19 Kasım 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

CUMARTESI 08 25/7/07 15:47 Page 1 CUMARTESİ EKİ 8 CMYK ? Özgürlüğün Rengi ? Dehşet Gezegeni (Grindhouse: Planet Terror) Si ne ma 8 (Goodbye Bafana) Sefiller, Smilla ve Karlar gibi pek çok önemli edebiyat eserini beyazperdeye taşıyan Bille August’un yönetmenliğini yaptığı ve Dennis Haysbert, Diane Kruger, Joseph Fiennes ve Adrian Galley rol aldığı film, Güney Afrikalı ırkçı gardiyan James Gregory’nin hayatını anlatıyor. Gregory, 1960’larda hapise girmiş olan Nelson Mandela ile Mandela’nın 1990’larda serbest bırakılışına kadar, 25 yıl boyunca her gün Mandela ile ilgilenmiş ve onun sırdaşı olmuştur. James Gregory’nin gerçek hayat hikayesinden sinemaya aktarılan Özgürlüğün Rengi, Bob Graham ve James Gregory’un kitabından uyarlanarak, Mandela’nın hapis hayatını bir gardiyanın bakış açısıyla gözler önüne seriyor. Robert Rodriguez ve Quentin Tarantino’nun iki film birden projesi olarak birlikte çektikleri Grindhouse’un Rodriguez yönetimindeki ikinci parçası olarak çekilen Dehşet Gezegeni’nde Freddy Rodríguez, Danny Trejo, Rose McGowan ve Naveen Andrews rol alıyor. William ve Dakota Block, bir gece arka bahçelerinde dolaşan insanlar olduğunu fark eder. Evlerinden çıktıklarında kasabadaki insanların garip davranmaya başladıklarını keşfederler. İnsanlar yavaş yavaş saldırganlaşmaya ve garip davranmaya başlamışlardır. Kasabada yaşanan bir patlama sonucu ortaya çıkan gaz insanları cani yaratıklara dönüştürmüştür. ??????????????????????????????????? Sanat ve yaşam arasında S anatla yaşamın içiçe geçtiği iki Fransız yapımı La Môme/La Vie en Rose (Kaldırım Serçesi) ve Quand j’étais chanteur (Şantör) 3 Ağustos’ta sinemalarımızda gösterime giriyor. Déja mort (1998), Le petit poucet (2001), La vie promise (2002), Les Rivières Pourpres 2: Les Anges de l’Apocalypse (Kızıl Nehirler 2: ASLI Kıyamet SELÇUK Melekleri/2004) filmlerinin yönetmeni Olivier Dahan, Edith Piaf’ın fotoğraflarının bulunduğu bir kitaptan, özellikle çocukluk resminden etkilenerek Kaldırım Serçesi’ne girişmiş. Yapımcı Alain Goldman’a “Büyük bir aşk filmi, müzikal, popüler, trajik ve romanesk bir çalışma olacak” notu gönderen Dahan ondan hemen olur yanıtı almış. “Piaf’la kendi yaşamım arasında koşutluklar kurarak uluslararası bir film, aynı zamanda kişisel bir çalışma yapmak istedim” diyen Dahan, Piaf’ın işçi sınıfından geldiğini, kendi kendini eğittiğini, müziğin ve aşkın yaşamının odağında olduğunu, kendi efsanesini yarattığını bunu da büyük bir içtenlikle başardığına değiniyor: “Sanat, Piaf’ın içinde somutlaşıyor adeta, bu kadın sanatı yaşamının hiçbir anında soyutlamadı.” 4,45 dakikalık plan sekanstaki yorumunu asla unutamayacağını vurguluyor: “Benim için bu sahne tam bir meydan okumaydı, geniş bir duygu paletini yansıtmalıydım: Aşırı mutluluk, aşk, dram, umutsuzluk, öfke. Edith’in tüm kişiliği işte bu planın içindeydi.” EVRENSEL BİR ÇALIŞMA Piaf’ı yaratan, ona yardımcı olan insanları da filme koyan yönetmen “Montand, Cocteau, Aznavour gibi ünlüleri almadım” diyor. Çocukken Edith’le ilgilenen fahişe (Emmanuelle Seigner), menajeri Louis Barrier (Pascal Greggory), çocukluk arkadaşı Momone (Sylvie Testud), Marcel Cerdan (JeanLouis Martins), onu ilk keşfeden Louis Leplée (Gérard Depardieu) filmdeler. İçinde taşıdığı duygularla, coşkuyla Kaldırım Serçesi’nin evrensel bir çalışma olduğunu belirten Dahan, Edith Piaf rolünü Taxi, Big Fish, Un long dimanche de fiançailles (Kayıp Nişanlı), A Good Year’da (İyi Bir Yıl) oynayan Audrey Tatou, Cécile de France gibi Fransa’nın yeni yükselen yıldızlarından Marion Cotillard’a vermiş. Ünlü şarkıcıyı 20’sinden 47’sine dek canlandıran Cotillard başta rolünü yorumlarken Piaf’ı çok taklit ettiğini, bunun için Dahan’ın kendisini uyardığını söylüyor: “İçgüdüsel olarak oyunuma kendimden çok şey katmaya başladım. Olivier’nin de istediği buydu. Piaf’la aramdaki dengeyi kurmaksa karmaşıktı.” Piaf’a bir şan profesörü ve bir oyuncu eğitmeni ile hazırlanan Cotillard çarpıcı bir fiziksel değişim geçirmiş: Saçları ve kaşları traş edilmiş, alnı genişletilmiş, çene ve yanaklarına protez takılmış, yapay dişler eklenmiş, lens takılmış. Her gün 6,5 saat süren bu ağır makyajın ardından oyuncu efsanevi şarkıcıya dönüşmüş. Cotillard, sevgilisi Marcel Cerdan’ın ölüm haberini duyduğu İKONDAN ÖTE BİR SANATÇI Olivier Dahan, yürekten gelen bir dram, sanatla yaşamın içiçe girdiği bir film çektiğini belirtiyor: “Bence Piaf ikondan öte bir sanatçıydı, bir sanatçının en yetkin yanına sahipti.” Kaldırım Serçesi’nde Piaf’ı keşfeden Leplée’yi oynayan Gérard Depardieu, Şantör’de giderek günün modasının dışında kalmış, varyete müziği söyleyen, keçisiyle bir çiftlikte yaşayan, ClermontFerrand’lı dans salonu şarkıcısı Alain Moreau rolünde. Kendisiyle dalga geçen, “Ben burada şampanya satmak için varım” diyen, her hafta doğal sarı renkteki röflelerini yenileyen, eski solistisevgilisi sonunda menajeri olan Michèle ve yeni aşığıyla dost kalabilmiş, orta yaşlı, yaşlı, dul, boşanmış insanları dans ettirerek onlara mutluluk veren Moreau bir gün duygusal kararsızlık içindeki genç, güzel Marion’a (Cécile de France) aşık olur. Ulu bir meşe ağacı görünümünde fakat içi bir saz kırılganlığındaki şantör, yaşamının aşkına içtenlik ve fanteziyle yaklaşabileceğini umar. Kısa metrajı L’Interview’la (1998) Altın Palmiye alan, Les Corps impatients (2003), Une aventure’ün (2005) yaratıcısı Xavier Giannoli, üçüncü uzun metrajı Şantör’de insanın kendine olan bakışını anlatıyor. Bir kadına ya da topluma kendimizi beğendirmek için kişiliğimizden neleri feda edebiliriz, yeni yüzyıl bizden neleri alıp götürüyor ya da katıyor? Giannoli’yi Antonin Artaud’nun “Başkalarının yargılarından kurtulmak için beni benden ayıran mesafeye sahibim” sözü çok etkilemiş, yönetmen Şantör’de alçakgönüllü bir şantör olmasına karşın tüm dünyayı omuzlarında taşıyabilen büyük bir adamın öyküsünü çiziyor. On beş yaşındayken Depardieu’yü Sous le soleil de Satan’da (1987) izleyen Giannoli hep onunla çalışmanın düşünü kurmuş: “Popüler şanson Fransız kimliğinin bir uzantısıdır, Gérard da bu uzantının somutlaşmış halidir” diyen sinemacı, filmdeki şarkıların itici güç olduğunu belirtiyor. Tüm şarkıları kendi söyleyen Depardieu gerçekten yaşamının rolünde: İçten, komik, dokunaklı, şaşırtıcı. “Herkes benim tam bittiğimi düşünürken ben yeniden diriliyorum” diyen Moreau gibi o da bu filmde adeta yeniden doğuyor. “Şantör’de dolaylı olarak moda diye ucuz, uçucu, yapay başarılara (!) tapan, hayranlık duyan günümüz toplumuna bir başkasında kendini görmeyi sorusunu sordum” diyen Xavier Giannoli dürüst, düşündürücü, sıcak çalışmasıyla karşımızda. Yaşama zincirle bağlanmak… ALPER TURGUT Kara Yılan İnliyor (Black Snake Moan), yaşamın sillesini yiyenlere ve cümle kusurlarımıza dair bir film... Irkçılık, bağnazlık, aşk, sınırsız cinsellik ve blues… Kışkırtıcı ve şüphesiz tahrik edici... Bir hikâyede barınan tensel haz, tinsel arınma ve dinsel göndermeler… Tepeden tırnağa misyonerlik sosu ve yeniden doğuş zımbırtısı... Ama her şeyden önemlisi müzik… Ritmi, tınısı ve ezgisiyle… Yanık sesine güney aksanı eşlik eden yaşlıca bir adam, eski ve hüzünlü bir şarkıyı mırıldanacak… Ve inanın o vakit yaşam, bunca dağınıklığın ortasında kendini bulacak. Üçüncü uzun metrajlı filmini çeken 36 yaşındaki yönetmen Craig Brewer, Kara Yılan İnliyor’un senaryosunu da yazdı. En iyi şarkı Oscar’ını kaptığı bir önceki filmi Sahne Ateşi’nde (Hustle & Flow ) hip hop, Kara Yılan İnliyor’da ise blues müziğini baş tacı eden Brewer, “Black Snake Moan’ın tüm zamanların en unutulmaz, en tekinsiz ve en günahkâr şarkılarından birisi olduğunu düşünüyorum. Şarkıdan adını alan filmde ise birbirlerini iyileştirmek için bir araya gelen iki farklı insanın öyküsü ve onları bir araya getiren tuhaf koşullar anlatılıyor” diye konuşuyor. Kara Yılan İnliyor’un görüntü yönetmenliğini Amy Vincent, kurgusunu da Billy Fox üstlendi. Müzikler ise Scott Bomar’a emanet… Filmin başrolünde, Pulp Fiction’daki rolüyle Oscar ödülü ve Altın Küre adaylığı alan tecrübeli aktör Samuel L. Jackson ve mükemmel bir oyunculuk sergileyen genç yıldız Christina Ricci var. İkilinin harika performansına, artık sinemaya da el atan ünlü popçu Justin Timberlake, Altın Küre ve Emmy ödüllü kadın oyuncu S. Epatha Merkerson ve John Cothran eşlik ediyor. Dağıtımı UIP Filmcilik tarafından üstlenilen Kara Yılan İnliyor, dün gösterime girdi. Kırsal alan, sıcak hava, toz toprak ve yaşamı daha da zorlaştıran topyekun yobaz bir halk… İşte onlardan biri; Blues ustası kahramanımız Lazarus (Samuel L. Jackson)… Çok sevdiği müzikten bir şekilde uzaklaşan, dolayısıyla sıkıntıdan patlayan ve kendini dine adayarak huzur arayan hafif kaçık bir adam… Bütün bunlar yetmezmiş gibi canı kadar sevdiği karısını, erkek kardeşine kaptırır. İhanet, Lazarus’un ruhunu kanatır. Ve yıkım peşi sıra gelir. Ancak Tanrı, sevgili kulu Lazarus’tan vazgeçmek niyetinde değildir. Tam da hayattan kopmanın arifesindeyken karşısına ölmek üzere olan genç bir kız çıkar. Rae (Christina Ricci), cinsel ilişki arzusu hastalık derecesinde had safhada, delidolu, vahşi mizaçlı bir kent kızıdır. Onun, acılarla örülü bir geçmişi vardır. Çocukluğunda tecavüze uğramış ve annesi tarafından terk edilmiştir. Güzel Rae, telefon defterindeki her erkek tarafından kullanılmış bir kadındır. Sonra bir gün Rae, âşık olur. Onun da herkes gibi geleceğe sarılmasının vakti gelmiştir. Umut büyür ve Rae, kurtuluşu sevgilisi Ronnie’de (Justin Timberlake) bulur. Mutluluğu pek de uzun sürmez Rae’nin… Ronnie, orduya katılmıştır. Onun gidişinden birkaç saat sonra hüzün geri döner ve Rae, seks ve uyuşturucu krizine girer. Ronnie’nin en iyi arkadaşı çıkarcı ve hain Gil (Michael RaymondJames), kendisine (bizce haklı nedenlerden dolayı) hakaret eden Rae’yi ölümüne döver ve onu yolun kenarına atar. Lazarus, Rae’yi bulduktan sonra evine götürür ve onu tedavi eder. Yoksul çiftlik evinde günler sonra kendine gelen Rae, tam 18 kilo ağırlındaki büyük ve uzun bir zincirle belinden radyatöre bağlandığını fark eder. Yarı çıplak durumdaki genç kızın direnmesi ve yalvarması boşunadır. O zincir, Lazarus’a göre, Rae’yi özgürlüğe götürecektir. Çünkü Lazarus, Rae’nin içine şeytan girdiğini düşünür. Rahip R.L. (John Cothran), çocukluk arkadaşı Lazarus’a ahlaksızlığın böyle bir tedavisi olmadığını anlatır ve müdahale etmek ister. Fakat yaşlı müzisyenimizin bildiğini okumak gibi bir huyu vardır. Zaman su gibi akıp geçmekte, irade savaşı tam gaz sürmektedir. Rae’nin cinsellik silahının işlemediği tek adam olan Lazarus kazanmaya daha yakın olan taraftır. Değişim veya onların tabiriyle yeniden doğuş her ikisi için de başlamıştır. Sonuçta, terk edilen iki insanın öyküsüdür bu… Kader onları bir araya getirmiştir. Zincir ise, onları yeniden hayata bağlamış, içlerinde babakız sevgisinin yeşermesine vesile olmuştur. Merhametli ve şefkatle dolu bir adam olan Lazarus, Rae’nin ilaçlarını almak için gittiği Angela’da (S. Epatha Merkerson) aşkı tekrar bulacaktır. Güzel günler ufuktadır ve blues vazgeçilmez bir tutkudur. Lazarus, 10 yıllık bir aradan sonra alır eline gitarını ve onlar hep birlikte söylerler: “Sahip olmadığım şey ne? / Neye ihtiyaç duyuyorum? / Cehenneme mi gideceğim? / Benim kadınım nerede? / O kadını mutlaka bulmalıyım / Benim erkeğim nerede? / O erkeği mutlaka bulmalıyım.” MÜZİĞİN MEZOPOTAMYASI Filmin yapımcısı Stephanie Allain, Elvis Presley, BB King ve Isaac Hayes’i yetiştiren, siyahlarla beyazların yan yana oturduğu, aynı müziği dinleyip aynı yiyeceklerin tadını aldığı gerçek bir kenti, Memphis’i şöyle anlatıyor: “Kara Yılan İnliyor’un her karesinde Mississipi deltasının, özellikle de Memphis’in kendine özgü havası hissedilir. Craig Brewer’ın her filminde Memphis kenti başlı başına bir karakterdir. Memphis kenti ilk bakışta biraz tehlikeli, biraz da ürkütücü bir yerdir. Oraya gittiğiniz anda kentin ritmine kapılırsınız. Müzikle doğmuş bir kentte olduğunuzu hissedersiniz. Siyahlarla beyazların müziğinin çatışmasından oluşan bir müzik vardır. Bu çatışma kentin her yanına sinen inanılmaz bir kreatif enerji yaratır. Blues, rap ve R&B müziklerinin kavşak noktasıdır. Orası hala müziğin Mezopotamya’sıdır.” Evet; filmimiz, siyahî insanların kanıyla yıkanan ABD’nin güney bölgesinde geçer. DVDVCD Yeniler The House of the Spirits (Ruhlar Evi) Yön: Bille August Oyn: Meryl Streep, Jeremy Irons, Glenn Close/1993, renkli, 141 dakika/ BirFilmTiglon. Isabel Allende’nin 1985 tarihli çok satışlı romanından çekilen dram, Şilili Trueba ailesinin 45 yıllık yaşam öyküsüne odaklanıyor. Varsıl Del Valle’lerin büyük kızı Rosa’yla evlenebilmek için olanca gücüyle çalışan Esteban Trueba sonunda yörenin en zengin çiftliğinin sahibi olur. Doğaüstü güçleriyle ablasının ölümünü gören Clara zehirlenen Rosa’dan sonra suçluluk duyar, konuşmamaya and içer. Esteban’sa yirmi yıl sonra Clara ile evlenir. Politik ve kişisel anlamda değişmeyi reddeden Esteban’la mistik güçlere sahip, olayları başka açılardan değerlendiren Clara’nın tutku dolu, fırtınalı ilişkileri içerisinde Şili’deki politik, ekonomik, sosyal değişimi izleriz. Olaylar arasındaki şaşırtıcı bağlantıyı, yazgıların kesişmesini, politik yanılma, düş kırıklıkları, sırlar, intikam, bağışlama kavramlarını, aşkın engellerin karşısındaki gücünü başarıyla anlatan yapımda Vanessa Redgrave, Antonio Banderas, Winona Ryder gibi çok sayıda ünlü oyuncu var. Les Destinées Sentimentales (Alın Yazısı) Yön: Olivier Assayas Oyn:Charles Berling, Emmanuelle Béart, Isabelle Huppert/2000, renkli, 173 dakika/SonyBmg. Jacques Chardonne’un romanından uyarlanan dram, dünyaca ünlü Fransız Limoges porselenlerinin imalatçısı Barnery’lerin 1900’lerin başından 40’lara dek uzanan ilginç yaşam öyküsünü yazın tadında bir güçle aktarıyor. Rahip Jean Barnery, duygusuz karısı ve kızından ayrıldıktan sonra bölgenin konyak üreticisi dostunun açıksözlü, toplum yargılarına aldırmayan yeğeni Pauline Pommerel’e aşık olur. Rahipliği bırakan, porselen fabrikasındaki hisselerini eski karısına devreden Jean, Pauline’le evlenip İsviçre’deki bir dağ köyüne yerleşir. Çiftin alçakgönüllü, aşkla dolu dingin günleri uzun sürmez çünkü babası ölünce Jean fabrikanın başına geçmek zorunda kalır. Jean’ın aşırı çalışması, savaşın da patlak vermesiyle karıkocanın ilişkileri değişik bir boyut kazanır. Sonunda Jean, dünyada aşktan başka güçlü bir duygu olmadığının, aşkı tadan herkesin dolu bir yaşam sürdüğünün ayrımına varır. Özel Bölümler’de yaratıcı ekibin filmografileri, fragman yer alıyor. ASLI SELÇUK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle