Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Geçmişten geleceğe şarkılar, danslar MÜŞERREF HEKÎMOĞLU ışarıda fırtuıa ve kar, ağaçlarda şarkı söylüyor rüzgâr. Yeni şarkılar da var, Esra Gökoğlu kemanıyla selamlıyor bizi. Ali Sak ile birlikte çalıyor Antonio Pirolli yönetiminde Bilkent Orkestrası. Bu konseri başka tür tasarladım, Suna Kan ile birlikte dinlemeyi. Ama olmadı. Suna Kan grip geçirdiği için konserde değil. Esra Gökoğlu, Suna Kan'ın öğrencisi. Mozart'ın 2 Numaralı Keman Konçertosu'nu çalıyor. Suna Kan konserde değil ama hayranlarıyla güzel kucaklaştı. Ben de neler düşündüm. Konserden sonra sordum Suna Kan'a, parlak öğrenci için neler hissediyor? Tomurcuğun çiçeğe dönmesi gibi bir olay bu.Hocaylaöğrencisi güzel kucaklaşıyor. Suna Kan, Esra'yıönesürerekyansıtıyor düşüncesini. Gözleri pırd pırıl. Ancak daha çok parlayacak, tıımanma başladı artık. Esra Gökoğlu müzikseverlerin gündemine yerleşiyor. Kimi zaman düşünüyorum, yetenekli gençlerimizin tırmanışını göremiyoruz her zaman. Kimi rastlantıyla geliyor dünyamıza, neredeyse fırlıyor ama önleri açık değil. Açılması için başka bir yol, yöntem gerekiyor. Oz şarkılarını söylemek için uzun süre bekliyorkimigençler. Söyleyemeyenler de var, erken ayrdıyorlar müzik dalından, yeşermeden soluyorlar. Galiba başka bir politika gerekiyor. Bir yeteneğin yeşermesi için gerekli koşullar oluşamıyor her zaman! Oluşmasını sağlamak gerekiyor. Geçmiş yıllarda neler yapılmış, müzik dalının ilk kuşağı nasü tırmanmıştepelere,nasılseslenmiş dünyanın ucuna? Şimdi neden boy vermiyor? Genç yetenekler neden tırmanmıyor, sesini, gücünü neden duyuramıyor? Nedenleri belli, yaşayarak biliyoruz ama bilmek yetmiyor, çağdaş yaklaşım gerekiyor. Çağdışı politikalar yeşermeyi de önlüyor, ürünleri de solduruyor. Dahası toplumdaki beklentilere de ters düşüyor. Başta Fazıl Say, tersliğe karşın boy veren sanatçılara selamolsun. *** Okurlara selam. Bir mektup, iki satır, telefonda bir sesleniş uzaktan, yakından yeni ufuklar açıyor, bulutları aşıyor, güneşe dalıyorsun. Son günlerin karamsarhğını böyle aşıyorum. Geçmişe dalarak bugünü unutuyor, yeniden umudanıyor, mudanıyorum. Başka bir şey yapamıyorum. Basında ya da TV'de yayımlanan haberler, yorumlarla özüne de yabancılaşıyor insan. Yabancılığı değil, dostluğu arıyorsun o zaman. Ne güzel dostlanm var, bir değil, on değil, yüzlerce, binlerce, denizde, karada, köylerde, kentlerde, başkentte. Düşündüğüm zaman yüreğim ısınır, sıcacık duygularla çarpar kalbim. Yaşamm gizemi de bu. Elimi uzatınca, ellerini avuçlanmda hissederim. Şarkdarıyla yaşama dönerim birden. Ama her zaman değil! Son günlerin karamsarlığı anılarla dağılacak türde değil doğrusu. Karanlık bastırıyor, ışığı bularruyorsun. Öz sesimizi de duyuramıyoruz. Oysa yeni şarkdar söylemek gerekiyor. Dünyamız hızla değişiyor, yerimizi bulamıyoruz bir süredir. Öz şarkımızı söyleyemiyoruz. Söylemek gerekiyor. Yabancılığı aşarak özümüze dönmek gerekiyor. Ilginç rastlantı NTV de eski şarkılar söyleniyor şu anda. My Fair Lady müzikalinin oynandığı günlere dönüyorum birden. Şarkılar, danslarla renkli bir dönem Devlet Tiyatrosu'nda. Kimler geldi, kimlergeçtıamaguzelliklergeçmiyor. Ben de üzüntüyü aşıyorum bir anda. 70'li yülarda sahnelenen müzikli oyunları anımsıyorum. Şarkılar söylüyorum yeniden. îştemüziğin gizemi. Eski şarkıları geride bırakıp yeni şarkılar özlemi de dinecek elbette. Ne zaman, nasd derseniz, bilmiyorum. Belki de çok yakında. Dünyamız durmuyor, yeniden dönüyor, biz nasıl duralım? Yaşama sevincimiz solmadan yolakoyulalım.# "Benim gittiğim en düşük iicret 100 milyon. En yiiksek 5 milyar aldım bugüne kadar..." şım vardı; onaçok para yedirdim. Kadın fahişelerle bir "kader ortaklığı"nın olduğunu düşünüyor musun? Sonuçta, bız de onlar gıbı para karşılığında cinsel ılişkıye gırıyoruz. Para kazanmak içın bedenimizı kullaniyoruz. Amaerkeklerbırazdahaşanslısanırım. Örneğın, ben beğenmedım mı ışı yapmanı, bırakıp çıkarım. Onlarınkı de bır kader, herkes bu işı zevk ıçın yapamaz. istesem günde üç beş kışiyle yatanm ama ne olur? Bıtersin, çabuk tükenirsın. En iyisi haftada üç beş kışiyle yatmak. Vücut bakımın için özel bir şeyler yapıyor musun? Sonuçta bizım içın vücut çok önemli. Ama bir eşcınsel gibi çok da üzenne düşmem. !yı bir şampuan kullanınm, saçlarıma bakarım, vücut temizlığıne önem veririm. Gözlerimın renkli olmasını isterdim. Bu yüzden bazen lens kullanıyorum. Aslındaherşeydenöteılkolarakdış görünüşümüzün ıyı olması gerekiyor. Erkeklerle cinsel ilişkiye giriyorsun ama eşcinsel değilsin... Ben j ıgoloyum ve sadece ışımın gereğını yapıyorum. Ama pasif bır erkek de kolay kolay olamam. Erkeklerle genellıkle ön sevişme yaşıyorum, daha da ılenye gıtmeyı "erkekliğe sığdıramıyorum". Ben"taş fırın" erkeğıyım; sertgörünmek hoşumagidiyor. İstanbul'a ilk geldiğinde hayallerin nelerdi? Ben böyle bir ış olduğunu bile bilmiyordum. Memleketıme paralı pullu, altımdaarabayladönmeyı hayal ederdım. Okusaydım, polıs olmak ısterdım, ama olmadı. Aılembu ışi yaptığımı bılmıyor, barda çalışıyor sanıyorlar. Bızım aıle yapımıza çok aykırı ama onlara para göndermem gerekiyor. Bu ışı ölene dek yapmayı düşünmüyorum. Bıraktığım zaman yıne bir barda çahşabilırim, koruma ya da güvenlik görevlısı olabilırim. Yaptığın işte duygulara yer var mı? Ben çok duygusalımdır, acımasız değılimdır. Ama "ekmeğım"le ve "namusum"la oynayana da her türlü kötülüğü yaparım. Namusum aılemdır. Bıraç görsem, ki açlığın ne olduğunu da bılırım, cebimde beş milyon lıra da olsa çıkarıp verinm. Ben, açlıktan ölsem kımseden ıstemem.ısteyemem.lnsanlaraıyilıkyaptım ama onlardan darbe yedım. Barın birınden bır kızı kurtarmıştım. Ona ev tuttum, "temı/" bir yaşam ıçın yardım ettım Ama ne oldu; para bittı, Türk fılmlerındekı gıbı bır mektup bırakıp gitti. Bu yüzden kadınlan pek sevmıyorum. Bırerkeğı bir anda yükselten de kadın, bıtıren de...»