Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
23MART2003.SAYI887 m sek yeni ilan edilen devletin başbakanı ve henüz dağılmamış olan Yugoslavya Devletinin Başkanhk Kurulu üyesiydi. Fakat çatışmalar, belirsizlikJer nedeniyle Belgrad'a gidemiyordu. Gitse tutuklanabilirdi. Bugün Slovenya'nın Devlet Başkanı olan Drnovsek, Brankica'ya ilginç bir teklif yaptı. Belgrad'a gidebilir miydi? Brankica, henüz23yaşındagenç bir gazeteciydi. Kendisine teklif edilen ağır ve zor bir görevdi. Büronun işlerini yürütecek ve önemli evraklan Ljubljana'ya ulaştıracaktı. SIRPMIHIRVATMI? Babasına, annesine ve yakınlarına danıştıktansonragitmeyekararverdi.Hırvatistan kanlı günler yaşıyordu ve ailesi de büyükzorluklariçindeydi.Çünkübabası Hırvatistan'da yaşayan Ortodoks Sırp azınlıktandı. AnnesiiseOrtodoksHırvattı. Hırvat milliyetçileri ise Katolikti. Onlar, Ortodoksları da düşman saflarında görüyorlardı. Çiinkü savaştıkları Sırplann çoğunluğu da ürtodokstu. îşte böyle zor günlerin ortasında Brankica, Belgrad'a gitmeyekararverdi: "Iki çanta eşyamı toparladım. Sorun otobüs garajına gitmekti. Çünkü benim yola çıkacağım gün Yugoslav birlikleri bizim kenti işgal etmeyegeliyorlardı. Hertaraf silahlı askerlerle dolııydu. Savaş başlamak iizereydi. Babam özel bir arabayla beni otobüs durağınagötürecekti. Annem endişe içindeydi, onları da zor günler bekliyordu. Bir daha ne zaman görüşecektik, görüşebilecek miydik? Yollarda kontrollerden geçerek otobüs durağına geldik. Acıklı bir aynlışyaşadık. Benim Belgrad'a ulaşmamdan bir gün sonra iç savaş başladı. Annevebabamdangünlercehiçhaber alamadım. Yaşamlarından endişe ediyordum. Evlcrini terk edip başka yerlere kaçmışlardı. Savaş boyunca da Birleşmiş Milletlerkontrolündekibirbölgedeyaşadılar, savaş bitince döndüler. Birleşmiş Milletler, bölgede savaşa engel oluyordu, ancak diğer kanunsıızlukları ve baskıları engelleyemiyordu. Bölgeyeyeniden egemen olan Sırplar hırsızhk yapıyor, 1 lırvatların mallannı zorla ellerinden alıyorlardı." Brankica Petkoviç'in ailesi doğrudan şiddetgörmemişti.ama Hırvat komşuları gözlerininönündeöldürülmüştü. Beşyıl sonra Sırplar bölgedençekilipHırvatlar geri geldiğinde, bir başka sıkıntılı süreç başlayacaktı: " Beş yıl sonra bölgeden Sırplar çekildi ve Hırvatlar geri geldiler. Ailem de Hırvat yurttaşı olmak için yeniden başvuruda bulundu. Ama Sırp yönetiminde yaşadıkları için onlara şüpheli gözüyle bakıyorlardı. Dışladılar, Hırvat yurttaşhğı vermek istemediler. Oysa o beş yıl boyunca çok acılar çekmiş, aylarca kuru ekmek yiyerek yaşamlarını sürdürmüşlerdi." Baba Petkoviç, bu kadar acıyı taşıyamayacak, hastalanacaktı: "Babam kanser oldu, altı ay gibi bir süre içinde de öldü. Sıradan bir yurttaştı, birçok şeyi anlamakta zorluk çekiyordu. Bir anda yaşamları altüst olmuş, nedenini çözemedikleri bağnazlığın ortasına yuvarlanmışlardı. Babamın hastalığı sırasındayaşadddarı anlatılamaz. Hastaneyeyatırdıklarında herkesten korkuyor, herkesin kendisine kötülük edeceğini sanıyordu. Çevresini düşmanların sardığı endişesi içindeydi. Hırvatların kendisini Sırp olarak görmelerine, bu yüzden de çok üzülüyordu. Oldüğünde, onu kız kardeşimin yaşadığı, hemen sınırdaki Sırp bölgesi olan Voyvodina'ya gömdük. 67 yaşındaydı." YENİ BİR KİMLİK, AMA NE? Bütün bu gelişmeler olurken Brankica, Belgrad'da her gün Başkanhk Sarayı'na gidiyor, Drnovsek'in bürosunda oturuyor, gelen dokümanları bir şekilde Slovenya'ya ulaştınyordu. Bunuyapmasıson derece tehlikeliydi. Çünkü böyle bir haberleşme suç sayıhyordu. Birkaç kez Almanya'nın Münihkentine uçup devletin resmi belgelerini oradan Ljubljana'ya ulaştırdı. Yugoslavya tamamen parçalanıp iç savaş sona erdiğinde nereye gideceğini bilmiyordu. Babasının ölümünden sonra annesiHırvatistan'dayaşamayada Şarkımız suruyor hala! •• •• % A."! A, f MÜŞERREF HEKİMOĞLU aşucumda yeni bir kitap, çarpıcı güzelliği var, elimi Penceremde yağmur var, son şarkısını gözümü okşar gibi duruyor söylüyor ağaçlar dallar, tüm şarkılara karşımda. Bembeyaz kapağında eşlik ediyor, yağmurun ötesine Nâzım Hikmet var: taşıyorlar beni. Telefonda bir dostum Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve "Masalların Masalı" şiirini söylüyor. bir orman gibi kardeşçesine... Gülümsüyorum birden, çiçeklerin dizeleriyle 1900'lerden 2000'lere solmadığını düşünüyorum uzanıyor. tomurcuklarda, neredeyse günah çıkanyorum, Masalların Masahyla Turkuaz yayınlarından bir kitap bu. seslenmek istiyorum dostlarıma. Büyük ozanın yaşam öyküsü ve şiirleri Yok... masal anlatmaya vakit yok! birarada. Elime sığmıyor hayli ağır, Şimdi bulutlar şarkı söylüyor sevgiyle saygıyla oluşan ürünleri penceremde: simgeliyor sayfaları. Tek tek çeviriyor, dev boyutlu bir sergiyi seyreder gibi Analardır adam eden adamı duygulanıyorum. Çizgilerle dünyayı Aydınlıklardır önümüzde gider. dolaşıyor, sevgiyle saygıyla oluşan Sizi de bir ana doğurmadı mı? ürünleri hayranlıkla düşünüyorum. Analara kıymayrn efendiler. Çizgiler de yabancı değil dostça Bulutlar adam öldürmesin. kucaklıyor beni, Abidin Dino anlatıyor büyük ozanı. Kardeşleriyle Koşuyor altı yaşında bir oğlan, buluşmanın izleri var çizgilerde. Uçurtması geçiyor ağaçlardan, Rahmetli Orhan Peker'in bir sözünü Siz de böyle koşmuştunuz bir zaman. anımsıyorum, fırçasında oluşan Çocuklara kıymayın efendiler. renklerden söz ederken söyledi bir Bulutlar adam öldürmesin. gün: Gelinler aynada saçını tarar, Bu mavi o kırmızıyı sevmiş, dedi Aynanın içinde birini arar. firçasının gizemini açıkladı. Sevmeden Elbet böyle sizi de aradılar. yan yana gelemiyor renkler! Gelinlere kıymayın efendiler. * ** Bulutlar adam öldürmesin. Nâzım Hikmet'in kitabında beyaz da Ihtiyarlıkta aklına insanın, var, siyah da kırmızı da. Hepsi yerli Tatlı anıları gelmeli yalnız. yerinde güzel bir uğraşı yansıtıyor, Yazıktır, ihtiyarlara kıymayın, tiim çizgiler emek ve sevgi dolu. Efendiler siz de ihtiyarsınız. Sayfalar, çeviriler derken sevgili Bulutlar adam öldürmesin. arkadaşım Nilüfer Reddy *** gülümsüyor. Nâzım'ın kitabında on bir çevirisi yer alıyor. Çok sevdiğim Aradan yıllar geçti on yıllar, yirmi bir kişi, bir arkadaş, bir kardeş yıllar, otuzlar, kırklar, altmışlar... Geldik ikibinlere ve şarkımız sürüyor Nilufer Reddy. Arada bir telefonla hâlâ: Bulutlar adam öldürmesin! ! • görüşür özlem gideririz. O New York'ta ben Ankara'da, zamanı da uzamı da aşıyor, dostluğun doruğuna tırmanıyoruz. Ben Türkiye'deyim, o Amerika'da, ama özleme karşın kavıışma sevincini de güzel yaşarız. Hintli bir diplomatla evlendi, yıllardır New York'ta oturuyor. Birbirimizi görmekten, özlemi dindirmekten geri kalmadık hiç. Kitabın sayfalarını çevirirken dünyayı kucaklıyorum neredeyse. Şiirin gücünü düşünüyorum, '•¥• o zaman dev boyutlu portresi oluşuyor Nâzım'ın düşüncemde. Nâzım, AbidinGüzin Dino ve Miinevvcr Anclaç. yanamamış ve Belgrad'da yaşayan kız kardeşininyanınagitmişti. " Artık dönecek bir yerim kalmamıştı. Kentim Osijek'i bırakıp gittiğimde, bir daha buraya dönemeyeceğimi anlamıştım. Bu savaşta 100 bine yakın insan öldü. Bir milyon insan yerinden yurdundan oldu. Ben deonlardanbirisiyim. Şimdi Slovenya'dayımveyaşama yeniden tutunmaya ve kendime yeni bir hayat kurmaya çahşıyorum. Arada bir Belgrad'a gidip annemi görüyorum. Tatil nedeniyle oğlum Marko ve eşim şimdi onun yanındalar. Annem bana telefon edip bu kentteki tek Ortodoks kilisesini ziyaret etmemi istiyor. Benim dini bir inancım olmamasına rağmen babamın ve annemin anısına gidiyorum. Kiliseyi gördün mü? O kadar orta yere ve tek başına yapılmış ki, sanki yapılma amacı burada yaşayan Ortodoksları tek tek saptamak..." Brankica, yüz binlerce eski Yugoslavya yurttaşından birisiydi. Şimdi kimliğini arıyordu. Yediyaşındakioğlunakimliğinin ne olduğunu daha söyleyememişti. O kendisine nasıl bir kimlik edinecekti? Milliyetçi önyargıların, bağnazlığın yıkımlara yol açtığı bir tarihti eski Yugoslavya'nın tarihi. Anılar sıcak ve taze, acılar derinlerdeydi.#