Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
22 HAZİRAN 2003. SAYI900 SAĞLIK 11 denyaşamayabaşladım. "Alttarafı bir memur"dum, evliliğin son zamanlarında.Evliliğin ilk yıllarında olan kimliğim gitmiş, yerine beyin eşi gelmişti. tsmimin bile bilinmesi gerekmiyordu. Bu durumun beni ne denli boğduğunu da anlatamıyordum, anlaşılmak da istenmiyordu. Yokolmayabaşlamıştım, içimde ve dışımda. Gölgeydim sadece. Şimdi yeni bir işim var, mahkemedeelime tutuşturulan yirmi milyonluk mahkeme masraflarına karşılık boşandım da... Hiirü Bozkurt (muhasebeci32 yaşında): Beraber alırken uyumuna o kadar dikkat ettiğiniz eşyaların renkleri, hafızalar yoklanıp taksitleri hanginizin geliri ile ödediğinizi bulmaya çalışırken soluyor. "Parasınıbenödedim"li sayımsa noter huzurunda olmadığından mıdır nedir uzun süre içinizde devam edip duruyor. Ve ortak yaşamın sonlandırılması ile bazen kadın bazen erkek bir daha aynı eşyaları almaya koyuluyor. Ailenin toplumun temeli olması belki bu yüzden, aile olurken de, bozarken de hep tüketiliyor. Boşanmanın ekonomik yanından nasıl, ne kadar etkilendiğiniz dünyaya, evliliğe, kadınlığınıza ve çocuğunuza bakış açınızla ilgili. Evlilik bir geçim kaynağı olmayıp, kadınlıksa değişim değeri olmayan, hele çocuğunuz bitirilemeyen hesaplaşmanın bakiyesi olmayan bir şeyse" nafaka" bir hakaret sözcüğüne dönüşüyor. Burada tabii ki töre, baba ya da koca tarafından eğitimalması.meslekedinmesiengellenmiş, geleceği, önündeki tüm yaşamı o "yastık" ilesigortalanmış sayılan büyük kadın çoğunluğundan söz etm iyorum. Onlar için na faka olm ası gereken. Kadının da çalışan olması boşanmadan sonraki değişimi, ekonomik sarsıntıyı engellemiyor. Zaten aynı işi yapsalar da ekonomik sistem erkeğin ücretini daha yüksek tuttuğu için boşanmadan sonra oluşacakhayat standardı düşüklüğü en tabii sonuç oluyor. Telefonlarınız borç yüzünden kapanıyor ve tüketim alışkanlıklarınızabirçekidüzen veriyorsunuz. Boşanmayı isteyen taraf ıseniz çevreniz için bu zaten " rahat batan " kişi olarak hak ettiğiniz bir durum,bir ceza.. • beni üzen, hayatımı başkası ile yapılandırmamak hiç değil; beni üzen, sevdiklerime gördüklerimi, yaşadıklarımı verememek... Evlilik kurumu bozulunca genelde ne olması gerekir? Eşler somrnluluklannıkabul ederler. Bu kural gene genelde tek taraflı işler; kadın sorumluluğunu gururla kavrar, taşır, erkek ise kadının sorumluluğu yüklendiğini bilerek kurnazca sıyrılır. Ve kadının doğal gururu bu sıyrılmaya göz yumar ve sonuçta zarar gören yalnız kadın olmaz, maalesef çocuk da etkilenir. Hernekadarbuetkilenmeyianne asgariye indirmeye çabalasa da... Ben mücadeleden hiçbir zaman çekinmedim ve devam edeceğim Vedeçırpınaraköğrendiğim "Evlilik ticari bir kurumdur" gerçeğini gene dc kabııl etmek istemiyorum. Nihal Boyacıoğlu (Muhasebeci45 yaşında): Âşık oldum ve evlendim. Tükettim ve boşandım. îkisi arastnda on bir yıl geçti.Evlenirken yeni bir hayat kurabilmeyi istemiştim, ama gündelik kısır didişmelerin içinde, olduramadım. On bir yıl sonra çalıştığım kurumdan istifa edip, evliliğimi de arkamda bırakıp îstanbul'ageldim. îlkişim.tekbaşıma tatile çıkmak oldu. Evlenirken ev "kaloriferli olacak" diye diretmiştim, çünkü hayatımda soba yakmamıştım. Üşümek nedir bilmeden, fatura bile ödemeden evlenmeye, ayrı bir ev açmaya kalkışınca korkmuştum. Oysa Istanbul'daki ilk evim sobalıydı. Kimi geceler uykusuz kalıp, iş bulamazsam elimdekileri nasıl yetireceğim diye de düşündüm. Bekârken de evliyken de nasıl yetireceğim düşüncesi yoktu. Yetmediği zamanlar olmuyor değildi, ama korkmuyordum. Önce ailemin evi, sonra evimiz ve en sonunda da "onun evi" oldu. Yeni evimin boyasını yaptım. Fatura kuyruklarında bekledim. Akşamları kâğıt kalem hesap yaptım, Okuduğum kitabın.seyrettiğim filmin etkilerini tek başıma yaşadım. Yemek pişirdim. Giizel olmasa da emeğimin keyfini çıkardım. Ne yiyeceğiz diyen de olmadı, yemek güzel olmadığı için tabaktakileri didikleyen de. Dini bayramlarda öpülmesi gerektiği düşünülen el dayatılmayacaktı artık ve ben eskiden yaşadığım özel günlerin ritüellerini "gereksiz" görülmeden yeni WH0 meşrubat üreten şirketlere savaş açtı Hafif meşrubatlar ağır gerçekler... Çocuklarm sadece süt ya da su içtiği günler çok gerilerde kaldı. Geçen yıl yalnızca Ingiltere'deki çocukların yılda (çocuk başı) 200 litreden fazla gazoz içtiği ortaya çıktı. Yapılan araştırmalar da günümüz çocuklarının alarm verici biçimde şişmanladığını gösteriyor. Meşrubat satan şirketler 2001 yılında sadece tngiltere'de 8 milyar 600 milyon sterlinlik satış yapmışlar. Merkezi Cenevre'de bulunan WHO, obezite vebeslenme üzerine hazırladığı sarsıcı bir raporu gündemine aldı. WHO'nun raporu, hüküdehşete düşen meşrubat endüstrisi, sadece bilimsel verilere değil, aynı zamanda WHO'nun vergilere ve reklamlara karışma hakkına da karşı çıkıyor. Beslenme konusunun sadece tüketicinin seçimiyle ilgili olmadığını vurgulayan WHO, bunun toplum sağüğını çok yakından ilgilendiren bir konu olduğunu savunuyor artık. Yağlı besinlerin yanı sıra şekeri de suçlayan örgüt, bu tavrıyla birçok ufak ülkeden daha zengin ve güçlü uluslararası şirketleri karşısına almış oluyor. ri dinlemek zorunda olan BM orgütlerinin yönlendirmelere ve içeri sızmalara çok açık olduğu bilinen bir gerçek. Bu, WHO tütün sanayiine karşı savaş açtığında da yaşanmıştı. îngiliz The Guardian gazetesinin elde ettiği yayımlanmamış bir rapora göre, aynı şey şimdi gıda endüstrisi ile de yaşanıyor. Rapor, Amerikalı bir emekli kamu sağlığı akademisyeni Norbert Hirschorn tarafından hazırlanmıştı. Amerikan arşivlerinin en karanhk dosyalarına girdikten sonra tütün endüstrisinin sırlarını günışığına çıkaran Hirschorn'un, yararlandığı bu arşivler sigara üreticisi şirketlerin WHO'ya sızmayı başardığını ve örgütün sigara politikası üzerinde etkili olduğuna dair kanıt sağlamıştı. Profesör Hirschorn, gıda endüstrisinin sigara şirketleriyle bağlantılı ya da doğrudan onlara ait bazı sektörlerinin aynı taktikleri uygulamakta olup olmadığını araştırıyor. # Türkçesi: AZE MARŞAN *• tngiltere'de 710 yaş arası çocuklann yüzde 21'i haftada 10 kutu meşrubat içiyor. Sadece su içenler yüzde 12. ABD'de çocuklarm üçte ikisi her gün meşrubat tüketiyor. * Amerikalı çocuklann dortte biri aşırı kilolu. Her on çocuktan biri obez. ••tngiltere'de erkek çocuklarının yüzde 9'u, kız çocuklarmın ise yüzde 13.5'i obez. Gençler arasında görülen diyabetin obezite ile bağlantısı var. "•îngiliz ve Amerikalı çocuklar, TV izledikleri her saat boyunca 10 gıda reklamı izliyorlar. * ABD'de liselerde satılan karbondioksitli içeceklerin satışmdan yılda yüksek kâr elde ediliyor. Los Angeles okullarmda 2004 Ocak aymdan itibaren meşrubat satışı yasaklanacak. metleri, aşırı şekerli besinleri ya daiçecekleri.kolayetkilenebilen küçüklere dayatan televizyon reklamlarını denetlemeye ve bu besinlere uygulanan vergileri daha da arttırmaya çağırıyor. Raporda, okullardaki kola ya da çikolata, şeker makinelerinin kaldırılması da oneriliyor. Bu öneriler, abur cubur endüstrisine açıkça savaş ilanı. ABD ve Ingiltere gibi gelişmiş ülkelerde milyonları etkileyen obezite giderek yoksul ülkelere de sızıyor ve buralardaki yetersiz beslenmeyle birleşerek daha da tehlikeli hale geliyor. Küresel egemenliğine yapılan bu müdahale karşısında 1997 yılında meşrubata 54 milyar dolardan fazla paranın harcandığı ABD'de son 20 yıl içinde ergenlik çağındaki çocuklarda obezlik üç kat arttı. Dev şirketlerle yakın ilişki içinde olan Bush yönetimi, WHO raporuna itiraz etti. Amerikan hükümetine göre, raporda yeterince somut kanıt yok. "Raporda meşrubatlarla şişmanlık arasında bir bağ olduğunu gösterecek yeterli delil olmadığını" iddia eden yönetim, örgütün suçlayıcı ifadelerinin "silınmesini ya da bariz biçimde değiştirilmesini" talep etti. Her kesimden gelen görüşle