19 Kasım 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

10 10 MAYIS 2008 CUMARTESİ Karikatür insana yüklerini hatırlatan bir vicdan gibi Usta çizer Bahadır Baruter, mizah dergilerini daha çok gençler ve kendini genç hissedenlerin okuduğunu söylüyor. Mizah dergileri hiç yaşlanmayan, gençliğin, genç düşünmenin, alternatif ve eleştirel bakabilmenin gülen/gülmeyi becerebilen yüzleri olarak düşünülebilir. Pek çoğuna davalar açılsa da, toplatılsa da, bu dergilerin okunurluğu gün geçtikçe artıyor. Birbirlerinden bölünerek yollarına devam etseler de hepsi kabul görüyor çünkü hepsi tek bir ses olarak savunuyorlar birbirlerini. Bu ortak ses mizahın samimi, dürüst ve çirkinlikleri içinde barındırmayan sesi. Hepsi de çizgilerinden sapmadan oklarını günümüz iktidarına, toplumsal yaşamdaki çarpıklıklara yöneltiyorlar. SENEM Pişmiş Kelle, Limon, Avni ve Leman’da uzun yıllar çizerlik yapan, LomKALE bak, Lemanyak, Penguen ve Kemik’i kuve editörlüklerini de üstlenen, mizah ERDEM ran dergilerinin böylesine çeşitlenmesinde ÖZTOP önemli rolü olan usta çizer Bahadır Baruter’le günümüz mizahını, ona karşı olan tahammülleri/tahammülsüzlükleri ve ayrılıkları/bölünmeleri konuştuk. Modern mizahta miladı Marko Paşa’dan alırsak, ülkemizde hala güçlü bir mizah dergisi kültürü var. Sizce bu miras günümüze kadar nasıl geldi? Süreç doğru işledi mi? “Akışkan bir süreklilik içinde aktarıla aktarıla günümüze geldi bence mizah anlayışı. Çünkü ustaçırak ilişkisi doğru işliyor. Mizahçı direkt mizah dergisinde yetişiyor, ustasından el alıyor, çatışıyor, ayrı düşüyor ya da sadece yolunu ayırıyor ve okulunda yetişmediği bir ortamın alaylı bir temsilcisi olarak serüvenini sürdürüyor. Sürekliliği sağlayan ustaçırak ilişkisi olduğu için, doğru bir gelenek içinde akışkanlığı devam ediyor.” Bu ustaçırak ilişkisi son dönem çizerlerde, mizahçılarda da devam ediyor mu? “Tabii devam ediyor. Biz Leman’dan ayrıldıktan sonra örneğin, oradaki ağabeylerimiz için hep ‘ustalarımız’ diye bahsettik. Bu yaşla anlaşılabilir bir değer de değil aslında. Biz de Penguen’de öğrenciler yetiştirdik ve onlar da yeni dergiler kurdular.” Sizin mizahla, karikatürle buluşmanız nasıl oldu? “Çok geç başladım. 27 yaşındaydım ve o yaşıma kadar da karikatüre sırt çevirerek büyüdüm. Mizahı severek tüketen birisi olduğumu hatırlamıyorum. Bir Gırgır okuru değildim örneğin. Mizahçılara hayranlık duyardım ama bir mizahçı olmayı hayal etmedim.” Bu nasıl oldu peki? “Ressam olmak yolunda ilerliyordum. Hayta öğrencilikten, okul bir türlü bitmedi; ben de resimli roman çizeyim bari dedim. Karikatürist bir arkadaşım sayesinde kendimi karikatür çizerken buldum, Pişmiş Kelle’de. İtiraf edeyim, harçlığımı çıkarayım diye bulaştım bu işe. İlk bir yıl küçümsediğimi hatırlıyorum.” Bize Penguen’in bir haftalık oluşum temposunu anlatır mısınız? “Bir haftanın içinde sadece bir gündüz ve bir geceden oluşan bir çalışma yoğunluğumuz var. O esnada sabahlanıyor. Ondan önceki altı günlük süre içinde devamlı olarak dinlenme ve beslenme süreci yaşıyoruz. Ondan sonra da oturup bir gecede kendimizi sıkarak, özellikle de beynimizi yorarak, sabahlayarak, uykusuz kalarak, birlikte olarak, beraber aynı ortamı paylaşarak… Sanki altı gün içinde bir sınava çalışmışız da o gün bizim için sınav günü! Çünkü beslendiğimiz de çizdiğimiz de hayatın ta kendisi! Mizah dergisi çabuk tüketildiğinden çabuk üretilmesi gerekiyor, bir anda! O yüzden de yavaş yavaş, ağdalı çizmek, bunu günlere bölmek gibi bir mükemmeliyetçiliği kaldırmayan bir tür.” Aylık çıkardığınız Lombak için de bu kural geçerli mi? “Yapılan işin hacmi artınca, bu bir gün ve bir gece değil de, beş gece ve beş gündüz şeklinde oluyor!” Mizah dergilerini hep gençler mi okur peki? Kabaca gözlendiğinde resim böyle. Onların ilgi alanına mı yakındır daha çok? “Klasik bir yanıt belki; mizah dergilerini gençler ve kendini genç hissedenler okur. Birinci sebep; karikatür yüzeyde olanın daha derinlerinde bir dert taşıyor. Hayatın varolmakla ilgili büyük endişeleriyle dalga geçiyor aslında, hayatı ciddi almıyor. Bir başka deyişle de ciddi almadan ciddiye aldırıyor kendini! Adı komedi; karikatür bunu yaparken de tam hayatı fazlasıyla ciddi almayan bir yaş dönemine hitap ediyor. Henüz birebir hayatla büyük bir endişeleri yok, kendisiyle, varoluşuyla ilgili endişeleri var; ergenin gencin kendini kabul ettirmek, kimlik sahibi olmak gibi bir derdi var. Dergi de işte bu içi fıkır fıkır kaynayan delikanlı ve genç kızın dünyasına giriyor. Cinselliğin, argonun ya da marjinal değerlerin ilgiyle izlendiği bir yaş kuşağı o. İkincisi mizah dergileri 25 yaşından itibaren yavaş yavaş terk edilmeye başlanıyor. Çünkü biz o yaşlarda okullarımızı bitirmiş oluyoruz, hal böyle olunca da hayatta tutunmakla ilgili kasıntı dertlere sahip olmaya başlıyoruz. Aslında bireyleşmiş oluyoruz artık. Bu noktada da karikatür insanın yüklerini hatırlatan bir vicdan gibi olabilir. Tabii, benim 3035 yaşında okurum da var, ben gibi 45 yaşında çizer de var. Bu biraz önce sözünü ettiğim, o gençlik, serserilik, alternatif bakabilme ve sorgulayıcı bakış açısını sürdürebilme becerisiyle alakalı bir durum.” Çizenler emekli olamıyormuş gibi de bir tablo çizdiniz bu söyleminizle… “Emekli oluyorlar, hem de çok fena bir şekilde! Takımları küme düşüyor, batıyor ve işsiz kalıyorlar. Gözden düşüyorlar, kocuyorlar ve atları vuruyorlar. Karikatürün emeklilik aşaması çok kötüdür. Hepimiz 60 yaşına kadar gelebilsek, hala çiziyor olup, emekli olsak keşke! Çünkü ben, gelecek sene bu psikolojiyi bulup çizebilir miyim, merak ediyorum. Bir anda büyümek gibi bir tehlike var ortada; hiç büyümemeniz gerekiyor!” Leman’dan neden ayrıldınız? “O zaman üzerinde polemik yaratılmasın diye çok da açıklamak istememiştik. Sebebi basitti. Reklam kullanmak gibi bir girişimde bulunmuştu Leman dergisi. O zamanlar ben Leman’ın bir kolu olan Lemanyak’taydım ve çok da huzurlu bir editörlük görevim vardı. Ayrılmak gibi bir arayışım da yoktu. Bir gecede, birdenbire mizah dergisi içinde reklam yayınlanmasına karar verildi, o da Lemanyak oldu. Ben de mizahla reklamın birlikte olamazlığı üzerine kendimce kutsallaştırılmış bir takıntı geliştirip oradan uzaklaştım. Benimle birlikte pek çok arkadaşım da geldi.” Mizah dergisinde reklam neden barınmaz? “Bu bir tartışma konusudur. Öncelikle bağımsızlığınızla ilgili bir derttir bu. Reklam alarak kendinizi bağımlı hale getirirsiniz. Diğer taraftan mizah hayatın neredeyse tüm yerleşik değerlerine karşı sorgulayıcı, şüpheci ve mesafeli yaklaşan içgüdüsel bir şeydir. Böyle bir durum içinde bir anda reklam veren, kapitalist tanıtım yapan çirkin bir ilişki mizah gibi içten ilişkiye girerse, mizahın kendisi sorgulanmaya başlar o an itibariyle. Mizah okuru da bu durumdan bir entelektüel bakış açısıyla değil de çocuksu sezgisiyle, bir aşığın duygularıyla soğuyuverir dergiden. Benim endişem bu.” Davalar ince ve kalın kafalı okuma biçimlerinin sonucu Musa Kart’a kedi karikatürü yüzünden açılan davadan sonra siz de destek için Tayyipler Alemi’ni çizerek davalık oldunuz! Bu bizim bildiğimiz, peki başka davalar açıldı mı? “Benim çok var. Dört davadan beraat ettim, yedisinden hala yargılanıyorum. Mizah kitabım Lombak toplatıldı! Siyasilerle ilgili olarak sayısız dava açıldı. En büyüğünü Penguen’de yaşamak nasip oldu! Eski Kültür Bakanımız dava açtı ‘uyuyan bakan’ dediğimiz için. Onu da kazandık.” Tayyip Erdoğan’ın açtığı davayı kazandınız değil mi? “Evet, kazandık. Sonra Yargıtay’a gitti, orada da kazandık. Artık davaların içinde yüzdüğümüzden dolayı 15 kişilik bir avukat ekibiyle çalışıyoruz.” Açılan davalar çizimlerinizi etkiledi mi? “Hayır. Aslında hiçbir şeye dikkat etmiyoruz. Otosansürümüz asla yok.” Geçmişte de bu kadar yoğunluklu olarak davalar açılıyor muydu? “Hep vardı. Ama ben bu davaların açılmasının arka planında mizahçıları sindirmek gibi bir niyet aramıyorum. Bu sadece ince ve kalın kafalı okuma biçimlerinin bir sonucu olabilir.” Peki geçmiş iktidarlar açısından durum nasıl? “Demirel çok hoşgörülüydü örneğin. Turgut Özal da öyleydi ama gene de dava açmıştı. Bunda da ben öyle çok da kişisel davrandıklarını düşünmüyorum. Bir mekanizma var, ki bu da onların hoşgörülerini belirliyor ve etrafındaki halka onu o şekilde yönlendiriyor. Tayyip Erdoğan’dan ziyade danışmanlarının etkisi daha ağırlıklı. Bence oradaki hoşgörüsüzlüğü taşıyan onlar.” Takipçiniz gençler, artık siyaseti sadece sizlerin çizgilerinizden takip eder oldular. “Biz öyle olduğunu varsayarak dergiyi hazırlıyoruz zaten.” Ama bir taraftan da siyasi bakış açılarını siz belirlemiş oluyorsunuz. Böyle olunca size de büyük görev düştüğünü hissediyor musunuz? “Biz büyük bir görev azmiyle bunu yapıyor olsak biteriz. Kendimizi de çok ciddiye almamamız gerekiyor. Yaptığımız şey, bizim kendimizin güldüğü, hoşlanmadığımız, ayıpsadığımız şeyi abartarak karikatürünü çizmek. Sadece bu.” Bir de bu durum sizi daha fazla siyasei/politik mizaha yöneltir mi? “Bakın, biz Leman’dan ayrıldık, aslında buna cevap veremedim, o da bu sorunun içerisinde. Biraz önce söylediğim, Lemanyak süreci ayrı bir durum. Esas Leman’dan ayrılan ekip var; Selçuk Erdem, Erdil Yaşaroğlu, Metin Üstündağ. Penguen dergisini bu ekiple kurduğumuzda, bu gerçek bir ayrılıkçı hareketti. Bunun altında da politik bakış açıların, diğer dergideki politik duruşun sorgulanması ya da onun alternatiflerinin oluşturulması için yapılmış bir hareketti bu. Penguen dergisi olarak da biz, çok mizahileştirmeden sadece yargılayıcı ve küçümseyerek afişe edici bir mizah tarzını istemiyorduk. Önce komik olmalıydı yapılan iş. Ondan sonra didaktik ve yargısal bir ağırlık taşıyabilirdi.” Peki Uykusuz neden ayrıldı sizden? “Uykusuz bir ayrılıktan ziyade bölünme gibi görünüyor. Mizah dergileri genelde ayrılarak çoğalırdı. Ama Penguen tam bir bölünmenin neticesinde, Uykusuz ve Penguen diye iki ayrı dergiye bölündü. İyi oldu, çünkü biz o arkadaşlarla birlikte 32 sayfalık bir dergi yapamazdık; onların da bizim kadar yetkin ve değerli olduğunun altını çizerek bunu söylüyorum. Başka açıdan bakarsak da o arkadaşlar gittiler, biz burada kaldık ve toplamında 32 sayfalık bir dergi çıkmış oldu ortaya. Penguen ve Uykusuz birbirine çok benzeyen iki dergidir. Ama şu anda Uykusuz farklı dinamiklerle çıkarılmakta olduğu için o arkadaşlar da bence rüştlerini ispatlamışlardır. Kötü oldu; çünkü biz o arkadaşları kaybettik. Onlar için de durum aynı. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle