02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Perşembe 23 Nisan 2015 6 23 Nisan 7 23 Nisan hatıralarını anlattılar Annemsiz ilk 23 Nisan FİLİZ AKIN İsmet İnönü Atatürk Özden İnönü Toker Güner Özalp Moralı u 23 Nisan ilk defa annemsiz geçecek. 17 Mart’ta kaybettim onu. Kim bilir kaç bayram öncesi, aldığı ayakkabıları yastığımın yanına koyup uyumuşumdur. Kaç kere de ertesi gün bayram etkinliklerine katılmam için hazırlayıp okula götürmüştür; bilmiyorum. Bir keresinde Turgutlu’da İlkokul 2’deyken 23 Nisan için ‘’Küçük Mine’’ diye bir çocuk pi B yesi yazmışım. Öğretmen de bizim eve gelip, annemi tebrik edip nazar boncuğu hediye etmiş. Annem bu olaydan çok etkilenmiş olmalı ki, seneler senesi herkese anlatırdı “Daha 7 yaşında 23 Nisan için piyes yazıp ödül kazandı’’ diye. “Abartma anne’’ der gülerdik. Anneniz varsa kıymetini bilin çocuklar ve birinin Filiz Akın hala kızıyken bırakın sizi öyle abartarak sevsin! “Betül Taksim’deki törene gitmiş” BETÜL MARDİN Betül Mardin Erdal İnönü Ömer İnönü Atatürk TBMM Başkanı Kazım Özalp’in kızı Neriman’ın Reşat Şemsettin Sirer ile nişan merasiminde (30 Kasım 1933) Teoman Özalp Heyecandan uyuyamazdım Suna Evcen Çınar Türkan Apaydın 2 Babam İsmet İnönü’nün anlattığı o ilk 23 Nisan ÖZDEN İNÖNÜ TOKER H iç unutamadığım bir 23 Nisan var! Onu diğerlerinden farklı yapan, her sene olduğu gibi bayramlık elbisemi giyip, başıma kocaman kurdelemi bağladıktan sonra babamın elini öpmeye gidince, onun bana anlattıkları oldu. Bana gülerek sarıldı, hep yaptığı gibi saçlarımı hafifçe çekerek, yanına oturttu. Gözleri bayram sevinci içinde parlayarak bana baktı. Konuşmaya başlarken birden çok es kilere döndü. 16 sene evvelki bir 23 Nisan’a 1922 yılının, 23 Nisanına. Kurtuluş Savaşı’nın bütün hızıyla devam ettiği günlerdi. 2 gün evvel İtalyanlar Söke’yi işgal etmişti. Babam Batı Cephesi Kumandanıydı. O sabah karargâhtaki arkadaşları ile Konya Akşehir’den Ankara’ya gelmişti. Büyük Millet Meclisi hükümetinin kuruluşunun 2. yıldönümüydü. Taşhan meydanına tahta iskemlelerden sıralar yerleştirilmişti. Etraftaki tek tük binalar bayraklarla donatılmıştı. Henüz başkent olma mış Ankara’da büyük bir bayram heyecanı yaşanıyordu. Beyaz yakalı, siyah önlüklü, kız erkek karışık, okul çocukları askerleri coşkuyla alkışlıyor, sıraları gelince vatanperverane nutuklar söylüyorlardı. Akasya ağaçlarının gölgesinde bahçelerde toplanmış, çiçek, böcek kıyafetinde küçükler şarkılar söyleyip, oynuyorlardı. Bir ara Büyük Millet Meclisi binasının önünde bir koşuşma, hareketlenme oldu. Mustafa Kemal Paşa geliyordu! Üniforması içinde ne kadar heybetli, yakışıklıydı. Çocuklar etrafı nı sarmışlar, ona dokunmak, ellerini öpmek için can atıyorlardı. O da ortalarında güler yüzü ile hepsiyle ilgileniyordu. Acaba ileriki yıllarda 23 Nisan’ı Çocuk Bayramı olarak kutlanmasına o gün, orada, o çocukların arasında mı karar vermişti? Akşam Ankara’nın kaldırım taşlı, inişli çıkışlı bozuk yollarında fener alayı düzenlenmişti. Zor, sıkıntılı, karanlık savaş günlerinde, daha ismi konmamış o bayram, babam için bir ümit ışığı olmuştu. Aynı zamanda ona başladıkları mücadelenin sonunda kavuşacak ları barışın, elde edecekleri bağımsızlığın ve kuracakları Cumhuriyetin, Türkiye Cumhuriyetimizin müjdecisi gibi gelmişti. Günümüze dönüp, bir kere daha bana sarıldığı zaman babam o geçmiş günleri tekrar yaşıyor gibiydi. Heyecanlı, gururlu ve mutluydu. Ben 8 yaşındaydım. Bu 23 Nisan’ı hiç unutmayacağımı biliyordum. Özden İnönü Toker Anımsayabildiğim ilk bayram, Bir kuşağın hatıralarında diğerleri ve sonuncusu... silinmez izler bırakan... AYŞE KULİN den başlayan hazırlıklar ve minik kalbimizin küt küt atmasıydı. Kim şiir okuyacaktı? 3 Nisan benim için gerKim, hangi kıyafeti giyecekçekten şenlik, şölen, coşti? Bando takımına kimler giku ve heyecandı. recekti? Okullar arasındaki yaÇocukluğumun en güzel rışlarda kim yer alacaktı? Ben bayramıydı. Günler öncesinbando takımlarına gitmeyi, trompet çalmayı çok severdim. Bugün bile o melodi ve ritmler tüm tazeliği ile aklımdadır. Bayramlar yaklaşırken yapılan kros yarışmalarına da hep katılırdım, bayram günü madalyamızı almak ise dünyanın en büyük ödülüydü. Öyle ya, ailemiz ve bütün şehrin önünde kürsüye çıkacaktık. Hayatımdaki ilk uykusuz gecem ya 9, ya da 10 yaşındayken 22 Nisanı 23 Nisan’a bağlayan geceydi. Ertesi gün bayramdı. Heyecandan uyuyamıyordum. Babam başucuma gelip ‘oğlum sakin ol’ demişti ama ne fayda.Meclis’in ilk açılışını kutlardık ama ne anlama geldiğini çok da bilmeden. Belki Milli Eğitim’in uzun vadeli hatası buydu. O ruhu ve demokratik bilinci aşılayabilirlerdi 23 Nisanlarda. Ama olsun varsın, hepimiz şunu bilirdik: “Dünyada çoİsmail Küçükkaya İSMAİL KÜÇÜKKAYA cuklara bayram armağan eden tek lider Atatürk’tür.” 23 Nisan, bir yanıyla da bahar demekti, kıştan çıkışın sevinci, yaklaşan tatilin müjdecisiydi. Bugün bir çocukluğuma bakıyorum, bir de günümüz Türkiyesine, hüzünleniyorum. Pek çok kelime, kavram ve zenginlik gibi bayramların da içinin boşaltıldığını düşünüyorum. Çocukların okula gidemediği, çalışmak zorunda kaldığı, çocuk işçilik ve çocuk gelin kavramının acımasızca yaygınlaştığı bir hazin tablo ile karşı karşıyayız. İçimi en çok acıtan da, Atatürk’ün isim, ruh, ideal ve hedeflerinin yeteri kadar konuşulamadığı, anlaşılamadığı bir iklimde yaşamamız. Liderlerimiz Atatürk diyemiyor coşkuyla. O halde iş anne ve babalara, özellikle annelere düşüyor. Çocuklara Atatürk’ü anlatmak ve sevdirmek onların işi. Değilmi ki; Cumhuriyetimiz bir fedakarlık ve seferberlik ruhuyla kurulmuştur, o halde bayramlar da çocuk coşkusunu yaşamanın yanısıra Atatürk bilincini aşılamanın en doğru zamanlarıdır. Bayramımız kutlu olsun. Tüm çocuklarımızın ve içindeki çocuğu her daim canlı tutanların..! umhuriyetin ilan edildiği 1923 yılı süresince doğanlara o günlerde “cumhuriyet çocuğu” denilirdi. Ben bu tanımı çok kıskanırdım. Sanki onlar Mustafa Kemal Atatürk’e daha yakın kişilerdi benim gözümde. İlkokula başkadığım yıllarda Cihangir semtinde eski bir konakta oturuyorduk. Kutlamaların meydanlarda yapılmaya başladığı yıllardı. Taksim Meydanı’ndaki 23 Nisan törenlerine okulla ilk gittiğimde 8 yaşlarındaydım. Çev C remizi süsleyen renk renk ampulleri, çiçekleri, yeşermiş daları ve uçuşan balonları yaşadığım heyecanı ve Türk milletinin yarattığı eserden duyduğu gururla dolu yüz ifadelerini unutamıyorum. Avaz avaz bağırarak söylediğimiz o marşla içimi kaplayan o tarif edilemeyecek kadar büyük duyguyu. Beni en çok etkileyen ve heyecandıran şarkının Ekrem ve Cemal Reşit Rey kardeşlerin bestelediği “10. Yıl Marşı’nın” hep bir ağızdan yüzlerce insan tarafından söylediği anları. Belki buraya bir nokta koyabiliriz. 10 yılda 15 milyon genç 90 yıl da 95 milyon insan.. Babamın tüm yaşamı süresince tuttuğu hatıra defterlerini bu sabah karıştırdığımda 23 Nisan 1938 yılına ait ajandasında Cumhuriyetin 15. senesinde yazdığı bir notu okudum. “Betul Taksim’deki törene gitmiş”. Kırmızı ayakkabılı Yavru Kurt MÜJDAT GEZEN ıl 23 Nisan 1953. Hırka i Şerif İlkokulunun Yavru Kurt takımındayım. 23 Nisan kutlamaları için stadyuma giriyoruz. Tramvaydayız. O zaman benim 2 çift ayakkabım var. Biri siyah kışlık, diğeri kırmızı yazlık. Hava güzel olduğu için yazlık ayakkabılarımı giydim. Tramvayda öğretmenim ayakkabılarımı gö Y rünce “Çabuk tramvaydan aşağıya in gelmiyorsun” dedi. Ben ağlamaya başladım. Öğretmen “Ağlama kırmızı ayakkabılı yavru kurt olurmu” dedi. Sonra gözyaşlarımı sildi. Stadyuma gittik ancak ağlamam bir türlü durmuyordu. Sonra okula döndük. Eve geldiğimde anneme “Bana lütfen bir çift daha ayakkabı alın” dedim. Bu sefer annem ağlamaya başladı. Çünkü maddi durumumuz üçüncü almaya müsait değildi. Müjdat Gezen İlk kez “Bayram Çocuğu” olduğum şenlik GÜLTEN DAYIOĞLU ahne1: Altı yaşında olmalıyım. Evde, yemek masasının üzerine çıkmışım, annem bu bayram için özel dikilen mavi organze tuvaletimin eteklerine kumaşın artıklarından yaptığı gülleri iğneliyor. Kıpırdandıkça toplu iğneler bacağıma batıyor. Ben bağırıyorum, annem kızıyor. Sahne 2: Üstümde, etekleri yerlere kadar mavi organze tuvaletim var. Mutfakta, ocağın önündeyim. Annem elindeki demir saç maşasını ocağın üzerinde ısıtıp, uzun saçlarıma bukleler yapıyor. Kıpırdandıkça, kızgın maşa kulağıma değiyor, ben bağırıyorum, annem kızıyor. Sahne 3: Aynanın önündeyim. Başımın iki tarafından sigara börekleri sallanıyor. Tam tepemde başım kadar büyük bir fiyonk var. “Melek gibi oldun”, diyor annem. Ben sigara böreği saçlarım bozulmasın diye başımı oynatmaya korktuğum için, kendimi melek değil, azapta bir şeytan gibi hissediyorum. S Sahne 4: Okul bahçesine bardaktan boşanırcasına yağmur yağıyor. Çamura belenerek okuldan içeri giriyor, çocuk balosunun yapıldığı yemekhaneye gidiyoruz annemle. Anneler limonata ve kuru pastayla donanmış masalarda otururken, biz çocuklar azıyoruz. Saklambaç, kurtarmaca ve yerlere oturup Yağ Satarım/ Bal Satarım oynuyoruz. Biri eteğime basıyor. Cart diye bir ses. Mavi organze etek, belden sökülmüş, sarkıyor. Ama ben ebeyim ya, mendil koyma sırası bende. Sökülen eteği evde dikilmiş patiska donumun paça lastiğine sıkıştırıp koşuyorum. Ayağım kayıyor, bir seksen yerdeyim. Annem beni çekiştirerek eve götürüyor. 23 Nisan, fiyasko! Sahne 5: Ertesi gün okula gitmeden önce, annem her zamanki gibi saçımı örmek istiyor ama sigara böreklerini tarayabilmek ne mümkün! Sonunda pes ediyor. Bir yıl sonraki 23 Nisan: Okul avlusunda trampet çalıp, marşlar söylüyoruz. Ben trampetçiyim. Öyle bir şevkle indiriyorum ki değnekleri trampete, trampet patlıyor. Evde babam, “Seneye trampetçi olmayacaksın, diyor “Bu patlattığın üçüncü trampet!” 23 Nisana dair sondan 1 evvelki sahne: Yıllardan 1969, aylardan Nisan. Klinikteyim. Bu kez kesinlikle kız olacağına inandığım dördüncü oğlum, az önce doğmuş. Babamın baş ucuma bıraktığı transistörlü radyoda sürekli aynı şarkı çalıyor: 23 Nisan kutlu olsun/ 23 Nisan mutlu olsun/ En güzel bayram bu bayram herkese kutlu olsun! Haydi çocuklar, hep beraber söyleyelim. Ve tekrar. Ve tekrar. Ve tekrar. Ben gözlerimi yumup, bir 23 Nisan armağanı olarak, doktorun içimde unuttuğuna inandığım ikizin diğer tekinin, kız olarak doğdu HALİT KIVANÇ Ayşe Kulin ğunu hayal ediyorum. Hayal gerçekleşmiyor. Hüsran! 23 Nisana dair Son Sahne: Yıl 2015, aylardan Nisan. Atatürk’ün armağanı Çocuk Bayramı yaklaşıyor. Tüm dini günler, (Ramazan ayı, kandiller, dini bayramlar) Hicri takvime göre ayarlanır ve dolayısıyla her yıl tarihleri değiştirirken, en kutsal gün olması gereken Kutlu Doğum Haftasının, Miladi takvime göre 24 Nisan olarak saptamasından endişeliyim. Bir sonraki kutsal günün kutlamalarında, TBMM’nin önemi ve çocukların bayramı güme gitmesin istiyorum. Ülkemde hep fikri hür, vicdanı hür çocukların yetişmesi için, 23 Nisanlarda trampetler patlatmak istiyorum. Bir gün sonraki Kutsal Doğum Günü’nde, Yüce Allah’ın Atatürk aracılığı ile bana bağışladığı değerlerin kadrini bilemediğim, onları koruyamadığım için beni affetmesi; 23 Nisan, 19 Mayıs, 29 Ekim ruhunu milletime yeniden bağışlaması için Allah’ıma gün boyunca yakarmaya söz veriyorum! 979 Uluslararası Dünya Çocuk Yılı nedeniyle TRT, TRT 23 Nisan Uluslararası Çocuk Şenliği’ni gerçekleştirdi. Ekranlara ilk gelen etkinlik, 4 kişi birlikte sunduğumuz özel programdı. Devlet Tiyatrosu’nun genç oyuncusu Zuhal Yöntem (bugünkü Zuhal Olcay), Devlet Tiyatrosu’nun ünlü oyuncusu Dinçer Sümer’in öğrenci oğlu (şimdi müzisyen) Murat Sümer ve TRT’den Serpil Akıllıoğlu ile sunmuştuk o güzel programı... Genç yaşta kaybedeceğimiz Canan Meray’dı yönetmenimiz. Etkinlikler arasında Sezen Aksu, Müjdat Gezen, Fazıl Say, Erol Evgin’in katıldığı özel çocuk programları da yer aldı. TRT 23 Nisan Çocuk Şenliği’nin birincisi nedeniyle TRT’nin şenlik yayını toplam 13 saat sürdü. Şenliğe sadece 5 ülkenin çocukları katılmıştı. 1. Dünya Çocuk Parlamentosunun TBMM’de toplanması, dünya çapında bir olaydı. TBMM Başkanlık kürsüsüne çıkıp bu parlamentoyu açmıştım. Sonra da sözü ve yönetimi çocuklara bırakıp inmiş, Meclisteki milletvekili sıralarından birine oturup izlemiştim. 1983’de 5. TRT Çocuk Şenliğini 26 çocukla birlikte sunuşum ilginçti. Yani bir yayını 27 sunucu beraber sunmuştuk. 1984’deki 6. Şenlikte Venezuella çocuklarının Barış Manço’nun ‘Arkadaşım eşek’ ve ‘Süper Babaanne’’ şar 1 kılarını Barış’la beraber söylemeleri unutulmayacak bir olaydı.İlk şenliğe sadece 5 ülke katılmışken, 1987’deki 9. Şenliğe katılan ülke sayısı 21’e yükselmişti. 1988’deki 10. Şenlik, hem olayın 10. Yıldönümü olması hem UNICEF temsilcisi olarak ünlü yıldız Audrey Hepburn’ün gelmesi hem de benim sunuculuğunu yaptığım 2. Dünya Çocuk Parlamentosu toplandığı için en renklilerindendi. Endonezya ekibinin “Eski Dostlar’’ şarkısıyla yer alması Sovyetler Birliği çocuklarının ‘halay’la katılması Pakistan ekibinin ‘Katibim’ i söylemesi Çin ekibinin de ‘Ilgaz’ adlı ezgimizle dans etmesi unutulmazdı. 1989’daki 11. Şenlikte katılan ülke rekoru kırılıyordu. Bir güzelliği de, 10 yıl önceki ilk programını sunan 4 sunucunun tekrar buluşmasıydı. Zuhal, Murat, Ceren ve ben. 1990’daki 12. Şenlikte 34 ülke vardı.1991’de yani 13. Şenlikte, tam 12 şenliği sunan Halit Kıvanç unutulacaktı. TRT’de aynı anda TV programı (Bugün Pazar) yaptığım halde. Mustafa Bülbül diye biri çocuk şube müdürü olunca ‘Telefonunuzu bulamadık’ demişti. Aynı yılda TÜTAV başta 23 Nisan şenlikleri olmak üzere, uluslararası katkılarımdan dolayı ödül verecekti bana. 1992’de de yoktum. Sonrakilerde de.Ancak 1993’deki 15. Şenlikten önce İstanbul AKM’de ‘Türkiye Çocuk Zirvesi’ toplandı ve sunuculuğu bana verildi. 1998’de 44 ülke katılmıştı. Demirel Cumhur Neşe dolduğumuz günlerdi... RUTKAY AZİZ Halit Kıvanç başkanı idi.. Ve burun buruna selamlaşmıştı. . 1999’daki 21. TRT Çocuk Şenliği’ni Hakan Urgancı ve Nihan Aslı ile üçümüz sunmuştuk. Bu arada Barış Manço’yu anma bölümünü sunarken çok ama çok duygulanmıştım. 2000’de yani 21. Yüzyılın ilk Çocuk Şenliğinin Efes Antik Tiyatroda yapılması önemliydi. Daha sonra, 2003’de bu kez Antalya’da Aspendos’da yapılan şenlikte Tekin Özertem, Ayhan Önal ve Canan Meray’la Canan gelemedi, TV’de canlı yayında karşılıklı ve görüntülü konuştuk. Bu yazdıklarım bir kuşağın hafızalarında silinmez izler bırakan 23 Nisan anılarımdan bazıları idi. Ayrıca bir ilkokul anımı da burada paylaşmak istiyorum.. Ben ilkokula bir yaş küçükken gittim. Çünkü okul müdürünün odasında masada duran gazeteyi alıp okumuştum. “Neee gazetenin başyazısını mı okuyabiliyor” diye şaşırmışlardı. Ve beni hemen kaydetmişlerdi. İşte o benim için büyük tarihi değer taşıyan gazete hangi gazete miydi? Cumhuriyet gazetesi... ugün 23 Nisan neşe doluyor insan... Gerçektende neşelendiğimiz günlerdi çocukluğumuz. Babamızın öncülüğünde o günlerin 23 Nisan, 19 Mayıs, 30 Ağustos, 29 Ekimlerin başlıca bir yeri vardı. Okulda 23 Nisan şiirlerini okuduğumuz, şatafatlı olmasa da şenliğe dönük küçük hediyelerimiz olurdu. Yani neşelendiğimiz günlerdi... Oysa bugünlere geldiğimizde başkaca resimler çıkıyor önümüze. Çocuk ölümlerinin cinayetlerinin olabildiğine yoğunluğu, çocuk işçilerinin hoyratça sömürülüp yoksulluğun derinliğe itildiği, savaşlarda kahrolan çocukları gördükçe neşe dolamıyor insan. Geçtiğimiz günlerde yere çökmüş bir çocuğun sorularla dolu bakan gözlerini gördüm bir gazete sayfasında. Sanki neden doğdum diye bakıyordu. Ve neşesi çoktan çekip gitmiş gibiydi... B Rutkay Aziz 940’lı yılların ortalarında, Kütahya Otuz Ağustos İlkokulu’nda öğrenim görüyorum. Öğretmenimiz 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayram’ına Cumhuriyet bayramı kadar önem verirdi. Bu nedenle hazırlıklara, yeni yıl girdiğinde başlanırdı. Şiirler ezberlenir, sahnelenecek piyeslerin seçimi yapılır, oyuncular seçilir. Ben de bu etkinliklerin içinde yer almaya can atardım. Doğrusu öğretmenim beni görmezden gelmezdi, kutlama töreninde şiir okurdum. 23 Nisan Çocuğu olmayı çok istiyordum. 23 Nisan çocuğu, renkli giysilerle bezenip, kentin ana caddesinde yürüyüş yapan öğrenci taburuna katılmak demekti.. Sonunda bu düşüm de gerçekleşti. Ama İkinci Dünya Savaşı nedeniyle hemen her konuda kıtlık, darlık yoksunluk kol geziyordu. Bayram çocukları için süslü giyseler edinmek de zordu. Çünkü basma kumaş bile vesika ile belli dönemlerde elde edilebiliyordu. Ama öğretmenler kolayını bulmuştu. Bayram çocukları için renkli grapon kağıtlarını toplu iğne ya da yapışkanla birleştirerek, gösterişli giysiler yaparlardı. Başımız da karton taçlarla süslenirdi. İlk kez bayram çocuğu olduğum 23 Nisan şenliğini hiç unutmuyorum. Bana da kağıttan göza 1 Gülten Dayıoğlu lıcı bir bayram giysisi yapılmıştı. Tacım da tamamlanınca sevinçten yere göğe sığamaz olmuştum. Üstelik bayram nedeniyle bir çift de ayakkabı almıştı ailem. Oysa çocuklara ayakkabı, şeker ve Kurban bayramlarında alınırdı genelde. Giysileri eve vermiyorlardı. Bayram sabahı erkenden okula giyecektik. Öğretmen kağıt giysilerimizi özenle giydirecekti. Sabaha kadar bayramda yapacağımız geçit törenini ya düşümde gördüm. Sabah erkenden, giysilerimizle tabur olup okul bahçesine dikildik. Sevinçten içim içime sığmıyor. O sabah hava oldukça serindi. Ürpererek, hatta titreyerek de olsa, tören taburu olarak okuldan çıkıp, caddede yürüyüşe geçtik. Halk, yolun iki yanını doldurmuş, coşkuyla bizleri al kışlıyorlardı. Okuldan kışla önüne,(ki orası bayram alanıydı bugünkü büyük çini vazonun olduğu yerin çevresi) doğru ilerlerken, gök gürlemeye başlamasın mı! Yolu yarılamadan, sağanak yağmur boşandı. Çamaşırlarımıza kadar ıslandığımız yetmiyor gibi, kağıt giysiler kısa sürede hamur oldu. Tüm bedenimiz ala yeşile, mora sarıya boyandı. Korkup utanarak ve tir tir titreşerek, birbirimize sokulduğumuzu anımsıyorum. Acaba kimlerdi o arkadaşlarım? Keşke diyorum, birbirimizi, zaman ve mekanlar içinde yitirmeseydik.Yaşam sağanaklarına tutulduğumuzda, yine birbirimize sıkı sıkı sarılabilseydik! Efe giysileriyle ve mukavvadan yapılmış kılıcımla yürüdüm... TURGAY FİŞEKÇİ Turgay Fişekçi lkokul ve ortaokul yıllarım 1960’ların Balıkesir’inde geçti. 6 Eylül ve Zağnos Paşa ilkokulları ile Balıkesir Lisesinde okudum. Balıkesir, Ulusal Kurtuluş Savaşı yıllarında işgal ve direnişi bir arada yaşamış bir kenttir. Bugün de kentin en önemli üç caddesinin adı Milli Kuvvetler, Anafartalar ve İ Vasıf Çınar caddeleridir. Vasıf Çınar, Balıkesir’de Kurtuluş Savaşı yıllarında “Ulusal Kurtuluş Hareketinin Destekçisi ve Yürütücüsüdür” alt başlığı ile İzmir’e Doğru gazetesini yayımlamıştır. Bu nedenlerle Balıkesir’de ulusal bayramlar, okullarda ve kentte özel bir önemle kutlanırdı. Geçit töreni Vasıf Çınar ya da Milli Kuvvetler caddesinde yapılırdı. Öğretmenlerimiz biz öğrencileri sinemaya götürür, orada ulusal kurtuluş savaşının hangi aşamalardan geçtiğini anlatan belgesel bir film izletirlerdi. Ulusal duygularımız kabarmış olarak çıkardık bu gösterilerden. Geçit törenlerinde de okulca yürürdük. Bir 23 Nisan töreninde, Balıkesir Efesi giysisiyle ve elimde soba yaldızıyla parlatılmış mukavvadan bir kılıçla yürüdüğümü hatırlıyorum. Törenin bir yerinde iki kol halinde kılıçlarımızı havada birleştirerek etkileyici bir görüntü oluş turmuştuk. Kılıçlarımızın altından daha küçük sınıfların kız öğrencileri geçmişti. 23 Nisan’da yapılan bir başka etkinlik de Şehir Kulübü’nde çocuklar için düzenlenen balolardı. Bu baloya yalnızca çocuklar katılır, dans eder, gazoz ve limonata içip pasta yerlerdi. Ancak balo günlerinden çok önce okulumuzda öğretmenimiz bize uzun uzun dans provaları yaptırırdı. Bu balolar için de gösterişli olmayan ama özel giy siler hazırlanırdı. Bir ulusal meclisin kuruluş yıldönümünün çocuk bayramı olarak kutlanması, ülkesini yabancılardan ve gerilikten kurtarmayı başarmış o büyük insanın dehasının göstergelerinden yalnızca biridir. Çocuk bayramı düşüncesi bile tek başına ne kadar şiirsel. Sokaklarında kimsesiz, dilenen, okulsuz, bakımsız çocukların olmadığı bir yurt ve dünya dileğiyle nice 23 Nisanlara... C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle