22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

CUMARTESI 08 9/5/07 16:21 Page 1 CUMARTESİ EKİ 8 CMYK ? Cevapsız Arama 3 (Chakushin Ari Final) Manabu Asou’nun yönetmenliğini yaptığı Cevapsız Arama korku serisinin üçüncü filminde, Maki Horikita, Meisa Kuroki, Gunsok Jan ve Itsuji Itao rol alıyor. Serinin bu filminde çaldığında ölümün habercisi olan karanlık melodi telefonlarda dolaşmaya devam ediyor. Melodi, okul arkadaşlarının tacizine uğrayan Asuka’nın intikamı olarak geri dönüyor ama bu kez bir seçenekle beraber... Gelen mesajı o çok sevdikleri arkadaşlarından birine gönderirlerse onların yerine arkadaşı ölecektir. Bir sonraki mesajın kime geleceği, onun da mesajı başkasına gönderip göndermeyeceği, gönderirse kime göndereceği ve kimin öleceği bir bilmeceye dönüşecek. ? İhanet (Breach) Gerçek olaydan esinlenerek çekilen İhanet, ulusal sırları korumayla görevli Federal Büro içerisinde gerçekleşen olayları anlatan dramatik bir gerilim filmi. Ryan Phillippe , Chris Cooper, Kathleen Quinlan, Aaron Abrams Brooks oynadığı filmi Bill Ray yönetiyor. Şubat 2001’de, üst düzey FBI ajanı Robert Hanssen Amerika’ya ihanet ettiği gerekçesiyle hüküm giymiştir. Yirmi yıldan fazla bir süredir, Hanssen, sistematik olarak Sovyetler Birliğine kendi ülkesinin gizli istihbarat bilgilerini satmıştır. Genç ajan Ryan Philippe, Hanssen’ın tüm kirli dosyalarını açığa çıkarması için FBI tarafından titizlikle seçilir. Casusa casus olarak ölüm oyununda yer alan O’Neill, her iki tarafa casusluk yapan hain ajan Hanssen’i yenmek için kendini kavganın içinde bulur. Si ne ma 8 ??????????????????????????????????? Ömer Kavur’a sevgiyle B ugün, Türk sinemasında kendi ritmini, görsel anlatımını yaratmış olan değerli yönetmen Ömer Kavur’un (18 Haziran 194412 Mayıs 2005) ölümünün ikinci yıldönümü. Onun aydın, ilerici duruşunu, sağlam sanatını anmak için bugün 12.30’da Zincirlikuyu Mezarlığı’nda toplanarak sinemamızın bu duyarlı ustasına saygımızı, sevgimizi sunacağız. O, insan gerçeğine, olayların sarmalına derinleşeASLI rek, yaşananları titizce irizleyicisine yanSELÇUK deleyerek sıtmayı amaçlayan bir sinemacıydı. İç yolculukların perdedeki görüntülerinin çoğu onun imzasını taşır. İletişimsizlik, yabancılaşma, uyumsuzluk, arayış, yalnızlık, geçmişle yüzleşme, iç hesaplaşma, yazgıların kesişmesi, özellikle zaman ve zamansızlık onun sinemasının ana başlıklarıdır. Onun anti kahramanları zamanın durdurulmazlığını yazgıları olarak algılarlar. Ömer Kavur, zaman, mekan, insan ilişkisinin iç içe geçmiş dokusunu sorgulamıştır. Süsten arınmış bir anlatımı yeğlemiş, zamana odaklanarak onun engellenemez akışını sinemasına taşımıştır. yoksul, psikolojik saplantılı uzak akraba Zebercet’i tanıdık. Kavur’un kahramanları sürekli ulaşılamayan aramanın acısı içindeydiler. Karakterlerinin dışa vurmadıkları iç acılarının, tepilmiş öfkelerinin derin resimleri onun filmlerinin içindedir. Onlar yaşamın ayrımsanması güç silik lekeleri gibidirler. Yazgı sözcüğü bu kişiliklerde sanki gerçek boyutunu kazanır. Tüm filmlerinde kültürel yapılanmanın ön planda yerini aldığını görürüz. Toplumsal değişimler anlatılan öykülerin fonunu oluşturur. Filmleri süresince genel çerçevenin içinde resmedilen siyasal oluşumlar tıpkı yaşamdaki dolaylılıkla verilir. Karakterler olaylara nerdeyse hiç müdahele etmezler, edemezler. Çoğunluğu anti kahraman olan bu kimlikler ilk girişte tipik olan durumlarını sergilerler. Belirgin sayılamayacak yüzleriyle onun kahramanları toplumsal koşullandırmalar sonucunda istemediklerini yaşamaya sürüklenen bir kalabalıkla birleşerek evrensellik kazanırlar. Ömer Kavur’un Türkiye dışındaki başarısında insanın ortak dramına gönderdiği bu derin bakışın payı çok büyüktür. O, sinemayı sanat yapmayı seçenlerdendi. Herşeyin hızla tüketildiği bir yüzyılın insanı olarak sinemasını bu yolda kullanmaktaydı. ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? Ah Güzel İstanbul Gizli Yüz Akrebin Yolculuğu Anayurt Oteli Ömer Kavur ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? VAROLUŞ SORULARI Onun sineması ilk elden bireyi anlatıyor gibi algılansa da bireyi kuşatan dünyanın acımasızlığını, duyarsızlığını vurgulayarak daha geniş bir toplumsal açıyı kucaklamaktadır. Kavur yönetmenliği boyunca çizdiği, tartıştığı kahramanlarının iç dünyalarını deşerek izleyicisine ulaşmak istemişti. Bundan ötürü ilk filminden (Yatık Emine/Refik Halit Karay) başlayarak Türk yazınının seçkin ustalarının öykülerinden ya da özgün senaryolarından konularını seçti. Onat Kutlar (Yusuf ile Kenan), Füruzan (Ah Güzel İstanbul), Selim İleri (Kırık Bir Aşk Hikayesi, Göl), Yusuf Atılgan (Anayurt Oteli), Orhan Pamuk (Gizli Yüz) gibi ünlü adlar onunla çalışmaktan geri durmadılar. Ömer Kavur, insanın varoluş sorularıyla dolu arayışını sinemasının odağına aldı. Anayurt Oteli (1986) sinemasının dönüm noktalarından biri oldu. Küçük kasabaların içinden geçen trenlerin hüznünü taşıyan bu filmle bir tarih sorusunu da ortaya koydu. Değişen Türkiye’deki varsılların kasabalarını terkedip taşınmaz mülklerinin bakıcılığına getirdikleri GERÇEĞİN PEŞİNDE Köylülüğün bitmeye yüz tuttuğu yüzyılın bitiminde bir kentli sinemacı olarak kentle kasaba insanının giderek sıkıştığı yabancılaşma konusunu tartışmayı sürdürdü. Özellikle seksenlerden sonra Ömer Kavur özgün, sağlam sinema dilini yarattı. Yönetmenliğin salt bir iş olmadığının ayrımına varır varmaz sinemasıyla kendini ifade etme yollarını seçti. Dünya sinemasına 13 etkileyici yapıt kazandıran Ömer Kavur, imzasını taşıyan bir sinema diline, ona özgü bir görüntü ustalığına ulaşmıştı. Ulusal ve uluslararası festivallerden çok sayıda ödül, onur ödülü kazandı, Asya, Avrupa, Amerika ve Afrika kıtasında adına toplu gösteriler, saygı günleri yapıldı. ABD’nin en kapsamlı film arşivi AFA (Anthology of Film Archives) “Sinemasal Zamanın Heykelcisi: Ömer Kavur” başlığıyla bir toplu gösteri düzenledi. İnsanoğlunun yüzyıllardır sırtlandığı gerçeğin peşinde olan yaratıcı sanatçı Ömer Kavur ne yazık ki ardında tamamlanmamış projeler bırakarak yaşama veda etti. O, sevenlerinin yüreklerinde ve filmlerinde yaşamayı sürdürecek. Bir küresel soğuma eksikti ALPER TURGUT Gün Işığı (Sunshine) ile birlikte geleceğin şavkı, beyazperdeye yansıyor. Film, ‘Küresel Isınma’nın dünyanın en büyük ve en acil sorunu olduğunu sanırken karşımıza ‘Küresel Soğuma’ felaketini çıkarıyor. Oturup kara kara düşündürtecek yeni bir bulmaca bizleri bekliyor. Zihin jimnastiği dedikleri bu olsa gerek… Yetmiyor… Çevre, bilim, din, felsefe, aksiyon ve dahası, Gün Işığı ile kucaklaşıyor. Kısaca Gün Işığı, bilimkurguya dair taptaze, sıkı ve içten bir şiir… Sıra dışı bir yarı gerçekliğin ateşiyle ısıtan… Trainspotting, Olağanüstü Bir Hayat (A Life Less Ordinary), 28 Gün Sonra (28 Days Later), Milyonlar (Millions) ve Kumsal (The Beach) gibi ses getiren yapımlara imza atan dahi İngiliz yönetmen Danny Boyle, bu kez bir bilimkurgu denemesiyle karşımızda… Türün kült yapımlarından esinlenen, sağlam bir dramayla şekillenen, iyi oyunculuklarla beslenen, 600 efekt ile görsel ve işitsel bir hazza sürükleten Gün Işığı, haliyle iddialı bir yapım. Üstüne üstlük saydığımız özellikler, Boyle’nin tarzıyla birleşince ortaya sınırları zorlayan, klostrofobik, kaotik ve gayet sofistike bir gerilim filmi çıkıyor. Gün Işığı’nın orijinal senaryosu ise, genç yazar Alex Garland’a ait. Her şeyden öte Garland ve Boyle ikilisi, Gün Işığı’nda üçüncü kez bir araya geliyorlar. Türkiye’de dün gösterime giren yapım, sinemaseverlerin (özellikle bilimkurgu hayranlarının) beğenisini kazanacak gibi görünüyor… lot Cassie), birçok iyi yapımda boy göstermesine karşın asla ünlenememiş Cliff Curtis (Psikolog Searle), Fantastik Dörtlü’nün Johnny Storm’u Chris Evans (Mace), Japon sinemasının Hollywood’a göz kırpan yüzlerinden Hiroyuki Sanada (Kaptan Kaneda), Gün Işığı’nın güneşe yolculuk ekibindeler... Ve diğerleri Mark Strong (Pinbacker), Benedict Wong (Trey), Troy Garity (Harvey)... BALMUMUNDAN KANATLAR... İnsanoğlu 2057 yılında, ‘Küresel Soğuma’ tehdidiyle karşı karşıya kalmıştır. Dünyamızdan tamı tamına 11900 kat büyük olan yaşam kaynağımız güneş, sönmeye yüz tutmuştur. Takriben 50 yıl sonra daima hızlı, büyük ve sıcak olarak hatırladığımız güneşin miladı dolacak, dünyamız ve tüm insanlık hayata elveda diyecektir. Yok oluş kaçınılmazdır. Ama insan zekidir ve bilim adamları çözüm bulmakta gecikmez. Kaptan Kaneda ve ilginç tiplerden oluşan (kadın erkek karışık) mürettebatı göreve çağrılırlar. Plan basittir. Uzay gemisiyle taşınan Manhattan büyüklüğündeki nükleer bomba, güneşe savrulacak ve böylelikle patlamanın şiddetiyle kendine gelecek olan yaşlı yıldızımızın tekrar bize gülümsemesi sağlanacaktır. Tabii ki evdeki hesap çarşıya uyarsa… Güneş yolculuğuna çıkmadan önce dünyaya şöyle seslenirler; “Eğer bir gün muhteşem bir sabaha uyanırsanız. Anlayın ki başarmışız…” Neyse lafı uzatmayalım. Mavi gezegenimizin son umudu Icarus II adlı uzay gemisi hiç zaman yitirmeden yola koyulur. (Unutmadan, Yunan mitolojine göre İkarus, balmumu kanatlarıyla güneşe doğru uçan, güneşe yaklaştıkça ısının etkisiyle kanatları eriyen ve dolayısıyla düşüp ölen bir karakterdir) Bir süre sonra dünya ile radyo bağlantısı kesilir. Ancak işin şaşırtıcı yanı 7 yıl önce aynı amaçla yola koyulan (herkesin onlardan umudu kestiği) Icarus I’den sinyal alırlar. Onları bekleyen garip bir kaza, dehşetin sonelerini de beraberinde getirir. Diğer yandan oksijenin azalması kim yaşayacak kim ölecek seçeneğini dayatır. Tehlike çanları kulakları sağır ederken kahramanlarımızı ve bizi, vahşi bir finale sürükleyen dakikalar çoktan başlamıştır. Filmografi ? 1974/ Yatık Emine ? 1979/ Yusuf ile Kenan ? 1981/ Ah Güzel İstanbul ? 1981/ Kırık Bir Aşk Hikayesi ? 1982/ Göl ? 1985/ Körebe ? 1985/ Amansız Yol ? 1986/ Anayurt Oteli ? 1987/ Gece Yolculuğu ? 1990/ Gizli Yüz ? 1995/ Buluşma ? 1996/ Akrebin Yolculuğu ? 2000/ Melekler Evi ? 2003/ Karşılaşma GÜNEŞE YOLCULUK EKİBİ Danny Boyle’nin, 28 Gün Sonra ile dünyaya tanıttığı İrlandalı aktör Cillian Murphy, filmin başrolünde... Murphy, Soğuk Dağ (Cold Mountain), Batman Başlıyor (Batman Begins), Plüton’da Kahvaltı (Breakfast on Pluto) ve Özgürlük Şarkısı (The Wind That Shakes the Barley) derken şimdi de Gün Işığı’nda (Astronot fizikçi Capa rolüyle) yürüyüşünü sürdürüyor. Kaplan ve Ejderha (Wo Hu Cang Long), Korkusuz (Huo Yuan Jia) ve Bir Geyşanın Anıları (Memoirs of a Geisha) ile haklı bir üne kavuşan Malezyalı güzel Michelle Yeoh’un (Corazon) varlığı, başlı başına filmin seyir zevkini artıran önemli bir etken... Truva (Troy) filmiyle hatırladığımız Rose Byrne (Pi
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle