Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
C SPOR FUTBOL MAYIS SALI BAKINCA Şerefli Bir Forma SERDAR KIZIK 3 kuşak Maldini D E N İ Z Ü L K Ü T E K İ N C Milan, Old Trafford’da Juventus’u penaltı atışlarıyla geçerek 200203 sezonunun Şampiyonlar Ligi’ni aldığında kupayı kaldıran kaptan Paolo Maldini, 40 yıllık bir aile geleneğini devam ettiriyordu. Kırmızı Siyahlılar, 1963’te Wembley’de Benfica’yı yenerek Avrupa’daki ilk kupalarını kaldırdığında kaptanlık bandı Paulo’nun babası Cesare Maldini’deydi. Baba oğulun aynı takımın formasını giymesi çok sık olmasa da görülmemiş bir olay değil. Ancak bahsedilen kulüp Milan’sa iş biraz rastlantının ötesine geçiyor. Kırmızı Siyahlılar başarısını gelenekçi kulüp yapısı ve yıllardan beri var olan hiyerarşisiyle birleştirerek sürdürüyor. Birçok yetenekli futbolcu ve teknik adamın kulüpte barınamamalarının nedeni de bu yapıyı benimseyememeleri. 80’li yıllarda 2 kez küme düşen Milan, Silvio Berlusconi başkanlığı devraldıktan sonra bu ilkelere sımsıkı sarıldı ve başarılar ard arda gelmeye başladı. Bu başarılı dönemin tümünde takımda yer alan Paolo Maldini, 20 Ocak 1985’te henüz 17 yaşındayken ilk lig maçına çıktığında babasının kulübe verdiği emeklerin kredisini kullanıyordu. Baba Cesare Maldini, 1954 1966 yılları arasında Kırmızı Siyahlı formayı giydi ve Maldini isminin kulüpte edindiği saygınlıkta önemli bir payı vardı. Futbolculuk döneminin ardından antrenörlüğe başlayan Cesare Maldini, İtalya 1982 Dünya Kupası’nı kazanırken takımda yardımcı antrenörlük yapıyordu. Daha sonra 10 yıl boyunca İtalya Ümit Milli Takımı’nı çalıştırdı ve 3 kez üst üste Avrupa şampiyonu oldu. Bu başarısı sayesinde Cesare Maldini, 1998 Dünya Kupası öncesi İtalya Milli Takımı’nın başına geçti. Kupada takımı defansif oynattığı için büyük eleştiriler almasına karşın İtalya çeyrek finale dek çıkmayı başardı. Ancak Stade de France’da Fransa’ya penaltılarla kaybetti. 4 yıl sonra ise Uzakdoğu’daki Dünya Kupası’nda bu kez Paraguay’ın başındaydı. Ülkede birçok kesim kendisine karşı olmasına rağmen Güney Amerika ülkesini ikinci tura çıkardı. Ancak bu kez de Almanya’ya son dakika golüyle A elendi. 2002 Dünya Kupası sırasında 70 yaşında olan Cesare Maldini, turnuva bitiminde teknik direktörlük kariyerine son noktayı koydu. Babasının teknik direktörlük yaptığı 1998 Dünya Kupası’nda kadroda yer alan Paolo Maldini’yse bu yıl (A) takımdaki 22. yılını dolduracak. 90’lı yıllarda dünyanın en iyi oyuncuları arasında gösterilen başarılı savunmacı, 39 yaşında olmasına karşın rahatlıkla üst düzey futbol oynayabiliyor. Maldini, 25 Eylül 2005’te Treviso karşısında Serie (A)’daki 571. maçına çıkarak bu alanda Dino Zoff’a ait olan rekoru kırmayı başardı. Kariyeri boyunca 7 Serie (A) ve 4 Şampiyonlar Ligi şampiyonluğu yaşayan oyuncu için 1994’ün ayrı bir önemi var. O yıl hem Şampiyonlar Ligi’ni kazanan hem de Dünya Kupası finalinde oynayan Maldini, aynı zamanda ‘World Soccer’ Dünyada Yılın En iyi Futbolcusu Ödülü’nü alan ilk savunma oyuncusu oldu. Ancak Maldini’nin kariyerinde hayal kırıklıkları da az değil. 1990’da yarı finalde Arjantin’e, 1994’te finalde Brezilya’ya, 1998’de çeyrek finalde Fransa’ya penaltılarla kaybeden, 2000 Avrupa Futbol Şampiyonası finalinde son dakikada yediği golle kupayı kazanma şansını kaçıran İtalya Milli Takımı kadrolarının hepsinde yer alan tek oyuncu Paolo Maldini’ydi. 2005’teki bir rekordan ise bahsetmek bile istemiyordur Milan’ın 3 numarası... Atatürk Olimpiyat Stadı’nda Şampiyonlar Ligi finalinde Liverpool karşısında henüz 51. saniyede Avrupa kupaları finallerinde en erken atılan golü kaydeden kaptan, ilk devredeki 30’lık galibiyetten sonra ikinci bölümde gelen Liverpool golleri ve penaltılarla kaybedilen kupayla yıkılıyordu. Ancak dünyanın en iyi savunma oyuncularından birisi olsa da büyük zaferlerin yanında hayal kırıklıkları da kaçınılmaz... Paolo Maldini de geçmişe bakmadan formasının hakkını vermek için tüm gücüyle mücadele etmeye devam ediyor. Daha önce bu sezon sonunda futbolu bırakacağını açıklayan yıldız oyuncu, gelen baskılar üzerine 3 numaralı formayı emekli etmeyi bir yıl daha erteleyecek gibi.. Zaten formanın emekliliği çok uzun süreceğe benzemiyor. Çünkü Milan Genç Takımı’nda kaptanlık yapan oğlu Christian Maldini, aile geleneğini daha uzun yıllar devam ettirmeye kararlı... Göztepe kan ağlıyor... Asırlık çınar Göztepe, profesyonel lige veda etti. 5 yıl içinde 4 ligden düştü. Türkiye’nin futbol oynanan ilk kentinin gözde takımı, amatör kümede artık. 1925’te kurulan Türk futbolunun devi, hiç de hak etmediği bir sonuçla yüz yüze. Her futbolsever için hüzünlü bir vedadır bu aslında. Bir efsane bitiyor mu? Bitmesin, bitmesin... İstanbul şampiyonu Beşiktaş, Ankara şampiyonu Gençlerbirliği, grup şampiyonu İzmit Kagitspor’la Türkiye Şampiyonluğu’nda karşı karşıya gelerek rakiplerini yenmeyi başaran ve İzmir’e ilk Türkiye Şampiyonluğu kupasını getiren Göztepe, bu sonuçla yüz yüze gelmemeydi. O zamanki adıyla Fuar Şehirleri Kupası’nda, Atletico Madrid’i 20’ın rövanşında 30 yenmeyi başararak ilk kez çeyrek finale yükselmeyi başaran bir Türk takımına yakışmadı bu hazin son. Türk futbolunun bir altyapı makinesi gibi çalışan İzmir’in simgesi, başarısı ve zevkiydi. 82 yıllık bir dev. O zamanki adıyla Avrupa Fuar Şehirleri, daha sonraki adıyla Avrupa Galipleri , ardından UEFA olan kupanın Türkiye’deki ilk yarı finalisti. Güzelyalı’nın sevgilisi, gülü, gözdesi Göztepe... Türk futboluna Metin Oktaylar, Gürseller, Nevzatlar, Ertanlar, Feyziler, Aliler gibi sayısız yıldız kazandıran bir kulübün internet sitesinde kara dumanlarla yanan bir logo. “Biz, bugüne kadar Göztepe’de formamıza hiç ihanet etmedik, ettirmedik. Size şerefli bir forma bıraktık” diyen Gürsel Aksel’in sözleri. Neden böyle oldu. Gerekçeler çok değişik olabilir. İnsan gücü acısından en gelişmiş illerin önünde olmasına karşın, İzmir’in Türkiye ekonomisinde öneminin giderek azalmasından mı? Yeterli ekonomik destek bulmamasından mı? Çarpık bir şirketleşme anlayışıyla kulübü ele geçiren iş dünyası yüzünden mi? TMSF tarafından el konulmasından mı? AKP’li belediyelerin halkın parasıyla futbola el atması sonucu yaratılan haksız rekabet yüzünden mi? Daha bir çok gerekçe sıralanabilir. Ancak yazık olmuştur. Yine de dileriz ki, Türk futbolunun bu seçkin takımı, bir gün küllerinden yeniden doğarak hak ettiği yerde olacaktır... EPosta:serdarkizik?cumhuriyet.com.tr 9