Katalog

IIAFTANIOOTLARlDuvauAsena dasena@turk .net Erkekçe kükremek de bu olsa gerek... Üst üste birkaç yolculuktan döndükten sonra, maillcrimi okurken gözlerinıe inaııanıadım. Bunıı Fatıh Altaylı'dan hiç beklemezdım. livet sinirli bir msaıı, Teke Tek programında hoşlannıadığı kadınlara pek de nazik davranmıyor falan filan ama, yıne de çok cici bir kızı olan, eşine saygılı, kadın hakları üzerine progranılar hazırlayan bir erkek ışte dıye düşünüyordum. Aına deıııek sinırlerıne hâkım olamamak, böyle sonuçlar doğuruyor, diline de hâkim olamıyorsun. İHD Başkanı Eren Keskın Almanya'da uluslararası bir toplantıda bir konuşma yapıyor ve "tîözaltında C'insel Taciz ve 'l'ecavü/c Karşı llukuki Yardım Projesi"yle ilgili çalışmalarından söz ediyor. Folis ve asker tacizi işte burada devreye giriyor. Eren llanım'ı hıç tanımam. Bu konuşmanın tam nıetıüni de bir yerlerde göremedik. Ama zaten burada önemli olan, bir köşe yazarı erkeğin, hoşlannıadığı bir konuşmaya itiraz ederken, söz knnusu kışı kadın olunca tacizi kullanması, tacizi nornıal bir şey, bir çeşit ceza, bir intikam olarak göstermesi. Acaba Eren Keskin erkek olsaydı, bu tür tacizkâr bir konuşma yapabilir miydi? Bilinçaltındaki kadın aşağılanıası böyle ortaya çıkıyor işte. "Ben bu Eren Keskin'i ilk gördüğüm yerde cinsel tacizde bulunmazsam namerdim.. Türkiye'yle ilgili gerçekleri şöyle anlatsan yeteri kadar sorıın var zaten. Abartmanın ne âlemi var? Palavranın ne âlemi var? Herhalde şunu demek istiyor, bana niye cinsel tacizde bulunmııyorsunuz demek istiyor. Manyak mıdır nedir? Eren Keskin geldiği zaman bir taciz alacağı var diye düşünüyorum ona, etmiyorduk ama edelim demek lazım hakikaten, belki de istediği kendisinin de o..." Türkiye'deki yüzlerce kadın grubunun imzaladığı Kadın Kumltayı metninde söylenildiği gibi, "Inanması zor belki ama, kullandığı kelinıeler bunlar. Radyolar, televizyonlar, gazetc köşeleri, kadınlara cinsel tacizi aeıkça te^vik eden, cinsel tacizi, farklı düşünceye sahıp kadınlan cezalandırma yöntemi olarak savunan ve cinsel taciz suçuna bizzat teşebbüs nıyetini açıklayan suç teşvikçilerinin çiflliği midir?" Seyalıatlerimden döndükten sonra, bu Kastamonu ya hiç gittiniz mi? akın ya, neredeyse tüm Turkıye'yı dolaşmışım, onu sona bırakmışım... Ne büyük hata etmişim. Yakın diyorum ama, otobüsle dur kalk, 78 saat sürüyor Kastamonu. Metro'nun kaptanları, hostesleri, muavinleri çok iyi, çok dikkatli, hiçbir şıkâyetim yok ama, hayattaki tek korkusu trafik olan bir insanı, en öne oturmuş, gündüz vakti, 'acaba uyuyorlar mı' diye, durmadan şoförlerin gözünün içine bakıp durduğunu düşünebiliyor musunuz? Kastamonu hıç beklemediğim kadar güzel bir kent... Geç de olsa tarih korunmaya alınmış, eski binalar restore edilmiş... Sokaklar tertemiz... Kiminle konuşsam Valı Enıs Yeter'den sevgiyle söz ediyor. Beledıye Başkanları Turhan Topçuoğlu'ndan oldukça memnunlar. Meslek Yüksek Okulu çoğu üniversıtenın beceremediğı bir güzelliğe kavuşmuş... Modern binaları, bakımlı bahçesi, yemek ve dinlenme salonları, kafesı, dershanelerıyle sorunsuz, güzel bir okul... Okul Müdurü Prof. Dr. Bahri Gökçebay tam 15 yıldır bu okulun y Y O erkek olsaydı ktzgınlık nasıl dile gelecekti? koııııda basında neler yapılmış diye araştırdım, doğal olarak hiçbir şey yok. Çünkü "büyük basın" içlerindekı "aynkotlarT'nı ayıkladıktan sonra, tek yürek tek nefes halınde... Oral Çalışlar yazmış, Altaylı da ona cevap vermiş ama, radyo konuşmasında ne söylediğine değinmemiş bile. "Yüksek tirajlı basın"da erkekler susuyor da, kadınlar neden susuyor? C'icı kızlar olduklan için 8 Mart'ta onlara gazeteyi teslim eden abileri kapıyı göstermesinler diye herhalde. l'atıh Altaylı, "sözümün arkasında duruyorum" sıradanlığını sergilememeli, "önce o özür dilesin sonra ben" saçmalığına girmemeli. llepimızin en hafif deyişle teessüfleri üzerinde çünkü.^ ENTEL DANTEL, YALAN Ml YALAN DEDIKODU B ir arkadaşım telefon , etti, "Sen ne zaman Paris'te, bir yazara, senı öptüğü için tokat attın, kimdi o yazar, merak ettim" dedi. Şaşırdım kaldım... Hayır, yok böyle bir şey, başkasıdır o, hayatımda kimseye tokat almadım dedim, o da "Ama tarif, tıpatıp sana benziyor" dedi... Olay şöyle; geçen hafta sonu, ciddi gazetelerimizden sayılan Radikal'ın hafta sonu ekinde yeni moda olan entelektüel dedıkodu tarzında bir yazı yayımlanıyor. Bu yazıya göre, Pans'te kıtap fuannda, "kitapları çok satan bir feminist kadın yazar, orada yaşayan bir yazarımıza, asansörde kendisine bir öpücük kondurduğu için okkalı bir tokat atıyor. Bu kadın aslında 'erkek düşmanı' olmayan bir yazar ama, fikirlerine uygun diiştüğü için 'Boğazkesen' yazarın bu hareketini taciz sayıyor ve tokatı attığı için gunırla asansörden inip gidiyor"... Böyle bir şey ışte... Evet, çok bellı kı burada ben kastediliyorum. Ve o anda birden ııyanıyorum ve gülmeye başlıyorum... Bir olay var ama yalnızca asansöriin ıçindc bir öpücük kondurma kısnıı doğru, onun dışındaki her şey tamamen yalan, yanlış, uydurma... Olayın gerçeği şöyle... Iki yıl önceki Frankfurt Kıtap Fuarı'nda (yani olay yeni değil ve Paris'te değil), çok kalabalık bırdostlar yemeğiııden sonra, insanlar gece odalarına çıkmak için asansörc biniyorlar, çok satan feminist yazar ıle Boğazkesen yazar asansörde yalnız kalınca, Paris'te yaşayan erkek yazar, feminist yazarı 'pat diye' öpiiyor... Feminist yazarın ise, o yazarla bu tür ilişkıye gırmek gibı bir arzusu hiç olnıadığından öpücüğüne karşılık vermiyor ve gülerek, hiçbir şey söylemeden ve yapmadan, sadece kafasını sallayıp, 'ne gerek vardı buna' der gıbi bir jest yapıp ıniyor (Yani tek başına odasının bulunduğu koridorda yürürken, etrafma gunırla bakacak gibi bir durum da yok). Bu kadın yazar, böyle bir durum karşısında, yani bir erkek kendisıni öpınek istediği için ona tokat atacak birisi değil. Sadece, karşılıklı benzer duygular ya da yeni deyişle 'bir elektrik' olmadığı ıçın, o yazarın, Amerikan filmlerindeki salıneler gibi, durup dururken, aniden, sanlıp öpmesini çok anlamsız ve çocukça buluyor. İJstelik bu ilk kez başına gelen bir şey de değil. Aslında kendısı dostça davranırken, en ufak bir duygusal imada bile bulunmamışken, iki kadeh içtikten sonra cinsel davranışlara geçen erkekleri kınıyor, ama onlar sevdiği insanlar olduğundan sert bir tepki göstermiyor. Hatta onlara bunun hiç de sevimli bir davranış olmadığını dostça anlatmaya çalışıyor. Çünkü karşılıklı duygıılar söz konusu değil. Söz konusu bu iki yazar ise sonra hep karşılaşıyorlar ve eski dostluklannı sürdürüyorlar. Görüyorsunuz işte dedikodular nasıl çıkıyor, nasıl şekil değiştiriyor ve ciddi sayılan bir gazetede bile nasıl gerçekmiş gibi yazıhyor. Radikarikınıyorum... En azından bir telefon açıp o Paris'teki yazara ya da o feminist yazara bunu sorabilirlerdi.^ başında, yerini yurdunu terk edip, adeta Kastamonulu olmuş... Vali Enis Yeter, Kastamonu kıtapçığındakı yazısında şöyle diyor: "Siz hiç Kastamonu'yu gördünüz mü? Bu şırin Batı Karadeniz ilini ziyaret edenler, buradan aldıkları hazla, yukarıdaki soruyu muhakkak sorarlardostlarına." Inanın doğru, ben de döndüğümde her onume gelene sordum bu soruyu... Hem de daha sahil ilçelerını, Abana'yı, Cıde'yi. Inebolu'yu, Doğanyurt'u gormedığim halde... Kastamonu ve çevresi. llgaz Dağı'yla (hâlâ kayak yapılıyordu burada), denizıyle, bınlerce yıllık tarihiyle, Cumhurıyet tarihindeki önemli rolüyle gez gez bitirilemeyecek bir yer. Dokuması ayrı bir âlem... Etli ekmeği, sımıt tirıdi, çekme helvasını ise ne siz sorun ne ben söyleyeyim. Kayserililer darılmasın ama bir de pastırması var ki, on yıllık pastırma hakkımı kullandım bitirdım bir çırpıda. Kastamonu da elberte korkunç binalardan nasibini almış durumda. Mesela o güzelim 1902'de yapılmış Hükümet Konağı'nın karşısındaki o çirkin yeni binalar hepten yıkılmalı ve eskiye uygun bir şeyler ınşa edilmeli. Son yılların zevksızlığıne en iyi örnek ise, Kastamonu'daki eski belediye bınasının guzellığı ıle yenisinin rüküşlüğü ve çırkınliğı. Tarıhı eserleri koruma altına alan Valı Yeter dilerim bu çirkinleşmeyı durdurmayı başarabilir... Hepinize ıçtenlikle soruyorum, siz hiç Kastamonu'yu gördünüz mü? ^