23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Asiye Eliçin enstitü yıllannda... Almanya'dan döndüğünde Emin Türk'ün yanınagidipokuyacaktım. Babam banazorla iki çötnlek yoğurt yedirip içimdeki zehri attırdı. Ortaokul kitaplannı üstümdeki tüm baskılara aldırmadan okuya okuya adeta ezberlemiştim. Babam kâfir oldun diyordu. Evlendirmeyi zaman zaman gündeme getirse de artık, ona karşı duracak kadar güçlenmiştim. Beni zorla birine verirse günah işleyip cehenneme gideceğini söylüyordum. Bir taraftan da "Ben, köyde evlenip kaybolmak istemiyorum. Okumak istiyorum" diye yalvanyordum. Babam ı etkilemek için sürekli din ile ilgili sorular soruyordum. O da cevap veremeyincebeniköydekimedreselihocaya götürdü. Ardı arkası kesilmeyen sorulantn ve akla uygun istediğim cevaplar hocayı da bunaltmıştı. Hoca: "Bu fikirlerkızın kafasına nereden giriyor, sustur bu kızı!" diye babama söyleniyordu. (Bu hoca benim cniştemdi. llerki yıllarda önce Hacı Bayram Camii vaizi daha sonra da Demokrat Parti mebusu olarak Meclis'e girip Adnan Mendcres'in de danışmanı olmuştu.) Babam daermiş olduğumu düşünüp "Bak, hoca bile senin sorularına cevap veretniyor" diyerek içten içe sevinerekbenimle övünüyordu. Direnmem işe yaramaya başlamıştı. On dört yaşındayken Emin Türk Almanya'dan dönüpköyegelmişti. Babama: "Asiye'yineden okumak için göndermedin" diye sorunca: "Boyu devrilsin, zehir içti az daha ölecekti!" demiş. Köyün bir aptalı vardı. Hemen bir mektup yazıp onunla gizlice Emin Türk'e yolladım. Mektupta: "Ben okumakta ısrarlıyım, lütfen babamı ikna edip beni görürün." diye yazdım. Bir gün babam camide iken çıkıp geldi. Sanki evimize Tann konuk olmuştu... Kısa oturdu. "Senyolladığım kitaplarla derslerine çalıştın mı" diye sordu. Ben başım önümde: "Hepsini ezberledim" diyebildim. Aynhrken: "Ankara'ya gideyim, Devlet Konservatuvarı'nda iş bulma ümidim var. Kardeşimi ve üvey annemi de yanıma aldıracağım. O zaman seni de aldınnm" deyince dünyalar benim olmuştu, ayaklanm yerden kesilmiş, sevinçten uçuyordum. Sonunda babam razı olmuştu. Ankara'ya gi ttiğimde Emin Türk Nazi Almanyası' ndan Türkiye' ye kaçan Karl Ebert' in asistanı olarak çahşıyordu. Ben on beş yaşındaydım. Bir sınavdan geçirilip Ismet Paşa Kız Enstitüsü'ne kaydım yapıldı. öğretmenlerimiz Fransa'da öğrenim görmüş değerli kişilerdi. Emin Türk, ben enstitüden mezun olunca: "Seni salon hanımı olasın diye okutmadım. Köyümüze git, bir yıl kal bakalım, köyün kalkınmasında nc gibi bir katkın olacak?" sözleriyle beni köye gönderdi. Köylü çok fakirdi. Eski havlular, kaput beziyle kapitone yapılıp işlik, kaput bezleri boyanıp şalvardikiliyordu. Atatürk'ün köylüye entari giydirme çabası tutmuyordu. Yanımdagötürdüğüm enjektör ve basit ilaçlarla hastaları tedavi etmeyi, keten tohumu lapası yapıp sıcak sıcak bebeleri içine sararak iyileştirmeyi başanyordum. Ürünlerin sağlıklı saklanmasında cnstitüdc öğrendığım metotlan köylüye öğretip kendimi geliştirmek için devamlı kitap okuyordum. Emin Türk, 1940 yılında Eskişehir Çifteler Köy Enstitüsü Müdürü olanarkadaşıRauf lnan'la konuşup yaz ortasında beni Eskişehir'e gönderdi. Görevemesleköğretmeni olarak ücretli başladım. Emin Türk, Rauf Inan'a sıkı talimat vermiş: "Sen Asiye'ye tam maaş verme! Yeteri kadar harçlık ver. Yarım öğrenci havasında olsun. Derslere de girsın daha sonra imtihanı kazanırsa yüksek bölüme gönderebiliriz." Okulunzenginbirkütüphanesi vardı. Kitapları cebimde dolaştınp her fırsatta okuyordum. Yaşamımız büyük bir çiftlik evindeki gibiydi. Yiyecek ve giyeceklerimizi kendimiz üretiyorduk. Ben çocuklara dikiş öğretiyordum. Eskişehir'e gidip dokuma atölyelerinde kumaş dokumayı öğrendim. Dokuma tezgâhlan geldi. Hah ve kumaş dokumaya da başladık. Çuvallarla makarna ve tarhanayapıyorduk. Ayncarevirdedeçalışıyordum. Çocuklann iğne ve aşılannı yapıyordum. Doktor haftada bir gün geliyordu. Kütüphanede bulduğum "Almanak" isimli kitaptan okuduklanmla bir çocuğun menenjit olduğunu anlamıştım. Kurtulması için kış ortasında, müdürü razı edip eski bir kamyonla, çocuğubattaniyeye sanp yollara düşmüştüm. Teşhisim doğruydu. Çocuğu ölümden döndürmüştüm. Sıfınn altında dondurucu soğukta sabahlara kadar etüvde çalışırdım. Sargı bezi yoktu, çeşitli ölçülerde sargı bezi dokudum. Etüvde mikroplannı kırdınp sanp sarıp bir dolaba yığdım. tlerde köylerin kalkınacağını düşünmem, tüm enerj imi sarf etmem için yeterliydı. Emin Türk de mektuplannda geleceğe yönelik öylesine güzel tablolarçizerdi ki şevkimi arttırıpbeni daha da yüreklendirirdi. Çocukları gözlemlerdim: Okula ilk geldiklerinde koyun gıbı birbirlenne sokulurlar ayn yürüyemezlerdı. Gözleri öyle şaşkın bakardı ki... Ama altı ay bile geçmeden özgüven kazanırlardı. Bu güvenle, asker kumaşındandiktiğimızyeleklerininkoloyuklarına parmaklarını takıp çarşamba günleri yapılanakşamtoplantılarındaokuluveöğretmenleri de eleştirmeye başlarlardı. öğretmenler de özeleştinleriyle demokratik ortamıyaratırlardı. Köy Enstitüleri gelışip kök salıyordu. 194243 yıllan bazı toprak sahibi milletvekilleri, köylünün devlet eliyle eğitilmesinin ileride kendilerine karşı doğuracağı sonuçlan anlayınca rahatsız olmaya başlamışlardı. Atatürk devrimlerinin gerçek yaşama geçirildiği Köy Enstitüleri'ni kapatmak için çeşitli iftiralaratılıp olaylar tezgâhlanıyordu. Milli Şef ve CHP iktidardan düşürülmek isteniyordu. Irkçılar Büyük DoğuGazetesi'ni çıkanyorlardı. Emin Türk'ü de hedef seçmiş, sürekli saldınyorlardı. Bir gün Rauf lnan beni çağırdı: "Kızım, enstitü düşmanlan Emin Türk'ün manevi kızı okulda komünizm propagandası yapıyor diyerek, seni burada tutmamı suç sayıyorlar. Aynlman iyi olacak" dedi. Ben, köye gittikten altı ay sonra otuz polis, vali, emniyet müdürü Çifteler'e baskın yapmışlar. Hiç tanımadığım çocuklan bile "Asiye özdemir komünizm propagandası yapıyor, bize kitap veriyor diye ifade vermezseniz on yıl hapis yatacaksınız, ileride de öğretmen olamayacaksınız!" diyerek karşıt ifade vermeye zorlamışlar. Bir gün köydeki evimize bir yüzbaşı ile başçavuş geldi, evde arama yaptılar. Ben merkeze gidip ifade verdim. Sözü edilen kitaplar: "Karamazof Kardeşler", "Kadın ve Sosyalizm"di... Ismet Inönü: "Kaldınn dosyayı!"demiş.Olaykapanmıştı. Sonra Emin Türk beni Ankara'ya çağırdı. Asiye Eliçin... Okuttuğu gençlerden biri benimle evlenmek istiyormuş.Bana:"Çocuksanaâşıkmış,evlenmek istiyor musun" diye sordu. Tepki gösterip: "Eğerbeni başından atmak istiyorsan, lstanbul'agider, işbulurtekbaşımayaşarım!" dedim. öyleyse sana bir öykü anlatayım dedi: Bir paşa, birinı diğer bir paşaya dünürgöndermiş. Kızbabası dünüre: "Ben, o paşaya kız vermem ama sen isteseydin verirdim" deyince, dünür: "Öyleyse kızını bana ver!" demiş. Öyküden beklediğim cevabı almıştım. O anda sevinçten ölecektim. "Eğer, sen genci isteseydin, ben aradan çeki (Fotoğraf: SENEM ÖZTÜRK) lecektim. Benimle birliktebu zorluklarakatlanabilccek misin? örneğın: Ben hapse girsem, bir de bana bakman gerekecek. Sana bir hafla süre, düşün, kararını ver!" dedi. 1944 senesinde köyde evlendik. Üç aylık evliyken, Hasan Âli Yücel eliyle Emin Türk'ün konservatuvardaki işine son verdirilmişti.Geçimimizisağlamak için dikiş dikiyordum. Aynca Emin Türk'ün sayfası dört liradan MEB Dünya Klasikleri çevirilerini daktilo ediyordum. Demokrat Parti henüz kurulmuştu. Ülkeyi kurtarma nutuklan atıp dolu dızgin ik Asiye Eliçin, Emin Türk'ün ölümünden 30yıl sonra ETEV'i kurdu...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle