Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
12 SİY ASKT 8 4 KIKIBRIS Denktaş'a göre Osıı mirasınııı paylaşımı CENGtZ ÇANDAR Kıbrıs'ın güneyini yani Rum kesimini gördüktcn aşağı yukarı iki ay sonra ku/.eyini, yani Türk kesimini; yani Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni ilk kez gördüm. Yeşil Hattın "öteki larafında" iken nasıl da dayanılmaz bir merak duymuştum kuzeye. Orada yaşamın nasıl olduğu, Kuzey Kıbns topraklarının güncyc ne kadar berızediği ya da benzemediği, insanları, insanların diişunceleri... Rumların anlattıklarını aktarsam, acaba ne diyeceklerdi, nasıl yanıtlar vereeeklerdi? Ama bu merakları gidermck mümkün değildi. Çünkü güneyden kuzeye geçiş yasaktı. İki ayın biriktirdiği merak, Erean Havaalanı'na ayak bastığımda artık dinecekti. Rumların Timbou diye söz ettiği Ercan'dan biıkaç kilometre rttedeki Potamia'yı gözleıiınle aradıın. iki ay önce Potamia'dan Ercan'ı aramıştı gözlerim. Lefkoşe'nin Türk kesimini teğet geçip, Beşparmaklar'a tırmanıneaya dek lüm görünlüleı tanıdıktı. Rum taraHnda, Ycşil Hatta 200 metre uzaklıktaki otelin çatısından görcbildiğim man/araları geçiyorduk. Beşparmaklar'ı tırmanıp, St. Hilarion tepesinin lıizasından Girne'ye doğru inerken, artık Rum kesimi toprakları görünmüyordu. Ama görünen manzara, Kıbrıs'ın güneyinin hiçbir köşesinde görülemeyecek güzellikteydi. Barışçı bir sakinlikle goz alabildiğine u/anan Akdeniz'in ötc kıyısındaki Toroslara nazire yaparcasına kıyıya paralel uzanan görkemli Beşparmaklar, dağ sırası ile mavi deniz arasında yemyeşil uzanan yamaçlaı, Kıbrıs'ın Türk tarafının Rum tarafına oranla tartışmasız güzelliğini sergiliyordu. Ne Larnaka, ne Limasol, ne de Baf.. Miçbiri Girnc kadar sirin ve güzel değildi. LimasolBaf arasında lngiliz üssünün bulunduğu Episkopi ve çevresinin güzelliği, Girne kıyılarının nefis panoramasının ancak yanına yaklaşabilirdi. Girne'den Güzelyurt'a Omorfo ve oradan Lefke'ye uzanan bölümu ile Kuzey Kıbns Türk Cumhuriyeti, Rum kesimi ile karşılaştırıldığında, doğa güzelliği açısından kesin olarak üstiindü. Bu da ikinci kıyaslamamız. Ya insanlar? Bir ucundan diğerine biriki saatte gidilcbilccck kadar küçük Ada'nın insanları, bu kadar küçük bir Ada'yı bölünmüş tutacak kadar birbirinden farklı ve uzak mı? İtiraf etmek gerekirse, Rum kesiminde kaldığımız bir hafta süresince, görüştüğümüz onlarca Rumun, Kıbns Türklerine karşı içten içe bir düşmanlık duygusu beslediğini göremedik. Rumların bizim zihnimizde bıraktığı iz, genellikle, yumuşak, nazik, cana yakın insanlar oldukları idi. Aynı gözlemler, Kıbrıs Türkleri için de geçerli. rakılsalar, pekalâ iyi geçinerek birlikte varolabilirlcr" diyebilir miyiz? Her iki kesimi görüp, insan yapısını, siyasi durumu irdeledikten sonra ulaştığım sonuç, bugün için hayır olacak. Birleşik Kıbrıs'ın Cumhurbaşkanı Başpiskopos Makarios, Kıbrıs'ı bağımsız bir devlet haline getiren 1960 Anlaşması'ndan sonra, "Anlaşma, bir devlet yaraltı. Bir ulus değil" demişti. Bu sözlerin ardında, 20. yüzyılın son çeyreğinde; dünyanın bu bölgesinde insanların birbirlerine kaynaşmasını önleyecek ulusal engcller, çarpıcı biçimde dikiliveriyor. DENKTAŞ Mirasm son parçası Kıbrıs. rındırıyor. Ada'nın konumu, Türkiye'nin ulusal güvenliği, jeopolitik çıkarları açısından önemi, Türkiye'ye yakınlığı, Yunanistan'a ise, inadına uzaklığı, ücyüz yıl Türkiye tarafından yönetilıniş ve Ingilizler tarafından Türkiye'nin zor bir anında gaspedilmiş olması.. Bütün bunlar, Kıbrıs'ın demograf'ik özellikleri ve insan yapısı kadar hatta daha da önemle Kıbrıs sorununun çözümünde devreye giren ya da girmesi gereken unsurlar. Sorunun tarihten bugüne uzanan bir de stratejik boyutu var. Bu boyııtu en mükemmel biçimde şubat ayının son günü kendisiyle basbaşa görüştüğüm KKTC Cumhurbaşkanı Kauf Denklaş dilc gctirdi. Denktaş, bana sorunun çerçevesini şu sözlerle çizdi: "Kıbrıs sorunu, Osmanlı mirasının paylaşıını ile ilgilidir. Osmanlı mirasının paylaşımı bitmedi. Kıbns, bu mirasm son kalan parçasıdır. Yunanlılar, sahada kaybedip, Batı ile ilişkileri sayesinde masada kazanırlar. (iirit böyle gitti. tîiril, Kıbrıs'ın öniindeki örneklir. Kıbrıs'ı da yitirenıeBu kavrayış, Kıbrıs'ı Batı ile Doğu'nun (askeri bloklar anlamında değil) tarihi çekişmesinin çerçevesi içine oturtuyor. Bu durumda, Kıbrıs Türkleri ile Rumlarımn kaynaşabilmesi, ancak Türkiye ile Yunanistan arasında esaslı ve dayanıklı bir berabcrliklc mümkün olabilir. Bu da, büyük ölçüde, tarihi BatıDoğu karşıtlığımn yerini kültürler ve ayrı dünyalar arasında bir diyaloğa ve işbirliğine terkedeceği bir uluslararası duzenin kurulmasına bağlı göztıküyor. Bu hulya gerçekleşir mi? Kimbilir... Kıbns Türkleri ve Rumlarımn kaynaşması ancak Türkiye ile Yunanistan'ın esaslı ve dayanıklı bir beraberliğiyle mümkün olabilir. Yani tarihi DoğuBatı karşıtlığtnm yerini kültürler ve dünyalar arasında diyaloğa ve işbirliğine terk edeceği bir uluslararası düzende... Bu hülya gerçekleşir mi? Yumuşaklık ve sıcakkanhlık Adalılık karakterinin ortak bir öğesi olmalı. Ayrıca, Türklerde de Rumlara kaışı herhangi bir husumet duygusu gözlemedik. Kıbrıs Rumları, Güney Kıbrıs'a gitmedcn önce 10 gün kaldığımız Atina'da gözlemlemeye çalıştığımız anakara Yunanlısından oldukça farklıydı. Benzeri bir farkı Türkiye'nin insanları ile Kıbrıs Türkleri arasında da sezebildik. Anakara insanları, Ada'daki soydaşlarına oranla daha esnemez, eski deyimle daha mütehakkim özellikler taşıyorlar sanki. Bu gözlenılerden kalkarak, kimi çevrelerin ağzına pelesenk olmuş biçimde, "Ada'dan yahancı miidahale kalkarsa, ya da kimilerinin formiilü uyarınca Türkiye ve Yunanistan Ada'yı rahat hırakırsa, iki toplum, aralarında bunca ortak özellik bulunan Kıbrıs Türkleri ve Kıbrıs Rumları kardeş kardeş, rahat rahat yaşayabilirlcr. /.aten, yüzyıllar boyu da böyle yaşamıslardı; tngilizlerin 'böl ve yönet' politikası s<>nucunda böliindüler ve bilinen olaylarla bugiinlere gelindi. Ama kendi hallerine bıKıbns'ın Türkü ve Rumu arasındaki bütün ortak özellikler, anavatan halklarıyla aralanndaki farklar ne olursa olsun, Kıbrıs Türkleri, Türkiye insanlarına Kıbrıslı Rumlardan, Kıbrıslı Rumlar da Yunanistan'ın insanlarına Kıbrıslı Türklerden çok daha yakın. Din ve dil birliği, Türk ve Elen uluslannın değişik tarih algılamaları, ister istemez, bu olguyu ortaya çıkarıveriyor. Üstelik, Kıbrıslı Rumlar, herşeye rağmen, sayısal üstünlüklerinin sağladığı iddialardan kendilerini sıyıramamış, Kıbrıs'ta çoğunlukazınlık ayrımı yapmayı reddedecck bir psikolojik olgunluğa henüz erişmiş gözükmüyorlardı. Türkler de, Rumların çoğunluk statüsü elde edeceği bir çözüme hiç ama hiç razı görünmüyorlar. Rumlara özel bir düşmanlık beslemeseler de, geçmiş yılların güvensizliği de silinmiş değil. Tarih ve bugünyann Üstelik, Kıbrıs sorunu sadece insan yapısı, psikoloji faktörüyle çözümlenemeyecek kadar karmaşık, nesnel özellikler ba Anlamsız kompleks Bizim insanlarımızın garip bir kompleksi var. Kendisine ait olmayanın mutlaka kendisindekinden daha iyi olduğunu düşünürler. Bu duygıı ve düşünce, Kıbns konusunda da geçerli. Kıbrıs Rum kesimini görenlere, adeia inıtiyazlı gibi bakılır ve sorulur: "Orası cok gelişmiş degil mi? Bizim taraf ile arasında dağlar kadar fark varmış. Orası çok güzelmiş degil mi?" Bıına benzer sorular birbirini izler. İki kesimi oldukça yakın aralarla görmüş biri olarak, bu sorulara rahatlıkla "hayır" diyebiliyorum. Kuzey Kıbns, güncyinden çok daha güzcl. Güney daha gelismis mi? Bir anlamda evet, bir anlamda hayır. Yolları, günlük yaşamın işleyişi, düzcn açısından hiç de öyle ahım şahım bir lark yok. hğer, gelişmişlik ölçusu, Ada'nın görüntüsüne pek de uymayan iri modern binalar dikmcksc, otelcilik yatırımları ise, (ki, en belirgini Limasol girişindc farkediliyor); evet, güney daha gelişmiş. Ama buna kar^ılık, her yere olduğu gibi Ada'ya da özgun kisiliğini kazandıracak olan gclcnekselliğin korunmasıysa, bu anlamda Kuzey, Güney'den daha hoş. KKTC 'de doğrudan ERTUĞRUL Ö/KÖK uzey Kıbrıs Türk halkımn haklı davasını K araç savunmada kullanabileceği en etkili ne olabilir? Hürriyet Vakfı'nca Girne'de düzenlenen dış politika ve basın ilişkilerfnin ele alındığı toplantıya katılanların çoğu bu soruya "demokrasi" yanıtını vcriyorlar. yani da var. Bu farklılığı da kanımca rejimi güçlendiren bir olgu. KKTC'nin farklı yani "dolaysız bir demokrasi" potansiycline sahip olması. Bir tür "cemaat demokrasisi" şansı... Demokrasilerin özünde halkın, toplumun yönetimine dolaysız bir biçimde katılması vardır. Ne var ki artan nüfuslar bu tilrden demokrasileri temsil esasına dayanan biçimlere yöneltmiştir. Toplumun tüm üyelerinin toplumla ilgili her karar için el kaldırıp oy kullanması mümkün olmadığına görc bu gelişmenin doğal karşılanması gerekir. Bu nedcnle yeryüzünde artık dolaysız bir katılmanın hiçbir yerde kalmadığı söylenebilir. Ancak katılma yalnızca oy kullanma ile ilgili bir şeyi değildi * Oy kullanmaya temel oluşturacak bilgilerin elde ediliş ölçüleri ve biçimleri de demokrasilerin niteliklerini belirler. Işte Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin potansiyeli de bu noktada öncm kazanmaktadır. 50 milyonluk bir ülkeden 150 bin nüfuslu bir ülkeye gidildiği zaman insan ister isteme/ çarpıcı bazı gftrünümlerle karşılaşıyor. İnsanlar birbirlerini tanıyorlar, birbirleri hakkında kişisel izlenimlere sahipler. Toplumu ilgilendiren bir olay anında adanın her tarafında duyuluyor. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti çoğulcu bir demokratik rejime sahip ve bu çoğulculuğu henüz sürmekte olan mücadelesinin en güçlü silahı olarak görüyor. Ancak bu demokrasinin bizim bildiğimiz temsil esasına dayanan demokrasiden farklı bir Gündiiz Okçun, Cengi/ Çandar, Halıık (ierger ve Scdat Ergin'le Girne çarşısında dolaşırken bir gazeteciye girip yercl gazeteleri saıın almak istiyoruz. Satıcı bizc "hoşgeldiniz seminer iyi gidiyor" diyor ve para kabul etmiyor. Gündüz seminer çalışmalanna katılıyoruz, akşam Bayrak Radyo ve Televizyonu'ndan seminer çalışmalarını uzun uzun izliyoruz. Lcfkoşe'den Gazi Magaso'ya, Girne'den Yeşihrmak sınırına kadar herkes seminerde konuşulanlardan haberdar. Çarşıda gezerken sayın Rauf Denktaş'a rastlıyoruz. Kendi kullandığı arabası ile geçiyor. ("umhurbaşkanı kanıu görevine başlayan genç memurları bile adlarıyla tanıyor, gerektiğindc onlara övücü sözler söylüyor, ytrz yüze gelerek azarhyor. Kurucu Meclis üyeleri ile konuşuyoruz. Hepsi birbirlerini tanıyorlar. Çoğu birbirinin çocukluk arkadaşı. Siyasi görüş aynlıkları çirkın hırçınlıklara dönüşmuyoı. En güzeli de kimsc kimscyi "vatan huinli