Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
NEYMİŞ ABDÜLKADİR YÜCELMAN HAFTANIN S Ö Z Ü Prof. Dr. Fevzi Aksoy (Psikiyatrist ve yazar) “Şizofreniye dönen toplumlarda futbolu yasaklasak ne olur dersiniz ? Ne o tüyleriniz diken diken mi oldu?’’ YİNE FIFA, İŞTE FIFA H ani şu dünya futboluna sözüm ona yön veren daha doğrusu kurduğu İmparatorluğunda antidemokratik yasası ve ve yöntemleriyle futbolu ticaretleştiren ve futbola gönül vermiş milyarlarca insanı sevgisizliğe, ahlaksızlığa , şiddete ve hatta teröre sürükleyen , hatta futbolun rengini futbolun evrenselliğini karartan, rüşvetle, hileli oylarla , bilet skandalları ile dünya medyasında sık sık yer alan FIFA var ya... Hani üçüncü dünya ülkelerinin oyları ile seçilen , Platini’nin UEFA Başkanlığı’na gelmesinden dolayı huzursuz olan , FIFA Başkanı Blatter’in ipliğini pazara çıkaran, FIFA’nın kapalı kapılar ardındaki oyunlarına tanık olan ve yazdığı ‘’FIFA’nın karanlık yüzü’’ adlı kitabının İsviçre’ye sokulmasını engelleyen Blatter’in ipliğini pazara çıkaran gazeteci var ya...İşte o gazeteci Andrew Jennings, ‘’Faul’’ adlı kitabında yer alan FIFA’da akla hayale gelmeyecek dolaplardan, futbolun tepesindeki vesaire vesaireden ilginç birini okurlarımla paylaşmak istedim. Tarih 1998 Haziran. FIFA’nın her Dünya kupası öncesinde her dört yılda bir yapılan Genel Kurulu gerçekleştirilecek ve Başkan Havalange’ın yerine yeni bir başkan seçilecek . Sepp Blatter FIFA’nın yıllanmış genel sekreteri. Aslında Başkan Havalange Brezilya’da olduğu için FIFA’nın tüm kontrolü Blatter’in elinde. Ve başkanlığa soyunan iki adaydan birisi Blatter, diğeri ise UEFA Başkanı Johansson. Blatter yakaladığı büyük şansı kaçırmaya niyetli değil. Başkanlık koltuğuna oturmak için ona göre her yol meşru. Yapılacak tek şey genel kurulda oy verecekleri ayarlamak. Biraz önceye dönelim. Kyss, Genelkurul üyesi ve Haiti adına oy kullanacak Haiti’li bir delege. Önce onu dinleyelim: ‘’1998’de kongreye giderken eşim ile birlikte hava Sepp Blatter. alanında çevirdiler. Bana ‘’doktor ülkeden ayrılamazsın’ dediler.” Dr Kyss, “Oysa tüm kulüpler arkamdaydı’’ sözleriyle şaşkınlığını ifade ediyor. Dr.Kyss böylece 1998’de Paris’teki genel kurula katılamıyor. Ama genel kurulda Haiti koltuğunda bir adam oturuyor. O koltuktaki adam Blatter’in sağ kolu Warner’in müzik okulundan arkadaşı. Ağzını sıkı sıkı tutan, ser verip sır vermeyen ve üstelik Haiti’li de olmayan ve Haitili olmadığı anlaşılmasın diye seçilmiş bir siyahi Neville Ferguson. Haiti delegesi kimliğinde koltukta oturan ve oy veren Neville Werner’in maaşlı çalışanlarından biri. Uluslararası maçlarda bahsi müşterek oynuyor, hayatını böyle kazanıyordu. Haiti adına oy veren Neville ad okunması sırasında kısık bir sesle ve Karayip İngilizcesiyle ‘’Buradayım’’ diyebiliyor. Oylamanın ilk turunda iki aday da yeterli oy alamıyorlar ve ikinci tur başlarken Johansson adaylıktan çekiliyor, Blatter FIFA Başkanı oluyor. Gazeteci Andrew Jennings, Blatter’in başkan olmasından sonra yaptığı araştırma sırasında bir çok kişi ile konuştu ve bu konuşmaları şöyle özetliyor: ‘’Neville Ferguson ile konuşmak istedim, telefonu yüzüme kapattı. ‘Şansımı Warner de deneyeyim’ dedim. Beni Trinidatlı bayan avukat Karen Paper’e havale etti. Paper de bana, onu taciz etmekten vazgeçmemi, aksi takdirde gerekeni yapacağını söyledi. Sorularımı Blatter’e ve Zürih basınındaki koruyucularına sordum. Bana cevap vermediler ,ama yanlışlıkla Blatter’in Karayipli bir müttefikine yolladığı bir epostanın kopyasını verdiler. Sevgili Jack, bu ikimizde de tekrar seçilene kadar hiç bitmeyecek olan bir hikayenin parçası. Bol şans ve özellikle de bol sabır.’’ Gelelim 2002 Dünya Kupası öncesine 2002 Nisan. Bu kez genel kurul Tokyo’da toplanacak. Başkanlık seçimi var. Blatter Başkan ve yine aday. Loews’deki basın toplantısına giderken yolumun benden daha iri bir adam tarafından kesilmesi beni şaşırttı. “Siz bay Andrew Jennings misiniz ?’’, “Evet” dedim. “Neden soruyorsunuz?’’ “Bay Blatter basın toplantısına katılamayacağınızı bildirdi’’ yanıtını aldım. Jennigs’in ‘’Faul’’ adlı kitabı daha nice ilginç olaylarla dolu. (Bilgi Yayınevi) FALCILARA KALDIK KÜRESEL ISINMADAN KÖTÜ T oplumda zaman zaman raydan çıkmış sözlerle karşılaşıyoruz. Özellikle de ‘’Başarılı olmak için her yol meşrudur ‘’ lafı kişiliksizliğin beyindeki deformasyonunu ifade ediyor. İlle başarmak, hemen köşeyi dönmek diye bir şey olabilir mi. Hele varsayımlarla , yanlış ve eksik bilgilerle yola çıkanların son noktaya ulaşabilmesinin bir mucize olduğunun farkında bile olmamaya ancak eğitimden yoksun, ekonomisi berbat toplumlarda rastlanır. Çünkü bu tür toplumlar gerçeğe değil hayal dünyasına inanıyorlar. Vatan, Millet, Sakarya edebiyatının örneklerini yıllardır yaşadık, yıllardır ninnilerle bugünlere geldik. Hala da neyin iyi neyin kötü olduğunun farklında bile değiliz. Çünkü gözlerimiz kapalı, hayal dünyasında yaşamak daha çok hoşumuza gidiyor. İnsanların falcılara inanmasalar bile onların kapısını aşındırmalarının nedenini, ‘’Evet fala inanmıyorum ama güzel şeyler söylüyorlar hoşuma gidiyor’’ mazeretine dayandırmaları anlaşılır gibi değil. Çevremizde o kadar falcı var ki. Ve o falcılar Türkiye’yi idare eder hale geldi. Ne yazık... K işilerin kendilerini kurtarmak için başkalarının sırtına binmesi ve kendi kişiliğini bir başkasını karalamakla örtmeye çalışması dejenerasyon ve deformasyonun bir ifadesidir.. Bu değişime ‘’Küreselleşmenin sonucu’’ diyenler var.. Toplumların dejenere olması, karakter zaafı, egoizmin yaygınlaşması, insanlığın iflası dünyamızı küresel ısınmadan hem daha önce hem daha fazla etkileyeceğe benziyor. Yoksa bir dünya soykırımına mı koşuyoruz. Bu gidişle sadece sporda değil, toplumun her kesiminde fairplay’in sadece adı kalacak ya da tarihe karışacak. 20 ‘ ‘