Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
ZEYNEP ORAL’DAN YAŞAR KEMAL’LE ÜÇ AN... ÜÇ ANI... ‘Türklerin en Kürdü, Kürtlerin en Türkü’ B Ara Güler’in objektifinden, 1953. ir gün Yaşar Kemal’in Bakırköy’deki evindeyim... Kitaplardan konuşuyoruz. Sait Faik’ten konuşuyoruz... “Dur bak sana ne göstereceğim” dedi. Gitti kitaplıktan bir kitap alıp getirdi. İlk sayfasında Sait Faik’in el yazısıyla yazdığı ithafı bana yüksek sesle okuttu.. Okudum: Sait Faik, Yaşar Kemal’i şöyle selamlıyordu: “Türklerin en Kürdü; Kürtlerin en Türk’ü Yaşar Kemal’e Sevgilerimle...” İkimizin de gözleri doldu. H Yıl 1980. Avignon Tiyatro Festivali’ndeyiz. Mehmet Ulusoy “Benerci Kendini Niçin Öldürüdü?”yü sahneliyor. Yaşar Kemal Avignon’a geldi oyunu izledi; hepimizi çevresine toplayıp sa baha dek sohbetler etti ve ertesi gün gitti. O gittikten sonra Fransız arkadaşlarım, tepkilerini dışa vurdular: Ne denli sevgi dolu olduğundan, cömertliğinden, neşesinden, alçakgönüllülüğünden söz ettiler; içlerinden biri şöyle dedi: “Ben yıllarca Türklerden nefret ederek büyüdüm. Kin ve öfke duydum Türkiye’ye ve insanlarına…” Arkadaşım Ermeniydi. “Öyle büyütülmüş, öyle koşullandırılmıştım… Sonra günün birinde Yaşar Kemal’in kitaplarını okumaya başladım. Çok etkilendim. Yaşar Kemal’i okudukça kin, öfke ve nefretin yerini sevgi aldı.” Sonra bir şey daha söyledi: Ailede ona, Yaşar Kemal’e, “Büyücü” adını takmışlar... Nefreti sevgiye dönüştürebildiği için büyücü... Arılarla bile anlaşırmış... Yaşar Kemal, Elia Kazan ve ben İstanbul’dan çıktık, Truva, Bergama, İzmir yolculuğundayız: Yıl, 1974… “Amerika Amerika” filminin yasaklanması nedeniyle Elia Kazan’ın Türkiye’ye gelmeye korktuğu, daha doğrusu gizli geldiği günlerdi. Bergama’ya geldiğimizde, ben dolaşmaktan yorgun düşmüştüm. O ikisi gezip, her taşı incelemeyi sürdürüyordu. Bir ara yanıma bir delikanlı geldi. Elia Kazan’la Yaşar Kemal’i göstererek “Kim bunlar” diye sordu. Ben de ona, neden sordun ki, dedim. Çocuk, “Deminden beri onları izledim. Biri Türkçe konuşuyor, öteki İngilizce, ama bir anlaşıyorlar, bir anlaşıyorlar, ben bu işten bir şey anlamadım” dedi. “Biri İngilizce öğretmenim (gizli geldi ya, öyle diyorduk), öteki Yaşar Kemal” deyince çocuğun yüzü aydınlandı ve şöyle dedi: “Ha o zaman anlaşıldı. Yaşar Kemal Toroslar’da ağaçlarla, sularla, dallarla, çiçekler, böcekler, arılarla bile konuşur anlaşırmış. Bu İngilizle mi anlaşamayacak!” Elia Kazan ile birlikte... Sait Faik Abasıyanık ile... Zeynep Oral’la birlikte. 12