23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

C SPOR FUTBOL EYLÜL SALI BAKINCA Sisler Bulvarı SERDAR KIZIK B Futbolcular bana kızacak! Sizin için öncelik lig mi yoksa Avrupa mı? GERETS: Şampiyonlar Ligi’ne katılmak için şampiyon olmak gerekir. Ancak 2 şampiyonluktan biri beni fazlasıyla memnun eder. Eski futbolcunuz Kezman, F.Bahçe’ye transfer oldu. Futbolculuğundan çok yaptığı politik simgeyle gündeme geldi. Golcülüğü ve kişiliği hakkında bilgi verebilir misiniz? GERETS: Çetnik selamını bilmiyorum. Bildiğim tek şey PSV’deyken gol attıktan sonra formasının arkasını göstermesiydi. Türkiye’de hiç gol atmamasını diliyorum. Ancak bunun gerçekleşmeyeceğini de biliyorum. Sizin çalıştırdığınız takımlar genelde sezona iyi başlardı. Ama bu yıl tersi bir durum söz konusu... GERETS: Önemli olan kötü dönemde bile puanlar alabilmek. Biz bu yıl ilk maçlarda yeterince puan hediye ettik. Denizli maçı hariç puan kaybettiğimiz karşılaşmalarda galibiyeti hakeden taraftık. Sıkıntı yaşadığınız bölgede sakatlar iyileşti. Ilic’i de golcü sayarsak 5 kişilik bir isim listesi var. 11’i oluştururken zorlanacaksınız galiba? GERETS: Zor bir seçim olacak. Bazı oyuncuların bana kızacağını biliyorum. Bu da futbolun cilvesi. Ama bugünlerde işim kolay. İdmanlara göre değerlendireceğim. Oyuncularınızla diyaloğunuz nasıl? Eskiden gol atıldıktan sonra tüm takım size koşardı. Şimdi bu görüntüler yok. GERETS: Çok gol atamadık (Bunu söyleyen Erdal Keser). Önemli olan çalışmanın ürünlerini sahada almaktır. Futbolcunun bana koşup koşmaması çok önemli bir ayrıntı değil. Takım olarak seviniyoruz zaten. Türk futbolcusunun en önemli sorunu nedir? GERETS: Devamlılık... Milli takım ve Türk takımlarının futbolla ilgili sorunu yok. Ancak ciddiyet ve devamlılık konusunda sıkıntı var. DAHA BURADAYIM Yaşanan puan kayıplarından sonra sizin gönderileceğiniz yönünde haberler basına yansıyor. Bu konu size sorulduğunda ise ‘‘Türkiye macera ülkesi’’ dediniz. Gerçekten de Türkiye’yi bir macera olarak mı görüyor sunuz? GERETS: Aslında Türkiye’ye gelmeden bazı konularda hazırlıklıydım. Benim için bu şekilde basında yer alan ifadeler sürpriz olmadı. Şimdilik G.Saray’da uzun yıllar kalmayı düşünüyorum. asketbol Milli Takımımızın Japonya’daki başarısının ardından sandık ki, futbol milli takımımızla ilgili bir karşılaştırma yapılır. Her iki milli takım masaya yatırılır, değerlendirilir. Örneğin Malta karşılaşması öncesi ‘‘gençleşme’’, ‘‘takım olma’’, ‘‘milli takımda teknik adamın rolü’’ gibi konular dile getirilir, geniş bir yelpazede tartışma ve yorumlar sürer. Ne gezer! Futbolda kendi kaoslarına döndüler yeniden, basketboldan alınacak dersler yokmuş gibi... Dünya futbol sıralamasında yeri en altlarda, ikisi dışında tüm futbolcuları kendi liglerine sıkışmış Malta karşısında alınan 20’lık sonuç, olumsuz futbolu örtemez. Bugün milli takımın Avrupa Şampiyonası’na katılmasıyla ilgili kuşkular ve soru işaretleri, ‘‘şucular, bucular’’ istedikleri kadar tersini söylesinler, ‘‘sahiplerinin sesleri’’ istedikleri kadar kalem oynatsınlar artmıştır, büyümüştür. Böyle giderse Norveç ve Yunanistan’ı geçip, gruptan çıkmak güç olacak. O nedenle, öncelikle ‘‘yeniden yapılanma’’ konusunu esas alarak, teknik direktörden, futbolcu seçimine kadar tartışmakta yarar var. Bu tartışmanın temel konuları birbirinden bağımsız olmayacağına göre asıl soru, milli takımın geleceğinin ne olacağı üstüne kurulmalı. Ama linç etmeden, kulüp formalarını ve şapkalarını çıkarıp, taraftar penceresinden bakmadan. Örneğin milli takım üstünden kulüp rekabeti yapmadan, teknik adamla ilgili tartışmaları Fatih Terim Ersun Yanal maçına çevirmeden. Salt Galatasaraylılıklarından ötürü Terim ve Hakan Şükür’ü her koşulda desteklemeden, salt Fenerbahçe’ye yakın diye Yanal’ı ‘‘seçenek’’ göstermeden.... Nereye geldik? Bilimsel ve çağdaş futbolun ışığında gerek oyun anlayışı gerekse kadro anlamında önemli değişimleri planlayan Yanal’ın son derece haksız biçimde milli takımdan uzaklaştırmasına gidelim önce. Çünkü ‘‘gençleştirme’’ derken, Malta karşısında 30 yaşını aşmış beş futbolcuyla çıkmanın, belli isimlerle ilgili ‘‘inatlaşma’’nın altında o süreç yatıyor. Sonra, her ikisi de 20 yaşında Senderos ve Behrami gibi iki genç futbolcunun golleriyle yenildiğimiz, 20’lık İsviçre maçını anımsamakta yarar var. Sonra, İstanbul’daki rövanş maçındaki cezalardan ötürü ağır bir yara alırken, önemli bir sorumluluğu bulunan Terim’in tereyağından kıl çeker gibi olaydan sıyrılmasını anımsamak gerekiyor... Milli takımda son 3 yıldır gol atamayan, takım kimliği ve kişiliğini etkileyen Hakan Şükür sorunu da ayrı bir konu. Neymiş? Gol pası veriyormuş, ‘‘Başka Hakan Şükür var da oynatmıyor muymuş...’’ Neymiş ? Sorun değilmiş, milli takımda kimin kaptan olacağına karışılmıyormuş. Rüştü ve Hakan, bu konuyu kendi aralarında hallediyorlarmış... Neymiş ? Liglerde yabancı sınırlaması kalkmalıymış... Bu yaklaşımlarla, bu oyun anlayışı ve felsefesiyle, Malta karşısındaki bu yapılanmayla geleceğin milli takımını oluşturmak çok güç olmalı. Bu gerçekler ışığında bakınca, Türk futbolundaki ezberlenmiş kalıpları, anlayışları, yaklaşımları süratle terk etmek gerekiyor. Dünya futbolunda, son üç dört yıl gibi kısa bir zaman diliminde bile yaşanan değişim, bunu zorunlu kılıyor çünkü. Görmüyor musunuz, futboldaki bu yüksek tempoya, bu yüksek hıza erişmeden başarı sağlayamayacağız yoksa. Basketbolumuz umut veriyor, futbolumuz sisler bulvarında... 11
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle