14 Haziran 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Buradan, Çal köyünün batısında ve kuzeyinde patlayan topların sesleri işitiliyordu. Durumu dürbünle takip etmekle yetinmeyen Mustafa Kemal Paşa, ateş alanına gitmek ihtiyacında olduğunu açıklayınca hep birlikte otomobillere atlanıp mermiler arasında ilerlenmeye başlandı. O sıralarda, 23. Tümen kumandanının saat 07.30’da kolorduya ilettiği rapor, vaziyeti şöyle haber veriyordu: “Düşmanın iki tümenlik bir kuvveti toplanmışken obüs ve sahra bataryalarımızın ateşleriyle perişan bir surette ovaya dağıldı. Atlı subayların kaçması ve otomobillerin karmakarışık olması, velhasıl bir bozgun manzarasının Zatı Âlii Kumandanileri tarafından temaşa buyurulamamasından müteessirim. Şiddetle takip ediyorum. Ateş tesiriyle kuzeye, Adatepe’ye kaçıyorlar.” Yunan birliklerini tamamen kuşatmak ve süngü hücumlarıyla kesin sonuca varmak artık elzemdi. Kumandanlar bu doğrultuda hemen harekete geçtiler. Mustafa Kemal Paşa, yanında bulunan bir subaya birkaç kelime not ettirerek düşman mevYunan birliklerince yakılan Alaşehir. zilerini kuzeyden saran 2. Ordu’ya gönderdi. 11. Tümen Kumandanı Derviş Bey bizzat ileriye atılarak düşman mevziine ilerlerken, Kolordu Kumandanı Kemalettin Paşa da, güneyden ve batıdan düşmana saldıran diğer tümenlere harekât emirlerini ulaştırıyordu. 2. Ordu’nun 16. ve 65. tümenleri muharebeye girişirken, diğer tümenler de kuşatma çemberini darlaştırıyorlardı. Süvari kolu ise daha batıdan Yunan birliklerinin arkasını kesmek üzereydi. Hava karardığında askerler sırtlara doğru hücuma geçtiler. Artık karşılarında bir ordu kalmamıştı. Beş gün ardı arkası kesilmeden devam eden çarpışma artık son buluyordu. 30 Ağustos gününün bu saatlerini Mustafa Kemal Paşa şöyle anlatıyordu: “Güneş batıya yaklaştıkça ateşli, kanlı ve ölümlü bir kıyametin kopmak üzere olduğu bütün ruhlarda hissolunuyordu. Bir an sonra cihanda büyük bir yıkılış olacaktı. Ve beklediğimiz kurtuluş güneşinin doğabilmesi için de bu yıkılış meydana gelmeliydi. Hakikaten göğün karardığı bir dakikada Türk süngüleri düşman dolu o sırtlara hücum ettiler. Artık karşımda bir ordu, bir kuvvet kalmamıştı... Kendilerinin dediği gibi, korku ve titreme içinde şekilsiz bir kitle, karmakarışık bir kalabalık halinde firar için bir delik arıyordu. Artık gecenin koyulaşan karanlığı, neticeyi gözle görmek için güneşin tekrar doğuşunu beklemeyi gerekli kılıyordu.” Nitekim beklenen güneş doğduğunda, Yunan birlikleri tamamen darmadağın olmuş, Dumlupınar’daki meydan muharebesinde imha edilmeyen birlikler ağır silah ve araç gereçlerini bırakarak Kızıltaş vadisinden kaçmaya başlamıştı. Artık Batı Anadolu’da bir Yunan cephesinden söz etmek mümkün değildi. 31 Ağustos günü Mustafa Kemal, İsmet ve Fevzi Paşalar Çal köyünde, yıkık bir evin avlusunda buluşup kırık kağnı arabalarının döşemelerine ilişerek bundan sonraki durum hakkında fikir yürüttüler. Ortak kanaatleri, kazanılan bu muharebenin o güne kadarki bütün direniş hareketini ve kurtuluş çabasını nihayete erdirecek bir azamet ve ehemmiyette olduğuydu. Şimdi Bursa istikametinde çekilen Yunan birliklerini imha ederek İzmir’e yürümenin vaktiydi. 286
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle