03 Ocak 2025 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Doğal kaynaklar ve çevre sorunları Prof. Dr. Ayhan FİLAZİ * Ç ağdaş toplumlarda nesillerin sağlıklı olması ve zihinsel gelişimi için gıda güvenliği konusu halk sağlığının ayrılmaz bir parçasıdır. Sağlıklı ve dengeli bir beslenme için gıdaların uygun çeşit ve miktarda olmasının yanında, insan sağlığı açısından tehlikeli sayılabilecek her çeşit kimyasal ve biyolojik maddelerden arındırılmış olması da gereklidir. Sürekli halde kirlenmiş gıda tüketiminin salgın hastalıklar kadar tehlikeli olabileceği sayısız örneklerle kanıtlanmıştır. Aslında bırakın bizim gibi ülkeleri, gelişmiş ülkeler bile bu türden kirliliklerin üstesinden gelmek için oldukça sıkı önlemler almakta, ancak ne yaparlarsa yapsınlar sorunu tümden yok edememekte yalnızca azaltabilmektedirler. Günümüz yaşamının bir gereği olarak halkın beslenme şekli ve alışkanlıklarında önemli değişiklikler olmuştur. Elle hazırlanan geleneksel ev yemeklerinin yerini çoğunlukla konserveler ve hazır yiyecekler almıştır. Buna paralel olarak evrensel boyutlara ulaşan kimyasal çevre kirlenmeleri doğal dengeyi, gıda güvenliğini ve insan sağlığını tehdit eden başlıca tehlikelerden biri haline gelmiştir. Endüstriyel ve teknolojik gelişmelerin kaçınılmaz bir sonucu olarak bugün için sayıları 600.000 çeşidi aşan kimyasal maddelerin üretim ve tüketim boyutları 50 yıl öncesine göre binlerce katına ulaşmıştır. Bu kadar fazla sayıdaki ilaç ve kirlilik çeşidinin yaygın bir şekilde kullanılması, doğal olarak besin değeri olan hayvanlarda kimyasal madde kalıntısı problemini de beraberinde getirmektedir. İnsanların tüketim gereksinimlerini karşılayabilmek için doğal kaynakları sömürmeyi devam ettiğimiz sürece sayısız kirlenme kaynağı yaratacak ve her çeşitten gıda maddesi sakıncalı boyutlarda kirletilecek veya kirlenme tehlikesi ile karşı karşıya bırakılacaktır. Çevreyi bu kadar hor gördüğümüz sürece de bunlardan sağlanan et, süt, yumurta, bal gibi besin maddelerinde ilaç kalıntısının bulunması kaçınılmazdır. Bunu bir tür çevrenin verdiği tepki diye düşünebiliriz. Yatağan’da termik santralden kaynaklanan çevre kirliliği ve doğal sonucu olarak zehirlenme vakaları ülkemizde yaşanan en son örneklerden biridir. Ekonomik düşünce tarzı ve bu düşünce tarzının yarattığı ilkel değer ölçütleri, kitleleri etkilemekte ve daha çok para kazanma ve daha rahat yaşama tutkusu, bütün toplumları baskı altına almaktadır. İnsan, hayvan ve doğa arasındaki ilişkiler, sürekli rekabet ve çatışmanın sonucu olarak bozulmuş ve gerginlikler artarken, toprağın, hammadde kaynaklarının ve sağlanabilen enerjinin zorlanarak sömürülmesi, insanla çevre arasındaki dengeyi tehlikeli biçimde bozmuştur. Avrupa Birliği ülkeleri aldıkları kararlarla tarım ve hayvancılıkta çevre konularını öncelikli ve iç içe sektörler olarak kabul etmişlerdir. Öncelikle son 20 yıllık süre içinde Ortak Tarım Politikasının reform paketlerinin içine yalnızca çevre konusunu değil, tarım ve hayvancılık sektörlerinde istihdam edilen kesimin çevre konusundaki eğitimi de dahil edilmiştir. Türkiye’de, henüz hiçbir klasik mesleğin gereken ciddiyetle benimsemediği, değişen ve gelişen koşullar içinde giderek daha çok önem kazanan ekoloji disiplinini, bilimsel bir biçimde ele alan ve uygulayan bir formasyonun olmadığı veya yetkili bir mesleğin bu hizmeti doğrudan üstlenemediği görülmektedir. Hayvan ve çevre ilişkilerinin düzenlenmesi, hayvanlardan ve hayvancılığa dayalı sanayi kuruluşlarından ileri gelen çevre kirliliklerinin azaltılması veya tümüyle önlenmesi açısından Çevre ve Orman Bakanlığı önemli bir görev üstlenmesine karşın, Bakanlık içerisinde bu ilişkileri gözleyecek ve düzenleyecek herhangi bir organizasyon bulunmamaktadır. Çözüm, öncelikle çevre sorunlarını sürekli takip edecek ve bu kirliliklerin azaltılması yönünde gerekli alt yapı ve hukuksal yapıyı oluşturacak bir organizasyonun kurulması ve bu organizasyonda gerekli uzman kadroların istihdamı ile mümkün olabilecektir. * Ankara Bölgesi Veteriner Hekimler Odası Yönetim Kurulu Başkanı AB’ye giriş sürecinde Ulusal Tarım Kurultayı Prof. Dr. Ayzin Baykam KÜDEN * S on yıllarda tarımın içinde bulunduğu durum, AB’ye giriş sürecinde tarımın geleceğinin kuşku verici olması, üreticinin ürününü iyi bir şekilde değerlendirememesi, buna karşın tüketicinin birçok ürünü pahalı bir şekilde tüketmesi ile dış satıma yönelen firmaların önünün kapatılması tarımdaki sorunların düzeyini açıkça yansıtmaktadır. Bu sorunlara çözüm üretilmesi, belirtilen sorunlara ancak farklı açılardan bakılarak, farklı görüşler ortaya konarak, tartışılarak ve çözümler önerilerek mümkün olacaktır. Ulusal Tarım Kurultayı bu konuda en uygun ortamı yaratmak amacıyla düzenlenmiştir. Kurultay 1517 Kasım 2006 tarihleri arasında üç gün sürecektir. Kurultaya Tarım ve Köyişleri Bakanlığından, değişik üniversitelerden, odalardan, borsalardan, birliklerden, derneklerden, kooperatiflerden, sendikalardan, vakıflardan, merkezlerden ve üreticilerden yaklaşık 500 kişinin katılımı beklenmektedir. Tüm oturum ve çalıştaylardaki konuşmacılar yirmi dokuz kişilik Bilim Kurulu’nun titiz çalışmaları sonucu değerli bilimadamları, kuruluş temsilcileri ve işadamlarından oluşturulmuştur. Ayrıca, oturumlara ve çalıştaylara katılacak her katılımcının fikirlerini açıklayarak destek verme si beklenmektedir. Kurultay, 15 Kasım 2006 Çarşamba günü saat 10.00’da açılış konuşmalarıyla başlayacaktır. Sabah düzenlenecek olan çalıştaylardan birincisi “Tarımda Yapısal Sorunlar” konusunu kapsamaktadır. Bu çalıştayda tarımsal üretimin içinde bulunduğu yapısal sorunlar yanı sıra tarım eğitiminin sorunları da ele alınacaktır. İkinci çalıştayda “Bitkisel Üretimdeki Sorunlar” tartışılacaktır. Bu çalıştayda genel sorunlar ve özellikle ülkemiz ekonomisi için stratejik önemi olan ürünler ve bunların geleceği ele alınacaktır. Sabahki üçüncü çalıştayın konusu ise, “Hayvansal Üretimde Sorunlar” olup, ülkemizin hayvancılık sektöründe yaşanan sorunlar her yönüyle ele alınacak ve izlenmesi gereken hayvancılık politikaları belirlenecektir. Kurultayın ikinci günü öğleden sonra 14.00’de başlayacak çalıştaylardan dördüncüsü “Tarımda Teknoloji Kullanımı” başlığı altında; Tarım Teknolojileri; Biyoteknoloji ve Tarımsal Bilişim Teknolojileri olmak üzere üç ana konuyu kapsamaktadır. Beşinci çalıştay, “Gıda Kalitesi ve Güvenliği” başlığı altında çok güncel bir konuyu irdeleyecektir. Altıncı çalıştay, “Doğal Kaynaklar ve Çevre Sorunlarını” kapsamakta olup, günümüzde çok farkında olmadığımız ancak, gelecekte bizi bekleyen çölleşme tehlikesi ile karşı karşıya olunması nedeniyle konu çalıştayın önemini ortaya koymaktadır. Altı çalıştay tamamlandıktan sonra çalıştay yöneticileri çalıştaylardaki görüşleri dikkate alarak çalıştay raporlarını hazırlayacaklardır. Kurultayın son günü olan 17 Kasım 2006 tarihinde üçüncü oturumda “Ulusal Tarımda Politika Arayışları” ve dördüncü oturumda da “Türk Tarımının Geleceği” tartışılacaktır. Bu oturumların, küreselleşme girişimleri kapsamında Türk tarımının yerinin belirleneceği oturumlar olması beklenmektedir. Beşinci oturumda altı çalıştay raporu okunacak ve son tartışmalar yapılacaktır. Daha sonra bütün oturumlar ve çalıştaylarda sunulan bildiriler ve yapılan tartışmalar ışığında hazırlanacak Ku rultay Bildirgesi okunacaktır. Bu kurultay, Türkiye’de Ulusal nitelikte yapılan ilk Tarım Kurultayı’dır. Bu kurultaydan beklenen sonuç kamu, özel sektör ve sivil toplum örgütlerinin hep birlikte Türk Tarımını ve geleceğini tartışarak, küreselleşme yolundaki dünyada Türk tarımının bir politikasının ve yerinin olmasını sağlamaktır. Kurultayın başarılı geçmesi, tüm tarım veya tarıma dayalı kuruluşların katkılarıyla olacaktır. * Ulusal Tarım Kurultayı Başkanı 9. SAYFA
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle