22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

C SOSYAL DEMOKRAT BELEDIYECILIK 4 29 Mart 2014 Cumartesi 30 Mart seçimleri sıradan ve olağan bir seçim değil Kaostan kurtulmanın ilk adımı ERCAN KARAKAŞ suzluklarla mücadele vb. vaatlerde bulunmuştu. Başbakan ayrıca Milli Görüş gömleğini çıkardıklarını, tüm yurttaşlara eşit davranılacağını, kimsenin dışlanmayacağını, ötekileştirilmeyeceğini ilan etmişti. Bu sözlerini her seçim sonucunda yaptığı balkon konuşmalarında tekrar etmişti. 30 SODEV Onursal Başkanı CHP Parti Meclisi Üyesi Mart yerel yönetim seçimleri, çok sayıda yorumcunun da belirttiği gibi, sıradan ve olağan bir seçim değil. Çünkü bu seçim ülkenin geleceği açısından yaşamsal öneme sahip olan Cumhurbaşkanı ve milletvekili seçimlerini de etkileyecektir. Baskıcı AKP yönetiminin yarattığı kaostan kurtulmanın ilk adımı 30 Mart seçimleri olacaktır. O nedenle, yerel seçim kampanyasında daha çok Türkiye’nin demokrasi ihtiyacının ve yolsuzluklar gibi temel meselelerinin konuşulmasını doğal karşılamak gerekir. Ülkemizi 12 yıldır AKP hükümeti yönetiyor. Hükümet işe başlarken halka tam demokrasi, hukuk devleti, AB’ye üyelik sürecinin ilerletilmesi, komşularla sıfır sorun, ekonomik gelişme, yol Gezi eylemleri Ancak içinde yaşadığımız devlet krizinin somut olarak ortaya koyduğu gibi bu vaatlerin hiçbiri gerçekleşmedi. Aksine “ileri demokrasi” adı altında otoriter bir “tek adam” yönetimi kuruldu. Taksim Gezi eylemlerinde bir kez daha açık olarak görüldüğü üzere, insanların itiraz etme, barışçı gösteri yapma gibi demokratik hakları şiddet kullanılarak bastırıldı. Hukuk dışına çıkan güvenlik güçlerinin “destan yazdığı” söylendi. Diğer yandan hükümetin komşularla sıfır sorun politikası tamamen iflas etmiş durumda. Başbakan’ın “Yeni Osmanlıcılık” adı altında Ortadoğu’ya nizam verme isteği, Türkiye’yi zor durumda bırakmakta. Bu politikalar sonucunda bugün neredeyse tüm komşularımızla işbirliği ve diyalog son bulmuş halde. Bu “değerli yalnızlık”tan bir an önce dönülmesi gerekmektedir. 17 Aralık günü yaşanan bir büyük rüşvet ve yolsuzluk operasyonuydu. Operasyon yürürlükte olan yasal mevzuata göre yapılmıştı. Bu yolsuzluk operasyonunun diğerlerinden farkı, dört bakanı ve bazı bakan oğullarını da kapsamasıydı. Başbakan, kendi hükümeti döneminde yapılan yolsuzlukların yargı önüne getirilmesinin AKP’nin itibarını sarsacağını bildiği için, operasyonu “hükümete karşı darbe” olarak ilan etti. Yani Başbakan Gezi’deki taktiğe burada da başvurdu. Gezi’deki demokratik ve barışçı itirazı nasıl “faiz lobisi”nin bir komplosu olarak ilan ettiyse, 17 Aralık operasyonunu da “darbe” olarak ilan etti. Darbeyi; “devlet içinde paralel devlet” kuranların gerçekleştirdiğini ileri sürerek, yargıda ve poliste büyük çapta görevden alma ve yer değiştirme ope rasyonu başlattı. Binlerce polis, savcı, yargıç oradan oraya sürüldü. Savcıların soruşturma taleplerini emniyet yerine getirmedi. Türkiye’de böylesine bir hukuk tanımazlık yaşanır oldu. Gerçekten de eksik ve sorunlu da olsa hukuk içinde var olan güçler ayrılığı, HSYK’nin Adalet Bakanlığı’na bağlanması ile tamamen ortadan kalkmış durumda. Kaos derinleşiyor Twitter’ın yasaklanması, yolsuzluklarla ilgili fezlekelerin TBMM’den kaçırılması, Başbakan’ın halkı kutuplaştırmayı sürdürmesi, yaşanan kaosu daha da derinleştiriyor. Bu kaostan kurtulmak ve çağdaş bir demokrasinin yolunu açmak için 30 Mart önemli bir fırsat olacaktır. Kuşkusuz 30 Mart, AKP’li belediyelerin başta İstanbul ve Ankara olmak üzere, kentlerimizi rant hırsıyla yaşanmaz hale getiren, kentli haklarını yok sayan, meydanları, parkları halka kapatan anlayışa son vermek için de bir fırsattır.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle