Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
HAFTAMNNOTLARlDuyauAseno Gerçekten yeni mi? 13 SEVGİ ÖZENİ DOĞURUR B t B ir profcsör arkadaşım masada oturanlara sordu; "Kemal Derviş'i ve İsmail Cem'ı beğeniyor musunuz" diye... "Beğeniyorum" dedim ben... O tekrar sordu; "Neden beğeniyorsım; kara bıyıklı, kaba saba, maço, kendını beğennıiş, sert tavırları olmadığı için mi? Kibar, alçakgöniillü, zarif tavırları, iyi bakışları, rnedcni yüzlcri ve davranışlan nedenıyle mi beğeniyorsun?" "Evet" dedim yine hiç düşiinmeden. "Aynen öyle, erkekliklerini, bakan oluşlannı abartmayan, uygar görünüşleri, kadınlan ikinci sınıf görmeyişlen, kibar halleri nedeniyle oıılan beğeniyorum... tkisi de benim, 'hoş erkek, beğenilecek erkek' tanımıma uyuyor, e başansız ve tembel de olmadıklanna göre onlann bir şans elde etmesini isterim... Meclis'te kadınlann yanı sıra, bu tür erkeklerin artınasıııı da çok isterim..." Böyle söyledim ama, onlaruı "yeni oluşunıları" ne kadar "yeni" olabılecek, bunu merak ediyorıım doğrusu... Bu merakım geçenlerde Star Ilaber'i izlerken daha da arttı... Çünkü orada benim "hoş erkek" tanımıma hiç uymayan, DSP'den istifa etmiş, biiyük bir olasılıkla bu yeni oluşuma katılacak olan bir erkek milletvekili gördüm. Kara bıyıklan vardı, şişmandı, alkollüydü, bir kavgadan yeni çıkmıştı, yüzü gözü yara bere içindeydi, emniyet müdür yardımeısının kafasına pet şişe atıyordu.. Adı Tunay DikmeıTdi, istifacılardandı ama, hâlâ millervekiliydi, dokunulmazlığı vardı ve bu tür davranışlan rahatlıkla sergileyebiliyor, ceza da alınıyordu... Biiyük bir olasılıkla da kendini sosyal demokrat diye tanımlıyordu... Ama böyle bir adamdı işte... "Kara bıyıkları, iri cüssesi, içkiden şişmiş, kızarmış yüzü ve kaba kuvvetiyle, bir de buna milletvekili olmanın gücü eklenince... lirkek erkek bir adam!.." İşte o zaman kara kara düşündüm... llüsamettin Özkan... Derviş ile Cem ve Özkan, üçü, nasıl bir yeni olıışum yaratacaklardı bu eski kişilerle? Kcndi güzel yüzleri, iyilik dolu bakışlan, eşıtlıkçı tavırları, erkekliği yüeeltmeyen halleri, Meelis'te daha çok kadın görmek isteyişlerini nasıl sürdürecekler, nasıl oluşturacaklardı bu tür adamlarla... Bu pazar günü her şey değişmiş, Ecevit iyileşmiş, licevıt istifa etnıiş, on tane daha yeni oluşum çıkmış, yeni bir hükiimet kumlmuş vs... Her şey olmuş olabilir... Önemli olan halkın olan bitenden memnun olnıası... Yeni yüzlerin, medeni iıısanlann ortada olması, eskilerin yok olmaya yüz tutnıası herkesi mutlu etti... Ama yeni oluşumun kaçı Derviş ve Cem gibi medeni erkeklerden oluşacak? Kaç tane doğru, mücadeleci, medeni kadın bu oluşumun içinde yer alacak? Yeni dedıklerı hepımızı memnun eden şey gerçekten yeni olabılecek mi yani? Bu tür adamlardan annmış ve yansı kadın olan bir parti kurulabilecek mi bir gün bu Türkiye'de?.. İşte kara kara bunu düşünüp duruyorum.^ Yazık bu kadınlarcu, D eniz Akkaya tüm güzelliği ve şıklığıyla Sinan Çetin'in Film (iibi'sıne benzer bir program sunuyor... Burada insanlar birbirlerine evlilik teklifiyle gidiyorlar... Şu, kadın ve erkeğin kutsal birlikteliği hani... Burada da genellikle erkekler, bir şekilde evden kaçmış, yani kurtulmuş kadınlan tekrar eve döndürmeye çabalıyorlar. Izledığım programda, çok şükür ki kadııılar eski kocalarından gelen hiçbir çağrıya kulak asmadılar ve geri dönmediler. llatta yürekli bir kadın stüdyoya kadar geldi ve cve dönmeyeceğinı adama bildirdi... Bir tanesi de ta yurtdışına kadar kaçmıştı ve telefonla gerı dönmeyeceğini söyledi... Çetin'in yaptığı da Akkaya'nın sunduğıı da felaket birer program. Yapış yapış duygusal, bir kutsal aile ve evlilik üzerine kurulnıuş... Her ikisinde de şaşırtıcı bir yan var; asla erkeğe "Kannız niçin durup dururken bunca yoksulluğa, zorluklara, çoluk çocuğa rağnıen evi terk edip gittı" diye sorulmuyor. Aslında belli ki kadınlar bunu anlatıyor ama hiçbınnin söylediği ekranlardan bize yansıtılmıyor. Çünkü kadınlann niye gittiği çok açık... Evde şiddet oluyor, yıllarca kadın aldatıyor... Bıınun gibi korkunç şeyler belli ki... Ama her iki sıuıucu da herhalde progranıların f'ormatı gereğı bıınları dile getirmiyor. Çünkü bunlar dıle getirilince, kadını eve döndürmek için uğraşnıak biraz dövülüyor ve çocuklar büyüdukten sonra kadın kaçıp kurtulma şansına erişiyor... Ya garip kaçacak ve programın bir nedeni kalmayacak. da aduuıııı alkol problenıi oluyor, kadına çektirtmedığı kalmıyor... Ya da adam Adanıa "Niçin, neden, ne yaptın ki" gibi çapkınlık yapıyor, sürekli kadını en basıt sorular sorulmuyor ama adamın kadını gen çağrışı bir sevgı göstergesiymiş gibi, stüdyoyu dolduran kuru kalabalığa alkışlatılıp dunıluyor. Kadın dayak yesin, çile çeksin, aşağılansın ama eve dönsün... Alkış... Doğrusu Deniz Akkaya<ian daha farklı bir şey beklerdim... Ikide bir "bir kadın olarak.. " diyor... Deniz, bir kadın olarak o adamı anlıyor!... Oysa Deniz, "bir kadın olarak", o alkollü, dayakçı erkeği değil, telefondaki 'kurtulmuş kadın'ı anlamalıydı. Kadın diyor ki "Bana çok çektirtti... Onca yaşadığımız şeyden sonra nasıl beraber oluruz?.. O bir yalancı sahtekâr... Bu kaçıncı verdiği söz..." Daha nasıl anlatsın kadın?.. Oysa Deniz, bir kadın olarak, o adamı anlıyor... Gözlerinde sevgi pınltısı görüyor. Adamın "Onun peşini bırakmayacağım" sözünü alkışlatıyor. "Kaçıracaksanız kaçınn efendim, larma I lanım bir gün sızin olacak" diyor. Bir program uğruna Yarab, ne kadınlar harcanıyor. Bu zar zor kurtulmuş kadınlann tekrar yalancı, Deniz, o kadını anlamalıydı... sahtekâr, alkolik, dayakçı kocalara u yıl da burnumuzun dibine yani ayağımıza Jan Garbarek'i, Charlie Haden, Pat Metheny, Chick Korea, Herbie Hancock, Marianne Faithfull'u getiren Istanbul Kültür ve Sanat Vakfı 9. Caz Festivali sorumlusu Görgün Taner, İKSV'nin genel müdürü oldu. Hem kurumun bünyesinden hem de genç bir insanın bu göreve getirılmesi çok güzel bir olay... Ama lütfen sayın Genel Müdür,. bunca güzel caz festivallerini hazırladınız, bu yine de sizin evladınız olarak kalsın, ilginizi cazdan hiç çekmeyin... Her yıl görevden vazife çıkartıp, bu kuruma teşekkür eder dururum... Öyle sıkıntılı günlerde, böyle hoş anlar yaşamamızı sağladıkları için... Şakir'iyle, Görgün'üylo, Nilgün'uyle, Ömür'üyle, Hülya'sıyla, Zeliha'sıyla yıllardır, aynı özveri ve heyecanla bu işi sürdürdükleri için... Bizi mutlu ettikleri için... Bundan daha önemli ne olabilir? Sevgiyle kotarıldığı için olsa gerek her şeyiyle özenli ve kaliteli süregelen bir festival... örneğin Görgün Taner reklamlan... Ne kadar farklı, ne kadar kaliteli ve sevimli... Verilen özel davetler... En ünlü organizasyon firmasının yapacağından bile daha başarılı davetler... Garantı Bankası'nın sponsorluğu... Renault'dan, Koçbank'a, DHL'den Turkcell'e, Fujifilm'den Matras'a sponsorlar... Ve en unutulmaması gereken bir kurum, her yıl kendini yenileyip gelişen, aynı güleryüz, aynı özen ve sevgiyle davetlerin ev sahipliğini yapan The Marmara... Ahmet Ertegün'ün 'ömür boyu başarı' ödülü aldığı en şık davetten, sahne arkasındaki küçük sofralara kadar, aynı lezzet, aynı özen, aynı zerafetle, yılların kurumsal sponsoru The Marmara... Bir izleyici, bir vatandaş olarak, tümüne gönül dolusu sevgiler, teşekkürler... Gerçek sevgi böyle bir şey işte... özeni ve saygıyı içinde barındırdığı için, kalite de hiç eksik olmuyor...^ dönmesi için bir kıyamettir kopuyor... Oysa ne Sinan Çetin ne Deniz Akkaya bu tür birlik.telik.leri onaylayacak insanlar... O zaman böyle programlarda da yer almamalılar. Aklınıa şalıane bir şey geliyor... Bu programların sunucusu, "lin Zayıf Halkn" programının sunucusu olmalı... Programa katılan, sinirli, çene adaleleri zıp zıp oynayan erkeklere, o sert tavırlı, kendine güvenli kadın öyle sorular sormalı ki, insanlar da anlasın o kutsal saydıklan evliliklerin içinde neler yaşanıyor ve o zaman, geri dönmeyen kadınlan alkışlasınlar. Yoksa yazıktır günahtır bu* program nedeniyle o sahtekâr adamlara döndürülmüş her kadına... Bu iki başanlı ve akıllı sunucuya da bu durum gerçekten hiç yakışmıyor. ^