Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Mondros Mütarekesi smanlı hükümetinin başına getirilen Ahmet İzzet Paşa, öncelikle barışa yönelik bir mütarekenin imzalanmasını sağlamaya çalışıyordu. İspanyol hükümeti aracılığıyla iletilen barış konferansı talebi cevapsız kalmıştı. Kabine üyelerinin bir bölümü, doğrudan İngiltere ile müzakereye girişilmesi yönünde baskı yapmaya başlamıştı. Hükümet, sonunda Irak’ta İngilizlerle yapılan çarpışmalar sırasında esir edilen İngiliz General Townshend’a başvurmaya karar verdi. Bahriye Nazırı Rauf (Orbay) Bey, generalin misafir edildiği Büyükada’daki köşke giderek mütareke şartlarını anlattı: Osmanlı Devleti, İngiltere ile dost olmak arzusunu taşıyordu ve İngiltere’nin koruyuculuğunu talep ediyordu. Hükümet, gerektiği takdirde İtilaf güçlerinin işgali altındaki araziye zatı şahanenin hükümranlık hakları altında muhtariyet vermeye hazırdı. Ancak İngiltere askeri hareketlerini durdurmalı, ayrıca Osmanlı maliye, siyaset ve sanayi cephelerinde bağımsız kalmalıydı. İhtiyaç duyulması durumunda İtilaf Devletleri Osmanlı’ dan mali yardımı esirgememeliydi. Almanlar İstanbul’da bir karmaşa yaratmak ve bir Karadeniz donanması yaratmak niyetindeydiler; gerek duyulduğunda bu hususta da İngiliz donanmasından yardım istenebilmeliydi. Osmanlı Devleti’nin İngiltere ile dost olma arzusunu cesaretlendirmek, kendilerinin de çıkarına olacaktı. Halep henüz düşmemişti. Barış sağlanması halinde, Osmanlı ordusu şehre yaklaşan İngilizlere mukavemet göstermeyebilirdi. Zaten ordular ya mahvolmuş ya da esir düşmüştü; askerler İngiliz ordusuyla savaşmak istemiyordu. Kahve ve sigara eşliğinde iki saat kadar süren bu görüşmenin sonunda Rauf Bey dostça bir vedayla ayrılırken General Townshend’a esirliği boyunca kendisine şerefini koruyacak bir biçimde davranıldığını hatırlatıyor, elinden geldiği kadar Osmanlı lehine çalışmasını rica ediyordu. Esir tuttuğu bir general, imparatorluğu diplomatik alanda temsil edecekti. Osmanlı İmparatorluğu’nun görüşme teklifini İtilaf Devletleri’ne iletmekle görevlendirilen General Townshend, 18 Ekim 1918 günü İzmir Valisi Evrenosoğlu Rahmi Bey’le birlikte yola çıktı. İki gün süren bir yolculuktan sonra 20 Ekim günü Midilli’ye ulaştılar. Osmanlı’nın teklifini bildiren telgraf Londra’ya iletildikten sonra Mondros’a doğru yola devam edildi. Telgrafa hemen cevap veren İngiliz Akdeniz Donanması Kumandanı Amiral Calthrope, Osmanlı hükümetini bir delegasyon göndermeye davet etti. Bahriye Nazırı Rauf (Orbay) Bey önderliğindeki delegasyon 26 Ekim günü adadaydı. Heyet beraberinde Harbiye ve Hariciye nezaretleri tarafından hazırlanan mütareke talimatlarını da götürmüştü. Çatışmalar sona erdiği sırada var olan cepheler İtilaf Devletleri’nce tanınmalı, ülke topraklarında ve karasularında güvenliğin sağlanması ve düzenin korunması Osmanlı hükümetinin denetiminde olmalıydı. Hükümetin işlerine her ne halde olursa olsun karışılmamalıydı; milli onuru kırıcı nitelikteki her türlü talep reddolunacaktı. Boğazlar Yunan savaş gemileri dışında diğer devletlerin savaş ve ticaret gemilerine açık tutulacaktı. Boğaz istihkâmları Osmanlı’nın elinde kalmalıydı; ancak çok ısrar edilirse belirli sayıda İngiliz subayı bulundurulmasına izin verilebilirdi. 13