02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Ya heykelin ıktidarın ıktidannı pekiştirme nesnesi olarak kullanılması? Örneğin Türkiye'de, her köşe başına konulan, estetikten uzak Atatürk heykelleriylebir yabancılaşma yaratılmadı mı? "Kadın Fransız, erkek Türk bir çift, bir de Sadri isminde çocukları vardı. Fransa'da tanışıp evlenmişler. Uzun yıllar Bergama'da yaşadılar, sonra adanı öldii, Fransa'ya döndüler. Bir gün Paris 'te çocuğu Sadriyi parka götürmüş, gezdiriyordum. Sayısız heykel vardı, aslan, kuş, çıplak kadın... Sadri hangisini görse, aaa Atatürk diyordu. Çünkü Türkiye'de heykel Atatürk'tü. Hâlâ da öyle, çünkü hâlâ para kazandırıyor. Çirkin çirkin şey ler yapHdı heykel diye, 12 Eylül'de ise bir tamimle, bütünokullara bir Atatürk büstükonulması emredıldi, ama büstleri aynı kişi yapacaktı..." Ve bitmeyen bir tarhşma, sanat ne, sanatçı kim? Bugay, Hayat Dergisi'nde çok sivrilmişlere yıldız denildiğini anımsatıyor, artistlığin sadece ressamlara mahsus olduğu yıllan: "Bir sanat dalında diplomalı olmak ya da uğraşı vermek sanatçı olmak değil. Paris'te binlerce kayıtlı, vergi veren ressam vardı, ama sanatçı olarak söz edilenlerin sayısı azdı. Sanatçı içeriğe yepyeni bir biçim getiren adamdır. Içerik, biçımle uyuştuğu zaman sanat eseri olur... Ben boyuna biçimle uğraşıyonım, eller, ayaklar, ahşap... En son oralarda biraz sanatçı oldum galiba ama bunu ben söyleyemem, bu işten anlayanlar bu herif sanatçı demeliler..." Siz, sizinasıl tanımlıyorsunuz? "Heykeltıraşım" Bir heykeltıraşa en çok meydan okuyan malzeme nedır? "Ağaç. Çünkü bittikten sonra da çalışır, direnir... Rurubet alır, çatlar, kurtlanır... Taştan daha zordur. Taşı sevmiyorum, ellerimin hoşuna gitmiyor... O da canlı ' amadirenmesi yok... Yani birheykelhraş için en sevilen malzeme en çok direnen malzeme: "Taşı her tarafakırabilirsiniz, her tarafa yontabilirsiniz, ama suyu ancak suyunayontarsınız..." Şimdilerde madenle ağacı, yani ikı olmayacak maddeyi bir arada kullanıyor Bugay: "Organik nesnelerle inorganik nesneler ayn şeyler değil; hatta biz, öyle olduğu için vanz, bu çatışmadan dolayı olmuşuz. Unutmamah ki, önce madde vardı... Organik ve inorganik maddeyi bir araya getirirken hareketi dekullanıyorum... Yoksa heykel benim de canımı sıkıyor, hep öyle duruyorya..."" öğrencinin mıladı soru sormakla başlıyor Bugay 'a göre, öğrencilerıni de sürekli kendisine direnmeye, soru sormaya kışkırtıyor... Yirmı ikiyıllık dilsizlik, yeni yeni kınlıyor gibi, çünkü öğrenciler yeniden soru sormaya başlamışlar... Dilsizliğin nedenini anımsatıyor: "YÖK. Budüzeninedengetirdiler? BASKENT GUNLERİ Havada petrol kokusu MÜŞERREF HEKİMOĞLU B Bugay ve heykelL. Türkiye'de bilgi birıkimi oluşmaya başlamıştı, bilgi teknolojiye dönüşecekti. YÖK bunamanı olmak için kuruldu " Röportaja başladığımız yere, bugün yenisi "yerüstü"nde kurulan Türkiye Komünist Partisi'nedönüyoruz. Bugay, neden bir daha sosyalist partilerin hiçbirinde yer almadı? "O zaman bir daha partiye katılmamaya karar vermiştim, bir sanatçının partili olmaması gerektiğıni savundum." Neden? "Bağımlı olunuyor, parti disiplini içinde hareket ediliyor..." Picasso? "Meşhurbiradamın partili olması partiye birşeyler kazandırır, sanıyorum ki bunun için partili olunsun istiyorlar... Ve Bugay 'ın ağaçları... 350 yıllık bir sessizliğin içinden çıkıp gelmişler. Saim Bugay, öy. ^> küyü ÖzerKabaş'aanlatır: """ Sinop tersanesinde kestane ağacından yapılmış, çift direkli, latin yelkenli bir barça ortaçağdakullanılanbirnakliyegemisi1660 yılında Iğneada'dan hareket eder. Yükü, çeşitli hayvandır, alıcısı ıse Saray. Rumeli Fenerine yakın, Ayandon fırtınasmda batan gemi alabora olur. Mürettebat ve talıhsız hayvan yolculan boğulur... Teknenin parçalan karaya vurur, kınk direkJer, güverte paraçollan, kürekJer ve bronz çıvıler kumlara gömülür. Aradan yıllar, yüzyıllar geçer... Bölgede kömür çıkaran birileri, kepçeye dadanan asırlanmış kestane ağaçlannı bulurlar. Bir tanış, Bugay'ahaber verir. Bugay, "Bana getirin" der. Getirirler. Ağaçlann ve öyküsünün heyecam, ağacın direnışıyle buluşur... ikısi de birbirlerine biçim verirler... Geleceğe akan hem ağaç, hem de Bugay'dır ! ilkent Oteli'nin Sakarya salonundayız. Salon hayli eskimiş, perdeler solmuş, ama havada petrol kokusu var. Yeni bir kuyunun sevınciyle boyutlanıyor düğün sevinci. Yeni kuyudan fışkıran umudu kutluyor konuklar. Yeni kuyulardan haber bekliyor. Türkiye petrollerinde bir aile üçüncü kez yaşıyor düğün sevincini. Necmi özkazancı ailesi, saygın bir devlet görevlisi. Başkentin tarihini, coğrafyasını, özelliklerini, güzelliklerini tepeden tırnağa yaşayan bir aile. Genç kuşaklar da güzel sürdürüyor biriikteliği. önce Sevda ve özer Derbil, sonra Ferda ve Bumin Gürses, şimdi Şule ve Hakan Ulupınar. Ikisi de petrol mühendisi. Onların çocukları da yeni kuyularda ödüllenir belki. Kuşaklar da değişiyor, konular da; dinlerken şaşırıyorum, dünkü çocuklar çabuk büyüdü, neler anlatıyor bana! Düşüncemde de yeni kuyular açılıyor durmadan. Kimi deyimleri ilk kez duyuyor, yeni dalgalarla açılıyorum dünyaya. O dalgalarda yitik dostlar, petrol davasına başkoyan, yürek koyan kişiler var. örneğin Ihsan Topaloğlu, Muammer Aksoy ile çevresinde bırleşen, bütünleşen kişiler. Günah işler gibı, sessiz ve derinden yerleştiler, fincancı katırlarını ürkütmekten korkar gibi savundular petrol davasını. Papyonlu sosyalist Cemil Sait Barlas'ın yorumları çınlıyor kulağımda. Bugün çok saygın yerdeler ama petrol dosyası oluşurken çok pahalı faturalar ödendi ülkemizde. Şimdi de en güzel parfümler gibi değerleniyor yeni kuyular. Elbet çok keyifleniyorum. Yaşamak güzel şey doğrusu. Yaşadıkça yeni deyimlerle, yeni sözcüklerle boyutlanıyor, yapılanıyor, yeni bir yaşam biçiminin oluşmasına tanık oluyor insan. Derbil kardeşleri, akraba ve dostları dinlerken yeni kapılar açılıyor önümde. Üzüntü veren olaylara karşın bunlar da var diye seviniyorum, karamsarlığı aşıp iyimserliği yaşıyorum. Yaşamın gizemini yakalıyorum birden! "Dibine geldik" diyor bir dost çocuğu. Dipten yukan gidiyoruz artık, dönüşü yakaladık. 1,2,3,4. konçertoları çaldılar. Parmaklar değişti ama özü değişmedi, güzel tırmanışlarla çınladı Bilkent tepeleri. Çağdaş çalgıcılardan anlamlı bir uyarı. Belleklere yerleşti, müzik devrimini yeniden seslendirdi. Çoksesli elleri güzel ödüllendirdi. Haritadaki yerimizi güzel kanıtladı. Güzel bir olay, müzik devrimini güzel kızların, genç kadınların, dahası piyanonun tuşlarına ulaşmayan çocukların öncülüğünde yaşadı ülkemiz. Yeni öncüler, artçılar, genç kızlar, delikanlılarla süruyor yolculuğumuz. Geriye değil, ileriye doğru adımlar, atılımlarla. Kolay değil ama başaracağız. Başka çare yok! ^ [email protected] Idil Biret'e selam. Bach'ın konçertoları ile güzel kanatlandırdı bizi. Melekleıie buluştuk. Idil Biret (en üstte). Şule ve Hakan. tki petrol mühendisi biryastıkta, yeni kuyularda (üstte)...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle