zamanda Lawrance anısına dikilen anıta ilişkin görüşlerini hem de “sırıtarak” dile getirmesi çok tepki çekti. Sadece bu değil, anıtın dikilişini, Afrika dillerinden birine ait “piccaninnies” sözcüğü ile yorumlaması tam bir felaketti. Bu sözcük, İngilizce’de çok küçültücü bir anlama geliyor. Sonradan her ne kadar yalanladıysa, adaylığının belli olmasından sonra çıktığı bir televizyon programında, partisinin önde gelenlerince gaf yapmasın diye ağzının kapatılmaya çalışıldığı da söyleniyor ki, inananı az değil. Bildiğimiz anlamda ağız kapama değil bu tabii. Yani, “edebinle laf et, etmezsen fena olur” türünden bir uyarı. Gazetelere kadar düşmüş bir iddiadır bu. Independent gazetesinin, entelektüel müslüman yazarlarından Yasmin AlibhaiBrown, “Livingstone taraftarı değilim ama Boris’in Başkan olması felaket olur” diye yazmıştı açıkça. Stephen Lawrance soruşturması sırasında gözaltına alınanları korumak amacıyla, Boris Johnson’un, mahkemeyi de, polisi de “cadı avcıları”na benzettiğini anımsatarak yapıyordu bunu AlibhaiBrown. Ken Livingstone’un her gün tam iki milyon kişiyi toplu taşımacılığa yönlendirdiğine kimse itiraz edemez. Londra’nın merkezine girişi paralı yapması da, o merkezde ayrı bir “Krallık” kurmuş olan büyük şirketlere cesurca meydan okumaydı, ki bu hiç inkar edilemez. Çevre dostu araçları merkeze paralı girişten muaf tutması, devasa arazi aracı kullananlardan daha fazla vergi alınması gibi sol uygulamaları nedeniyle “yukarı sınıfın” tepkisini çeken Livingstone’un karşısına, “4x4 cip kullananların adayıyım” diyerek çıkması da unutulur gibi değil Boris Jonhson’un. Dedesinin “unvanı” da, 4x4 jeep taraftarlığı da “yüksek sınıflar”a aidiyetinin kanıtları sanki. Yasmin AlibhaiBrown’un, Boris Johnson için, “aslında Londra’lı bile değil” demesi doğru tabii. 1964 yılında New York’da doğan Johnson, beş yaşında geldi Londra’ya. İnsanlara üstten bakan tavrında soyluların okulu olarak bilinen Eton Koleji’nden, ardından da yüksek itibarlı Oxford’dan mezun olmasının payı var. Oxford gibi nedense “solcu” kalesi bilinen bir okulda, Öğrenci Birliği Başkanlığı yapmış olmasına hala şaşılıyor. Kişilere de, sorunlara da alaycı yaklaşımları var Johnson’un. Muhafazakar değerlerin yanında olma fırsatını kaçırmamak için sarfettiği her sözünde var bu alaycılık. Eşcinsel evlilikler için sarfettiği “kediyle köpek de evlenebilirler” deyişi örnektir buna. Kamuoyunca kimi anketlerden çıkan sonuçtu bu hem antipatik hem de ukala bulunmasına rağmen Londra Belediye Başkanlığı’nı nasıl kazanabildiği merak konusu. Kendi başarısından çok, Ken Livingstone’un yukarıda özetlenen başarılarının yanı sıra Londralılar arasında ciddi tepkiye yol açan kimi uygulamalarının payı var deniyor kazanmasında. Doğrudan ilgisi olmasa da Livingstone’un, belediye bütçesinden milyonlarca sterlinin kaybından sorumlu tutulduğunu hatırlatalım. Bir de Londra’dan Çin’e, Olimpiyat Oyunları’nda Londra toplu taşımacılığını tanıtmak amacıyla çift katlı otobüsle yapılacak yolculuğu da unutmayalım. Belediye bütçesinden tam 450 bin sterlinin harcanmasına yol açan gereksiz bir harcama olarak değerlendiriliyor ki bu, Livingstone’a seçim kaybettiren etkenlerin başında geliyor. “Bizim Boris”in Türklüğü sadece seçim propagandası sürecince, Türklerin yoğun yaşadığı bölgelerde özellikle hatırlatıldı sanıyorduk biz. Ama, İngiliz medyasında asla yer alamayan “etnik aidiyeti” Türkiye medyasında “Türk asıllı aday kazandı” başlıklarıyla duyuruldu. Oysa Boris, seçimlerden önce hem de defalarca, etnik kökeni hatırlatıldığında “Anglikan ve İngilizim” demişti. Türklüğünün “folklorik” bir ayrıntı olduğunu Boris’den daha iyi kim bilebilirdi ki? sergi Babaevi Apt. Pi Artworks, Neriman Polat’ın bugün açılacak kişisel sergisine ev sahipliği yapıyor. ‘Babaevi Apt.’ adlı sergide, sanatçı köyden kente geçişin, İstanbul’a göçün yoğun hissedildiği bir mahallede karşılaştığı mozaik harflerle yazılmış bir apartman isminden Türkiyede’ki ataerkil sisteme, baba figürüne, aile, yurt, aidiyet ve mülkiyet kavramlarına ve bunun sokaktaki yansımalarına yöneliyor. Polat, modernleşen kadın kimliğine de benzer bir açıdan bakıyor. Sergi, 8 Haziran’a kadar sürecek. (Tel: 0 212 236 68 53) Londra macerası Sınırlar Yörüngeler Siemens Sanat’ın Türkiye’de güncel sanatın genç yeteneklerini keşfetmek amacıyla geçen yıl başlattığı ve bu yıl ikincisini düzenlediği ‘Sınırlar Yörüngeler’ yarışmasında yapıtları sergilenmeye hak kazanan genç sanatçıların ilk kısmına ait çalışmalar, ‘Sınırlar Yörüngeler 03’ adlı sergide sanatseverlerle buluşuyor. Sergide, Fulden Aran, Sadık Arı, Mehmet Dağ, Alpaslan Karaaslan, Hacer Kıroğlu, Deniz Üster, Burcu Yağcıoğlu, Esra Yeşildağ, İlke Yılmaz adlı genç yeteneklerin çalışmalarına yer veriliyor. Siemens Sanat küratörlerinden Mürteza Fidan, özellikle 90’ların ikinci yarısından sonra her küresel ekonominin kendi varlığını karşılayacak kültür politikaları geliştirmesinin sergi konseptinin çıkış noktası olduğunu belirtiyor. Sergi, 13 Haziran tarihine dek görülebilecek. (Tel: 0 212 334 11 04) Zamanın İzleri UNESCO’nun desteği ve Bursa Osmangazi Belediyesi’nce restorasyonu gerçekleştirilen Ördekli Hamam Külliyesi Kültür Merkezi’nde açılışında 40. sanat yılını geride bırakan ressam Muzaffer Akyol’un ‘Zamanın İzleri’ temalı kişisel sergisi de sanatseverlerle buluşacak. Güncel yaşamdan seçtiği konularını, kendine özgü tarzıyla yorumlayan, toplum ve gelenek ilişkisine görseleleştirel bir tavırla yaklaşan ressam Muzaffer Akyol’un sergisi 23 Mayıs tarihine dek sürecek. TÜRKLÜĞÜ: EN ZAYIF YANI Londra’nın önde gelen göçmen örgütleri bu açıklamadan elbette tatmin olmadılar ki, “Yabancılar hakkında konuşan Johnson, kendisinin de köken olarak yabancı olduğunu unutmuşa benziyor” deyiverdiler. Johnson’un “Evet. Ben de buraya göç etmiş bir aileye mensubum” demiş olması bundan sonradır. Johnson işi burada bırakmamış, ailesinde ne kadar yabancı varsa sayıp dökmeye başlamıştır artık. Soyunda biraz Fransızlık, biraz Almanlık vardır, ama çokca Türklük var sanılmıştır ki bunda, sağolsun Türk basınının bir hayli katkısı olmuştur. Malum, baba tarafından Osmanlı’nın son İçişleri Bakanı Ali Kemal’in torunudur. Babası, dedesi Ali Kemal’in tam değil yarı İngiliz olan eşinden doğmuştur. Yani babası bile tam “İngiliz” değildir Jonhson’un. Ama hakkını yememek lazım yayınladığı bir çok kitabında yer alan biyografisinde, dedesinin Osmanlı İmparatorluğu’nda İçişleri Bakanlığı yapmış olduğu bilgisine hep yer vermiştir. Halkçı “Kızıl Ken”(Livingstone) karşısında, başka bir imparatorluğunda olsa, yüksek sınıflarına mensup bir aileden gelmiş olmayı avantaj gibi görenler de olmuştur herhalde çevresinde. Aynı partiden belediye meclis üyesi olan Kıbrıslı Türk Ertan Hürer’in, işyerinin bir odasını “Boris’s Room” (Boris’in Odası) olarak düzenleyip, Johnson’a devrettiği törende, hoş bir aksanla Türkçe “çok çok güzel” demiş olması, “ne de olsa Türk” diye karşılanınca, yanıbaşındaki Türk danışmanların işi kolaylaşmış oldu bir hayli. Londra’da artık ciddi bir oy potansiyeline sahip olduğu kabul edilen Türk toplumunun yaşadığı bölgelere “bizim Boris” olarak götürülmesi çoğunlukla bundandır. Bir Türk kahvanesine gidip, “ince belli” bardakta tavşan kanı Türk çayı içmesi, bir Türk lokantasında yemek yemesi, neredeyse kırk yıllık Türk sanılmasına yol açmış olmalı ki, Türklerin yoğun yaşadığı bölgelerden çok ama çok sayıda oy çıktı “bizim Boris’e”. Oysa, o söylemiştir derler, “Türklüğüm de Fransız ya da Almanlığım kadardır” diye. Ama seçimlerden önce Daily Telegraph gazetesinde yazdığı bir makalede yaptığı Türkiye değerlendirmesi görmezden gelinemez. İngiltere’nin Türkiye’nin AB üyeliğini destekleyen politikasına uygun bir Fotoğraf: MUSTAFA KÖKER tiyatro Kürklü Merkür Sezonun en ilgi gören oyunlarından Kürklü Merkür, son temsilleriyle oyunu göremeyenler için sahnede. İngiliz yazar Philip Ridley’in yazdığı Murat Daltaban’ın yönettiği oyunda, Serkan Altunorak, Rıza Kocaoğlu, Tuğrul Tülek, Enis Arıkan, Engin Altan Düzyatan, Veda Yurtsever İpek, Cemil Büyükdöğerli ve Cem Özeren rol alıyor. Nefretle sevginin içiçe geçtiği oyunda iki kardeşin, dünyanın kaosa teslim edilmesinden sonraki varolma çabalarını sıradışı bir olay örgüsünde anlatıyor. Bugün, 14, 15, 16 ve 17 Mayıs tarihlerinde sahnelenecek olan Kürklü Merkür kaçıranlar için Tiyatro Dot’ta. (Tel: 0 212 251 45 45) yazıdır ama yine de, Londra belediye başkanlığına aday olmuş birini, Londra’daki güçlü Rum topluluğu ile yeni yeni güç kazanan Ermeni lobisinin hedefi yapacak bir içerik taşımaktadır. “Niçin Türkiye’den Bu kadar Korkuyoruz?” başlıklı makalede, Ali Kemal’in torununun özellikle şu satırları çok dikkat çekicidir: “Birbirimizden uzaklaşmaya değil, birbirimizle barışmaya ihtiyacımız var. Düşman ‘değerler’ hakkında mırıldanıp farklılıkları pekiştirmek yerine, Türkiye’yle tartışmalarımızda çok kritik bir noktaya geldiğimizi görmeliyiz. Ya Atatürk’ün başarısını, Türkiye’nin Müslüman bir nüfusla laik bir demokrasi olarak elde ettiği başarıyı destekleyeceğiz ya da dinleri yüzünden Türklere burun kıvıracağız”. Kadınlara kadınları anlatan yönetmen Türk sinemasının sevilen emekçisi Atıf Yılmaz, ölümünün ikinci yılında dostlarınca anıldı. Türkiye’nin en bilinen, en sevilen yönetmenlerinden biri Atıf Yılmaz. Her izlediğimizde yeniden gözlerimizi dolduran, gülümseten filmlerin yaratıcısı, anlattığı öykülerle aynamız, kadınların ve aşkın kahramanıydı. Mersin, havası, sımsıcak halkı, kokusuyla, samimiyetiyle tam da Atıf Yılmaz’ın memleketi. Atıf Yılmaz aramızdan ayrılalı iki yıl oldu. O, çektiği yüzlerce filmle, unutulmayan karakterler, akıllardan silinmeyen sahneler yarattı. Korkmadı, yenilikler denedi, kadınları kadınlara anlattı. Bir dünya yarattı kadınlardan filmlerinde. Biz de 4 Mayıs günü ustayı onu tanıyanlarla birlikte Forum Mersin Alışveriş Merkezi’nde andık. Gözlerimiz dolu dolu anılarını dinledik, ağlarken güldük, gülerken ağladık. Forum Mersin yetkilileri, kentin en önemli miraslarından biri olan Atıf Yılmaz’ın doğduğu büyüdüğü yerin kendi yaşadıkları Mersin olduğunu bilmeyen halkı uyandırmak, ‘Türkiye’nin Fellini’si’ Atıf Yılmaz’ın değerini anlatmak için kolları sıvamış. Belediye ile birlikte önümüzdeki yıllarda Atıf Yılmaz Film Festivali gibi daha geniş etkinlikler de düzenlemek istiyorlar. Bu kapsamda da ilk etkinlik olarak Forum Mersin Atıf Yılmaz Meydanı’nda Deniz Türkali, Alin Taşçıyan, Müjde Ar ve Aytaç Arman’ın konuk olduğu bir anma töreni düzenlendi. Alışveriş merkezini Atıf Yılmaz’ın film afişleri süslüyordu. Anılarını paylaştılar, kendi Atıf Yılmaz’larını anlattılar Mersin halkına. Sanki Atıf Yılmaz da orada bize bakıyordu; gözleri dolu dolu kendisini düşünen sevenlerine, sevgilisine. Hepimizi seviyordu, sinemayı sevdiği gibi seviyordu; çünkü emekti sevgi, biz de ondan öğrendik. Hayat gibiydi o dakikalar, tanıyanların anlattıklarıyla bir hüzünlü bir neşeli. Onlar anlattı biz dinledik, daha sonra Atıf Yılmaz’ın yıllar önce çektiği ve Lale Mansur’un rol aldığı yarı dokümanter Mersin belgeseli, ilk kez doğduğu kentte izleyicilerle paylaşıldı. Portakal kokulu kente Atıf Yılmaz’ın gözleriyle baktık. Atıf Yılmaz bize aitti. Kadınları onun gözünden izledik, o kadınların iç dünyasını, korkularını, yüzleşmelerini anlattı. Tekrar hatırladık aslında hiç unutmadığımız Asya’yı, Asiye’yi, Vasfiye’yi. Onlar biziz çünkü. 24. Genç Günler İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları bu yıl Genç Günler etkinliğinin 24. yılını kutluyor. Gençler, ‘24.Genç Günler’ kapsamında 19 Mayıs tarihine dek Kadıköy Haldun Taner, Üsküdar Kerem Yılmazer, Ümraniye, Kağıthane Sadabat, Fatih Reşat Nuri Sahneleri ve Tarihi Galata Köprüsü’nden seslerini İstanbullu tiyatroseverlere duyuracak. Bu yıl “24.Genç Günler” tiyatro oyunları, müzikal ve çağdaş dans gösterileri, konserler, söyleşiler, sergiler, atölyelerle çok daha geniş ve renkli bir programla karşımıza çıkıyor. Hem kendi içindeki ‘Genç Birim’in gerçekleştirdiği yapımlara; hem de konservatuvarlar, üniversite toplulukları ve diğer konuk grupların birbirinden farklı yorumlarına ev sahipliği yapıyor. Ayrıca etkinlik süresince Kağıthane Sadabat Sahnesi fuayesinde Natuk Birkan Pratik Kız Sanat Okulu’nun Mürşit Arıkan yönetimindeki ‘Başlangıçlar’ adlı resim sergisi, Üsküdar Kerem Yılmazer Sahnesi ve Fatih Reşat Nuri Sahnesi fuayelerinde de ‘Çığlık Çığlığa Homur’dananlar’ karikatür sergisi seyirciyle buluşacak. ‘Ona sahip çıkamadık’ Ali Taşçıyan başladı söze önce, biraz kadın, biraz Türk filmisever, biraz eleştirmen gözüyle, “Sevdiğimiz filmlerin sevdiğimiz yönetmeniydi” dedi: “Hem eleştirmenlerin hem halkın kucakladığı filmlerin yönetmeni. Günümüzde onun eksikliğini şiddetle hissediyoruz, onun sineması buluşma noktasıydı. Ustaçırak ilişkisine önem verirdi. Bugünün önemli yönetmenlerinin hepsi onun eğitiminden geçmiştir. Atıf Yılmaz şu an dünya çapında anılmıyorsa bu bizim suçumuz. Biz ona sahip çıkamadık. Bizim anlatmamız gerekliydi.” Bir de anısını aktardı bize, “Sinema programı yapıyordum TRT’de, o kadar şişman da değildim ama öyle çıkıyordum, bir gün otururken gördüm seslendim, beni gördü, durdu, baktı uzun uzun, geri gitti bi daha baktı, ileri gitti bir daha baktı. Sonra geldi oturdu. Bir gün geleyim de o TRT kameramanlarına nasıl çekilir göstereyim, o kadar da şişman değilmişsin” demiş Atıf Yılmaz, sonra Müjde Ar aldı sözü, “Alin biraz eksik anlattı galiba, o hepimizi şöyle bir yoklardı, biraz fazla kaçırıyorsun bu aralar derdi, biz de öyle anlardık kilo aldığımızı” deyince herkes kahkalara boğuldu. Aytaç Arman, 15 yıl beklemiş Atıf Yılmaz filminde oynamak için, sonra Adı Vasfiye’de onu daha yakından tanıma şansına sahip olmuş. Arman, “Şimdi onun memleketindeyiz. Onun Mersinli olmasına şaşmamak gerek, o ancak Mersinli olabilirdi, o zaten Mersin’di. Zarafeti, latafetiyle bambaşkaydı seti. Kendi zenginliğini filmlerine de yansıtıyordu” diye konuştu. SİNEM DÖNMEZ Kadınları anlamak... Sözü tekrar Ar aldı, Yılmaz’ın kadın filmlerinden açtı konuyu, kadınların dünyasını sorgulayan, anlayan filmler yaptığını dile getirdi, aşktan korkan kadınımıza ‘aşktan korkma’ diyen filmleri yaptığını anlattı. Müjde Ar, ilk olarak 1967 yılında Mağlup Edilemeyenler filminde rol almış. Ve bugünlere gelmesinde, Müjde Ar olmasından en büyük payın onun olduğunu ve tanıdığı için ne kadar şanslı olduğunu söylüyor: “Onu tanıdığımda genç bir oyuncuydum. Benim olgunlaşmamda da, kadın olarak da aklımın başımın gelmesinde de en büyük pay onun. Onu unutmak mümkün değil. Ben hala ‘Dağınık Yatak’taki Meryem’im, Adı Vasfiye’yim, ‘Asiye Nasıl Kurtulur’daki dul kadınım. Düşünün ki birisi gelecek, karşınıza çıkacak, size öyle zenginlikler sunacak ki, sizi de sinemada belki de unutulmayanlar arasına katacak. Onun için çok şey borçlu olduğum Atıf Yılmaz’a binlerce teşekkür ediyorum“ dedi. Sonra Türkali, ne yazık ki kendi ağlarken bizi de ağlattı. “O benim âşık olduğum biriydi. Tanıdığım en genç erkekti, yeni olan, farklı olan, kendine benzemeyen her şeyi büyük bir heyecanla, büyük bir merakla, hakikaten ilgilenerek bakardı, kabul ederdi, kucaklardı. Onun kadın filmlerinde benim, arkadaşlarımın etkisi oldu ama o bütün kadınları çok sevdi, ben de bundan çok mutlu oldum. Kadınları merak etmek demek, kadınları sevmek demek, kadınları anlamaya çalışmak demek dünyayı anlamaya çalışmaktır. Son olarak, “Mersin’e teşekkür ederim, bana Atıf Yılmaz’ı verdiği için” diyerek konuşmasını sona erdirdi. Sivas’93 Dostlar Tiyatrosu’nun sahneye koyduğu Sivas’93, başladığı günden beri büyük ilgi görüyor. İzleyenlerin oldukça etkilendiği, Genco Erkal’ın yazdığı ve yönettiği belgesel oyundaki konuşmalar, olayı yaşamış olanların tanıklıklarına, yazdıkları kitaplara, yaptıkları söyleşilere ve Sivas Davası tutanaklarına dayanıyor. 1993 yılında Pir Sultan Abdal’ı Anma Kültür Etkinlikleri için Sivas’da bulunan aydınların yaşadıklarını, Madımak Oteli’nin kundaklanmasının ardından aralarında Behçet Aysan, Metin Altıok, Uğur Kaynar, Asaf Koçak ve Muhlis Akarsu gibi aydınların olduğu 35 kişinin ölümünü konu alıyor. Oyun, bugün Muammer Karaca Tiyatrosu’nda, yarın Caddebostan Kültür Merkezi’nde, 13 Mayıs’ta Edirne ve 14 Mayıs tarihinde İzmit’te. (0 212 252 59 35) snmdnmz?gmail.com C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle