Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
C SPOR FUTBOL AHMET FETGERİ AŞENİ EKİM SALI BAKINCA FETGERİ KARDEŞLER Basketbola Dair SERDAR KIZIK Toplumun beğeni ve ilgisini çeken spor dalları arasında basketbol ön sıralarda yer alıyor. Özellikle gençler bu sporu seviyor, izliyor. Bu ilgi dönemsel olarak daha yükseğe çıkıyor. Son Dünya Şampiyonası ilginin tavan yaptığı, sevindiğimiz dönemlerden birisiydi. Umduğumuzu bulamadığımız son Avrupa Şampiyonası ise hayal kırıklığı... Cumhuriyet spor servisi, geçen hafta sonu çok başarılı bir çalışma gerçekleştirdi. Türk basketbolunun içinde bulunduğu durumu masaya yatırdı; uzmanların, teknik adamların, gazetecilerin ve yorumcuların görüşlerine yer verdi. Neler olup bittiğini gösteren, basketbolseverleri aydınlatıcı bir çalışma... Buna göre Avrupa Şampiyonası’ndaki başarısızlık temel olmak üzere sorunlar konusunda bazı ortak görüşler ortaya çıkıyor. Bogdan Tanjevic’in ulusal takımda işlevinin bitmesi ağırlıklı bir görüş. Yine de 2010’a dek görev verilmesi durumumda desteklenmesi öneriliyor... Öte yandan farklı değerlendirmeler de var. Sıralayalım: Artık Tanjevic’in vereceği bir şey kalmadı. Ona altyapılarda antrenör olarak görev verelim, o zaman daha çok verimli olur... Tanjevic’i değiştirmek federasyonun işi... Tanjevic misyonunu tamamlamış olsaydı, sezon ortasında 2 çok önemli Avrupa takımından teklif almazdı... Millilerin önünü tıkayanlar Türk antrenörlerdir. Hiç ‘çok yönlü’ oyuncu yetiştirmiyoruz... Ulusal takımın başında Türk bir koçun olması gerekir... Ekolümüzü kaybediyoruz... Türk basketbolunun ekolünü değiştirmek gerekli... Milli takıma katılan isimlerin egolarından arınması gerek... Lider olan oyun kurucumuz yok... Bazı oyuncular profesyonelliğe geçip kendilerini geliştirmeyi bırakıyor... Ulusal takımda oyuncular arasında dostluk yok, sorunlar var... Ulusal takımdaki oyuncular arasındaki rahatsızlık 2001 Avrupa Şampiyonası’ndan sonra başladı... Dünya Şampiyonası’nda müthiş bir mücadelenin ardından Hidayet ve Mehmet, telefon açıp bir kere olsun arkadaşlarını veya takımı tebrik etmedi... “NBA oyuncularını takıma alın” diye baskı yapıldı. Onlar takımın sistemine uymamakta direniyor... 2005’teki başarısızlık oyunculardan kaynaklanıyordu. İdmanlarda birbirlerine saygı duymuyorlar ve sürekli kavga içindeydiler. Teknik heyet buna seyirci kaldı... Basketbolcular resmen açıklamasa da hiçbiri Tanjevic’i sevmiyor... Tanjevic kadroyu kurarken kendi hür iradesini kullanamadı. Federasyon başkanının müdahalesi var. Sponsorlar, “NBA oyuncuları takımda olsun” dedi... Türkiye’de basketbolun mutlaka değişmesi lazım. Altyapı iflas etti... Görüldüğü gibi görüşler birbirinden çok farklı. Benim bu değerlendirmelerde ilgilimi çekenlerin başında Mehmet Baturalp’in “Türkiye’de basketbolun mutlaka değişmesi lazım. Altyapı bu yıl iflas etti. Çünkü antrenörler kendilerini yenileyemedi. Geri kalmışız...” yaklaşımıyla Beşiktaş Antrenörü Ergin Ataman’ın “Kendi ekolümüzü kaybediyoruz” yakınmasıdır. İkisi de birbirine çelişik görünebilir. Ancak bu çelişkiden yeni bir senteze ulaşılabilir. Ama bunların üstünde asıl önemli bir değerlendirme var ki gerçekten salt bizim açımızdan değil, dünya basketbolu ölçeğinde çok önemsenmelidir. Doğan Hakyemez’in verdiği bilgiye dayanan Ahmet Kurt, Tanjevic’in kadro oluşturmada kendi iradesini kullanmadığını, sponsorların isteğiyle NBA oyuncularının milli takıma alındığını öne sürmektedir. Eğer bu sav doğruysa sponsorlar Avrupa Şampiyonası’nda sıralamayı etkilemiş olmuyor mu? Ya yarın küresel sponsorlar sıralamayı kendileri yaparsa ne olacak? “Uluslararası şirketlerin rekabeti var, bir şey olmaz” görüşündeyseniz, “kâr paylaşımında anlaşılırsa neden olmasın” yanıtına ne dersiniz? Bu küresel düzen ne yazık ki sporu da bozuyor. VE ‘O MEKTUP’ G eçen haftaki yazımda Beşiktaş Kulübü kurucularını bir araya getiren ana etkenin her birinin Çerkez asıllı olmaları ve Beşiktaş’ın bir Çerkez kulübü olarak “Bereketiko Jimnastik Kulübü” ismiyle kurulmuş olduğunu anlatmıştım. Yine Beşiktaş’ın kurucularından Mehmet Şamil ve Hüseyin Bereket beylerin Şeyh Şamil’e dayanan soyağaçlarını geçen hafta yayımlamıştım. Beşiktaş’ın diğer iki kurucusu Ahmet Fetgeri ve Mehmet Fetgeri kardeşlerin soyağaçları hakkında bilgiyi, Ahmet Fetgeri Bey’in 1947’de kaleme aldığı bir mektuptan alıntı yaparak vermek istiyorum. ADLARIN FARKLILIĞI Ahmet Fetgeri Bey, ailesiyle birlikte Kafkasya’dan Sapanca’ya göç ederken izini kaybettiği bazı akrabalarını arayışı sırasında bu mektubu yazmış. Ailenin Türkiye’ye hicret etmeden önce kullandığı isimlerle Türkiye’ye göçleri sonrası kullandıkları adların farklılığına dikkatinizi çekmek isterim. Büyük küçük harfler ve noktalama işaretleri, mektubun orijinalinde olduğu gibi kullanılmıştır: “Soyumuzun adı (AŞENİ) dir. Buradaki (A) dan sonra gelen (Ş) harfinin aslı (Ş) ile (F) arasında bir sedadır. Arap ve Latin harflerinde bu sedayı verecek bir harf olmadığından (Ş) yazılmaktadır. Dedelerimizin Kafkasya’daki yerleri GDOWTA kazasının VENDRIPŞ köyüdür. Babam ve Annem buradan Türkiye’ye hicret etmişlerdir. 1921 senesinde İstanbul’da görüştüğüm Gürcü Prenslerinden olduğu sanılan (Şirvalşitz) adında bir zat TUĞRUL YENİDOĞAN soyumuzu öğrenince bana fevkalade hürmet ve riayet göstermiş ve Soyumuzun Gürcistan’da, bilhassa Batum civarında çok kalabalık ve çok kuvvetli olduğunu ve eski bir mazide Gürcistan tahtına kadar yükselmiş bir soy olduğunu söylemişti. Tanıyabildiğimiz en büyük dedemizin adı (MAC) dır. (MAC) in bir oğlunu tanıyoruz. Adı (BIT) dır. (BIT) in 3 oğlundan ikisinin adlarını biliyoruz. Bunlardan birinin adı (FETGERİ) ve ötekinin de (SAKUT) dur. (SAKUT) un 4 çocuğundan üçü Türkiye’ye gelmiştir. Biri erkek, ikisi kız olan bunların adları: MUSA, ŞEMSİYE ve ZELİHADIR. (BIT) in diğer oğlu (FETGERİ) benim dedemdir. (FETGERİ) nin HABRAA yahut buradaki adıyla (İBRAHİM) , (ATKUG) yahut buradaki adı ile MUSA ve (MAÇAGUA) adlarındaki üç oğlunun adlarını biliyoruz. Bunlardan en küçüğü olan (MAÇAGUA) Kafkasya’da kalmış ve üç çocuğu olduğunu da sonradan öğrendim. HABRAA yahut burada takma ismi ile (İBRAHİM) ise Türkiye’ye geldikten sonra kaybolmuş. Askerde öldüğünü söylediler, fakat hakikati bilmiyoruz. Ben çok küçükken bu amcamın bir müddet Babamın yanında, Yanık’ta bulunmuş olduğunu merhum Teyzemden işitmiştim, Babam öldükten sonra İstanbul’a geldik ve kaldık. Annem de öldükten sonra büsbütün karanlık ve meçhulât (bilinmezlikler) içinde kaldık. Her şeyi unuttuk. (FETGERİ) nin diğer oğlu (ATKUG) yahut (MUSA) yani (HABRAA) yahut buradaki adile (İBRAHİM) in kardeşi, benim Babamdır. Sapanca’nın Yanık köyünde yerleşmişti. 4 kardeş idik, üçü öldü, ben kaldım. Benim de şimdi bir oğlum ve iki kızım vardır. Ben bugün 59 yaşındayım. (A.F.Aşeni / Deniz İkmal Merkezi Komutanlığı Gölcük İzmit 1947” Ahmet Fetgeri Bey kaleme aldığı soyağacında aile soy isimlerini Latin harfleriyle “Aşeni” olarak yazmış. Çerkez kaynaklarında bu soy ismi “Şhaenu” şeklinde geçiyor. Ahmet Fetgeri Bey’in 1934’de yürürlüğe giren soyadı kanunundan 3 yıl önce vefat eden kardeşi Mehmet Fetgeri Bey’in ismi tüm Çerkez kaynaklarında “Mehmet Fetgerey” olarak kullanılmış. Kafkas göçleri deyince akla gelen etnik yapının adı Çerkezlerdir. Çerkez adı aslında Kuzey Kafkasya halkları için dışarıdan yapılan bir tanımlamadır. Bugün Çerkez diye adlandırdığımız insanlar temelde Adıge Abhaz ile Çeçen ve Dağıstan kollarına ayrılıyor. Dağıstan kolunun da Avar, Lezgi, Lak ve Gazi Kumuk gibi alt kolları var. Bugün Türkiye’de yaşayan Çerkezlerin büyük çoğunluğu Adıge ve Abhaz kökenlidir. Bir yanlış anlaşılmaya yer vermemek için bu yazıda Osmanlı İmparatorluğu’na göç edip yerleşen tüm Kafkas kökenliler için Çerkez tanımlamasını kullandığımı belirtmeliyim. Osmanlı Devleti’nin Çerkezleri kendi ülkesine yerleştirmeyi kabul etmiş olmasının temel nedeni onların da Müslüman olmalarıdır. Ancak Çerkezleri en iyi şekilde kullanmanın hesaplarının da yapılmış olduğu açıktır. Ruslarla yapılan uzun savaşlar nedeniyle savaş Çerkezler için artık bir yaşam tarzı olmuştur. Erkekler hep silahlıdır, onların bu savaş deneyimlerinden yararlanmanın mümkün olduğu düşünülmüştür. (Yaşar Bağ “Çerkezlerin Dünü Bugünü”, 2001, Ankara, sf.53) TA R I H T E N IZLER FUAT BALKAN HAMZA OSMAN 4