Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
ADNAN DİNÇER’LE FUTBOL Eposta:adnandincer?hotmail.com N E Y M İ Ş ABDÜLKADİR YÜCELMAN Haluk Bey ve AKP utbolumuz karışık, ne olacağı belli değil. FIFA Türkiye’ye bir yazı göndermiş. Birisi Spordan Sorumlu Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu’na, diğeri Futbol Federasyonu’na... Medya bu mektubu nedense farklı yorumladı; kimileri “FIFA müdahale etti, yasa değişecek. Futbol Federasyonu Başkanı Haluk Ulusoy bayram ediyor” dedi, kimileri de “FIFA anayasayı onayladı” başlığını attı. Futbol Federasyonu’na gelen her ne yazı olursa olsun ister FIFA’dan ister UEFA’dan ya da Kulüpler Birliği’nden, sonuçta her yazı nedense değişik yorumlanır. Belki medya da Futbol Federasyonu’ndan yana olanlar ve olmayanlar diye ikiye ayrılmıştır. Bilemem... Kimileri federasyonundan, kimileri de Haluk Ulusoy’un son kullanma tarihinin çoktan geçtiğinden yana tavır alıyor. Futbol dünyamızdan eski arkadaşlar da son yazılarımda Haluk Bey’den yana olduğumuz fikrine kapılmış. 2000’den beri futbolumuzun keyfi davranışlarla ve padişahlık yöntemiyle yönetildiğinden şikayet ederken neden birden yön değiştirdiğimi soruyorlar. Yön değiştirmek gibi bir durum olamaz. Çünkü önemli olan ilkelerdir. Sadece ehveni şer söz konusudur. Çünkü Haluk Bey henüz aklanmamıştır. Sevapları ve günahlarıyla adalet terazisinden geçmemiştir. 2000’in 10 Kasım’ında “Futbolumuz çiftlik gibi yönetiliyor” başlıklı yazım Haluk Bey’e açılmış muhalefet bayrağının ilk günüdür. Daha sonraki günlerde Haluk Ulusoy federasyonu kendisine çeki düzen vereceğine kendi bildiğince yoluna devam etmiş, yanına aldığı kimi medya ve siyasetçiyle bozuk düzenin düzenini kurmuştu. NOSTALJİDEN F futbola geçiş ÇARPIM CETVELİ VE ALFABE: Biz Tevhidi Tedrisat öğrencileri olarak çok beyin patlatmışız. Öyle ki her şeyi bilmek gibi bir fazlalığımız nedeniyle yanlışları düzelten tarafımız bazen “çok konuşmak” la karıştırılır. Daha ilkokula başlamadan birçok baba çocuklarına alfabe ve çarpım cetvelini öğretmeye çalışır ve yavrularıyla öğünürdü. Hani “iki kere iki...” diye başlayan... Okul defterinin arka sayfalarının süsü olan cetveli bilmek önemli bir kazanımdı. Bir de “karga karga gak!..” dedi kelimelerini ezberlediğimiz şirin alfabe. Okulda çoğu kez matematik dersinden sıkılanlar hayatta bu bilginin hiçbir işe yaramadığının kavgasını verirdi. İkinci Dünya Savaşı sonrası NATO’ya girdiğimiz süreçlerin devamı olan bu dönemde evinde radyosu bulunmayanların kahvelerin kapısına koyduğu hoparlörlerden maçları dinlediğimiz kısa pantalonlu çocukluk dönemlerimiz... Muvakkar Ekrem Talu’yla Sulhi Garan’ın maç anlattığı zaman dilimi... Bir elimizde kırmızı küçük top ve diğerinde zeytinyağıyla kırmızı biberin döküldüğü dişlediğimiz ekmek dilimi!.. Turgay, Lefter, Şükrü Gülesin, Bülent Eken, Baba Gündüz, Fikret Kırcan, Baba Hakkı’ların hayalimizdeki futbol ilahı oldukları günler... Gerçeğe dönmesi olanaksız gibi görülen zaman dilimi. Resimlerini sadece dükkânların önüne asılan gazetelerden beynimize yazdığımız tabulaşmış futbol yıldızlarıyla rüyalarımızı paylaştığımız günler... Ama çarpım cetvelinde 9 kere 8’in 72 olduğunu ezbere bildiğimiz yıllar... Amerikan etiyle sütlerinin zorla yedirildiği zaman dilimi... diye dışlanıp notlarımızı kırdığı, velilerimizi okula çağırıp “Çocuğunuza dikkat edin, top peşinde gidiyor!..” dediği günler... İçimizde Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş ateşinin alev alev yandığı günler... Ama çarpım cetvelini ezbere bildiğimiz, Jules Verne’nin Ay’a Seyahati’ni, Fareli Köyün Kavalcısı’nı okuduğumuz, yerli malı haftaları ve Lefter, Baba Recep ve Turgay Şeren’li futbol günlerimiz. Sadece Billy Wright’ın forvet, Sir Stanley Matheus’un sağaçık oynadığı WM taktikli yıllarımız. Futbolu tribünden veya İnönü Stadı’nın girişinden izleyerek mahallede veya formasını küçük yaşta giydiğim 11 şeytanlarda!.. Gece rüyamdaki antrenmanlarda hayal gücümle geliştirip oynamaya ve sonra da mahalledeki çocukları gizlice toplayarak öğretmeye çalıştığım çocukluğumun futbolu. İlk taktiksel antrenörlüğüm orada başlamış!.. Yıllar sonra oğlumun ilkokulda çarpım cetvelini bilmediğini bana söyleyen öğretmeni, zekâsının fazlalığından da şikayet ediyordu. Ama oğlum bana elindeki hesap makinesini göstererek her şeyi çözdüğünü, ezbere gerek kalmadığını söyleyerek hocasının makineyi bile kullanamadığından söz ediyordu.Torunum Seder 11 yaşında... Bilgisayarda takım kurup menajerlik yaparak en iyi sonuçları alıyor. Bana maç teklif edip beni kalbura çeviriyor. Sanal sayısal üstünlükle şampiyonluk kazanıyor çalıştırdığı takım... Tıpkı futbol temel teknik eğitim ve kurallarının bilincinden eksik futbolcuların bulunduğu endüstriyel futbol takımlarını yorumlayan, bize de “dinazor” diyebilen yaşa bakan ve hatta lisan bildiği için yabancı takımların rakamsal futbol değerleriyle eğitimi yetersiz futbolcularımızın sorununu söylemek yerine akıllarını karıştıran yorumların sahipleri... Yabancıların serbest olmasını savunmanız, İngiltere’nin Avrupa dışında kalması veya Nihat’ın 2 golüyle son anda hayata döndüğümüz 90 dakikaların ne demek olduğundan dahi ders almadığınızın kanıtı olsa gerek. Biraz daha dikkatli olsak iyi olur. Matematik tüm yaşamımızın her anında vardır ve çarpım cetveli bize hep lazım olacaktır. Çünkü bazen güvendiğiniz bilgisayarın bataryasının şarjı bitmiş olabilir!.. NOT: Değerli okurlarım. “Turkuaz forma mı ulusal Ay Yıldızlı forma mı tercih edilsin” anketim devam ediyor. Tercihleriniz bekliyorum .. PARALAR NEREYE GİDİYOR? Yazılarımda Futbol Federasyonu’na gelen paraların, sponsorlardan alınan milyar dolarların nerelere gittiğini, milletin parasının hovardaca nasıl harcandığını sordum. Satın alınan maçları; Avrupa Şampiyonası’na, Dünya Kupası’na nasıl gidildiğini tanıklara ve belgelere dayanarak açıkladım. Kulüplerin çifte standartla nasıl karşılaştığını örneklerle anlattım. Sadece Haluk Bey bir demecinde lafı mali duruma getirip, “Futbola gelen para milletin parası değil, federasyonun parasıdır” dedi. Tam 7 yıldır yazdıklarımın hiçbirine tekzip gelmedi. Haluk Bey federasyonu 2 X 2 : 4 hep kulağının üstüne yattı. Haluk Bey federasyonunda yıllarca başkan yardımcılığı yapan Ata Aksu’ya, federasyondan ayrıldıktan sonra katıldığı panelde bir soru sormuştum. “Abdülkadir bey siz her şeyi en az benim kadar biliyorsunuz” diyerek sudan bir yanıtla sıyrıldı. Üstüne gitmedim, toplantıdan sonra da zaten bir daha görüşemedim. Futbol Federasyonu Başkanlığı’ndan düşüp Levent Bıçakcı’nın başkan olduğu günlerde yazılarımın kitap haline dönüşmesi teklifi gelmişti. Hatta bir arkadaşım 2000’den beri yazdığım yazıları “Haluk’un Defteri” ismi altında kitaplaştırmam için öneri getirmişti. Ben Haluk Bey için yazdığım yazıları paraya çevirmek gibi bir düşünce içinde olmadığımı söylemiştim. Çünkü benim kişisel olarak Haluk Bey’le bir alıp veremediğim yoktu. Ben bir gazeteciyim. Kamuoyuna gerçekleri duyurmak benim gazetecilik görevimdir, hepsi bu... Bugün vardığımız noktada futbolumuzu çok daha vahim günler bekliyor. Çünkü futbol siyasetin arka bahçesi olmak üzere... YASAYA ALKIŞ TUTANLAR Medya gerçekleri değil, patronun siyasi görüşüne uygun yorumlar yapmaktadır . Federasyon seçimlerinde “Futbol Federasyonu 1 AKP 0” başlıkları atanlar, bugün gece yarısı çıkarılan yasaya alkış tutuyor. Spordan sorumlu bakanlığı sırasında M.Ali Şahin, siyasi ve yasal gücünü kullanmamıştı. O günlerde kullanılmayan siyasi baskı, bugün yasayla kullanılacaksa alkış tutanların neden saf değiştirdiğini araştırmak gerekmez mi? O zaman hemen söyleyeyim. Medya (Cumhuriyet dışında) tamamen iktidarın kontrolüne girmiştir. O günlerde olmayan siyasi baskıyı iktidar, “Baskı öyle olmaz, böyle olur” diyerek komiyondan geçirdiği yasayı bir gün sonra yangından mal kaçırır gibi sabah saat 02.24’te kalkan AKP parmaklarıyla kabul ettirmiştir. Yasaya göre iktidar genel kurulun oluşumunu değiştirmiş, amacını yerel yönetimlerin emrinde olan kulüplerin parmaklarıyla uygulamaya koymuştur. Yani futbol, iktidarın arka bahçesi olmaktadır. Haluk Bey federasyonu futbolu dilediği gibi yönetirken bugünleri düşünmemiştir. Ve bugün kendi kazdığı kuyuya düşerken olan futbola olacaktır. Ehveni şer ise Haluk Bey’in “kardeşim” dediği FIFA Başkanı Blatter’in yasaya müdahale etmesi ve Haluk Bey’in eline can simidi vererek kurtarıcı olmasıdır. Eposta:ayucelman?cumhuriyet.com.tr FUTBOLA MAHALLE BASKISI Futbol takımlarının kadrolarını derslerimizin dışında görmediğimiz halde ezbere saydığımız dönemlerde 2 taşla yapılan kalelerde boş toprak alanlarda kaçak oynadığımız çocukluk maçları... Marshall Yardımı’nın yollara, asfaltlara yatırıldığı zaman sürecinde okulda, evde, sokakta, mahalledeki futbol yasaklarının acımasız ve “günah” olduğu sayılan günler... Rami’de, Tıngalata’da Feshane düdüğünün paydosu çalana dek okul sonrası devam eden maçlarımız... Babalarımızın ellerinde sopalarla top sahalarından alıp dayak attığı futbol günlerimiz. Edebiyat, matematik, tarih, fizik, biyoloji öğretmenlerinin top oynuyoruz SPORUN VE SPORCUNUN YANINDA 14