22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

DOPİNG ÇIKMAZI C Ü N E Y T E . K O RY Ü R E K C SPOR ATLETİZM ARALIK SALI D oping konusunu tekrardan ele alışım bu konuya olan merakımdan değil,sorununun çok ciddi oluşu ve beklenmedik bir anda başımıza yıkılacağını bildiğim için. Futbolda şike olayları birden bire karşımıza çıktı. Aslında, bu işi bilenlerin çok iyi bildikleri gibi, şike yıllardır futbolun içinde elini kolunu sallayıp yürüyor. Dopingde, diğer sporlarda olduğu gibi, atletizmde de kol geziyor. İki yıl öncesine kadar, Süreyya Ayhan Yücel Kop olayı çıkıncaya kadar dünyadaki doping olaylarını duyar ve suçluları kınardık. Ama dolaylı olarak da olsa, idrar testine girmediğinden do layı IAAF tarafından cezalandırılan Süreyya olayı, korkunç bir gerçeği ortaya çıkardı ve hepimiz adeta şaşkına döndük. NİÇİN DOPİNG? Atletin doping almasının birkaç nedeni var. Bunlardan bir tanesi, adalesini geliştirmek, diğeri ağır antrenmanlara dayanıklı olmak ve sakatlanmayı önlemek. Bir başkası ise, kanda normalden fazla oksijen bulundurarak yorulmayı geciktirmek ve hatta önlemek. Sporcu, iki amaçla doping yapıyor ya da alıyor. Birincisi, şampiyon olabilmek, ikincisi ise şampiyonluğunu devam ettirebilmek. Sözüm ona, en modern aletlerle donatılmış antidoping kuruluşları, yetişmiş elemanları ile atletizmde belli başlı tüm atletleri, yarışmalar dışında bile kontrol etme hakkına sahip. Bu kontrolleri üçe ayırmak lazım. Birincisi, doping almasına karşın kontrol sırasında dopingli oldukları anlaşılmayanlar, ikincisi dopingde yakalananlar. Bir diğeri ise, doping kontrolündeki kuralara uymayanlar. Süreyya Ayhan, bu üçüncü guruba dahil olduğu için, doping aldığı saptanmamış olsa bile, zorluk çıkardığından dolayı IAAF tarafından iki yıl boykot almıştır. Genelde doping alan atlet, dopingli maddeyi bir ilaç yoluyla vücudundan atsa bile, bu “Silici” denen maddenin vücuttan kolay çıkmaması nedeniyle, kontrol yapan yetkili kuruluş, atleti doping almış olarak kabul eder. Atletizmdeki türlü branşlarda ilk sıralarda yer alan ve büyük yarışmalarda dereceye girenlerin bir yıl içinde defalarca kontrolden geçmelerine karşın, günümüzde adları duyulmuş büyük şampiyonların, doping almalarına rağmen bir türlü yakalanamadıkları da bir gerçek olarak kabul edilir. Antidoping kuruluşları, doping aldığı saptanan atletlere ceza vermekle yetinmeyip, bundan sonra atletin antrenörüne ve hatta menajerine dahi boykot verme yolunu açacaklar. Zira, Atletin başarısında kendi kabiliyeti ve becerisi kadar onu yetiştiren antrenörü ve menajerinin de katkısı var. YENİ TÜRLER ntidoping kuruluşları, idrar ve kan testleri ile atletin doping alıp almadığını kontrol etmeye çalışırken, bazı büyük laboratuarlarda atletlerin genleri ile uğraşan ve biraz kabiliyetli atleti dünya şampiyonu dahi yapabilecek imkanları araştıran uzmanlar yakın geleceğin şampiyonlarını yetiştirecek imkanları araştırmaktadırlar. Bir süre sonra bir laboratuara gidip 100 metreyi 9 saniyede koşan, yüksek atlamada çıtayı 2.50 metreye koyduran veya 9.20 metre uzun atlayan bir şampiyonu ısmarlamak ve bir müddet sonra da bu muhteşem şampiyonu atletizm sahalarında görmek, bazı kahinlere göre, mümkün olabilecektir. Dopinge karşı çıkanlar, sporcunun sağlının bozulacağını iddia ederler. Sporcunun cevabı hazırdır: “Can benim, sanane!” Dopinge karşı olanların ikinci tezi, doping alanın doping kullanmayana olan üstünlüğünden dolayı ortaya çıkan bir eşitsizlik durumudur. Dünya zaten eşitsizlik örnekleriyle doludur. Gelişmiş bir ülkede doğan ve gayet iyi beslenme, eğitim, idman ve yarışma imkanları ile donatılmış bir atletin, gelişmemiş bir ülkede doğan ve bütün bu olanaklardan faydalanamayan atlete olan üstünlüğü açıca ortadadır. SEYİRCİ REKOR İSTİYOR Stadyumları dolduran binlerce seyirci ve ekran başında yarışmaları izleyen milyonlarca televizyon izleyicisi yarışmalarda çekişme kadar rekor da bekliyor. Bir zamanlar, en ufak zaman dilimi olarak saniyenin onda biriyle ölçülen koşulardaki rekorlar bir ara kırılmaz hale gelince bundan çeyrek yüzyıl önce rekorların saniyenin yüzde biriyle ölçülmesi kabul edilince yeni rekortmenler sahneye çıkabildi. Uzun atlamada ilk atlayışı ile altın madalyayı kazanan Carl Lewis, 1984 Los Angeles Olimpiyadları’nda 200 metre seçmeleri için hazırlık yapması gerektiğinden uzun atlama pistini bırakınca tüm seyirciler tarafından dakikalarca yuhalanmıştı. Zira, seyirci Carl Lewis’in dört altın madalya peşinde olduğunu unutmuş ve ondan uzun atlamada, 1968’den beri kırılamayan Bob Beamon’un 8.90 metrelik dünya rekorunu kırmasını bekliyordu. Diğer spor branşlarında kuralları koyan ve uygulayan Uluslararası Federasyonların hemen her biri bugüne dek kendine göre bir liste yaparak “Doping” saydığı ilaçları sıralamıştır. Amerika’nın en gözde sporu Beyzbol’da, bir sporcunun bir sezon içinde kazandığı başarının arkasında doping var mı yok mu sorulmaz ve ne bu sporun federasyonu ne de seyirciler bu yıldız sporculara “Dopingli” diye bakmazlar. Doping alan her sporcu dopingi bilerek alır. Ve dopingi alan sporcu bu konuda bir ilaç uzmanı kadar da bilinçlidir. Türkiye’de ise, bu konuda sporcu doping aldığını bilir, ama bunun kendisine ne kadar yararlı veya zararlı olduğunu bilmediği gibi, bilinçsiz bir tarzda doping kullanır. Bu konudu çok hassas olan ve kendi adını taşıyan klüp atletlerinin böyle bir alışkanlığa sapmasını önlemek amacıyla ENKA Kulübü çok yerinde bir kararla kendi atletleri için daha önceden açıklanmayan tarihlerde testler yaptırır ve atletin sağlığını korurken kendi imajının da sarsılmasını önler. Gönül ister ki, Atletizm Federasyonu bu konuda gerçekçi ve önleyici tedbirler alır da, hiç beklenmedik bir zamanda ortaya çıkabilecek büyük tehlikeleri önlemiş olur. Pistlerde birkaç yılını tamamlayan genç bir atlet bile, yaptığı vasat derecelere bakmadan, “Elit atletler alıyor” diyerek, leblebi gibi doping haplarını yutup, yarışmalar sırasında yapılabilecek kontrollerden kaçabileceği zamanı dahi hesaplayacağını zanneder. Atletler arasında kimin ne aldığını bilmek için, bu işin satıcıları olan belirli kişileri takip etmek yetecektir. Bu da, çok da zor olamayan bir yöntemdir. A S O N U Ç ntidoping kuruluşlarının, yepyeni doping ilaçlarıyla donatılacak yeni şampiyonlar karşısında nasıl geriden gidecekleri açıklıkla görülüyor. Toplum bir süre sonra, “Bırakın, kim ne alırsa alsın. Ben rekor istiyorum” derse antidoping kuruluşlarının kapılarını kapatması gerekir. Toplum’un bir kısmı ise, bu atlet temiz de olsa, “Acaba?” diye arkasından dedikodu yapabilecektir. Sanıyorum sonunda profesyonelliğin sahte amatörlüğü ortadan sildiği gibi, doping de isteyen tarafından kullanılacak ve şampiyonlar dopingli olup olmadıklarına bakılmadan, tanrılaştırılarak omuzlarda taşınacak. A 18
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle