02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

C U SPOR ATLETİZM EKİM SALI VO L E Y B O L Takım Oyunu DEĞER ERAYBAR V ‘Okullara önem veriyoruz’ luslararası Atletizm Federasyonu tarafından hazırlanan “Atletizmi Sevdirme Projesi”ni Türkiye’ye uyarlamaya çalıştıklarını belirten Terzi, söz konusu çalışmayı federasyon ve Naili Moran Vakfı’yla ortaklaşa düzenlediklerini kaydetti. Okul sporlarının önemine dikkat çeken Terzi, “Okulların beden eğitimi ve spor öğretmenleriyle sürekli iletişim halindeyiz. Onları kurslarımıza davet edip antrenörlük belgesi almaları konusunda yönlendiriyoruz. Sonrasında bu öğretmenlerin seçtiği sporcuları federasyonumuz bünyesinde çalıştırmaya başlıyoruz. Okullar bizim için çok önemli. Sporcuların performansları çerçevesinde ulusal takımlara aldığımız atletler de oluyor. Örneğin geçtiğimiz aylarda Fransa’da yapılan Dünya Liselerarası Atletizm Şampiyonası’nda 9 şampiyonluk, 6 ikincilik, 3 de üçüncülük elde ettik. Öğretmenlerle işbirliği halinde olmanın karşılığını aldığımızı da biliyorum” dedi. İYİ YERLERE GELECEĞİZ Terzi, Olimpiyatların Türk atletizmi için son derece önemli olduğunu belirtti. Son yıllarda atletizm dalında uluslararası düzeyde başarı yakaladıklarını kaydeden Terzi, “Daha çok şampiyonluk kazanmak hedefimiz. Bunun için de 81 ilde yaşayan çocuklarımızın atletizm yapmasıyla ilgili plan ve proje de hazırladık. Bu sporcularımızı ulusal takımlarda da görmek istiyoruz. F.Bahçe, ENKA, EGO, Beşiktaş, İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve İzmit Büyükşehir Belediyesi gibi müessese kulüplerimizin bu işte iddialı olduklarını da düşünüyorum” şeklinde konuştu. oleybol tıpkı diğer bazı sporlar gibi bir takım oyunudur. Takım oyunlarında kazanılan başarılar özellikle yöneticilerin ortak ve doğru çalışmalarıyla sahalara ve salonlara yansımasıyla elde edilir. Bunun temelinde de her bireyin yetki ve sorumluluklarını çok iyi bilmeleri gereği yatar. Özellikle federasyon başkanlarının bu konuda son derece dikkatli bir o kadar da titiz olmaları gerekir Federasyonlarda asıl yapılması gereken işler bir kenara bırakılıp sadece ulusal takımların başarılarıyla ön plana çıkma hevesi yaşanılamaz. Zaten bu tarz ön plana çıkma sevdası Türk sporunun gelişmesine engel olan en büyük kösteklerden biridir. Bu noktada unutulmaması gereken de böyle davranan fertlerin takım oyununu bozdukları ve olayı bireyselleştirerek yanlışa prim verdikleri gerçeğidir. Uluslararası platformda tartışmasız Türkiye’mizin bir numaralı sporu olan voleybolda buna benzer pek çok olay yaşanmıştır. Voleybola hizmet vermiş federasyonlar, başkanlar ve komitelerin büyük çoğunluğu ne yazık ki hep ulusal takımların başarı şemsiyesi altında fileye hizmet vermek adına olumlu işler yaptıklarını sanmıştır. Oysa federasyon başkanları ve heyetleri öncelikle Türk voleybolundan sorumludur. Kulüplerle ilişkileri, finans konusu (sponsor reklam gelirleri), medyayla sıkı ve düzeyli ilişkiler, yeni atılımlarla planlamalar, dünya voleyboluyla entegrasyon, FIVB ve CEV’le dirsek teması oluşturulacak güçlü bir voleybol lobisi vs... İşte böylesine saymakla bitmeyecek konu ve iş varken sadece ulusal takımların başarılarına saplanıp kalmak hoş ve boş olur. DOĞRU ADIMLAR ATILMALI Aslında voleybolda başkan seçimlerinin nasıl yapıldığı, sonra o başkanı seçtiren ağır toplara neler olduğu, nasıl durup dururken tatsızlıklar çıktığı voleybolla ilgili herkes tarafından yıllardan beri çok iyi bilinir. Oysa voleybolumuzun çok daha büyük bir hızla gelişmesi için ayrılıklara, kısır çekişmelere “istemezük” lere, “Ben doğruyum sen yanlışsın” ya da “Yaptım oldu” gibi zavallı itişmelere ihtiyacı yoktur. Tam tersine doğru adamlarla doğru adımlar atılmaya ve bu doğrular içinde voleybolumuz adına bir çizgi oluşturmaya ve filemize her türlü hizmeti getirecek kurullarla bireylere büyük gereksinim vardır. Türkiye’miz voleybolda kişisel başarılar peşinde koşmak yerine başkanından son ferdine dek tam bir takım oyunu oynamaya başlarsa kesinlikle sonuçta kârlı çıkanlar o takımda yer alanlar olacaktır. Bunun için sözde değil özde el ele vermek, bütünleşmek, birbirimizi sevmek ve saygı duymak, fikirlere anlayış göstermek, seviyeli tartışmalarla doğruları bularak daha ileriye koşmak temel ilkelerimizden bazıları olmalı. Unutmayalım ki takım oyunlarını takım oyunu oynamayı bilenler kazanır. Bunu becerebildiğimiz gün Türk voleybolu bireysellikten kurtulup takım oyunu oynamaya başlayacaktır. İşte o zaman kaptanından son yedek oyuncusuna dek herkes bu takımda yer almış olmaktan dolayı büyük mutluluk ve gurur duyacaktır. OLİMPİYATLARDA 20 SPORCU 2007 Dünya Şampiyonası’nda 9 kişinin atletizmde olimpiyatlara katılma hakkını elde ettiğini hatırlatan Terzi, “2008 Pekin Olimpiyatları’nda altın madalyalar alacağımızı düşünüyorum. Önceki yıllarda olimpiyatlara 10 ya da 13 sporcuyla katılırken şu anda 9 atletimiz kesin katılma hakkını aldı. 2008 Pekin Olimpiyatları’na dek bu sayının 20’yi bulacağını düşünüyoruz” ifadesini kullandı. Türkiye şampiyonalarında birincilik, 2004 Atina Olimpiyatı’nda ise 3.’lük alan çekiçci Eşref Apak’ın da olimpiyatlarda başarı almasını istediklerini kaydeden Terzi, Belaruslu antrenör Costatin Astapkoviç’in sporcunun başarısında etkili olduğunu belirtti. Terzi, Eşref Apak’ın 81.45 metrelik derecesinin bulunduğunu da söyledi ve “2008’de Apak’ın daha iyi olacağını tahmin ediyorum. Çekiç dalına sporcumuz daha iyi yerlere gelecek. Halil Akkaş ise bizim parlayan yıldızımız. Rekor kırıyor ve bizi çok sevindiriyor. Nevin Yanıt da 100 metre engellide Türkiye rekorları kırdı ve 23 yaş altı Avrupa şampiyonu oldu, Dünya Şampiyonası’nda da yarı final koştu” dedi. SÜREYYA İÇİN HER ŞEYİ YAPTIK U lusal atlet Süreyya Ayhan’ın 2004 Dünya Şampiyonası için doping kontrolü numunesi vermediğini ve 2 yıl ceza aldığını söyleyen Terzi, göreve geldiği günden beri söz konusu kişiyle iletişimlerini kesmediklerini bildirdi. Terzi, sözlerini şöyle noktaladı: “Süreyya Ayhan’a cezalı olduğu için kamp vermedik. Ama cezası bittikten sonra yeniden iletişime geçtim ve Ayhan’la konuşmaya gittim. Konuşmamızda Ayhan, 2006 Avrupa’yla 2007 Dünya Şampiyonası’nda koşacağını söyledi. Biz de bu durumu yönetim kurulumuza ilettik ve Ayhan’ı 6 ay Amerika kampına gönderdik. Kampın ardından Ayhan’a haziranda yapılacak Avrupa Kupası’nı anımsattık ve bu kupanın Türkiye için çok önemli olduğunu söyledik. Çünkü Avrupa Kupası’nda Türkiye birinci olursa 1. Lig’e çıkma hakkını alacaktı. Kendisine teklif götürdük ama ‘Ben koşmayacağım’ yanıtıyla karşılaştık. Biz Süreyya’yı koşturmanın çabasını verirken kendisi koşmamak için direndi. Kısacası biz elimizden geleni yaptık. Bu konuda daha fazla konuşmak istemiyorum. Sonuçta da biz Avrupa Kupası’nda 1. Lig’e çıkma başarısını da gösterdik.” 13
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle