Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
C T SPOR FUTBOL TEMMUZ SALI R O P S N O T R A B Z BAKINCA Sadece adı var H A S A N A L rabzonspor, geride şampiyonluk özlemiyle geçen 23 yıl bıraktı. Hayaller 200708 sezonunda... Ancak taraftar yeni sezondan hiç de umutlu değil. Büyük vaadlerle iş başına gelen yönetim, verdiği sözlerin hiçbirini tutmadı. Camianın güvenini kaybetti. Ziya Doğan, artık Trabzonsporlulara heyecan veren bir teknik adam değil. Cesur hareket etmemekle, kadronun büyük bir bölümünü stoperlerden oluşturmakla eleştiriliyor... Oyuncu kadrosu deseniz her yıl erozyona uğruyor. Fatih Tekke’yle başlayan kan kaybı Stepanov’la sürdü. Bırakın bu oyuncuların yerinin doldurulmasını, Trabzonspor yıldızlarını satarak kalitesini düşürdü. İstanbul takımlarıyla Anadolu takımları arasındaki yeri kabullenmiş oldu... G.Saray ve F.Bahçe’nin artıklarından artı değer yaratılmaya çalışıldı. Düşünebiliyor musunuz? Mehmet Aurelio ve Appiah’ı kesemeyen Serkan Balcı’yla, forma şansı bulamayan Tolga Seyhan’la, takımı küme düşen Jabi’yle, 2. Lig’den gelen Adnan’la rakiplerini geçmeyi düşünüyor Trabzonspor... İzlediği transfer politikası kimliğine ve kişiliğine tamemen ters. Ayrıca geçen yılki kadronun eksikleri ve kapasite yetersizliği ortadayken... Evet... Yönetimin, teknik direktörün ve oyuncu kadrosunun durumu iç açıcı değil. Ya taraftarların durumuna ne demeli? Yıllardır süren başarısızlık gerçek taraftarları olumsuz etkiledi. 23 yıldır umut tazelelemekten yorgun düşürdü. Eskiden en küçük hataya ve başarısızlığa hemen tepki gösteren taraftarlar, bugün büyük hatalara ve başarısızlıklara sessiz kalmakta... Artık tribünlere hakim olan gerçek taraftarlar yerine bedava bilet dağıtılan çıkar taraftarları oldu. Trabzonspor bu dezavantajlarla lige başlıyor. Tek avantajı ise geçmişte olduğu gibi şampiyonluk beklentisinin çok yüksek olmaması. Bu da oyunculara daha rahat çalışma ortamı sağlayabilir... Ancak neresinden bakarsanız bakın son yıllarda kaybedilen irtifa sonucu 3 büyüklerle Bordo Mavililer arasındaki fark iyice açıldı. Bugünkü anlayışla ve izlenen transfer politikasıyla bu farkı kapatmak mümkün değil. Yelken Sevdası SERDAR KIZIK Deniz tutkunuyum, bilmesem de yelken sevdalısı. Körfez’de Karşıyakalı küçük yelkencileri çok izledim imrenerek... Hayatın önemli bulduğum ama ıskaladığım yanına düştü yelken. Bir küçük tekne hayalim bugün de sürüyor. Çocukluk yıllarımda dünyayı dolaşan ilk Türk denizcisi Sadun Bora, baş kahramanlarımdan biriydi. Bora ve Kısmet’in dünya yolculuğuyla ilgili gazete haberlerini nasıl bir heyecanla okurdum, nasıl da düşler kurardım, rüyalarıma girerdi... Cesur bir insandı Sadun Bora benim için... Gözüpek, korkusuz, keşfetmeyi seven, zorlukları alt eden, olağanüstü ve sporcu... 10.5 metrelik Kısmet’le 22 Ağustos 1965’te yelken açmıştı dünya yolculuğuna, eşi Oda’yla birlikte. Yolculukta bir kızı oldu, ismi Deniz. 15 Haziran 1968’de tamamlandı rota; Cebelitarık, Barbados, Kanarya Adaları, Galapagos, Fiji, Yeni Gine, Timor, Singapur’u aşarak... Bu coğrafyaların ismini Sadun Bora’dan öğrendim. Asıl tutkusu Gökova, Göcek ve diğer koyların değerini de ondan okudum. Gökova sevdasından yaptırdığı Okluk Koyu’nda denizin içinden yükselen Deniz Kızı heykeli, düşlerini kurduğum uzak yolculukların “ilham perisi” oldu. Dünya seyahatinin anılarından bir demet olan Pupa Yelken’i, Bir Hayalin Peşinde’yi, İstanbul’dan Antalya’ya denizciler için rehber niteliğindeki Vira Demir’i okurken bütün coğrafyaları Bora’yla dolaştım adeta. Sonra Bora’nın yolunda yelken açan diğerleri geldi. 20 yaşında Atlantik Okyanusu’nu geçen Cumhur Gökova. Tanım Tuncel, Eralp Akkoyunlu, Haluk Karamanoğlu, Erkan Görsoy, Bora’dan sonra dünyayı dolaşan ikinci Türk bayraklı teknesi Uzaklar’la Osman ve Zuhal Atasoy çifti, Ayfer Er, Alim ve Hattaya Sür, Ekrem İnözü ve geçen haftalarda Mardek’le dünya yolculuğunu tamamlayıp Türkiye’ye dönen doğa sporcusu Hakan Öge... Dişhekimi ve fotoğrafçı Öge, gerçek anlamıyla tam bir sporcu. Milli bisikletçi, dağcı... Rüzgâr sörfü yaptı, paramotorla Sinop İnceburun’dan Anamur’a geçerek bu alanda dünyanın en uzun uçuşunu gerçekleştirdi. Çocukluğunda okuduğu Bora’nın “Pupa Yelken”i onu da dünya yolculuğuna götürdü... 3 yanı denizlerle çevrili, sayısız akarsu ve göllere sahip ülkemizde deniz ve su sporları için geniş olanaklar var. Ama ne yazık ki birçok alanda olduğu gibi kullanamıyor, değerini bilmiyoruz. Yelkene, tekneye, denize yöneltebilseydik çocuklarımızı ve gençlerimizi, kim bilir Sadun Bora’ların açtığı yolda ilerleyen kaç sporcumuz olurdu?.. EPosta: serdarkizik?cumhuriyet.com.tr 6