22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

10 KASIM 2014 PAZARTESİ 5 Yönetmen Ozan Açıktan Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo Tv Sinema mezunu, yönetmen Ozan Açıktan, öğrenciliği sırasında çektiği kısa filmlerle adından söz ettirmeye başlamıştı. 20032005 yılları arasında, Lodz’taki Polonya Ulusal Film Okulu’nda fotoğraf yönetmenliği eğitimi aldı. 2006 yılında İstanbul’a geldikten sonra MetroTürsak Kısa Film Festivali’nde “En iyi ikinci kurmaca film ödülü”nü alan Açıktan, Baden Württemberg Film Akademisi’nde senaryo yazarlığı ve dramaturji bölümüne kabul edildi. Aynı yıl Berlinale Yetenekler Kampusu’na katıldı. 2006’da ve 2008’de Kristal Elma En İyi Yönetmen Reklam Ödülü’nü aldı. Ozan Açıktan’ın Akbank Caz Festivali için hazırladığı Kentin Cazı reklam spotu ile 22. Epica ödüllerinde Gold Epica ödülünü aldı. Aynı zamanda Cannes Lions 2008 ve New York Uluslararası reklam ödüllerinde ilk Türk finalist oldu. İlk uzun metrajlı filmi “Çok Film Hareketler Bunlar”ı 2010’da çekti. İkinci filmi “Sen Kimsin?” ise 1.5 milyon kişi tarafından izlendi ve yılın en çok izlenen üçüncü filmi oldu. Benim gibi yeteneklere rehberlik etmek istiyorum E ‘Bu Cumhuriyet bizim’ K üçükken, monopoly benzeri oyunlardan biri vardı bizim evde. Adı Uzaydan Kaçış 1999’du. O zaman 1999, bir gelecek zaman olarak uçan arabaların, uzaydan kaçmaların mümkün olacağının düşünüldüğü bir yıldı demek ki. Şimdi bakınca, ne kadar da uzak görünen bir yakın geleceğe, ne büyük yükler atfedilmiş. Küçük bir oyunda bile gelecek zamanın getireceklerini hesap edebilmek, bir dünya tasavvur edebilmek, hiç değilse üzerine bir zaman birimi koyarken bu kadar yanılmak ne kadar kolaymış... 2014 oldu yıl, ne uçan araba var, ne bir şey... 91 yıl önce Cumhuriyetimizin temelini atanlar, verdikleri mücadeleye ve kurdukları hayale bakarken nasıl da zamanın ilerisinde düşünebilmişler. O şartlar altında bambaşka bir zamanın koşullarını hazırlayabilmişler. Bunu hem de Ortadoğu’da, Anadolu’da yapmışlar. Bugün tekrar tekrar bakınca hayran olmamak elde değil. Ne kadar yüce değerler üzerinden bakıyor olmalı ki insan dünyaya, üzerinden asır geçerken eskimesin fikirler. O kadar genç bir ülkeyiz ki, sahip olduklarımızın ne olduğunu anlamak da vakit alıyor, daha da alacak gibi. Aynı bir ailede erkek çocuk önce babaya diklenmelidir ki, kendi ayakları üstünde dursun, vakit geçer baba yaşlanır falan, oğlanın kafasına ancak dank eder aslında en yakın arkadaşının babası olduğu. Bu diklenme de, sorgula Atatürk’ün cumhuriyetinin aslında “bizim” cumhuriyetimiz olduğunu anlıyoruz bugünlerde. Demokrasinin ve adaletin durağan değil, sürekli olarak yeniden üretilmesi, her adımda tekrar uğruna kavga verilmesi gerektiğini anladığımız günler bugünler. ma da psikolojinin bize şimdiye kadar anlattığına göre sağlıklı bir süreçtir elbette. Devletlerin, şirketlerin, koca koca kurumların karşısında birey olarak ne kadar da yalnız olduğumuzu, bizi güçlü kılacak tek değerin hukuk olduğunu tartışmasız görüyoruz bugünlerde. Yıllarca okullarında jeopolitik konum diye tekrar edilen, “köprü” denen bir toprak parçasının aslında ne Doğu ne Batı olduğunu, köprünün kendi başına başka bir şey olduğunu bizzat gördüğümüz günler bugünler. Demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olarak tasarlanmış bir Cumhuriyetin vatandaşı olmanın ne kadar ayrıcalıklı bir şey olduğunu anlıyoruz şimdi şöyle bir bakınca komşularımıza. Şimdi bunları daha yeni mi öğreniyoruz? Bunlar üzerine kitaplar, yazılar, ömürler tüketildi be evladım. Ama maalesef bilgi, bilginin ait olduğu şeyin kendisi değil. Bilmek başka bir şey, olmak başka, sahiplenmek başka. Bazılarımız okuyarak da sahiplenebiliyor dünya meselelerini elbette, bazılarımızın ise kafasına dank etmesi gerekiyor aslında neye sahip olduğunu anlaması için, bazılarımız da daralan basın ve düşünce özgürlüğü çemberinde neredeyse nefessiz kalınca idrak ediyor durumu. Bu Cumhuriyet bizim. fe Emre, 14 yaşında. Müzik alanında başarılarının yanı sıra yüzme ve matematikte de oldukça dikkat çeken bir isim. Vurmalı sazlarda adını duyuran ve birçok ödül alan Emre, müziğin Henüz 14 yaşında olevrenselliğini yeni başladığı Londmasına rağmen büyük ra’daki okulunda daha iyi anladığını ve yaşadığını söylüyor. “Dünbaşarılara imza atan yanın dört bir yanından gelen farkEfe Emre, eğitimine lı dil ve kültüre ait arkadaşlarla beLondra’nın en presraber ortak dilimiz müzik olduğundan bazen konuşmaya bile ihtiyaç tijli okulu The Purcell duymadan duygularımızı paylaşaSchool of Music’te bildiğimizi hissettim” diyen Emre, tam burslu olarak de“Atatürk’ün devrimleri ve kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’nin çağdaş vam ediyor. Aynı zaeğitim sistemi sayesinde özgürlemanda lisanslı yüzüşen, çağdaş eğitim alabilen Türk cü ve matematik alakadını olan annemin, yeteneğimi keşfederek doğru yönlendirmenındaki başarıları da si ile bu seviyeye gelebilip ulusladikkat çekiyor. Emrarası yarışmalarda bir Türk vatandaşı olarak adımı duyurabildim ve re, “Bir yandan da ülAvrupa’nın en iyi okullarından bikemde benim gibi rinde burslu olarak eğitim almaya olan yeteneklehak kazandım. Annemin eğitimli bir kadın rin gün ışığına olması, evrensel düzeyde çıkmasına ve eğitim veren bir okulun varonların da kenlığı beni bugüne getirdi. Başarılarımı arttırarak dilerini yetedevam ettirirken nekleri doğbir yandan da ülrultusunda kemde benim gibi olan yetegeliştirebilmeneklerin gün lerine rehberışığına çıkmalik etmek istisına ve onların da kenyorum” diyor. dilerini yetenekleri doğrultusunda geliştirebilmelerine rehberlik etmek istiyorum” diye de ekliyor. 2000 yılında Ankara’da doğan Efe Emre, 20062011 yılları arasında Bilkent İhsan Doğramacı Vakfı Özel Bilkent İ. Ö. Okulu’nda eğitim gördü. Bu dönemde bateri ve Trompet dersleri aldı. Genç yetenek 2011 yılında Bilkent Müzik ve Bale İ. Ö. Okulu’na kabul edildi, Julian Lupu ile trompet çalıştı. 7. sınıfta kendi isteği ile Vurmalı Çalgılar Sanat dalında Aydın Mecid’in öğrencisi oldu. 2013 yılında Ankara Müzik Festivali kapanış konserinde Mahler’in Binler Senfonisi’nin Türkiye’deki seslendirilişinde çocuk korosunda yer alan Efe Emre; Jasmin Kolberg, Katarzyna Mycka ve Shoko Sakai’nin ustalık sınıflarına katıldı. Mayıs 2013’te 5. Litvanya Uluslararası vurmalı Çalgılar Yarışması’nda ikincilik ödülü alan Efe Emre; Nisan 2014’te Almanya’nın Bamberg kentinde düzenlenen uluslararası vurmalı çalgılar yarışmasında finale kadar yükseldi. Efe, Sevda Cenap And müzik vakfı tarafından bursla desteklenen çocuklar arasında. ‘Bize sanatçı lazım’ Kurtuluş Savaşı sırasında, cephedeki askerlerden birinin sanatçı tarafı Atatürk’ün dikkatini çeker. Genç adam, çok zor koşullarda olmasına rağmen, muhteşem hat eserleri çizmiştir. Mustafa Kemal, onun yanına yaklaşıp; “bunların hepsini sen mi yaptın çocuk?” diye sorar. Çocuk mahcup bir şekilde olumlu yanıt verir. Askerin Konyalı olduğunu öğrenen Atatürk, “ne kadar güzel şeyler çizmişsin, memlekinde meşhur bir sanatçı olmalısın” diye sürdürür. Ardından da onun komutanının bulunmasını ister. Kumandan gelince, gayet net bir biçimde emrini verir: “Bu çocuğun derhal tezkeresini verip memleketine gönderin.” Askerin üzüntüden gözleri dolmuştur. “Bir hata mı yaptım kumandanım” diye sorar. Ardından da “beni geri göndermeyin, ben de arkadaşlarımla birlikte savaşıp, memleketi savunmak istiyorum” diye yalvarır. Atatürk’ün çocuğa söyledikleri, onun ne denli ileri görüşlü bir komutan olduğu kadar sanata verdiği değeri de göstermektedir: “Hiçbir hata yapmadın çocuk. Düşmana karşı savaşmanın binbir yolu var. Memleket sanatçıya muhtaç. Burada savaşacak çok kişi var ama sanatçı az. Sen memleketine dön çalış, orada savaş, biz de burada dövüşelim.. Sanat eserleri karşısında heyecanlanır uzun uzun seyrederdi... Küçük yaşta büyük başarı C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle