20 Haziran 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

an ben ve Can görev yapıyor ama Fatih Terim’in elinde fazla bir alternatif olmadığı da ortada... C.A.: Benim kendi takımımda forma giymem milli takım sayesinde oldu. Fatih Terim hazırlık kampında oynatmasaydı bugün farklı bir konumda olacağımı biliyorum. Nedense teknik adam ve yöneticiler özellikle savunma bölgesinde tecrübeli ve yabancı oyuncuları tercih ediyor. Genç oyuncular pek fazla şans bulamıyor. Ben belki bu konuda şanslıyım. Çünkü kendi takımımdan önce milli takımda oynamaya başladım. Performansınızı yeterli buluyor musunuz? G.Z.: Şu an için yüzde 100 performans gösteriyorum diyemem. Elbette eksiklerim var. Topu oyuna sokmakta daha ba C SPOR FUTBOL şarılı olsam benim için çok iyi olur. Ancak bu açığımı da daha çok çalışarak gidereceğim. Ancak bireysel olarak gösterilen performansta diğer takım elamanlarının da çok büyük etkisi oluyor. Formsuz bir takımda ne kadar iyi oynasan da göze çarpmazsın. Ancak takım olarak iyi şeyler yapıyorsanız o zaman sizin de performansınız artar. C.A.: Forma giyerek bir oyuncu tecrübe kazanır. Artık oynarken üzerimde bir stres yok. Maç oynama stresini aştım. Karşılaşmalarda ‘Nasıl yapacağım, becerebilecek miyim?’ diye düşünmüyorum. Yapabileceğim şeyleri yapıyorum, kötü yaptığım şeyleri telafi etmeye çalışıyorum. Oynadıkça daha iyi olacağım. 5 EYLÜL 2006 SALI BAKINCA Mucize Değil SERDAR KIZIK ‘SAKATLIKLAR SIKINTI YARATTI S akatlıklar peşini bırakmıyor. Bu kadar olumsuzluğa karşın kendini nasıl motive ettin? G.Z.: Sahada 90 dakika canını dişine takıp mücadele edince sakatlanma olasılığın da artıyor. Tekmeye başını koyarsan sakatlanırsın. Tam forma giymeye başlamışken sakatlıklar ve hastalıklar peşimi bırakmadı. Bu durum canımı sıkıyor. Şu an bile Malta maçında oynayıp oynamayacağım belli değil. Sol üst adelemde sorun var. Düzelirse oynayacağım. Sakatlandığım dönemde dostlarım ve ailem hep yanımda oldu. Hocalarım da bana destek oldu. Onlardan aldığım enerjiyle motivasyonum arttı. Beklediğin patlamayı yapabildin mi? G.Z.: Bu yıl istediğim düzeye geldim. Ancak önemli olan bunu devam ettirebilmek. Tabii ki Beşiktaş’ın ligde alacağı sonuçlar da bizim için önemli. Çünkü işler kötü giderken bundan hepimiz olumsuz etkileniyoruz. Ancak bu yıl iyi başladık. Tigana’nın futbolunu her geçen gün daha iyi kavrıyoruz. Yeni arkadaşlar olmasına karşın uyumumuz üst düzeyde. Golcü bir savunma oyuncusu görüyoruz son zamanlarda.... G.Z.: Tigana benden yan toplarda ileri çıkmamı istiyor. Hava toplarındaki etkinliğimi kullanmam takıma avantaj sağlıyor. Ligde iki golüm var. Bu maçı ne kadar çok kazanmak istediğinizi gösteriyor. Beşiktaş’ın bu yıl hedefi nedir? G.Z.: Öncelikle geçen sezonun kötü izlerini silmek istiyoruz. Kötü giden sezonda bile iki kupa aldık. Bu takımın kapasitesini ortaya koyuyor. Bizi ilgilendiren kendimiz, rakiplerimiz değil...Bu yıl ligde ve Avrupa’da taraftarımızı mutlu etmek istiyoruz. ‘LUGANO VE EDU’YU TANIMIYORUM Bu sezondan beklentilerin neler? C.A.: F.Bahçe’nin 100. yılı... Böyle anlamlı bir yılda bu takımın formasını giymek benim en büyük isteğim. 22 yaşında hem milli takımda hem de F.Bahçe’de 11’de oynamaya başladım. Bu sezon iki formayı da sırtımdan çıkarmak istemiyorum. Sonrası gelir zaten... Yeni transferler oldu. Bu forma rekabetinde şansını nasıl buluyorsun? C.A.: Çok çalışmak zorunda olduğumu biliyorum. Şans verildiği zaman zaten kulübümü en iyi şekilde temsil etmeye çalışacağım. Bundan sonra yedek kalıp kalmamam önemli değil.Çünkü biz bir şeyler için mücadele ediyoruz. Bizim hayatımız tabii ki önemli ama ‘kulübüm bana ne yapar?’ düşüncesinde olmam.‘Ben kulübüme ne yaparım?’ diye düşünüyorum. Ancak giydiğim formayı kesinlikle çıkarmak istemiyorum. Bu nedenle herkes 1 çalışıyorsa ben 35 çalışmalıyım. Gelen oyuncuları nasıl değerlendireceksin? C.A.: Kezman’ın golcülüğünü kimsenin tartışmasına gerek yok. Ancak Edu ve Lugano’yu daha önce tanımıyordum. F.Bahçe’ye geldiklerine göre önemli oyuncular... Önemli olan Zico’nun kararı. Geçen sezon takımın başında Daum vardı. Şimdi ise Zico hocanız... İkisi arasındaki fark nedir? C.A.: Daum bana güvenmiyordu. Belki o da kendince haklıydı. Çünkü karşısında genç ve deneyimsiz bir oyuncu vardı. Ama Zico takımın başına yeni geçmesine karşın beni oynatmaktan çekinmedi. Sadece ben değil, Kerim ve Semih de Zico’nun gelmesinden sonra daha fazla oynama şansı buldu. 2010 Dünya Şampiyonası... Bu takıma Japonya yolculuğu öncesi burun kıvıranlar, dünya altıncılığına, biraz da mahçup biçimde ‘‘mucize’’ diyor. Mucize, başarıyı, emeği küçültür. Pırıl pırıl Türk gençlerine haksızlıktır mucize. Onların ‘‘takım’’ kimliğini, kişiliğini küçültmek, yok saymaktır. Dünya devlerini ardı ardına devirmenin adı ‘‘mucize’’ olamaz. Çünkü mucizeler enderdir, bir saman alevi gibidir, arkası gelmez. Oysa Japonya’daki başarının geleceği vardır artık. Türk milli takımının, Türk gençleri ve çocuklarının, basketbolseverlerin, sporseverlerin hedefi 2010’dur. Hatta orada yarı filan, final oynamaktır. Şampiyon olmaktır... Bu gerçekçi bir beklentidir artık. Bu takımdan ‘‘bir şey’’ beklemeyenler, yazdıklarını söylediklerini unutmuş, ‘‘Yunanistan’ı kesin yenmeliydik. O zaman önümüz açıktı’’ bile dediler. Kendi kendilerine ‘‘yakalandılar’’ adeta. Eğer İbo’nun attığı üçlük potanın ağzından çıkmayıp, girseydi ‘‘onların mucizesi’’ de gerçekleşmiş olacaktı. İçlerinde bazıları hala ‘‘NBA’’ oyuncuları da yer almalıydı diyor. NBA takımı ABD’nin hali ortada. ABD’nin 12 NBA’li Dream Team’inin durumu ortada. Rüya oldular, takım oyunun karşısında. Miami Heat’i şampiyon yapan Dwayne Wade, basketbolun gözdesi LeBron James nerede? İşte salt kendisi için değil, takımı için gücünü ortaya koyan Ermal Kurtoğlu’nun örnek sözleri: ‘‘Önemli olan formamızın arkasında yazan isim değil, önünde bulunan bayraktır. Biz bu bayrak için oynuyoruz... Herkes Hidayet’i, Mehmet’i konuşurken biz nasıl iyi bir takım olduğumuzu gösteriyoruz.’’ Kaptan İbrahim Kutluay’ın söyledikleri de yabana atılır türden sayılmaz: ‘‘Gelmeleri gerekirdi. Burada olmalılardı. Milli forma herkesten üstündür. Geleceksin, katılacaksın ve sakatsan da oynamayacaksın. Ama yanımızda olacaklardı. En azından bizimle olduklarını hissettirmelilerdi. Biz Türk’üz. Yani bazı etik değerlerimiz vardır. Onları mutlaka korumalıyız. Etik değerlerimiz başarıdan daha önemlidir...’’ Bizim sokakta genç ve çocuklarımızın son yıllarda arada bir uğradıkları basketbol sahası bir haftadır cıvıl cıvıl. Büyük bir umuttur bu manzara. 2010 Dünya Şampiyonası’na kadar daha da deneyim kazanacak genç sporcularımız çıtayı yükseklere çıkarmışlardır artık. Binlerce çocuğumuz seyirci değil, yeni sporcular olarak hem sağlık kazanacak, kendilerini geliştirecek, hem de ülkelerine başarı kazandıracaklardır bundan sonra. İçtenlikle teşekkür ettiğimiz dünya altıncısı milli takımımız, bu yolu açmıştır. Bunun için ülke çapında bir program ve destek gerekiyor. Japonya’da galibiyet sonrası kutlamalarda bir ara ekranlarda gördüğümüz ‘‘vekaleten’’ Gençlik ve Spor Genel Müdürü’nden ve ekibinden bir beklentimiz yok. Bilgileri, deneyimleri, bakış açıları sınırlı. Onlar, salt sporu seyretmekle yetinip, başarılarda, kutlamalarda ortaya çıkıyorlar. Ama federasyon, kulüplerimiz, okullarımız, antrenörlerimiz ve özellikle de beden eğitimi öğretmenlerimizden beklentilerimiz büyüktür. Bir de ekranlarda maçları anlatanlar ‘‘savaş ve savaşçı” sözcüklerini kullanmaktan vazgeçse. EPosta: [email protected] A rtık önümüzde yeni bir ufuk var. 5
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle