15 Haziran 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Barış koşullarını Osmanlı heyetine ileten Fransız Başbakanı Millerand yaptığı kısa konuşmada, Osmanlı Devleti’nin I. Dünya Savaşı’na katılmış olmasının savaşı birkaç sene uzattığını belirterek, böyle bir durumun yeniden oluşmaması için İtilaf Devletleri’nin gerekli önlemleri almak göreviyle yükümlü olduğunu öne sürüyordu. Bu çerçevede görüşmelerin yazılı olarak yürütülmesine ve Osmanlı Hükümeti’ne bir aylık süre tanınmasına karar verilmişti. Hazırlanan antlaşma taslağı Osmanlı İmparatorluğu’nu İstanbul ile Anadolu’nun çok küçük bir kısmına hapsediyor, Boğazlar’ı bütün devletlerin gemilerine açık tutmayı öngörüyor, Osmanlı topraklarında bir Ermenistan ve Kürdistan kurulmasından söz ediyor, ülkenin mali kaynaklarının denetimini İtilaf Devletleri’ne devretmeyi hedefliyordu. İtilaf Devletleri, Osmanlı Hükümeti’nin I. Dünya Savaşı’ndaki sorumluluğunun kendilerinden daha hafif olduğu savını kabul etmediklerini iddia ediyorlardı. Onlara göre Osmanlı Devleti kendisine dostluklarını birçok kez ortaya koymuş olan devletlere ihanet ederek savaşın uzamasına, milyonlara ulaşan insan yaşamının son bulmasına ve yüzlerce milyarlık zarara neden olmuştu. Bünyesindeki Rumlar ve Ermenilerin katledilmesine ve yurtlarından sürülmesine neden olan Osmanlı Hükümeti’nin bu uluslar üzerindeki egemenliklerine sonsuza değin kaldırmanın zamanı gelmişti. Trakya ve İzmir’in Osmanlı topraklarından ayrılmasını içeren koşullarda hiçbir değişikliği uygun görmeyeceklerdi, zira adı geçen topraklarda Türklerin azınlıkta olduğunu düşünüyorlardı. Aynı şekilde Ermenistan’ın kurulmasına ilişkin maddeleri de hiçbir nedenle değiştiremeyecek ve Boğazlar’ın yönetimini düzenlerken devletler herhangi bir Osmanlı hükümetinin yeniden ihanet edilmesini önlemler alınmasından geri durmayacaklardı. Eğer Osmanlı Hükümeti antlaşmayı imzalamaktan çekinir ve hatta imzaladıktan sonra Anadolu’da antlaşma koşullarını yerine getirmede yetersiz kalırsa İtilaf Devletleri bu kez kesinlikle Türkleri Avrupa’dan atmak görevini yerine getireceklerini belirtiyorlardı. Söylenene göre, Osmanlı Hükümeti’ne antlaşmayı kabul lendiğini ve imzalamak isteğinde olduğunu bildirmek için tanınan on günlük süre Temmuz’un 27. gece yarısı son bulacak, bu süre içinde antlaşma imza edilmezse İtilaf Devletleri gereken önlemleri alacaklardı. Millerand tarafından İtilaf Devletleri adına verilen bu ultimatom Osmanlı kamuoyunda sert eleştirilerle karşılandı. 22 Temmuz 1920 tarihli Vakit gazetesinde yer alan “Cevaba Cevap” başlıklı yazı, antlaşma metni için “Önümüzde bize sadece ‘evet’ veyahut ‘hayır’ deme hakkı veren vesika” tanımını kullanıyordu. Aynı yazı, memleketteki barış davasının temelini azınlık ve çoğunluk sorununun oluşturduğunu ileri sürüyor, bu konuda maddi deliller bulunmasına karşın, alınan yanıtın ümitleri kırdığını belirtiyordu. Ardından İzmir ve çevresi konusuna geliniyor, 1919 yılı ortalarında Batı Anadolu’daki bazı kent ve kasabaları gezerek incelemelerde bulunan Bristol heyetinin azınlıkçoğunluk konusundaki saptamaları anımsatılıyordu. İtilaf Devletleri’nin notasına karşı bir diğer eleştiri Hakimiyeti Milliye’de yayımlandı. 169
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle