29 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Süptropik meyvelerin geleceği Prof. Dr. Önder TUZCU Prof. Dr. Turgut YEŞİLOĞLU Yrd. Doç. Dr. Bilge YILDIRIM T ürkiye’de süptropik meyvelerin (turunçgiller, avokado, Trabzon hurması, kivi, pikan cevizi, zeytin, nar, incir, muz ve yenidünya) geleceğine ilişkin kısa, orta ve uzun vadeli gerçekçi bir politika bulunmamaktadır ve maalesef böyle bir girişim ve çalışma da yoktur. Süptropik meyveler üretiminde bugün karşılaşılan sorunlar bugünün sorunu değildir. Zira, Türkiye’de gerçekleştirilen üretim, ihracat, işleme sanayi ve yurtiçi tüketiminin türler bazında çeşitli vadelerde ne olması gerektiği üzerinde ulusal bir politika ve hedefler bugüne kadar belirlenmemiş, gelişmeler bireysel veya günün ortaya çıkardığı sorunlara göre günlük çözüm arayışlarından ileriye gidememiştir. Üretici, sanayici ve ihracatçı geleceğin sorunlarıyla baş başa bırakılmış ve kendisinin de benimseyebileceği gelecek için bir umut ve yatırım çizgisi bulamamıştır. Yönetimler, genelde kendi amaçları doğrultusunda politik destekler vermişler fakat, zaten kısıtlı sayıda olan konunun gerçek uzmanlarına ve çağdaş bilimsel veriler ile gerçeklere her zaman açık olmamışlardır. Bu nedenle, kısa, orta ve uzun vadeli gerçekçi bir “Ulusal Politika ve Hedefler” ivedilikle belirlenmelidir. Özellikle “Yaş Meyve ve Sebze” alanında üretimi pazarlardaki talepler yönlendirmektedir. Bu alanda da gelişmeler ancak üretim ve iç pazar gelişimi ve ihracat hedefleri doğrultusunda yapılanacaktır. Bu gerçek dikkate alınacak olursa; 2005 veya 2006 yılında Türkiye’de süptropik meyveler üretimine konu olan tür ve çeşitlerden üretim bölgeleri bazında ne kadar gerçek üretim yapıldığını kimse söyleyemez. Bunların çok büyük bir kısmının mevsimlere yani aylara ve bölgelere göre olgunlaşma trendini kimse bilmemektedir. Bu nedenle, süptropik meyveler üretiminde yer alan bitkiler için kayıt altına alınmış tarımsal verilerin eksikliği giderilmelidir. Kapsamlı bir envanter çıkartılmalı ve ona göre süptropik meyveler yetiştiriciliğine yön verilmelidir. “Ulusal Politika ve Hedefler”in belirlenebilmesi için “Ulusal bir Meyvecilik Envanteri” acilen çıkartılmalıdır. Ulusal Bitkisel Gen Kaynaklarının belirlenmesi, muhafazası, değerlendirilmesi ve kullanılması için gerçekçi bir “Ulusal Gen Kaynakları Programı” ivedilikle uygulamaya konmalıdır. Türkiye’de birim alana düşen verim genelde düşüktür. Bu nedenle, yeni, çağdaş ve doğru teknolojilerin tüm üretim bölgelerine ulaştırılmasının ve güvenilir araştırma sonuçlarının yetiştiricilik koşullarında uygulanmasının bir politika olarak sağlanması gereklidir. İç ve uluslararası pazarların isteklerine uygun yeni çeşitler için en elverişli özellikleri taşıyan üretim alanlarının tanımlanması ve süptropik meyveler türleri için uygun anaçların belirlenmesi büyük önem taşımaktadır. Özellikle “Tristeza” (Göçüren” virüs hastalığının taşıyıcının İspanya’ya girmiş bulunması bu konuyu Türkiye bakımından yaşamsal düzeyde önemli kılmaktadır. Bu yönde, özellikle turunçgillerde “Ulusal bir Çeşit ve Anaç Programı” ivedilikle uygulamaya konmalıdır. Maliyetlerin düşürülebilmesi ve birim alana verim ve kalitenin arttırılması için modern yetiştirme tekniklerinin (Bodur anaç, sık dikim, sırta dikim, mekanik budama vb.) kullanılması vekitlesel üretim yapabilecek büyük ölçekli bahçeler kurulması teşvik edilmelidir. Türkiye en kısa zamanda ihracata konu olan süptropik meyve türlerde “Markalar” ütretmek zoruluğundadır. Süptropik meyveler üretiminde kullanılacak fidanların mutlaka sertrifikalı olması zorunluluğu getirilmelidir. Desteklemelerde büyük bir karmaşa vardır. “Üretilen ürünün ihraç edilen ürün miktarı” kıstası uygulamasıyla üreticiler desteklenebilir; ancak, bunun da amacına ulaşması için desteklerin erken dönemde açıklanması gerekmektedir. Gerçekçi ve ekonomik kurallara uygun “Destekleme Programları” uygulamaya konmalıdır. Dış pazarlar gerçekten yakından izlenmeli, pazarlardan kalkmış çeşitlerin üretimi teşvik edilmemeli ve tüketicinin dikkatini çekecek yeni ürünler pazara sunulmalıdır. Bugünkü durum ve uygulama gerçekçi olmayıp, çağdaş gelişmeler istenilen çabukluk ve zamanda uygulamaya geçirilememektedir. Koyun yetiştiriciliği Kadir KIRK * K Devlet sendikacılığından eyleme Celal TUĞRUL S on yıllarda küresel ekonomi modeli içerisinde “devleti küçültmek” adına bir dizi önlem ve dayatmalar ile karşı karşıyayız. Karşı karşıya olduğumuz dayatmaların hemen hemen hepsinin ortak paydası, devleti üretimden çıkarmak, işçi ile işveren arasındaki ilişkiden devleti çıkarmak, devleti asgari ücret gibi bir belirleyicikten men etmek ve işçi ve üretici korumacılığını ortadan kaldırmaktan ibarettir. Devletin “ulusal olduğu” kabulunden hareketle, aslında “devleti küçültmek” hamlesi, ulusal ekonomiyi korumasız ve sahipsiz bırakmak anlamına gelmektedir. Küresel ekonominin baskısı ile daralan ekonomik darboğazda, ekmek yediğimiz sektör, devlet kontrolünden çıkarılmak üzeredir. Tarımda yaşanan yıpranma süreci ortadadır. Bu gün geldiğimiz noktada “kıyaslamalı üstünlük” olarak tanımlanan “ucuza üretme” yarışı içerisinde, dünya ülkeleri arasında önemli yerlere sahip olduğumuz bir çok hassas ürünümüzün üretiminde, yavaş yavaş dışa bağımlı hale getiriliyoruz. Özellikle Şeker ve Şeker Pancarı üretiminde yaşadıklarımız ve olası yaşayacaklarımız, ülkemizin tarımsal yapısının ve sanayisinin aynı anda nasıl yok edildiğinin detaylı bir örneğidir. Sektörde özelleştirme proğramının bir çok yönü ile sorunlu olduğunu düşünmekteyiz. Özellikle hassas bir ürün olan şeker ve pancarın, hiçbir şekilde geleceği düşünülmeden hazırlanılmış bir proğramın hükümetler tarafından yürütülmeye çalışıldığına şahit olmaktayız. Bu uygulamanın ne sosyal, ne ekonomik nede kültürel sonuçları düşünülmüştür. Özellikle 10 milyona varan bir nüfusun bu sektörden hayata bağlandıklarını göz önüne aldığımızda, bu sektördeki en ufak bir yanlışın ülkeyi ne kadar derinden açmaza sürükleye ceği ortadadır. Bizlerin açmaza girmesi üle sektörümüzde kontrolümüzü kaybederek uluslarötesi büyük kuruluşların pazarı durumuna düşeceğimizi herkesin görmesi gerekmektedir. Küresel diye bilinen dünya ekonomisinin dayattığı bu gelişmeler, malesef sendikal vizyonumuzun içerisinde öngörülmemiştir. Bu vizyon eksikliği ve soruna hükümetlerin sahip çıkacağı üzerine olan yanlış beklentiler, bizlerin varoluşu anlamına gelen “ulusal ekonomi” için adım atmamıza engel olmuştur. Devletin sahipsiz kalması için geliştirilen küresel mekanizmalara karşı devlet ile birlikte ulusal bir gelecek için mücadele zorunluluğu gündemdedir. İşçimizin geleceği, sendikamızın geleceği ve ülkemizin geleceği “ulusal kalkınma” ekseninde stratejiler geliştirmekle ve bilgi toplumunun gereğini kavrayabilecek bilgi ve eylem sendiakcılığı ile mümkün olacaktır. * Şekerİş Sendikası Bor Şube Başkanı oyun yetiştiriciliği, kırsal kalkınma sürecinde, bulunduğu bölge koşullarında coğrafik ve ekolojik etkenlerin kontrolüne bağlı olarak, tarımsal üretim içindeki toplam hayvansal üretimin %81.8 gibi en yüksek oranına sahip önemli hayvansal üretim kaynaklarından biridir. Koyun yetiştiricilerinin bulundukları yerleşkelerin yarısabit veya meraya dayalı göçer koyunculuk düzeyinde olması, yetiştiricilerin geleneklerine bağlı kalarak, bilimsel ve teknik donanımdan yoksun ektansif üretim metodunu geçmişten günümüze kadar devam ettirmelerine neden olmaktadır. Bu nedenle koyun yetiştiricilerinin büyük çoğunluğu, kırsal bölgelerde, dar gelirli çiftçi ailelerinin hem aile hayvansal ürün ihtiyaçlarını karşılamak, hem de canlı hayvan, et, süt, peynir, yoğurt v.s. gibi üretim fazlasını nakite çok kolay ve hızlı bir şekilde dönüştürebilmek için, alternatifleri olan kanatlı yetiştiriciliği ve sığır yetiştiriciliğine oranla en önemli yetiştirme tercihlerinden biri haline gelmiştir. Ancak, ekstansif koşullarda yaklaşık 450550 başlık sürüler halinde yetiştirilen koyunların en önemli kısıtlarının başında düşük döl verimi ve düşük süt ve et verimleri ile, çeşitli yetiştirme problemlerinden ve lokalzoonotik hastalıklardan kaynaklanan kayıplar nedeniyle sürdürülebilir ekonomik koyun yetiştiriciliği haline dönüşememiştir. Bu nedenle koyun yetiştiriciliğinin, toplam hayvansal üretim içindeki vizyonunun belirlenerek geliştirilmesi, sektörel anlamda bilinçli koyun yetiştiriciliğine dönüştürülerek, kültür ırkı koyun yetiştiriciliği ile birlikte küresel rekabete yerini alması için; 1) Kayıtlı koyun yetiştiriciliği yaygın hale getirilmeli, 2) Koyun yetiştiriciliği alanında uluslararası standartları yakalayabilecek, bilgi ve teknoloji kullanımında, bu konuda kendini isbat ettirmiş bilim olanakları (Bilim insanları ve üniversitelerde geliştirilecek teknolojiler) ekstansif veya entansif koyun yetiştiriciliği yapılabilecek bölgelere) adapte edilme olanakları geliştirilmeli, 3) Konu ile ilgili olarak üniversitelerde geliştirilen teknik bilgi ve teknolojinin, yapılacak sürdürülebilir projeler ile yetiştirici ortamına adaptasyonu ve uygulanabilirliği geliştirilmeli, 4) Koyun yetiştirici birlikleri kurulmalı 5) Koyun yetiştiriciliğinden elde edilen ve organik tarımda önemli yeri olan, bitki besin elementlerince yüksek değerleri olan koyun gübresinin, organik tarım zincirinde yerini alması için, sektör üretim temel prensiplerine dahil edilmeli, 6) Üretimde sağlıklı hayvansağlıklı toplum ilişkisini sürekli hale getirebilmek için, hijyen ve sanitasyonda standartlar geliştirilmeli 7) Koyun yetiştiriciliğinin, toplam hayvansal üretim içindeki ekonomikliliğini ve sürdürülebilirliğini sağlamak için, ülke genelinde yaptırımlı aktif organizasyonlar sağlayarak, standartları olan kayıtlı (pedigrili) üretim politikaları geliştirilerek teşvik edilmelidir * Yüzüncü Yıl Üniversitesi Ziraat Faktültesi Zootekni Bölümü VAN 23. SAYFA
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle