Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Sayfa « Kapak Tanmı politikasızlık bitirdi HÜLYAGENÇ Kendi kendine yeten 7 ülkeden biri olan Türkiye, ithalata dayalı tarım ürünleriyle beslenir oldu T ürk tarımının ithalata yönelmesi, yalnızca "gittikçe artan" yapısal sorunlann bir göstergesi değil, aynı zamanda politik düzenlemelerdeki hatalann da bir yansıması. Tarım ve hayvancılıkla uğraşan, GSMH'ninyüzde15'ini, istihdamın yüzde 45'ini sağlayan üreticilerin gün geçtikçe biraz daha yoksullaşması, geleneksel politikaların iflas etmesi ve akılcı politikalanngeliştirilmemesinden kaynaklanıyor. Ozellikle son yıllarda iktidara gelen partilerin icraatlarının seçim politikalannın ötesine gidememiş olması, tanm ve hayvancılık sektörünün içine düştüğü sıkıntılann biraz daha derinleşmesine neden oluyor. Seçim dönemlerinde açıklanan yüksek oranlı taban fiyatlan üreticinin rahatlamasını sağlamak yerine, kaynak sıkıntısı yaşayan Toprak Mahsulleri Ofısi'nin (TMOj yeterince alım yapamamasıyla üreticilerin spekülatörlerin kucağına itilmesine neden oluyor. Piyasada fiyat regülasyonu sağlayan EBK ve SEK gibi kuruluşların özelleştirilmesi ile birlikte tüccar ve sanayicinin insafına terk edilen üretici, elindeki ürününü zararına satmak zorunda kalıyor. Üreticiyi kaderiyle başbaşa bırakan REFAHYOL'un ardından Hükümctlcrin ilgisizliğiyle u/un süırdiı ikiııci plaııda kalaıı tarınıın ilacı islikıarlı bir «,ö/üııı paketinde. kurulan ANASOLD'nin daha güvenoyu almadan, tütün üreticisınin koruyucusu konumundaki TEKEL'in özelleştirilmesini gündeme getirmesi, tanma yönelik uygulanacak politikalarda bir gelişme olmayacağının işaretlerıni veriyor. Peki ne oldu da tarım alanında kendi kendine yeten ülkeler arasında 7'inci sırada yer alan, Avrupa'nın en çok hayvan varlığına sahıp sayılı ülkeleri arasında yer alan Türkiye, bu duruma geldi? Hayvan ve hayvansal ürün dış ticareti fazla verirken, hangi dengeler değişti de Türkiye birdenbire ithalatçı konuma geldi? Bu olumsuz sonuçları Türkiye'de tarım ve hayvancılığa yönelik politikaların uygulanmıyor olmasına bağlayan akademisyenler, "Siyasi iradenin değişkenliğinde dalgalanan günübiriik uygulamalann tanm ve hayvancılığı krizin eşiğine getirdiği" görüşünde birleşiyorlar. 1980'li yıllara kadar "kendine yeteriilik" doğrultusunda yürütülen tarım politikalarının hızla artan ülke nüfusuna karşın yine de iyi bir performans gösterdiğine dikkat çeken uzmanlar, bunda dış tıcarette korumacı önlemlerin alınmasının etkili olduğunu vurguluyorlar. 19801995 yıllan arasında tarım sektörünün yüzde 1.3 oranında buyüdüğüne, nüfus artış hızının ıse 2.2 dolayında gerçekleştiğine dikkat çeken uzmanlar, "Tanm sektöründe üretim artışının nüfus artış hızının gerisinde kalmasının, kişi başına tüketimin düşmesi ve ithalatın artması anlamına geleceği" görüşünü ileri surüyorlar. Tanm ürünleri ithalat rakamlanna bakıldığında bu görüşün doğruluğu tartışma götürmez bir şekilde ortaya çıkıyor. 1980 yılında 50 milyon dolar olan tanm ürünleri ithalatının, 1995 yılı sonunda 2.4 milyar dolara, 1996 yılında ise kesin olmamakla birlikte 2.7 milyar dolara ulaştığı görülüyor. Buna karşın ithalatın artmasındaki tek nedenin talep fazlalığı olduğunu düşünmek ve bunu savunmak büyük yanılgı olur. Geleneksel tarım politikalarını bile terk etmiş, yalnız seçimden seçime üreticiyi hatırlayan, popülizmi ön plana çıkaran siyasilerin, belirli 10 yıllık bir perspektif programı uygulamaya konulsun Izmlr Tlcaret Borsası Yönetlm Kurulu Baskanı HA5AN ÖZMEN Tarımın içinde bulunduğu sıkıntılann temel kaynağı sektöre yönelik istikrarlı, sürekli ve uzun vadeli politikaların uygulanmamasıdır. Bu zamana kadar kısa vadeli önerilerle mevcut sorunlar aşılamamıştır. Buna, politik konjonktüre bağlı, tutarsız ve popülist içerikli uygulamalann eklenmesiyle durum daha da belirginleşmektedir. Dolayısıyla çözüm için önkoşul, kısa, orta ve uzun vadeli önerileri içeren 10 yıllık bir perspektif programın uygulanmaya konulmasıdır. Bu programda dikkate alınması gereken temel konular ise yurtiçi ve yurtdışı talep deseni ve bunda ortaya çıkacak muhtemel gelişmeler, AB ile tam üyelik için ortak tarım politikasına uyum ve GATT Tarım Anlaşması'nın getirdiği yükümlülüklerdir. Bu üç temel değişkene bağlı olarak üretici, tüccarsanayici ve ilgili bakanlıklar tarafından oluşturulacak ve tarımda uygulanacak stratejileri belirleyecek Ulusal tarım konseyi oluşturulmalıdır. Bundan sonra başta üretim planlaması, arazilerin düzenlenmesi ve bilinçli girdi kullanımı olmak üzere teknik alt komiteler oluşturulmalıdır. Siyasiler bugüne kadar tarıma daha çok oy potansiyeli, yani seçim gözlükleriyle bakmıştır. Ortalama bir buçuk yılda hükümetin değiştiği, yine ortalama iki yılda bir genel veya yerel seçimlerin yapıldığı ülkemizde, bu bakış açısının ne sektörü ne de ülkeyi bir yerlere götürmediği ortadadır. 19801996 döneminde tarım sektörü ortalama büyüme hızının nüfus artışının gerisinde kalması, bunun tipik bir göstergesidir. Tarımda dışa bağımlılığın artmasının temelinde de bu olgu yatmaktadır. Parasal olarak tarıma verilen teşviklere bakıldığında büyük rakamlar karşımıza çıkmaktadır. Ancak sektörün içinde bulunduğu duruma bakarsanız bunların çok da amacına ulaştığını söyleyemezsiniz. Ayrıca bu sübvansiyon miktarlarının politik konjonktüre göre dalgalanması da sübvansiyon politikalarının genel olarak ilkesiz yürütüldüğünü gösterrnektedir. Dolayısıyla etkin bir sübvansiyon sistemi ürün ve girdi bazında selektif olarak uygulanmak durumundadır. Tarım sektörü 1980 sonrası uygulanan, daha doğrusu uygulanmayan politikalar sonucunda gıda yönünden dışa bağımlı hale gelmemiz sonucunu doğurmuştur. Bu durum ozellikle hayvan ürünlerinde daha belirgindir. Girdiler açısından ise Türkiye zaten dışa bağımlı durumdadır. Nitekim, zirai ilaç, gübre hammaddesi, tohumluk açısından dışa bağımlılığımız belirgindir. Dolayısıyla girdi açısından dışa bağımlılığı azaltması gereken ülkemiz buna ilave olarak tarım ürünlerinde de dışa bağımlı hale gelmiştir. Dolayısıyla bu konuda uygulanan politikaları başarılı bulmak mümkün değildir. Hayvancılığın sorunlan kısa vadede çözülebilecek nitelikte değildir. Bugün yapıldığı gibi, kısa vadede ithal damızlıkla da çözülemeyecektir. Yapılması gereken ilk şey sektörün kârlı hale getirilmesi, yani yemsüt ve yemet fiyat paritesinin sektörü cazip hale getirebilecek bir düzeye çıkarılmasıdır. Ardından yerli ırkların ıslahı çalışmaları ve ülkemiz coğrafik ve yetişme koşullarına uygun türlerin yine ülkemizde yetiştirilmesidir. Bütün bunların yanında, uygulanan politikaların politik süreçteki gelişmelerden etkilenme düzeyinin azaltılması, yani hükümet değil devlet politikalarının uygulanması, tarımın geliştirilmesinin önkoşuludur. Tarımını geliştiremeyen hiçbir ülkenin genel ekonomik gelişmeyi sağlayamayacağını dikkate almak zorundayız.