Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
NEYMİŞ ABDÜLKADİR YÜCELMAN H A F T A N IN SÖZÜ E R S U N YA N A L : İrticanın ilacı eğitim, eğitimin ö n e m l i u n s u r u d a s p o r. . . FUTBOL OLMASAYDI PORTEKİZ’İ YÖNETEMEZDİM DİYEN SALAZAR’IN ÜLKESİNDE FUTBOL ANKETİ Yaşlılar ‘Figo’, gençler ‘Ronaldo’ diyor G eçen hafta Portekiz Turizm Bakanlığı ve THY’‘nin ortak organizasyonuyla Lizbon’daydım. Öteden beri diktatör General Salazar’ın koskoca bir ülkeyi 3 F ( Futbol, Fiesta ,Fado) ile nasıl uyuttuğunu öğrenmek ve bugünkü sonuıçları görmek için büyük fırsattı. Gerçi çok yüklü bir program hazırlanmıştı ama yine de “Futbol olmasaydı ben Portekiz’i yönetemezdim”diyen bir diktatörün futbol tutkunlarına ayıracak mutlaka bir zamanım olacaktı. Lizbon’da da futbol toplumda önemli bir yer tutuyor. Çok önemli bir yer tutuyor. Ancak dikkatimi çeken de yaşlıların gençlerden çok daha fazla futbolla ilgilenmeleri oldu. Onlar önce Eusebio, son yıllarda da Figo diyor, başka şey demiyor. Eusebio’yla 65 bin kişilik stadı olan Benfica yıllar önce bir numaraya dek yükselmişti ve Lizbon’un 1904’te kurulmuş en eski kulübü Benfica, UEFA Kupası’nı iki yıl üst üste 6061’de müzesine götürmüştü. O günün koşulları içinde görkemli kutlama törenlerini düşünsenize, tam bir diktatörün istediği ortam değil mi? Bugünkü gençliğin idolü Ronaldo’yla Nuno Gomez. Eh biraz da Deco; Ronaldo için “O bir numara” diyorlar, yaşlılar ise Ronaldo için “Oynasa iyi ama keyfine düşkün. Almanya’da bizi şaşırtı” derken kafalarını da iki yana sallamayı ihmal etmiyorlar. (Portekiz yarı finalde Fransa’ya 10 yenildi. Üçüncülük maçında da Almanya’ya 31 yenilerek dünya dördüncüsü oldu. Portekiz’in tek golünü Nuno Gomez attı ) Avrupa Şampiyonası Grup Elemeleri’nde Macaristan’ı 10 yendiğimiz maç sonrası Portekiz, sahasında Azerbaycan’la oynuyordu ve o saatlerde biz bomboş sokaklarda yemek yiyecek açık bir yer arıyorduk. Sonradan öğrendik ki Portekiz Azerbaycan’ Ronaldo’un attığı iki golle 30 yenmiş. Ertesi gün spor mağazalarında Portekiz ve Ronaldo’nun forma tişörtleri yok sattı. Portekizde bugün Portekiz Cumhuriyeti var ama futbolun heyecanı ve tutkusu için ille de Salazar gibi bir diktatöre gerek yok. Futbol yine de en popüler spor. Ancak Portekizliler futbol kadar bisiklet yelken ve sörfe de meraklı... Açık hava basketbol ve voleybol sahalarının dışında 35 km. uzunluğundaki sahil şeridinde sayısız plaj ve plaj voleybol sahaları var. Atlas Okyanusu’na boydan boya sahili olan Portekiz’de gençler denizin hakkını veriyor. Gençlerin büyük bir tutkusu da motosiklet yarışları. Formula 1 giremese bile dünya ve Avrupa motosiklet şampiyonalarının yapıldığı modern bir pist dolup taşıyor. Bizim üç tarafımız deniz olduğu halde su sporlarında bırakın dünyayı, acaba Avrupa’nın neresindeyiz? MECLİSTE EROTİZM TACİZ VE ŞİDDET G RUH SAĞLIĞIMIZ milyonumuz var” diyor. Nüfusumuzun sadece yüzde 20’ sinin mi ruh sağlığı bozuk? Galiba hocam, Aziz Nesin gibi biraz cimri davranmış, ya da toplumun daha bir strese girmemesi için kıyak yapmış. Düşünüyorum da ülkemizde 1200 psikiyatr varsa ve her 70 bin kişiye bir psikiyatr düşüyorsa; sokaklarımızda, mahallemizde, caddelerimizde, iş yerlerimizde, spor sahalarımızda, statlarımızda ve toplumun her kesimsinde A’dan Z’ye nice kendisini sağlam sanan insanlarla karşı karşıyayız, burun burunayız. Onlarla birlikte yaşıyoruz, yapılanlara bakıyoruz, “Kim bu deli yahu?” deyip geçiyoruz ama onun bir ruh hastası olduğunu hiç düşünmüyoruz. Olayın ilginç yanı onlar da kendilerini ruh NASIL ? 1 0 Ekim Dünya Ruh Sağlığı Günü’ydü. Dünya bu günü nasıl geçirdi, ne gibi etkinlikler yapıldı bilemiyorum ama eksik olmasın Arif hocamız bilgi verdi, teşekkür ederiz. Prof. Dr. Arif Verimli hocamız, fincancı katırlarını ürküttüğü için Bakırköy’deki hastaneden ayrıldı, şimdilerde Yeditepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Ana Bilim Dalı öğretim üyesi. Dünya Ruh Sağlığı Günü nedeniyle yaptığı açıklamada Türkiye’de 15 milyona yakın psikiyatri hastası ve 1200 psikiyatr olduğunu söyledi. Yani 70 bin kişiye bir psikiyatr düşüyormuş. Haberi okuyunca ilk aklıma gelen Aziz Nesin oldu. Tanınmış yazar, “Türkiye’nin ytzde 60’ı geri zekalı” demişti de kızmıştık, sonraları da “Aziz Nesin az bile söylemiş” diyerek çoğu zaman anmıştık onu. Şimdi de sayın Arif Verimli “Ruh sağlığı bozuk 15 sağlığı bozuk olanlar arasında görmüyor, işin tehlikeli yanı da bu. Çocuklarımız bu psikolojisi bozuk sağlıksız insanlar arasında yetişiyor, önlerine konulan bir takım kişilerce seçilmiş kitapları okuyorlar. Çocukların kafalarını karıştırmaya, masallaştırılarak bir takım hurafeleri minik beyinlere aşılamaya çalışanların sağlıklı bir ruh durumuna sahip olduğu söylenebilir mi? Kafaları takıntılı insanlarla bu ülke sağlıklı bir toplum olabilir mi? Toplumu kandırmaya çalışan kafalarla fakirin daha fakir olma yolundaki toplum, dua etsinler ki ruh sağlığından habersizdir. Sağlıksız bir toplumun örneklerini her gün gerek TV ekranlarında gerek gazetelerde görüyoruz. Ama ülkeyi aydınlık ve refaha giden bir toplum olduğuna inandırmaya çalışanlar, ülkenin geleceğine ve genç kuşaklara tarihin en büyük ihanetini işliyorlar ve kendilerinin de ruh sağlığından bihaber bu ülkenin kurtarıcısı sanıyorlar. Deli fıkrası malum, adamın biri akıl hastanesinde bir hastaya sormuş, “Siz içeride kaç kişisiniz?” Delinin yanıtı ilginç... “Siz dışarıda kaç kişisiniz?” eçen hafta TBMM’de CHP Milletvekili Engin Altay, elindeki 100 temel eserden pasajlar okudu. “Mendilin İpeklisi/tarlanın tezeklisi/İyi olur oğlanlar/ karının göbeklisi...” Bir başkası “Karpuz kestim nar gibi/Kızıngönlü var gibi/Açtım Baktım Yorganı/ Taze yağmış kar gibi...” Bir başkası daha... “Mini mini birler/ çalışkan ikiler/ Tembeldir üçler /Dayak yiyen dörtler.” Bu dizeler “Milli Eğitim Bakanlığı’nın damgası ve Milli Eğitim Bakanlığı tarafındn tavsiye edilmiştir” yazısıyla okullara girmiş. Yani taciz, şiddet ve erotik bir arada , tekmili birden sayın Altay’ın Milli Eğitim Bakanı’na sorduğu soruya Bakan’ın yanıtı daha da ilginç ve hatta korkunç... “Bu 100 temel eser saygıdeğer kültür adamlarımızın bir araya gelmesiyle oluşmuştur.” Yani atıvermiş topu kültür adamlarımıza. Acaba kültür adamlarımızın imzasını attıkları 100 temel eserden haberleri var mı bilemem ama statlardaki küfürler, şiddet ve taciz önlenmeye çalışılırken 910 yaşlarındaki okul öğrencilerinin eline ulaşan bu yardımcı (!) kitaplarla Milli Eğitim Bakanı ne yapmak istiyor? Şiddeti, erotizmi, küfürü ve şiddetin ilk okullara sokulmasına göz yuman değil, bilhassa izin veren Milli Eğitim Bakanı için söyleyecek söz bulamıyoruz. Küfürle, erotizmle mücadelede TV ekranlarını kapatmadan önce ilkokul sıralarında zehirlenen çocukların hesabı verilmelidir. KÜFRE YEŞİL IŞIK F utbol Federasyonu 3 maç art arda küfür edilen maçlarda takımların 3 puan indirme cezasını 6 maça çıkardı. Bu 5 maçta rahatlıkla küfür edebilirsiniz demek değil mi? Ama sıra altıncı maça gelirse hiç şaşmam. 6 maç sınırı da “görülen lüzum üzerine” 12 maça çıkar ve lig de böylece biter. Kulüplere geçmiş olsun. Küfürlere devam... 20