Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SİYASET 85 13 NIXON'UN SON ESERI "Gerçek Banş'hn anahtan TARIK GÜNERSEL Y ratergate düzenbazlığı nedeniyle ABD W Başkanlığından istifa eden Richard Nixon, itibannı yeniden kazanma yolunda saç ağartırkcn birkaç kitap da yayımladı. Son eseri Real Peace (Gerçek Barış) Kissinger ve benzerleri tarafından övgüyle karşılanmış olup epey gelir birakmaya aday gözüküyor. Uluslararası siyasetle ilgili herkesin okumasında bilgi ve eğlence açısından yarar var. "Barışçılar"a fthaf edilen kitapta şu konulara ağırlık veriliyor: Silahsızlanma, barış sorunları, NATO, Japonya, Çin, Üçüncü Dünya ve SSCB ile ilişkiler. tnsanhğı neticede dinin kurtaracağına (ortaçağ yaşanmatnışçasına) inandığını belirten Nixon, "hangi dinin hangi yorumu" sorusunun yanından ayak uçlarına basarak geçen dinin siyasete karışmaması kanısını vurguluyor. Barış Mitleri adlı bölümde, "Niikleer silahsızlanma hareketinin en salakça (emptyheaded) ve tehlikeli yanılgılarından biri, dunyanın nükleer silahlar olmaksızın daha iyi olacugı tezidir," deyip konvansiyonel silahlann tahrip güçlerinin arttırılmakta olduğuna dikkat çekiyor. Nixon'un günden güne yaygınlaşan nükleer silah aleytarhğına yapıcı bir cleştirellikle yaklaşmadığı, gayesinin bu aleyhtarlığı okuyucu nazarında kuçük düşürmek olduğu meydanda. Herhalde aramaya devam ettiği Gerçek Barış'ın Anahlarları ile ilgili bölümde şu istatistik veriyi okuyucuya atıp kaçıyor: "Sovyetler Birligi'ndeki ortalama ücret, Brezilya'daki asgari ücretten diişiiktur." Insan "Peki mesela Brezilya'da ev kirası meselesi ne durumda?" gibi bir soru ile Nixon'un biraz da iktisatla uğraşması (ki aslında ona bile lüzum yok) gerektiğini düşünmeden edemiyor. (Bu sözünü aktarıp fikrini sorduğum bir Amerikalı gülümseyerek şöyle dedi: "Ona boşuna" "Tricky Dick" (Üçkâgıtçı Dick) demediler! Akıl etmiştir etmesine, ama mahsus öyle yazmıştır.") Çin bölumünde ifade ettiği şu göruşler önemli: ABD, Çin ile SSCB'nin yakınlaşmasından korkmamalıdır; bu yakınlasma dünya banşına hiımet eder. Ayrıca, ABD, Çin ile ilişkilerini SSCB'ye karşı koz olarak kullanmak üzere geliştirme manııgında olmamalıdır. (Olduğunu ima etmiyor). NATO ile Japonya bölümunde şöyle diyor: "Bugiin Avrupa'nın merkezi giiçliı, çevresi ise giiçsüz durumdadır. Avrupa'nın çevresi çökerse merkezi de çöker." Üçüncü DUnya ile ilgili bölümde şu ilginç görüşü ileri sürüyor: "Şayet (...) ABD Yunanistan ile Türkiye'ye silah yardımı yapmayıp sadece gıda gönderseydi, bu iki iilke bugttne kadar belki de komiinist olmuştu." Polonya hakkında şöyle dıyor Nixon: "Polonya'yı, Sovyet komünistleri yerine Polonyalı komünistlerin yönetmesini tercih ederiz." Ve başka bir şey yapamamanın üzüntüsünü ifade ediyor. Elinde onca yayın ve sayfa imkânı olan bir eski devlet başkanının şu manevrasına bakın: "Gayemiz, insanlara (Üçüncü Dünya ülkelerindekileri kastederek) bizim sistemimizin komünizmden iyi olduğunu ispatlamak degil; onlar bunu zaten biliyor." Richard NLxon, mitolojiye devam edecek herhalde. Okuyucuyu çeşitli konularda merakta bırakması belki de bu yüzden. Vietkong'a yenilen general, televiz v oıı şirketiııe karşı <\ jOcak 1982 günü Amerikan CBS Te^.Jlevizyonu'nda yayımlanan bir belgesel program, 20. yüzyılın en önemli olaylarından sayılan, Vietnam Savaşı konusunda savaşın sona ermesinden bu yana en büyük tartışmayı başlattı. özellikle ABD'nin Orta Amerika'da Vietnam benzeri serüvenlere kalkışmaya hazırlandığı bu yı 1larda konunun yeniden güncellik kazanması, ABD ve dünya kamuoyunda ilgiyle izleniyor. "HesapCa Olmayan Düşman: Bir Vietnam Hilesi!" adlı bclgescl filmin sunucusu Mike VVallace, son derece etkili bir ses tonuyla, ekranda, Amerikan askerı yetkililerinin Vietnam Savaşı'nda, düşman askeri kuvvetlerinin sayılan konusunda Başkan Lyndon Johnson'a savaşı ABD'nin kazanmakta olduğu izlenimini uyandıracak yanlış bilgi vermekle ciddi bir hata işlediklerini söylüyordu. Vietnam'daki ABD askeri kuvvetlerinin Başkomutanı General VVilliam VVestmoreland, bu yayın üzerine ABD'nin ünlü avukatlarından oluşan bir ekiple CBS TelevizWallace tarafından değil CBS'nin yapımcısı George Crile tarafından hazırlanmıştı. Crile'ın işi hayli zordu. 80'i aşkın kişiyle söz konusu s"avaş üzerine yapılmış bir yığm röportajı derleyerek, davayı kazanmalarına yardımcı olabilecek 70 dakikalık bir paket hazırlamak zorundaydı. Duruşma salonunda bulunan 10 TV monitöründen izlenen program bölümleri konusunda, VVestmoreland'ın avukatı Burt, savunmasıru, burada delil olarak sunulan bölümlerin eksik olduğu ve kasıtlı olarak bazı bölümlerin sunulmadığı noktasına dayandırmaya çalışıyordu. örneğin programda Westmoreland ile yapılan bir röportajda Wallace şöyle soruyordu: "Başkan Johnson'a savaş hakkında kötii haberler vermek zor mu oluyordu?" Westmoreland ise şöyle cevaplıyordu: "Yuksek mevkilerdeki insanlann iyi haberleri daha çok sevdigini sen de benim kadar iyi bilirsin, Mike. Her iilkede politikacı veya liderler kölu haber getiren haberciyi vurma egilimindedir. Johnson da kotu haberleri ancak o kadar sevebilirdi." Ancak avukat Burt, bu cümlenin hemen arkasından gelen cümleyi gizleyerek CBS'nin cevabın içeriğini saptırmaya çalıştığını iddia ediyor. NVestmoreland şöyle devam ediyor: "İyi haberleri daha çok sevmesine ragmen kendisine hem iyi, hem de kötii haberler verilmiştir." Tanık sandalyesindeki yapımcı Crile'a dönen Burt, "Generalin iyi ve kötii haberlerden bahseden cümlesini atlamak, cevabını lahrif etmek degil mi efendim?" diye sorduğunda ise sunucunun generale sorduğu şeyin ağırlık noktasına ilişkin açıklamaları dinliyordu. Belgesel filmde Crile'ın röportaj yaptığı resmi görevlilerden Albay Gains Hawkins, rakamların çarpıtıldığını doğrular bir ifade kullarurken, Burt onun da programda gösterilen bölümden daha uzun bölümlerde bu görüşü tam olarak savunamadığını kanıtlıyordu. Çünkü gerçekte bir saate yakın olan konuşmasının yalnızca 3 dakikalık bölümü programda yer alıyordu. Böyle bir durumda jüri, Crile'ın programında tarafsız davranmadığı kanısına varabilirdi. Ancak yargıç Pierre Leval jüriye, programın yayımlanmasının yalnız başına tazminata sebep oluşturamayacağını, çünkü ABD Anayasa Mahkemesi'nin "taammiit" konusundaki ölçütlerine göre bir yayımın yalnızca hatalı olmasının değil, onun maksatlı olup olnıadığının da göz önüne alınması gerektiğini hatırlatıyordu. Program yapımcısı Crile'ın kasıtlı bir karalama çabası içinde olduğunu kanıtlamak amacıyla Burt, yeni bir tanık dinletiyordu. 33 yaşındaki Ira Klein, söz konusu filmin yapımında görev almıştı. Yayımdan önce Crile'a, General Westmoreland'a görüşlerini açıklama fırsatı vermemekle hata edip ctmediğini tekrar düşünmesini söylediğini ve Crile tarafından terslendiğini öne süren Klein'ın bu ifadeyi Crile'a olan kişisel düşmanlığı nedeniyle vermiş olabileceği savı da bu çabayı zayıflatıyordu. Klein, VVestmoreland tarafından dinleteceği 19 tanığın sonuncusuydu. Boies, önümüzdeki ay aralarında üst düzeyde haber alma görevlilerinin de bulunduğu 10'dan fazJa tanık dinleterek Vietnam'daki düşman kuvvetlerinin sayılarında tahrifat yapıldığı konusuna açıklık getirmeyi planlıyor. CBS ayrıca programı tekrar ve genişleterek yayımlayacak, Burt'un savunmasını çUrütmeyc çahşacak. Boies, geçen hafta dört eski askeri haber alma görevlisinin demeçlerini röportajlarla güçlendirerek, tahrifatı doğrulatmaya çalışıyordu. Albay George Hamscher adında bir subay da düşman güçlerinin bu "kansız yenilgi"sinde rol aldığını doğrulayan bir ifade verdi. Salı günü savunma tarafı, "star tanıgı"nı çağırdı. Eski CIA uzmanı Samuel Adams, bu hafta da surccek olan açıklamalarında, askeri yetkililerin güç raporları konusundaki tahrifatlarını daha fazla aydınlatırken, Boies de mahkemenin ilerki bir aşamasında, "Hesapta Olmayan Düşman" belgeselinin kesintisiz bir gösterimini yapmayı vaat etti. Bu haber, filmi bugüne kadar nasılsa hiç görmemiş olan jüri üyelerini daha çok sevindiriyordu. ABD ve dünya kamuoyunda daha uzun bir süre ilgiyle izlenecek olan bu tarihi hesaplaşma davası, tipik bir Amerikan TV dizisi niteliğine giderek daha da çok bürünüyor. Tabii, dava boyunca Nikaragua ve El Salvador'daki nice General Westmorelandların kulaklarını çınlatarak. DERLEYEN ZAFER ARAPKtRLt Kendini temize çıkarmaya çalışan general (üstte), programmı savunan yapımcı Crile (altta). yonu aleyhine yüklü bir tazminat davası açıyor ve konu Manhattan Mahkemesi'ne intikal ediyordu. Yani "Program mahkemede biliyor" du. Geçen Uç ay boyunca Manhattan Federal Mahkemesi'nin 6 kadın, 6 erkekten oluşan jürisi, Vietnam'daki ABD Askeri Kuvvetleri Komutanı Westmoreland'ın dinlettiği tanıklardan hikâyeyi başka bir açıdan duyuyorlardı. Westmoreland'ın avukatı Dan Burt, jüriyi, konu hakkında yanıltıcı bilgi verenin asıl CBS olduğu konusunda ikna etmeye uğraşıyor. Geçen salı günü Westermoreland CBS'den tam 120 milyon dolar tazminat isteğini açıklarken, CBS'nin hukuk müşaviri David Boies, ellerindeki belgelerle iddialarının doğruluğuna "en azından inanmak" için birçok sebep bulunduğunu kanıtlamaya çalışıyordu. Mahkeme, CBS'nin program için topladığı belgeleri incelemeye karar verdi. Haber ve röportajların çoğu tabiı ki sunucu