19 Kasım 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

CUMARTESI 07 12/12/07 16:45 Page 1 CUMARTESİ EKİ 7 CMYK 15 ARALIK 2007 CUMARTESİ 7 Yaramı yalayarak kurutmayı öğrendim “Keşke Ofelia oynayabilseydim. Lady Macbeth için geç değil gerçi. Çok fazla rol var oynamak istediğim ama gençlik istiyor. Yapmak istediğim de kaybettiklerim de çok. Resim yapabilmeyi, bestelerimi çalmayı istiyorum. Şarkı bana kısıtlı geliyor artık. 4 dakika içinde anlatamıyorum kendimi. Anlatacağımı da anlattım zaten, artık dinlemek istiyorum. Bugünkü popüler müzik ortamında da yerim yok.” üzik, bale, resim, tiyatro, sinema ve tüm bunlarla yoğrulan sanatla iç içe geçmiş bir yaşam. Hümeyra, 38 yıllık sanat yaşamı adına TÜRSAK Vakfı tarafından her yıl gerçekleştirilen ve bu yıl 10. yaşına basan İstanbul Uluslararası Sinema Tarih Buluşması’nda, Geleneksel Onur Ödülü olan “Işık Saçan Apollon” ödülünü dün düzenlenen törenle aldı. 1970’li yıllardan bu yana taş plakları ve oyunculuğuyla tanıdığımız Hümeyra, ZUHAL suskunluğu ve çılgınlığı bir arada yaşayan, olan, gülerken ansızın ağlamaya AYTOLUN ‘gelgit’leri başlayan, teraziyi bir anda ters yüz edebilecek bir kadın olarak tanımlıyor kendini. Ancak sanat yaşamında hiç de gelgit’li değil Hümeyra. Yıllarla birlikte o da çıtayı yükseltmiş. Emek vermiş, alkışlanmış, gün gelmiş eleştirilmiş. Kendi içinde yaşayarak aşmış tüm çıkmazları. Kararlarını deneye göre vermiş. Korkmamış, yılmamış, bıkmamış, usanmamış. İçindeki heyecanını hiç yitirmeden devam etmiş yoluna. Şimdilerde ise yalnızca oyunculuğuyla seyirci karşısında ve tüm ‘kültürel yıkım’lara karşı dimdik duruyor ayakta. Birçok sanat dalına ilgi duymuş ancak oyunculukta karar kılmış Hümeyra. Nasreddin Hoca’nın saz çalma hikayesine benzetiyor oyunculuğunu: “Ben yerimi buldum. Onun için aynı yeri çalıyorum. Benim derdim, zorum oyunculukmuş” diyor. Fırtınalı bir hayat ve her fırtınanın ardından kendi içine dönerek bir kabuk ören kadın; darbelere karşı koruma amaçlı... “Keşke Avrupa Yakası dizisindeki İfo rolü bana 45 yaşımda gelseydi. Önüm açık olurdu. Artık yüzüm kırıştı. Anneanne, babaanne rolleri oynayabiliyorum. Keşke Meryl Streep gibi yaşında hikayeler yakalayabilseydim. Yine de mutluyum. Geç geldi ama hiç de gelmebilirdi” diyor. Hümeyra ile yılların birikimini, toplumdaki sanat algısını, yaptıklarını yapamadıklarını, gözlemlediklerini, sustuklarını, haykırıp duyuramadıklarını konuştuk. Çıldırıp yanımda 25 yaşında bir çocukla gezersem.. Avrupa Yakası’nın sizdeki yeri nedir? “Avrupa Yakası dizisi olmasaydı genç kuşaklar beni tanımayacaktı. Dizi, 50 küsur yaşımdan sonra ikinci şöhreti yaşattı bana. İkinci baharım oldu ki ben şöhrete çok meraklı değilim. Çünkü şöhret benim alanlarımı kısıtlıyor gibi geliyor. Ben sokakta yürümeyi seven, bir kafede oturup gazetesini okuyup kahvesini içmeyi seven bir kadınım. Eğer bunları yapamazsam çok mutsuz bir kadın olurum. Diziden sonra da yine gezebildim istediğim gibi. İnsanlar benim tarzımı anlamış, bana saygı gösteriyorlar.” Yaptığınız iş dışında sizi basında çok fazla göremiyoruz. Bu nasıl bir tercih? “Aman aman. Gençliğimden beri böylesini tercih ediyorum. Ben magazincilerle de röportaj yapıyorum. Magazinin de kendi içinde seviyeleri var. Ama onlar daha çok özel hayatımı, sevgilimin olup olmadığını soruyorlar. Tabii artık biraz saçma geliyor 60 yaşındaki kadının sevgilisini sormak. O yüzden ben zaten enteresan değilim magazin haberleri için. Ama çıldırıp 25 yaşında bir çocukla gezersem o ayrı.” Ama gençliğinizde de kaçmışsınız hep. “Herkes doğuya gidiyorsa ben batıya giderdim. Magazinel olmakla ne kazanılıyor onu bilmiyorum. Belki gündemde kalıp ismini hatırlatıyordur, belki bir konser fazla alıyordur. Bu benim tercihim olmadı hiçbir zaman. Zor oldu, yıprandım ama korudum kendimi. Aslında çok çabuk zedeleniyorum. Yaşla ve tecrübeyle kabuk bağlıyor insan. Kimden ne kadar zarar alacağını belirliyor, korunuyor. Ama önem verdiğim bir insan eleştiriyorsa, alınmam, dört kulak dinlerim ve hatamı tekrarlamamaya çalışırım. Yine de kabuk edinmek, yıpranmamak için gerekli. Laf yetiştireceğime iki kitap fazla okurum, iki konser fazla veririm.” GENÇLİĞİMİ BU YILLARDA YAŞAMAK İSTEMEZDİM 38 yıllık tiyatro yaşamınızda neler gözlemlediniz. Kültürel hayatımızda ne gibi değişimler yaşandı? Hümeyra: “O kadar çok şey değişti ki. Eskiden herşey bambaşkaydı. Sanat bu kadar aşağılanmamıştı. Popüler kültür bu kadar hakim değildi. Üniversite talebeliği daha farklıydı. Gençlik, politize olduğu için kitap okuyordu, kitap okuduğu için şiir biliyordu, şiir bildiği için de şarkı dinliyordu. Şimdi internet var. İnsanlar birbirlerinin yüzünü görerek, gözlerinin içine bakarak konuşmuyor. Dünyaya ulaşıyor internet aracılığıyla ama aslında yalnız. Şimdiki gençlik yapayalnız. Çok başka bir yerdeyiz şuanda. Bu yıllarda gençliğimi geçiriyor olmayı istemezdim.” M Başımızdakiler bilinçli olmamızı istemiyor Başka bir heyecan daha var şimdilerde. Türsak tarafından 10. İstanbul Uluslararası Sinema Tarih Buluşması’nın onur ödülü size verildi. “Sinema tarih buluşmasını ve Işık Saçan Apollon ödülünü, 9 yıldır takip ediyorum. Ödülün ‘Işık Saçan Apollon’ oluşunu çok seviyorum. Tecimsel kültürün hakim olduğu bir ortamda, bu hegamonyanın içinde sanata bu kadar önem vererek böylesi bir ödül veren bir mecranın olması benim için son derece heyecan verici. Onur ödülü ama ben de onur duydum bu ödülü aldığıma. Ödülleri anlamlı buluyorum. Yalnız olmadığımızı hissettiriyor. Kıyıda köşede birşeyler yapmışım kendi sessizliğim içinde, nicelik değil niteliği tercih etmişim, 16 yıl Şehir Tiyatrosu’nda bin tane oyunda oynamışım, bunlar görülmüş bir yerlerde. Beni takip eden az ve öz bir ekip varmış ki bu ödülü veriyorlar bana.” Şehir Tiyatroları’ndan da istifa ettiniz. Neden uzaklaştınız tiyatrodan? “Şu anda tiyatro yapamıyorum, çok vaktim yok. Şehir Tiyatroları’ndan da 3 yıl önce istifa ettim. Yönetimine inanmadım açıkçası. Suskunlukla o dosyayı da öylece kapattım. Oyunu ve gittikleri yolu sevmedim. Politik takılmak istemiyorum ama apolitik değilim; politik bir yanım da var. Sanata karşı olan, sanatı istemeyen bir ekiple ben de sanat yapmak istemedim. Çünkü o, sanat yapmak değil hokkabazlık yapmaktır. Tiyatrosuz bir ülke düşünebiliyor musunuz siz? AKM’yi, Şehir Tiyatrosu’nu yıkmak, bir kültürü yıkmaktır. Kültürel bir yıkım içindeyiz. Birileri kültürlü olmamızı istemiyor onlar da başımızda.” BÜTÜN ZORUM OYUNCULUK Nasıl başladınız sanat yaşamınıza? “Bir müzik firmasında plak kapağı tasarlıyordum. Kendi kendime bestelerimi çalarken, bir gün patron koridordan geçerken duydu ve ‘Hangi plağı çalıyorsun’ dedi. ‘Plak çalmıyorum, kendi şarkılarım’ deyince, ‘Yarın plak olsun bu’ dedi. Yıl 1969. Öylece başladı maceram. Kendi içinde gelişti tabi diğer sanat dalları da. Ben, bir sanatçının bir dalı iyi yapıyorsa, mutlaka öteki dallarda da vasatı tutturacağına inanıyorum. Çünkü sanat bir bütündür. Özellikle de tiyatro. Tiyatrocunun bedeninin enstrümanı olduğunu düşünürseniz, renk ve çerçeve bilgisi, dans bilgisi, ritim bilgisi onu destekler. Aslında tiyatro bana öğretti çoğu şeyi. Ne şan ne de oyunculuk eğitimi aldım, alaylı bir oyuncuyum. Zaman zaman kaybolduğum ve kendimi yetersiz hissettiğim günler yaşadım. Ama içimde birikmiş bir sanat arzusu varmış, o açığa çıktı. Böylece hem sanatı hem de kendimi keşfettim. Hiçbir zaman bir bankanın genel müdürü, işletmeci ya da astronot olacağım demedim. Hep sanatla bağlantılıydı isteklerim.” Sonuçta oyunculukta nasıl karar kıldınız? “Nasreddin Hoca’nın saz çalma hikayesine benziyor benim için oyunculuk. Arkadaşları sormuş Nasreddin Hoca’ya, ‘Saz çalanlar aşağı yukarı elini oynatıyor. Sen niye sabit tutuyorsun?’ diye. O da demiş ki: ‘Onlar benim bulduğum yeri arıyorlar.’ Ben o yeri buldum. Kendimi öyle daha iyi ifade edebiliyormuşum. Bütün derdim, zorum oyunculukmuş. Aslında müzikte de oyunculukta da derdimiz, kendimizi ifade etmek, anlatmak. Psikoloğa gidip anlatacağıma, ben seyirciye anlatıyorum kendimi. Şimdi ise bir oyuncu olarak başka bir kimliğe bürünüp, kendimi anlatıyorum. Aklıma yatmayan rolleri de kabul etmiyorum. Kendi içimde bulursam o önerilen kadını, kabul ediyorum.” Müzikten nasıl kopabildiniz? Zor olmadı mı? “Müzikten uzaklaşmamın nedeni de oyunculukta karar kılmam. Daha rahat ifade edebilmem kendimi. Çok zor oldu tabii. 1997’de en son Beyhude’yi yaptım. Şarkı bana kısıtlı geliyor artık. 4 dakika içinde anlatamıyorum kendimi. Anlatacağımı da anlattım zaten artık dinlemek istiyorum. Bugünkü popüler müzik ortamında da yerim yok.” Nasıl değerlendiriyorsunuz pop müziği? “Eğleniyorlar. Gençlerin eğlencesi gibi geliyor. Savaşacaklarına eğlensinler. Yani karşı değilim. Ama kalitesi düşük işler yapıyorlar. Kendilerini toparlasalar iyi olur.” Çağan’ı küstürmesinler Çağan Irmak’la üçüncü kez bir film için bir araya geldiniz. O da çok sevildiği gibi çok eleştirildi de. Ancak yanıt vermedi kimseye. “Yanıt vermeyecek de. O daha kırılgan, henüz kabuk edinmemiş kendine. Bazen çıldırıyor ve kendi içinde cinnet getiriyor. Tek isteğim: Çağan’ı küstürmesinler. Bütün derdim o. Çağan ve Çağan gibileri yormasınlar, aşağıya çekmesinler. O kadar az ki doğru dürüst sanat yapan ve doğru düzgün bir hikaye anlatan. Onları el bebek gül bebek tutmamız lazım. Herkes eteğindeki incileri dökmeli. İsteyen istediği çalışmayı yapabilir, halk iyiyi kötüden ayıracaktır. Halk aptal değil ki. Biz çok ciddi bir iş yapıyoruz. ‘Boşver anlaşılmaz’ diyemeyiz, dememeliyiz.” Yakında vizyona girecek Ulak filminden söz eder misiniz? Yine bir Çağan Irmak filminde rol almak nasıl bir duygu sizin için? “Çağan, beni kişi olarak çok heyecanlandırıyor. Çünkü dolu bir çocuk. Her an kafasında bir hikaye var. Hep anlatacağı masallar güzelliklerle ilgili. Dolu dolu, gümbür gümbür bir adam. Ulak da heyecan verici bir filmdi bizim için. Herkesin bir masalı olmalı mesajı veriliyor filmde. Bir köy kuruldu film için. İlginç ve heyecan verici bir deneyim oldu bizim için.” Ofelia oynayabilsem... Yapmak isteyip de yapamadıklarınız var mı yaşamınızda? “Hem de çok var. Keşke Ofelia oynayabilseydim. Lady Macbeth için geç değil gerçi. Çok fazla rol var, oynamak istediğim ama gençlik istiyor. Yapmak istediğim de kaybettiklerim de çok. Resim yapabilmeyi, bestelerimi çalmayı istiyorum.” Fırtınalı bir yaşamınız mı oldu? “Gitmek istediğim noktalara bu kadar zor ulaşmasaydım, bu kadar fırtınalı olmazdı. Keşke İfo rolü bana 45 yaşımda gelseydi. Önüm açık olurdu. Artık yüzüm kırıştı. Anneanne ve babaanne rolleri oynayabiliyorum artık. Şimdi en dinç ve en iyi oynayabilecek durumdayım. Meryl Streep gibi, yaşında hikayeler yakalamak isterdim. Geç geldi ama hiç gelmeyebilirdi de. Onun için mutluyum yine de.” Keşke daha sakin bir yaşamım olsaydı diyor musunuz bazen? “Sanırım terazi burcu olmamdan dolayı dinginlik istiyorum, kalabalıklarda sıkılıyorum. Büyük fırtınalardan her zaman yalnızlıkla çıktım. ‘Hadi çıkalım barlarda içelim, sarhoş olalım, unutalım herşeyi’ gibi yaklaşmadım olaylara. Bu tarz bir insan değilim. İçimde, evin içinde, o duvarlardan çıkmadan, yaramı yalayarak kurutmayı öğrendim. Bu da annemden öğrendiğim bir şeydi. ‘Bir hanımefendi hiçbir zaman insan içinde ağlamaz’ derdi. Niyeyse taktım hanımefendi olmaya. İnsan içinde acılarımı göstermemek, sıkıntılarımı iletmemek gibi bir derdim var. Onu kendi kendime hallediyorum. Pilim dolduğu zaman da insan içine çıkıyorum. ‘Keşke bağıran, çağıran, ağlayan bir kadın olsaydım, belki de yaratıcı olurdum’ diyorum bazen. Ama bu da benim sınırlarımı çiziyor, ben de böyle yetiştirildim.” Avrupa Yakası’ndaki İfo gibi çılgınlıkları var mı Hümeyra’nın da? “Hem de çok. Çağan, bana Babam ve Oğlum’daki Nuran’ı teklif ettiğinde, ‘Nasıl bir kadın bu Nuran?’ dedim. ‘Tepesi delik bir kadın’ dedi. ‘Bu bir Ege tabiri. Giderken dönen bir kadın’ dedi. Egeli olmama gerek yok ki bu çok iyi bildiğim bir kadın. Çünkü ben de öyleyim. Son derece git gelli bir kadınım. Çok mutlu bir anımda ansızın gülerken ağlamaya başlayabilirim. Aynı zamanda çok stabil bir tarafım da var. Nasıl oluyor bilmiyorum. Hep derler ya ‘Dengeli bir burçtur terazi’ diye. Simgesini düşünün, o teraziyi bir kadın tutar. Kadındır denge olan. Kadın ters çevirdi mi dünya birbirine girebilir. Ben o kadınım işte.”
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle