Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Perşembe 23 Nisan 2015 23 Nisan 3 Affan Dede’ye para saydım... Bugün bayram... Çocuğunuzla girdiğiniz bir oyuncakçı dükkânındaki o renkliliği ve çeşitliliği, bu bayramı size armağan edenlere borçlusunuz. SUNAY AKIN B ir kapı düşünün ki, içeri girerken bir elinizden çocuğunuz, dışarı çıkarken de öteki elinizden çocukluğunuz tutsun.. İşte burası oyuncak müzesidir.. Oyuncak müzesinin büyüsü, yetişkin ziyaretçilerin çocukluklarını müzeyi birlikte ziyaret ettikleri çocuklarıyla tanıştırması ve birkaç dakika içinde kaynaştırarak oyun arkadaşı yapabilmesidir. Orada, Cahit Sıtkı Tarancı’nın “Çocuk” adlı şiiri gerçek olur: Affan Dede’ye para saydım, Sattı bana çocukluğumu. Artık ne yaşım var, ne adım; Bilmiyorum kim olduğumu. Şiirseverlerin çok iyi bildiği dizelerdir bunlar.. İyi de, insanlara çocukluğunu yeniden yaşatan Affen Dede kimdir? Gerçek midir bu şiir kahramanı? karagöz bulundururdu.” Meclis’in açıldığı 23 Nisan’ın çocuk bayramı olmasın da ne olsun? Cumhuriyet öncesinin oyuncak tarihine baktığımızda, Eyüp oyuncaklarında günah sayıldığı için insan suretine rastlanılmaz. Ertuğrul fırkateyninin 1890’da, Japonya’dan dönüş yolunda batışından sonra gelen Yamada’nın İstiklal Caddesi’nde açtığı “Japon Mağazası”nda Avrupa’dan ithal edilen oyuncaklar satıldığını ve bunlar arasında porselen bebekler, kurşun askerler olduğunu biliyoruz. Ama “mahalle” oyuncakçılarında, çocukların hayal dünyasını zenginleştirecek böylesi bir zenginliği göremezdiniz. Bunun nedenleri olarak, tutucu çevrelerinin baskısının yanında, oyuncağın çocuğun ruhsal gelişimdeki öneminin bilinmemesini ve bu nedenle de harcanacak paraya acınılması, ekonomik sorunlar gibi nedenleri de sayabiliriz. Top oynayan çocuk. (Japonya 1950) çıkar karşımıza. Koçu’dan Affan Dede’nin dükkânının evinin altında olduğunu öğreniriz. Öylesine dardır ki bu dükkân, Affan Dede müşteriyle ilgilenmek için oturduğu yerden kalktığında, başı tavana asılı Eyüp beşiklerine ve kaynana zırıltılarına çarpardı. Bu masalsı dükkân, Karacaahmet mezarlığına bakan, ÜsküdarKadıköy yolu üzerindeydi. Bir ülkenin geleceği çocukların hayallerindedir Affan Dede, İstanbul’un Selimiye semtinde, geride bıraktığımız yüzyılın başlarında yaşamış bir oyuncakçıydı. Bir Mevlevi dervişi olan Affan Dede’nin küçük dükkânı, Reşat Ekrem Koçu’nun İstanbul Ansiklopedisi’nde Affan Dede’nin masalsı dükkânı İnsan suretli oyuncaklar günah sayılırdı Reşat Ekrem Koçu da, Ruşen Eşref’in bir öyküsünden yararlanarak anlatır bize, Tarancı’nın şiiriyle daha geniş bir çevre tarafından tanınan Affan Dede’yi. Öyleyse biz de, bir 23 Nisan’da, çocuk tarihinin bu gizli kahramanının dükkânından içeri Ruşen Eşref’in öyküsüyle girelim: “Yaftalarının yazısı silinmiş beşon esmer baharat kutusuyla, beşon tane kök kavanozu, yirmiotuz tane çıngıraklı teneke düdükle, sekizon tane toprak kumbara, tavana asılı dörtbeş Eyüp beşiğiyle, beşaltı kaynana zırıltısı, beşaltı da kursak düdük oyuncakçı Affan Efendi’nin bütün sermayesiydi. Öyle taşbebekleri, kurşun askerleri, zilli çengileri, düdüklü lastik köpekleri falan satmazdı. Gayet Müslümandı. Suret namına bir Yürüteçli çocuk. (Japonya 1950) Bir çocuk düşünün ki, oyunlarında arkadaşları için sürekli olarak ağaç dallarından oyuncak evler yapsın.. Öyle ki, böyle bir evde taşlardan yaptığı oyuncak ocakta “Aziz” adlı arkadaşının yaktığı ateş yüzünden yangın çıkınca, güçlükle dışarı çıkarsın kız kardeşini.. Sonra da, o üzülmesin diye yeni bir oyuncak ev yapsın kız kardeşine.. Üç basamaklı bir merdiveni olan bu kulübeye oturttuğu kardeşine karpuz taşısın. Ve de o karpuzları iştahla yerken karşısına geçip gülümseyerek seyretsin.. O çocuğun adı Mustafa Kemal’dir.. Dayısı Hüseyin Efendi’nin Langaza’daki çiftliğinde, kırılmış ağaç dallarından oyuncak evler yapan ve bir milletin kırılmış umutlarından bir ülke yaratacak olan Mustafa Kemal! Çocuklarına oyuncakları hayalleri çoğalsın diye alan ülkeler dünyayı yönetirken, oyuncakları çocuklarının önüne oyalansın diye koyan toplumlar, onların kapılarında oyalanmaya mahkumdur. Mustafa Kemal Atatürk’ün kurmuş olduğu Cumhuriyet, bağnazlığa ve yobazlığa karşı olarak çocukların hayallerine, her biri hayatın yansıması olan oyuncak çeşitliliğini kazandırmıştır. Bu renkli dünya Türkiye’nin de geleceğine ışık MUSA KART musakart@cumhuriyet.com.tr hayallerindedir. Büyüklerin dünyasında bir işi küçümsemek, basitleştirmek için sürekli olarak “çocuk oyuncağı” benzetmesinin yapıldığı bir toplumda, aydınlatılması gereken karanlığın zifiriliğini de çok iyi biliyorum, merak etmeyin! günah olduğunu söylemişti hocalar, o yüzden.” Neyse, bugün bayram.. Bunlarla canınızı sıkmayalım.. Ama bilin ki, çocuğunuzla girdiğiniz bir oyuncakçı dükkânındaki o renkliliği, ve çeşitliliği bu bayramı size armağan edenlere borçlusunuz. Ve biliyorsunuz ki, çocuğunuzun ruhsal gelişimde pırlanta ve asitli içecekten daha faydalı olan oyuncaktır.. Pırlantadan alınan stopaj yüzde 0. Asitli içeceklerden alınan stopaj yüzde 8. Oyuncaktan alınan stopaj yüzde18’dir... Affan Dede’nin sattığı oyuncaklar çocuğun gelişimine pek yarar sağlamıyordu ama, ona saydığımız parada da böylesi bir cehalet payı yoktu! 23 Nisan, “Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı”nız kutlu olsun.. taşımıştır. Çünkü, bir ülkenin geleceği politikacılarının vaatlerinde değil, çocuklarının Laik Türkiye Cumhuriyeti’nde hilafet kafasıyla yaşayanlar ile oyuncak üreticileri arasında sürekli bir çatışma yaşanmıştır. Bekir Onur’un “Oyuncaklı Dünya” adlı kitabında yer alan, Gürel Oyuncak’ın sahibi Müstecap Baybörü’nün şu sözü bunun kanıtlarından sadece biridir: “1957’de ilk büyük otomobili çıkardım: Pleymuth arabanın modeli. 1958’de oyuncağı kestim, bir sene hiç Tahta at ile oynayan çocuk. yapmadım. Arabanın camına (Almanya 1920) çizdiğim insan suretlerinin Oyuncaktan alınan stopaj yüzde 18 C M Y B