19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

CUMARTESI 05 9/5/07 16:14 Page 1 CUMARTESİ EKİ 5 CMYK 12 MAYIS 2007 CUMARTESİ 5 Yaşasın, ben de bir robot yaptım! figenatalay?yahoo.com Faks: 0212 343 62 74 FİGEN ATALAY Çocuklar kitaplar yazdılar, besteler yaptılar, haklarını öğrendiler ve öğrettiler, 5 bin lego parçasıyla robot yaptılar, renkli çocuk kitapları, pastel boya kalemleri, renkli tebeşirler ve renkli kartonlardaki ağır metallerin zararlı etkilerini incelediler. Görme engelliler için İnternet Kütüphanesi tasarlandı, okulöncesi eğitim için “Oyuncaksız Sınıf” oluşturuldu, şiddete karşı farkındalık geliştirmek için öğretim programı geliştirildi. Bunlar ve daha fazlası, “Eğitimde İyi Örnekler Konferansı”nda sunuldu. Eğitim Reformu Girişimi’nin (ERG) bu yıl dördüncüsünü gerçekleştirdiği “Eğitimde İyi Örnekler Konferansı”na, çeşitli okul, üniversite, kamu kuruluşu, sivil toplum kuruluşu ve özel kuruluşlardan 638 başvuru yapıldı; jüri incelemesi sonucu 97’si sözlü, 43’ü poster olarak sunulmak üzere seçildi. 60 farklı ilden gelen başvuruların yüzde 41’ini kamu, yüzde 43’ünü özel okul başvuruları oluşturdu. Seçilen projelerden örnekler... Robot Çalışması: Bir Etkinlik Dersi (Özel Şişli Terakki İlköğretim Okulu) İlköğretim 4 ve 5. sınıf öğrencileriyle yürütülen Etkinlik Dersi’nde, robot çalışması ve “Nano Teknoloji nedir ve hayatımızı nasıl etkiler?” konuları üzerinde durulmuştur. Öğrencilerin nano teknoloji ile ilgili araştırma yapmaları ve ardından araştırmalarını sunmaları sağlanmıştır. Öğrenciler beş binden fazla lego parçasıyla çalışarak kendi robotlarını tasarlamışlardır. Daha sonra bilgisayardan yararlanarak robotlarına program yükleme yoluyla ona istedikleri komutu verip hareket ettirmişlerdir. Yaşasın, Ben de Bir Kitap Yazdım! (Vehbi Koç İlköğretim Okulu) Projemizde, öğrencilerimizin yaratıcı yönlerini geliştirmelerini, okum ve yazma kültürümüzün gelişmesine zemin hazırlamayı, öğrencilerimizin kendilerini yazı ile ifade edebilmesini, hayal güçlerini genişletmeyi amaçladık. Yazılan kitaplar, çoğunlukla öğrencilerin kendi hayatından kesitleri, anılarını, büyüdüklerinde ne olmak istediklerini içeriyor. Kitapların bazıları ise öykü ve masal olarak yazıldı. Çocuklar, kitaplarını yaklaşık 8 haftalık bir çalışma sonucunda tamamladı. İlk kitaplarını yazmaları, çocuklara inanılmaz keyif verdi. Bu çalışmamızın, öğrencilerimizin yaratıcı düşünme, bir konu hakkında yorum yapma, duygu ve düşüncelerini yazi ile ifade etme yeteneklerinin gelişmesine katkı sağladığını söyleyebiliriz. İstanbul’dan Mardin’e kardeşlik ziyareti Galatasaray İlköğretim Okulu öğrencileri TEGV Mardin Savur Öğrenim Birimi’ne kardeşlik ziyaretinde bulundu. Öğrenciler, Mardin Savur Birimi’nde eğitim desteği alan arkadaşlarına bir projeksiyon cihazı armağan ettiler. TEGV’li çocuklar da, yörenin halk oyunlarından renkli örmekler verdiler ve yine yöreye özgü türkülerden oluşan bir koro çalışması gerçekleştirdiler. TEGV Yönetim Kurulu Başkanı Cengiz Solakoğlu törende bir konuşma yaparak farklı dinlerin ve kültürlerin bir arada yaşadığı bu küçük ilçede, Galatasaray İlköğretim Okulu’nun gerçekleştirdiği bu ziyareti çok anlamlı bulduğunu ve örnek olması gerektiğini dile getirdi. Oyuncaksız Anasınıfı Sınıf Projesi (Dr. Ufuk Ege Çocukları Aileleriyle Anaokulu) Birlikte Haklarını Öğreniyor. Projenin amacı, çocukları (Adapazarı Özel Enka İlköğretim yapılandırılmış oyun ve oyuncaklardan Okulu) Yeryüzünde yaşayan her uzaklaştırmak, günlük yaşamda çocuğun “çocuk olma” hakkı vardır. kullandığımız materyallerle nasıl Çocukları ve aileleri çocuk hakları konusunda oynadıklarını, neler üretebildiklerini bilinçlendirmek, bizleri daha mutlu ve sağlıklı gözlemlemektir. Projede kullanılabilecek toplumlara ulaştırır. Bu projede, okulöncesi materyal listesi velilerle birlikte oluşturulmuş, çağındaki çocukların ve ailelerinin çocuk hakları ve proje çocuklara anlatılmış ve her çocuk için bu konuda üzerlerine düşen sorumluluklarla ilgili bir gözlem formu doldurulmuştur. Projenin bilgi edinmeleri amaçlanmıştır. Çocukların edindikleri ilk iki gününde, sınıftaki materyaller bu bilgileri, yaratıcılıklarını da kullanarak drama, çocuklarla birlikte paketlenerek kaldırılmıştır. dramatizasyon, müzik etkinliği, sanat etkinliği gibi Her gün, mandallar, gazeteler, kutular gibi farklı etkinliklere yansıtmaları ve sınıf arkadaşlarına materyaller sınıfa yerleştirilerek çocukların sunmaları beklenmiştir. Çocukların ve ailelerin, bunlarla ürettikleri oyuncaklar ve edinilen kazanımları öncelikle aile içi oynadıkları oyunlar gözlenmiş, yaşantılarına ve sınıf ortamına, daha sonra fotoğraflanarak kaydedilmiştir. Kaydedilen da topluma yansıtmaları ve bu sayede fotoğraflar sergilenmiş, veliler için “oyun çocukların özgüvenlerinin ve oyuncaklar” konulu konferans geliştirilmesi hedeflenmiştir. düzenlenmiştir. İzge dünya üçüncüsü oldu Eyüboğlu İlköğretim Okulu 1. sınıf öğrencisi İzge Bayyurt, 2007 Dünya Okullararası Bireysel Satranç Şampiyonası’nda 7 Yaş Altı Kategorisinde Dünya Üçüncüsü oldu. 29 Nisan5 Mayıs 2007 tarihleri arasında Yunanistan’ın Halkidiki kentinde yapılan Şampiyona’da İzge Bayyurt’un yarıştığı 7 Yaş Altı Kategorisine 25 öğrenci katıldı. İda’nın eteğinde iki büyük yürek aha bir güzel dünya düşler iken paylarına acı düşen, varlıkları yığınlara umut ve direnç olan, iki yürek. Birisi yurduna hasret göçüp gitti, diğeri sevdiklerinden, yaşamdan koparıldı. Ne diyordu Hasan Hüseyin: ‘Şiir matarasında suyu olmayanın suyudur.’ Mataralara gürül gürül su akıtan Nazım Hikmet ve Sabahattin Ali yaşadıkları dönem yasaklı oldukları meydanlardaki yerlerini nihayet alıyorlar. Umut ve direnç yüklü bireylerin gönüllerinde, OZAN dillerinde yaşıyorlar ve anıtlaşıyorlar. Kolay mı bu ülkede Nazım YAYMAN Hikmet’in anıtını dikmek? Sabahattin Ali’nin büstünü açmak? Mataradaki su var ya o su yudumlanmaya görsün bir kez. Ondan sonrası peşi sıra geliyor. “Sen esirliğim ve hürriyetimsin/Çıplak bir yaz gecesi yanan etimsin/Sen memleketimsin” diyerek, vatan hasretiyle yaşama gözlerini yuman Nazım Hikmet, Anadolu’da bir köy mezarlığına gömülmek isteyen ancak vasiyeti yerine getirilmeyen Hikmet, Ege Bölgesi’nin şirin sahil beldesi Altınoluk’ta da anıtlaştı. “Altınoluk’ta da” diyoruz çünkü, Hikmet’in heykeli beş yıl önce İzmir’e dikilmişti. D Nâzım Hikmet ve Sabahattin Ali, yaşadıkları dönem yasaklı oldukları meydanlardaki yerlerini nihayet alıyorlar GÖRKEMLİ DAĞIN ETEKLERİ... Sadece Nazım Hikmet mi, Altınoluk’ta anıtlaşan? Değil elbet. Adını, Türk edebiyatının unutulmazları arasına yapıtları ve yanı sıra trajik ölümüyle yazdıran Sebahatin Ali de beldenin anıtlaştırdığı isim. “Akşam sular karardı mı/Bir dağa versem ardımı/İçimi yakan derdimi/Sağır göklere anlatsam...” diyen Sabahattin Ali’nin istemi de bir ölçüde gerçekleşti. Sırtını gizem yüklü, “İda Dağı”na veren Sabahattin Ali, şimdi kendisine “heybetli” bir yoldaş daha buldu. Yaygın adıyla Kazdağları ama mitolojiden gelen öyküsüyle İda olarak da nitelenen görkemli dağın etekleri Nazım Hikmet’ten sonra şimdi de Sabahattin Ali’yi aldı yamacına. Kimleri ağırlamadı ki İda bugüne kadar. Gezegenin ilk güzellik yarışmasına ev sahipliği yaptığı söylenir. Afrodit, Hera ve Athena en güzel kimin olduğunu söylesinler diye İda’da çıkmışlar tanrıların huzuruna, daha ne olsun. Yakın tarihin karanlık dönemlerinde, kendilerinden olmayanları yok etmek için, yok sayılanların kapılarına çarpı işareti konduğu hala belleklerde. Altınoluk’ta anıtlaşan iki edebiyatçının yapıtlarını okuyan, elinde taşıyanların da düpedüz zorbalık ile karşı karşıya kaldıkları ülkemizin yakın tarihinin gerçeği. Sabahattin Sabahattin Ali’nin, Altınoluk’a dikilen büstlerinin bir başlangıç olduğu söyleniyor kentin yerel yönetim başkanı tarafından. Altınoluk Belediye Başkanı İsmail Aynur yerleşimlerinin Türkiye’nin aydın insanlarını misafir ettiğini söyleyerek, “Madem ki aydınız, bunun sorumluluğunu ve ağırlığını her mekanda ve zamanda yansıtmaya karar vermemizin üzerinden çok zaman geçti. Şimdi bizlerin birer yurtsever olarak biçimlenmesine katkı koyan, bundan da öte bu ülkede yaşayanlara insan sevgisi, vatan sevgisi, dostluk, dayanışma kavramlarını aşılayan değerlerimizi yaşatmamız bir borçtur” diyor. Aynur, bu bilinçle hareket ederek ilk olarak Nazım Hikmet’in büstünü şairin adını verdikleri cadde üzerine diktiklerini söylüyor. Son olarak Sabahattin Ali’nin büstünü binlerce kişinin kültür, sanat etkinliklerine katıldığı antik tiyatronun girişine diktiklerini aktaran Aynur, attıkları adımı vefa borcunu ödemek olarak niteliyor. Bunun yanı sıra Altınoluk’ta yaşayan ve yaz aylarında gelen genç nesillere, Türk edebiyatının unutulmaz değerlerini anlatmayı, tanıtmayı hedeflediklerini vurgulayan Aynur, “Hepsinden önemlisi Nazım Hikmet”i memleketine hasret bırakanlara, Sabahattin Ali”yi yok edenlere biz değerlerimizi sahipleniyoruz mesajı veriyoruz” diyor. Altınoluk Belediye Başkanı İsmail Aynur, edebiyatçıların ve aydınların yerleşimlerinde anıtlaşmasının Hikmet ve Ali büstleriyle sınırlı kalmayacağını da aktararak, “Altınoluk’un cadde, sokak ve meydanları bu ülkeye ve insanına hizmet eden bu uğurda hasretlikler yaşayan, canını veren değerlerimiz ile dolacak” diyor. Ali’nin hangi güçler tarafından katledildiği hala ortaya çıkmadı. Şartlar değişti mi? Bakmayın siz “bazılarının”, Nazım Hikmet’in, “Dört nala gelip Uzak Asya’dan/Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan bu memleket bizim” dizelerini söylendiğine. İçlerinden birisiymiş meğer. Kim acaba Nazım Hikmet üzerine kitap yazan, “Mehmet Gül” isimli kişi dediğimi anımsıyorum kitap fuarında, standların arasında gezinirken. Kitabın arka yüzünde, “Ölmüş bir insan neden bazıları tarafından hala yaşatılmaya çalışılıyor. Bırakalım Nazım ölü olarak kalsın. Bu kitabın Nazım’ı ikinci kez öldürmek için algılanmasını diliyorum” diye yazıyordu Mehmet Gül’ün kitabında. Kim ki? Kim, Mehmet Gül demeye kalmadan belleğe düştü. Mehmet Gül... BÜSTLER BİR BAŞLANGIÇ Marifet, “Dört nala gelip Uzak Asya’dan/Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan bu memleket bizim” dizelerinin devamını da okuyabilmekte. “bilekler kan içinde,/ dişler kenetli, ayaklar çıplak /ve ipek bir halıya benzeyen toprak, bu cehennem bu cennet bizim. Kapansın el kapıları, bir daha açılmasın, yok edin insanın insana kulluğunu,/bu davet bizim.../yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür/ve bir orman gibi kardeşcesine,/bu hasret bizim...” diyebilmekte. İşte bu dizeleri de söyleyebiliyorsan üstelik istemin, hiç yüzünü bile görmediğin insanlar için oluyorsa, o vakit adın caddelere verilir, büstün dikilir, heykellerin yapılır. Yaşamları, yapıtları, mücadeleleri ve hayalleriyle ülke insanının ufkuna yeni dünyalar sunan Nazım Hikmet ve
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle