Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
ZÜLFÜ LİVANELİ YAŞAR AĞABEYİNİ ANLATIYOR Yüce dağ başında bir koca kartal, açmış kanadını dünyayı örter Yaşar Abi’yle hayatımıey Yaşar Abi! O zın 44 yılı birlikte geçti, kögüzel atlara binip tü günler gördük, iyi günler gittin ha! Gidip de gördük; gurbet acısı, ölüm bizi bu darı dünyada bir acısı, parasızlık, hapis, linç, başımıza koydun ha! Ne zulüm gördük. Ruhsati gidemeli bilemiyorum; yıllarbi “Ben ölüm acısı gördüm ca “Arkam sensin, kal’am geçirdim/Ayrılık ateşi, sensin dağlar hey” dedim, gurbet var iken” i yaşadık. şimdi dağlarım devrildi, kaNe var ki umudumuzu hiç lelerim yıkıldı, kolum kayitirmedik; Yaşar Abi’nin nadım kırıldı. insan soyuna duyduğu güBöyle bir günde senin ven; güzel günler geleceğine üstüne inceleme yazamam, , insanın tükenmediğine, inromanlarını anlatamam; san yüreğinin dibindeki cevancak senin rüzgârlı kişiliherin er ya da geç parlayacağinden akılma gelen bölük ğına inanması, bundan zerre pörçük anıları sıralayabilikadar kuşku duymaması, en rim, bir de ardından ağıtlar zor zamanda çevresindeki yakarım. herkesi ayakta tuttu. YanınHHH dakileri de harekete geçiren Yaşar Kemal adı geçenerjisi, neşesi ve sapasağtiği ya da onu aramayı dülam duruşuyla gölgesini şündüğüm ya da onunla ilbunalmış insanlara cömertgili bir şey hatırladığım zaOna en son türküyü; hastanede yoğun bakım odasında söyledim. çe sunan bir Toros ağaman aklımda deli deli türkücı gibi. Bunca yıl ve bunca lerin dolaşması neden acaba? (Evet, yoğun bakım odasında) Yaşar abi dedim, dinle bak, seni Ona telefon açarken “Üstü cana getirecek bir türkü bu. Hele Kozan’a Kozan’a/Kozan’a destan dert içinde, en çok ne yaptınız denirse buna cevakan köpüklü meşe seliyim” yazana/Kurban olayım olayım/Küsüp de dağda gezene. bım; türkü söyledik, edebiderim içimden. Evine doğru yat konuştuk, güldük olur. giderken “Derde deva derGerçekten bunları yaptık. ler kartalın yağı” türküsünü insan gelip geçti mi bu dünyadan bilmem. Belki KaTürkü söylemek dediysem öyle alçak sesle mırıldanmırıldanırım. Buluştuğumuzda bu kez onunla birlikte racaoğlan, belki Dadaloğlu, belki adını bile duymamak ya da evlerde salonlarda saz çalarak söylemek “Deryanın bekçisi ben oldum”u söyleriz. Böylesine dığımız; dağların, koyakların, turaçların, kartalların, değil. Stockholm’un karlı caddelerinde, Paris’in geniş tepeden tırnağa çiçek açmış, türküye durmuş bir başka gazellerin türküsünü söyleyen bir başka ozan. Gülriz Sururi ve Zülfü Livaneli ile birlikte. H 4