Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
29EKIMEKIATMA9 26/10/07 20:04 Page 2 84. YIL EKI 2 CMYK 29 EKİM 2007 PAZARTESİ 2 Türkiye, bambaşka bir güne uyanacak 1 Gazi “Benim neyimden korkuyorlarmış?...” deyiverdi. Bunun üzerine Rauf Bey içini döktü: “Senin bir gün bir fırsatını yakalarsan cumhuriyet kuracağından korkuyorlar. Dedikodular o kadar abartılıyor ki, içlerinden kimileri bir gün senin padişahı bile bu ülkeden kovacağın kaygısını taşıyor…Bu böyle gitmez. Çık kardeşim yarın kürsüye, bunları yapmayacağına milletin önünde söz ver!...” Yrd.Doç.Dr. ORHAN ÇEKİÇ * B akanlar Kurulu Başkanı Hüseyin Rauf Orbay, yanında Meclis İkinci Başkanı Fuat Paşa (Ali Fuat Cebesoy) olduğu halde Çankaya Köşkü’ne çıkmış, yaverlere Gazi’yi derhal görmek istediklerini bildirmişti. Heyecandan adeta titriyordu. Salona alındılar. Gazi Mustafa Kemal banyodan henüz çıkmış, kurulanıyordu. Giyinip geleceğini bildirince, Rauf Bey ısrar etmişti: “Lütfen bizi bornozuyla kabul etsin, giyinmekle zaman harcamasın, bildireceklerimiz çok acil!...” Lozan görüşmelerinin çok yoğun günleriydi. Herhalde olağanüstü bir şey olmuştu. Bu telaşın başka bir anlamı olamazdı. Konuklarına karşı daima çok ölçülü davranan, tıraş olmadan kimsenin önüne çıkmayan Gazi, bornozuyla salona girdi:“Hayrola Rauf!Nedir bu telaş?Hayırdır inşallah !” “Hayırdır, Paşam, hayır!” Ani bir hareketle de Gazi’nin elini öpüverdi. “Paşam! Sıvas Kongresi esnasında sana söylemiştim. Zafere kavuşalım, ülke kurtulsun, o gün ellerini öpecektim. İşte o gün, bugün. Lozan imzalandı.” Üç arkadaş sevinç yumağı halinde birbirlerine sarıldılar. Koltuklarına oturup kahvelerini yudumlarken, Rauf Bey haberin ayrıntısını vermeye başlamıştı. Yaşadıkları sevinci yazıya döküp anlatabilmek çok zor. Ziyaret sona ermek üzereydi. Tam ayrılacakları esnada, Rauf Bey, “Paşam” dedi, “Ben de izninizi rica edecektim. Sıvas’a gitmek istiyorum.” Gazi şaşırdı:”Sıvas da nereden çıktı Rauf?” “Paşam, biliyorsunuz benim seçim bölgem Sıvas. Seçmenlerimi ziyaret etmek istiyorum.” “İyi ama, İsmet geliyor. Onu karşılayalım, şu zaferi doya doya bir kutlayalım, sonra gene gidersin.” Rauf Bey beklediği fırsatı yakalamıştı: “Asıl sorun da zaten o, paşam. Ben artık bundan böyle İsmet’le aynı masada oturamam.” Gazi şaşırmıştı: “Nedenmiş o?” Rauf Bey, sözcüklerini seçerek, her birinin altını vurgulayarak içindekini döktü. “Paşam biliyorsunuz Lozan görüşmeleri esnasında hükümet İsmet Bey’le pek uyum içinde çalışmadı. Hatta çoğu kez İsmet, müzakereleri sizinle yürüttü, hükümeti atladı. O nedenle ben, bundan böyle İsmet’le aynı ortamda olamam. Hele karşılayıcılar arasında hiç olamam….” Gazi, donup kalmıştı. Sözü edilen kişi, hükümetin dışişleri bakanıydı. O’nun elini bile sıkmak istemeyen ise, o hükümetin başkanı, yani başbakandı. Bu tavrıyla da, adeta Gazi’ye “Ya ben, ya İsmet” demiş oluyordu. Gazi, son noktayı koydu: “Ama, o zaman istifa etmen gerekir.” Rauf Bey, anında yanıtını verdi: “İstifa ettim bile Paşam”. Elini ceketinin yan cebine soktu, daha önce hazırlayıp imzaladığı istifa mektubunu usulca Gazi’ye uzattı. Daha birkaç dakika önce yaşanan sevincin ölçüsünü sözcüklere dökmek olanak dışıydı. Şimdiyse, yaşanılan hayal kırıklığı, tüm salonu sarmıştı. Konuklar ayrıldılar. Gazi’nin yüreğinden bir parça koptu. HÜKÜMET KRİZİ BÜYÜYOR Lozan’da imzalanan antlaşmayla kurulan, tam bağımsız, egemen bir devlet vardı ama, artık o devletin başbakanı yoktu. Olayı ajanslar duyurunca, dünya tam anlamıyla bir şok yaşadı. Sürpriz istifalar bununla da kalmadı. Meclis İkinci Başkanı ve bu Çankaya ziyaretinin ikinci konuğu Ali Fuat Cebesoy Paşa da is tifa etti. Mustafa Kemal Paşa’nın Harp Okulu’nun birinci sınıfından itibaren sınıf ve sıra arkadaşı olan “Salacaklı Fuat”’ın istifası, Gazi’yi çok üzmüştü. Nasıl, üzmesin ki? Aralarındaki hukuk diğerlerinden farklıydı. Fuat, St.Joseph Lisesi mezunuydu. O nedenle Fransızcası çok iyiydi. Sivil liseden geldiği için de, Harbiye’ye biraz geç katılmıştı. Okul Müdürü Mustafa Kemal’i odasına çağırmış ve iki genci birbirine tanıştırmıştı: “Selanikli Mustafa Kemal Efendi, Salacaklı Fuat Efendi!..” Salacaklı Fuat, Selanikli Mustafa Kemal’e emanet edilmişti. Aynı sırada oturdular. Mustafa Kemal sınıf çavuşuydu. Fransızcasını ilerletmesinde Fuat ona yardımcı oluyordu. Ayrıca Mustafa Kemal tüm Harbiye yılları boyunca, hafta sonlarını Fuat’ın Salacak’taki köşkünde “evci”geçirmişti. O yüzden de, diğerlerine nazaran Fuat’la çok daha yakın arkadaştılar. Meslek yaşamları boyunca da yolları zaman zaman kesişmişti Fuat’la. Örneğin Trablusgarp cephesine gitmek üzere Derne’ye hareketinden hemen önce, Selanik’teki son yemeğini Beyaz Kule’nin 4.katında Fuat’la birlikte yiyordu Mustafa Kemal. Çok hüzünlenmişti. Balkan Savaşı’nın hemen öncesindeki zor ve karanlık günlerdi. Gelecek günlerden kaygılıydı. “Derne’den döndüğümde tekrar bu şehri görebilecek miyim, emin değilim Fuat” diyecek, bakışlarını pencereden dışarıya kaydırıp, hırsından sessizce ağlayacaktı. Fuat onu sakinleştirmeye çalışacaktı. Selanik’in kaybedileceğinden korkuyor, anasını, bacısını düşünüyordu. Korktuğu başına geldi. O, Bingazi’de çarpışırken, Selanik tek mermi atılmadan Yunanistan’a verilecekti. Mustafa Kemal, yıllar sonra 1916 yılında 2.Orduya tayin edilmişti. Rus işgaline uğrayan Muş ve çevresini Ruslardan kurtarmaya koşmuştu. Kader bu iki arkadaşı tekrar bir araya getirdi. Ali Fuat Cebe ?