Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
C İ SPOR FUTBOL ŞUBAT SALI Zorlu, ‘zor’u seviyor EMRE DÖKER zmir iş dünyasının tanınmış isimlerinden Mazhar Zorlu’nun küçük oğlu Nafiz Zorlu, hem iş hem de spor alanında başarılı çizgisiyle dikkat çekiyor. Ege Palas Oteli, Alsancak Turizm, Ege Sigortacılık, Mermerit ve Zorlu Plast’ın sahibi olan Zorlu, aynı zamanda Altay Kulübü Başkanlığı’nı da yürütüyor. Zorlu, Türkiye’nin en iyi briç oyuncusu olarak 325’e yakın ulusal maça çıkmanın gururunu yaşıyor. Türk futbolunda İzmir’in köklü kulüpleri arasında yer alan Altay’da yıllardır yöneticilik yapan Zorlu, ailesinin son temsilcisi Nafiz Zorlu oldu. 4 yıl önce ayrıldığı başkanlık görevine geri dönen Zorlu’nun hedefi, kulubün artan borçlarını ödeyerek Altay’ı ‘hak ettiği’ Süper Lig’e yükseltmek. Ancak bunu yaparken kentin de elinden geleni yapması isteyen Zorlu, Futbol Federasyonu’nun ve genel kurulun ‘vizyonu’ olmadığını savunuyor. Altay Başkanlığı görevinin dışında Zorlu’nun az bilinen bir yönü da var. O da ulusal bir briç oyuncusu olması... Türk futbolunun iyi yönetilmediğini belirten Zorlu; ulusal takım oyuncularına gereğinden fazla paraların ödendiğini, bunun yanlış olduğunu söylüyor. Ulusal takıma neden bu kadar para verildiğini sorduğunda bazı federasyon yöneticilerinden, “Bizim paramızdan sana ne” yanıtını aldığını ifade eden Zorlu, şunları kaydediyor: “1996’da ulusal takım için Avrupa’da harcanan para 3 milyon dolar. 2000’deki şampiyonada ise 19 milyon dolar. Bu rakam yıllık ulusal takım harcamalarıdır. Son dönem kazanılan 3 kolay maçın ardından takımdaki herkese inanılmaz paralar dağıtıldı. Bu 3 maç için dağıtılan prim 5 milyon dolar. Hedef garanti değil. Bir genel kurul üyesi de çıkıp ‘Bu kadar dağıtmayın. Gelin benim bulduğum bir yere tesis kuralım’ demiyor. Ulusal takım, futbolcuların parayla motive edileceği bir yer değildir. Sadece oraya gelen oyuncular büyük paraların sahibidir.” Türkiye’de kulüplerin futbolcu ücretlerini belirlemesi gerektiğini ancak bunun yapılmadığını bildiren Zorlu, birçok aracının bu işten büyük paralar kazandığını belirterek şöyle devam etti: “Normalde kulüplerin belediye parasına başvurmadan 11 milyon YTL net geliri var. Bu para içinden oyunculara 8.5 milyon YTL ödemeyle borçlanmadan devam edebilirsin. Bu Türkiye için büyük bir ücret. Bir bakıyorsunuz Türkiye liglerinde kulüpler, oyunculara 600800 milyar lira veriyor ve kulüp borçlanıyor. Sonra da belediyeye gidip ‘Bize yardım edin’ diyorlar. Bir takım aracılar çok büyük paralar kazanıyor. Oyuncular yaşıyor, aracılar yaşıyor, kulüpler batıyor. Kulübün ödeme kabiliyetinin neden içinde kalınmaz, belli değil...” Nafiz Zorlu. DEVAMI 11. SAYFADA 10