17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

C Ç SPOR FUTBOL EKİM SALI SPOR POLİTİKASI Beşiktaş HİKMET ÇETİNKAYA 1910 BEŞİKTAŞLI SPORCULAR: OTURANLARDAN SAĞ BAŞTAKI MEHMET FETGERİ. AYAKTAKİLERDEN SAĞ BAŞTAKİ FUAT BALKAN, SAĞDAN DÖRDÜNCÜ AHMET FETGERİ Teşkilatı Mahsusa buluşturdu erkez göçmenlerin seçkin boylarından olanlar Osmanlı politikası gereği İstanbul ve İstanbul’un yakın çevresine yerleştirilirler. Osmanlı ordusuna ve bürokrasisine entegre edilirler. İçlerinden birçok paşa, bürokrat ve saray görevlisi memur yetişir. İşte Beşiktaş Kulübü’nün nüvesini oluşturan Bereketiko Jimnastik Kulübü’nü kuran gençlerin aileleri, Çerkezlerin seçkin boylarına mensup bulunmaları nedeniyle Osmanlı’nın devlet kademelerinde yararlanmak üzere İstanbul ve yakın çevresine yerleştirdiği bu ailelerindendir. Serecenbey’deki konağın bahçesinde bir kulüp oluşturma, birlikte spor yapma düşüncesi etrafında toplanan gençlerin tümünün Çerkez kökenli olduğunu belirtmiştik. Ne ilginçtir ki Meşrutiyet’in ilanından sonra bu oluşuma katılıp liderliğini üstlenecek kişi de bir Çerkez olacaktır. Fuat (Balkan) Bey, soyadı kanununun ardından aldığı “Balkan” soyadı nedeniyle çoğu kişi tarafından bir Rumeli göçmeni sanılmaktadır. Ancak onun da ailesi 18. asrın ikinci yarısında Kafkaslardan göç etmiş, İstanbul’da Beşiktaş Ihlamur’a yerleşmiş bir Çerkez ailesidir. Balkan soyadı ise Balkanlar’da ve özellikle Batı Trakya’da bir Teşkilatı Mahsusa mensubu olarak gerçekleştirdiği kahramanlıkların ve üstün hizmetlerin anısına kendisine verilmiştir. Beşiktaş Kulübü’nde tarihi boyunca Çerkez kökenlilerin gücü ve etkinliği hep olmuştur. Meşrutiyet ilanından sonra cemiyet kurma serbestîsi tanınınca Serencebey’deki konakta yaşayanların birinci önceliği Beşiktaş Kulübü yerine bir başka oluşuma resmiyet kazandırmak olmuştur. Meşrutiyet ilanından sadece birkaç ay sonra 4 Teşrini Sani 1324 (17 Kasım 1908) tarihinde Beşiktaş’ta faaliyete geçirilen cemiyetin ismi “Çerkez İttihat ve Teavün Cemiyeti”dir (Çerkez Birlik ve Yardımlaşma Cemiyeti). Bu cemiyetin kuruluşunda Osman Ferit Paşa başı çekenlerdendir. Beşiktaş Kulübü’nün resmi kuruluşu ise bir yılı aşkın bir süre sonra gerçekleştirilecektir. Cemiyetin kuruluş amaçları, anayasa, danışma usulü ve meşrutiyetin yürürlülüğünün devamı; Çerkezlerin eğitim, ticaret ve tarım alanlarında gelişmelerinin sağlanması, Çerkez geleneklerinin korunması ve anayurt Kafkasya’nın bağımsızlığı için uğraş verilmesidir. Osman Ferit Paşa’nın Beşiktaş Kulübü’nün kurucuları olan oğulları Mehmet Şamil ve Hüseyin Bereket de Çerkez İttihat ve Teavün Cemiyeti’nde faal birer üye olarak çalışmalara katılmışlardır. Tahmin edebileceğiniz gibi Ahmet ve Mehmet Fetgeri kardeşler de kuruluşundan itibaren bu cemiyete katılmışlardır. Çerkezler için Mehmet Fetgeri Bey, Çerkez tarihi ve sosyolojisi üzerine eserler vermiş efsanevi bir yazar, Çerkez kültürünün gelişimine katkıda bulunan saygın bir fikir adamıdır (Çerkez kaynaklarında ismi Mehmet Fetgerey Şeonu olarak geçmektedir). 19 Ocak 1931’de İstanbul’da çalışmakta olduğu Adapazarı Maden İşletmeleri A.Ş.’nin bulunduğu Agopyan hanında çıkan yangına görevi başındayken yakalanır. Çalışma odasını hemen terk etmek yerine belgelerini, evraklarını kurtarmaya çalışır. Odasına dolan yoğun gaz ve duman nedeniyle Kafkasyalı iki iş arkadaşıyla birlikte boğularak yaşama veda eder. Öldüğünde henüz 41 yaşındadır. Mehmet Fetgeri Bey’in Çerkez düşünce hayatına yön veren bazı eserleri şunlardır: Çerkez Meselesi (1931/1350), Çerkez Meselesi Hakkında Türk Vicdanı Umumisine ve Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne Arıza (1923/ 1339, 2 cilt), Osmanlı Alemi İçtimaisinde Çerkez Kadınları (1914/1330), Çerkezlerin Aslı Mabudlar Neslindendir (1922/1338), Kafkasya ve Servet Menbaları (1924/1340), Rus Emperyalizmi ve Dağlıların Bağımsızlığı (Rusça olarak Prag’da yayımlanmıştır /1928). Mehmet Fetgeri Bey’in hayattayken yayımlayamadığı bazı eserleri, çeşitli tarihlerde Kafkas dernekleri tarafından derlenerek bu derneklerin yayın organlarında yayınlanmış, Mehmet Fetgeri’nin ismi yaşatılmıştır. Bunlardan bazıları; “Lezgiler ve Adıgeler”, “Kafkas Birliği, Çarlık ve Sovyet Rejimleri”, “Şimali Kafkasyalıların Prometesi ve Hürriyet Aşkı”, “11 Mayıs ve Sönmeyen Ümit”, “Kafkas Efsaneleri”, “Onsekizinci Asırda Şimali Kafkasya”dır. Mehmet Fetgeri’nin “Terbiyei Bedeniye, Kendi Kendine Jimnastik” ve “Yirmi Hareketle Jimnastik Dersleri” adlarında yayımlanmış iki spor kitabı da vardır. Burada Osman Ferit Paşa’nın küçük kızı, Mehmet Şamil ve Hüseyin Bereket beylerin kız kardeşleri Zübeydet Şhaplı üzerine de bir paragraf açmak istiyorum. Zübeydet Şahaplı, Çerkezlerin önde gelen kadın gazeteci ve yazarlarındandır. 30’lu yıllarda Cumhuriyet gazetesinin Paris muhabirliğini yaparken aynı zamanda Fransızca yayımlanan La Republique gazetesinde de yazıları yayımlanmıştır. Ancak Kafkas tarihi üzerine yazdığı kahramanlık hikâyeleri, Kafkas kültürüne kattığı asıl önemli eserleri olarak kabul edilir. Beşiktaş’ın bir ve iki numaralı kurcuları Mehmet Şamil ve Hüseyin Bereket’in Beşiktaş Kulübü içinde 1908 sonrası herhangi bir faaliyetleri görülmez. 1909’da iki farklı kulübün aynı çatı altında birleşmesiyle kurulacak “Beşiktaş Osmanlı Jimnastik Kulübü” kurucuları arasında da yer almayacaklardır. Kuruluşu bu tarihte resmiyet kazanacak kulüpte 1903’te Serencebey’de kurulan ilk kulübü temsilen Fetgeri kardeşler bulunacaktır. Zaten bu dönemde Osman Ferit Paşa’nın vefatını takiben Şhaplı ailesi üyeleri İstanbul’dan ayrılarak İsviçre’nin Cenevre kentine yerleşirler. Ailenin çocukları eğitimlerini İsviçre’de tamamlayacaklardır. Ne ilginçtir ki Beşiktaş Kulübü’ün temel taşları olan Şhaplı, Fetgeri ve Balkan ailelerinin zaman içinde yolları ayrılacak ancak bu ailelerin yolları yine bir Çerkez olan Kuşçubaşı Eşref Sencer’in temel taşlarını Çerkezlerden örerek kuracağı Teşkilatı Mahsusa örgütünde kesişecektir. Fuat Balkan ve Mehmet Fetgeri Batı Trakya’da henüz 16 yaşındayken İsviçre’deki öğrenimini yarım bırakıp gönüllü olarak teşkilata katılan Şhaplı Hamza Osman ise Basra’da olmak üzere Teşkilatı Mahsusa örgütünün en üst kademelerinde hizmet vereceklerdir. Beşiktaş Kulübü’nün temel taşları olan Çerkez aileler için spor amaç değil savaşma yeteneklerini geliştirecek, hem kendilerinin hem de spor yapmaya teşvik ettikleri gençlerin sağlıklı, güçlü bir bedene sahip olmalarını sağlayacak bir araçtır. Nitekim uzun yıllar yönettikleri kulüpte bir başkan, bir idareci gibi değil, bir eğitmen, bir komutan gibi çalışmışlardır. Kulüp Cumhuriyet yıllarına dek her türlü yokluk ve yoksunluğa karşın onların sırtlarında ayakta kalabilmiştir. Altının dikkatle çizilmesi gereken bir ayrıntıyı unutmamamız gerekir. Cumhuriyet sonrası 1925’te yeniden oluşturulan kulüp tüzüğünde alışılmadık bir şekilde kulüp fahri başkanının ismi belirlenmiştir. Yani bir anlamda kulübün hamisinin ismi resmileştirilmiştir. İlginç olan tüzükte “Reisi Fahri: Müdafaai Milliye Vekili Recep Bey Efendi’dir” maddesiyle fahri başkanlığı resmileştirilen Recep Peker de ailesi Dağıstan’dan göç etmiş bir Çerkezdir. Beşiktaş’ın kuruluş renklerinin neden Siyah Beyaz olduğunu ve “Kırmızı Beyaz renk yalanını” bir başka yazımda anlatacağım ama o güne dek siz değerli okuyucularımızın siyah beyaz renklerin Çerkez kültüründeki önemi üzerine şöyle bir kafa yormalarını arzu ediyorum. Yanıtı bulmakta zorlanmayacağınıza eminim. Mahelle takımlığından asırlık bir onur... Spor tarihine not düşüyordu Tuğrul Yenidoğan, Beşiktaş’ı anlatan yazısında... Bakın Beşiktaş nasıl kurulmuş: “Araştırmalarım sırasında, Beşiktaş’ın kuruluşunu gerçekleştiren ailelerin, yeni kuşaklarıyla tanışıp, görüşme imkânım oldu. Gerek Fetgeri, gerek Mehmet Şamil Hüseyin Bereket kardeşlerin ailelerinin genç kuşaklarıyla bir araya gelmek, onların soy ağaçların inceleme fırsatı bulmak, beni define bulmuş kadar sevindirdi. Ne yalan söyleyeyim, bu ailelerin Kafkas halklarının kültüründe bu kadar önemli yerlerinin olduğunu, bu denli sayılıp, bu denli sevildiklerini bilmezdim. Gerek Osman Ferit Paşa’nın soyağacını, gerek bizzat Ahmet Fetgeri tarafından hazırlanmış, Fetgeri ailesinin soyağacını incelerken, Beşiktaş kulübü kurucularının tümünün, Kafkasya’nın soylu ailelerine mensup olduklarını öğrendim. İşin ilginç yanı, bu ailelerin bireyleri tarafından kaleme alınmış, ancak tamamlanamamış Beşiktaş’ın kuruluş tarihçesinin de varlığından haberdar oldum. Bu tarihçede, Beşiktaş kulübünün kuruluştaki isminin, bilinenden farklı bir biçimde ‘Bereketiko Jimnatik Kulübü’ olarak kullanıldığını gördüm.” Osman Ferit Paşa... Serencebey’de bir konak... Tuğrul Yenidoğan anlatıyor: “Önce, babaları Osman Ferit Paşa’ya ait Serencebey’deki konakta kulübün kuruluşunu sağlayan Mehmet Şamil ve Hüseyin Bereket kardeşlerin soyağacını inceleyelim. Babaları Osman Ferit Paşa’nın soyu, kuzey batı Kafkasya’nın Soçi yöresinin bir Çerkez oymağı olan Ibıh oymağı savaşçı komutanlarından ‘Şhaplı Kubilayko Mahomet Bey’den gelmektedir. Soyağacı, babadan oğla; Mirza Han, Berko Mirza Bey, Mirzaiko Bereket Bey, Bereketiko Hasan Bey şeklinde uzanmaktadır. Osman Ferit Paşa, Bereketiko Hasan Bey’in 4 oğlundan en büyüğüdür. Mehmet Şamil ve Hüseyin Bereket büyükbabalarının adına itafen, konaklarının bahçesinde kurulan kulübe ‘Bereketiko Jimnastik Kulübü’ ismini vermişlerdir. Osman Ferit Paşa’nın erkek kardeşleri, Müşir Mehmed Paşa, Ahmed Paşa ve Albay İsmail Bey’dir. Osman Ferit Paşa’nın Şeyh Şamil’in torunu olan zevcesi Nefiset Hanım’la olan evliliğinden 11 evladı olmuştur. Bunlar, Mehmet Şamil (Şhaplı), Hüseyin Bereket, H. Arif, M. Gazi, Hamza C. Osman Erkan, Ebubekir S. Erkan, F.Saadet Şhaplı, Habibe H. Erkan, Safiyet N., Zübeydet Z. Şhaplı ve Melek hanımdır.” Tarihe not düşmek... Gençlere bunları anlatmak... Spor yazarlığı budur işte... Kutluyorum Tuğrul Yenidoğan’ı... İşte bir önemli nokta. Ve yazıma noktayı koyuyorum böylece: “Şeyh Şamil, on yıllık Rus esaretinden kurtulduktan sonra, 1869 yılında, İstanbul’a gelir. Büyük sevgi gösterileriyle karşılanır. Ailesi ile birlikte uzun bir deniz yolculuğu sonunda, geldiği Dolmabahçe sahilinde saltanat kayıkları ile karşılanan önemli misafir, bizzat Sultan Abdülaziz tarafından ağırlanır. Cuma selamlıklarına padişah ile birlikte katılan Şeyh Şamil, İstanbul halkının büyük sevgisine mazhar olur. Bir süre İstanbul’da kalan Şeyh Şamil, hac görevini yerine getirmek için Hicaz’a gider. Şeyh Şamil’in Kâbe’ye geldiğini duyan 100 bini aşkın hacı adayı, bu büyük kahramanı görebilmek için adeta birbirini ezer. Bunun üzerine Şeyh Şamil bütün hacıların görebilmesi için Kâbe’nin damına çıkarılır. Bu, tarihte benzeri olmayan bir olaydır. 73 yaşında olan Şeyh Şamil, Medine’ye dönüşte hastalanır. Şeyh Şamil’in Medine’de ağır hasta olduğu haberi Rusya’da rehin tutulan oğulları Gazi Muhammed ve Muhammed Sefi Beylere ulaşır. Oğulları son anlarında babalarının yanında olmak arzusundadırlar. Şeyh Şamil Sultan Abdülaziz’e, oğullarının son günlerinde yanında olması isteğini ve bu konuda yardımcı olmalarını ifade eden bir mektup yazar. Sultan Abdülaziz, Rusya’nın İstanbul Büyükelçisi Ignatiyev aracılığı ile Çar II. Aleksander’dan Şeyh Şamil’in oğullarının önce İstanbul’a, sonra da Medine’ye gönderilmelerine izin verilmesini ister.” 5
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle