28 Nisan 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

3 KAS1M 2002. SAYI 867 yanını çevreleyen teraslara şöyle bir baktığıııızda saatlerle cleğil, günlerle ölçülebilecek bir enıeğin yatlığını görürsünüz o taş duvarlarda. Inkalar'ı, Babil'i, Roıııa'yı örnck alması yetmemiş; bu konııda bı Igılenmeye devam edıyor "l.limdebiı deıgi var.Ctüneydoğu Asya'da Malezya, hndone/ya herneresiyse,dağa 60 mctrc scl yapnıı^lar, sıı bırıkıyor kışın. (,'ok iyı pinııcı varmı^"Tiiıkiye'nindünyanın çöledönüijtüğünü, tarım topraklarındaaslında hastane bileyapılıııaması gerektiğıni söylüyor. Dudaklarımı ısırarak çocukluğumun badem ağaçlarınm, bağlarımn, incirlerınin yerini almış üçdört katlı yılın sadece iki ayı açdan yazlık evlere bakıyorıım. AltmışlıyıllardahalıkçılıkyaparkenAltınkum'da (b.ahidcn siyahla karışık altın parıltılı sahiliyle iinlü bu yer, Mannara Deni/i'nden izinsizkuınçekildıği ıçmdaracıkkalmujuzun birsahıldir) birileıi onasözatar. Tekncsınin adı "F.mekçfdir ve o birileıi arasında, daha sonra IstanbuIÜniversıitesi'ndeziyaretınegideceği Oya Üaydar da vardır. "O, MuzalTer Sencer, asistandılar o zaman..." Bir döneııı köy muhtarlığı yapıyor ama o yıllardan sÖ7 ederkenyüzübulutlanıyor. üellikibambaşka deneyımleriıçerenbirgeçmişcyolalıyorbelleğinde. Belkibirgünanlatır... Dahasonrabir biçimde kendisini köydeıı yalıtıp bugün her metrekaresındeemeğibulunanıneyvebahçesinde çalışmaya veriyor. Adalılar güzelim üzüm bağlarını, mey ve bahçelerini parselleyip satarken o, durmadan çalışıyor. Yüzünden gÜ7el gülümseınesi hiç eksik olmayan eşi Pembe Haııını, bakkal i'jleterek, yazları pansiyonculukyaparakdestekoluyorona,çocukları Gürean, Ayş.e ve A lev yetişip büyiiyorlar, evlenipçoluk çocuk sahibi oluyorlar. (iürcan, babasının yanında onun gibi toprağa zarar vermeden eınek vererek, alınteriy le hak ediyor ka7andığı her kurusu. Kimyasal gübre kullanmamak için dökiilen yaprakları toplamaklan, tonlarca yağmur sııyıı biriktirip çamurtaşımayakadarhertürlüemeğiesirgemeyerek. "Çembersakallılar, sizirı köyünü/de çıplaklar var, Allah yağmur vernıez diyorlar". Gülüyoruz. "Gülün, ben de sizin gibi gülüyorum." Ama o yağmurun agzı açık havaya bakmaklagelmeyeceğını bılıyor. "Köylü, boşver, dıyor, insanölür,ağaçdaölür,yenısinıekeriz, diyor." Ama o, tek birağacı kurtarmak için günlercedidiniyor. Bahçesinedadanantatilcilerle başa çıkmak için toplamalarına izin veripparasınıtartarakalınayakararverdiğinde onıı kandırmak isteyenleri yüziinü buruşturarakanlatıyor. Yada"sen gıt patronungelsin" dıyenlere "bu bahçenin sahibi benim" dediğinde "hadı git oradan nerede sende bu bahçeyi yapacak akıl" cevabını verenleri çok da üzülmeden anlatıyor. O, kendi hayatının patronu, efendisi, sahibi olduğunu biliyor. l layatını emeğiyle kazananların güveni varsa da yüzünde, kötü niyetlilerın o küçük cenneti bile ona çok görebileceklerini bildiği için temkinli. Belkıeskisikadargençdeğil,belki varislı ayağı onu rahat bırakmıyor ama o, hiç vazgeçmıyor. Bıından birkaç y11 önce, ondan çok farklı bir yerden,7amandangelmi^ ama onun gibi toprağııı güeüne ınanan genç bir mücadeleciyle, BaturŞehirlioğlu'ylatanışırtanışma? aynı dili konuşmaya başlamışlarsa bu bir tesadüfdeğıl:butoprağındilidir. AhmetUurmazbilek,şımdi tecrübelerınıonlaraaktarıyor, oğluCiürcan'a, onu heryılziyareteden genç dostuBatıır'a. Insaıı,doğayıdönüştürerekilerledi;şimdi ona saygı gostererek borcunu ödemenin vakli geldi. Bunuyapmayı bilen insanlardanöğrenecek çok şey var.^ * Sosyolog, Galatasaray Üniversıtesi Sosyoloji Bolümu BASKENT GUNLERI Bahara yolculuk MÜŞERREF HEKİMOĞLU B atman'dan birtelefon Hasan Tunç arıyor, okurlarım da tanır onu, oğullarımdan birı. Kaç kez söz ettim köşelerımde. örgp'de başlıyor dostluğumuz, balkon parmaklığını boyuyor bir yaz gunü. Birlikte çay içiyor konuşuyoruz. önce suskun ve soğuk. Giderek ısıntyor, bir aralık soruyor: Sen insansın ya da melek... Kimse böyle seslenmedı bana. Batmanlı bir çocuğun özlemi var sesinde. Yaz sonunda o Batman'a, ben Ankara'ya. Adresimi, telefonlanmı verdim, gerekirse beni aramasını söyledım. Bir süre sonra karşımda, askerliğini yapmış Kıbns'ta, parlak belgeler var cebinde. Ama iş bulamıyor, benden ilgı dilıyor. llgılendim sonuç alamadım. Merak ettim, araştırdım, politikayla ilişkisi yok ama boş kadrolan siyasal partiler parselliyor başka başvurulara yanıt verilemıyor! Ben de çok beceriksizim bu konularda. Bellı kapıları çaldım ama sonuç alamadım. Hasan evlendi, baba oldu, neredeyse dede de olacak, ışsızlığı sürüyor hâlâ! Arada bir telefon ediyor, eşınden, çocuklarından söz ediyor, sağlığımı, ağrılarımı soruyor, sesi gulüyor ama işten guçten söz etmiyor hiç. Bahçesinden ceviz, badem yolluyor bana. Ben de çocuklarına şeker ve kitap parası ancak! Elbet utanıyorum ama Cumhuriyetımiz 100 yıla yaklaşıyor, çağın koşullarını yaşamıyoruz hâlâ. Seçim öncesi konuşmalar, maratonlar gerı kalmışlığın nedenleri gundeme gelıyor ülkenın. Doğum, ölüm, hastalık, sağlık sayıları, eğitim dalındaki siyah beyazlar tırmanıyor, çarpıcı resimler boy veriyor her dalda. Kımı dalda sarı yapraklarla sonbaharı aşamıyoruz ama yadsınamaz bir gerçek de var. Incecıkten, derinden yeşermeler de göze çarpıyor. Kara kışa karşın bahara yol alıyoruz! Bu sabah duşündüm. Doğan Avcıoğlu ıle söyleşilerimiz çınladı kulağımda. Sıhhıye'de Akşam bürosunun bahçesinde Tepemizde bir kayısı ağacı, yeşıl dallarda dolaşıyor düşler kuruyoruz, devrim düşleri. Devrimi başardıktan sonra oncelık alan ülke sorunlarına çözümler aranıyor, sakıncalar duşunülüyor ama umut solmuyor hiç. Işsizliğe de çözum var "Uretımın Emrınde Eğitim" öngörüyor Avcıoğlu. Işsizlik sorunu dağlara tırmanmayacak, Batmanlı Hasan Tunçlar, yıllarca iş aramayacak. YÖN dergisi toplumda bir deprem neredeyse. Güzel bir olay, görkemli çizgileri var, genç kuşaklar duygulandı, umut, coşku şahlandı birden. Sonrası düş kırıklığı ama o dönemin tohumu solmadı bence, hâlâ boy veriyor. Eski bir sevda gibi düşünüyor umut yolcuları. Bir valı, bir kamu görevlisi, bir büyükelçi, öğretmen, öğretim görevlisi o günlerden bir uzantı, bir gökkuşağı gibi renklendiriyor ufkumuzu. Eski bir sevda gibi bir şarkıyla belirtiyor sesini. Tohum solmuyor hâlâ boy veriyor. Toplumun değişik kesimlerinde YÖN'den ya da DEVRlM'den sesler soluklar duyuluyor. Bir harp okulu öğrencisi ya da genç bir teğmen, emekli bir general, bir komutan olarak yer alıyor karşımızda. Sözlerinde 40 yıl öncesinin izleri var! Nasıl olmasın? Batmanlı Hasan'ın işçiliğinden söz ederken Avcıoğlu'nun "Üretimin Emrinde Eğitim" sözu yine gündeme geliyor. Şu günlerde eğitim gündem dışı ancak güncelliği de surüyor, önceliği de. Sandıklar açıldıktan sonra nasıl bir tabloyla karşılaşacağız belli değil ama özünü yitiren politikalar uzun sürmeyecek, gündem ergeç gerçekçi çizgisine ulaşacak bence. Burada altını çizmek gerekıyor, NTV'nin "Seçim Maratonu" dizisi de gerçeği açıkladı, toplumdakı beklentiyı aşmak, önlemek kolay değil artık. Belki de çok hayalciyiz ama pişman değiliz. ölümunden kısa süre önce Ankara'ya geldi, rakı içtik güzel söyleşiler yaptık Doğan Avcıoğlu ile yıllardan sonra, ılk söyleşi galiba. Çizgileri hayli incelmış, sararmış, solmuş ama dimdik ayakta hala. Düşlediği devrimleri de birlikte götürdü yaşamın ötesine. Ayrılırken yeniden buluşmaya söz verdik. Ama kararımızı gerçekleştiremeden dünyamızdan ayrıldı Avcıoğlu. Kimi dostluklar böyle değil mi? Başı var sonu yok ama biriiktelik sürüyor. Bu sabah sandık başına gıderken Doğan Avcıoğlu'na da bir merhaba yeniden. Yaşasaydı bugünleri nasıl yargılardı acaba? Nelerı ve kimlerı gündem dışında bırakırdı? ^ Durmazbilek en yakın yoldafi oğlu iiürcan 7a... Bahçe de Giircun 'la ya$ıt.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle