20 Nisan 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

CUMHURİYET DERGÎ Saltık, iki iiç kuşak sonrasından umutlu... F+ akımçıkabilir, Türkiye'nin bu pazar için bir önemi var mı? Avrupa üretemez ama Anadolu üretir. Bana göre Türkiye'de büyük müzisyenler var ama müzik zekâlan yok. Meselâ tbrahim Tatlıses. Pakistan'dan Nusret Fatih Alihan çıkıyor ve bütün dünyayı kasıp kavuruyor ama... Müzik zekâsı derken neyi kastediyorsunuz? Alihan kendindcki ses yeteneğinin farkında. Kendi dilinde ilahiler söy lüyor, ben yaptığım müziği dünyaya nasıl tanıtınm diye düşünüyor. Müzik zekâsıy la yeteneklerini çok iyi geliştıriyor. Türkiye'de çok iyi müzisyenler var, bekliyorlar ki onu arasınlar, "şu kasete çal" desinler. Bu bekleme neden ve neden Ibrahim Tatlıses? Düz mantık. Adamçok iyi ud çahyor, kanun çahyor ama sadece parasını almaya bakıyor. Müzik zekâsı olsa bunu ben nasıl zenginleştiririm diye düşünür. tbrahim Tatlıses'egelince... Erkan Oğurbence21.yüzyı Hasan Saltık'agöre en iyi kent müzisyenl Bülent OrtaçgU ve Fikret Kızılok. lınTanburıCemü'i.Perdesizgitardantuttopuzakadartümtelliçalgılan çahyor. Çokiyi armoni biliyor. tbrahim Tatlıses tbrahim Tatlıses olsa, Erkan Oğur'un kapısına gidip "Ben kendi havalanmı okumak istiyorum, dünya çapında ış yapalım" dese çok büyük iş yaparlar. Tatlıses diyor ki "Beni tsrail'de de, Türki Cumhuriyetler'de de seviyorlar." Sen geç bakalım Batı' ya. Rahathkla da geçebilirsin. Yeterki yaptığı oçorbagibi müziği yapmasın, Hoyrat ve Barak havalannı okusun... Türkiye'dekidengelerTatlıses'iitiyor olabilirmi? Ne yapacak size söyleyeyim mi? Bu albümü Türkiye'ye yapmamış farzedecck. Celal Güzelses'in, Neşet Ertaş'm, Muharrem Ertaş'ın geçmişte yaptıklan albümler var. lbrahim Tatlıses' in nesi kalacak bana söyler misiniz? 50 yıl sonra da dinlenebilecek bir albümü var mı? Bana göre, 45 enstürmanla Barak havası, Hoyrat havalan okursa, çok mükemmel bir albüm yapılabil ir ve çok kahcı olur. Belki arabesk gibi satmaz ama 100 yıl sonra dinlenir. Kilometre taşı olur. Müzik zekâsı budur işte. Tathses'ten başka verebileceğiniz bir örnek var mı, Türkiye bu konuda bereketlimi? Türkiye müzisyen bakımından çok zengin ama yetiştirilme tarzından dolayı hırslanmıyorlar. Müzik sektöründe de iyi yapımcılar olmadığı için bu insanlara fazla yardımedilemiyor. Etnik ve tekno müzik arasında müziği nasıl bir gelecek bekliyor ? Müzik yapmaklailgilibiryeniçağ var artık. Enstrümanını çok iyi çalanlar her zaman bir şey üretecek. Müzik tek başına müziğe doğru gidiyor. Batı'da çok pahah olduğu için büyük orkestralar yavaş yavaş dağılıyor. Çok iyi çalanlar kendi toprağından da bir şeylerkatarak çalışıyorlar, Fazıl Say'ın Âşık Veysel çalması gibi. Artık Beethoven, Mozarttümyorumlanylatüketildi. Bunların üzerine artık bireysel yorumlar çıkacak. Etnik müziğe girilecek. Etnik müzik de tüketilecek... Etnik müziğın tükennıesı bundan sonra çok zor. Daha keşfedilecek o kadar çok şey var ki. Ama 100 yıl sonra ne olur bilemem. Tamamen new age'e kayabilir. Daha kent müziğini oluşturamamış Türkiye'de ne olup bitecek? Biz arabeski mi kent müziği sayacağız? Türkiye'de bazı şeylerin saflaşması için bir kuşak daha geçmesi gerektiğine inanıyorum. Ondan sonra kimin ne ol duğu ortaya çıkacak. Geçmiş değerler korunacak. On yıl sonra Münir Nurettin Selçuk, Ruhi Su daha çok dinlenecek. Nasıl? Kent müziği kendi kültürünü oluşturacak. Türkiye'de burjuvazi daha yeni oluşuyor. Dahabunlartam oturmadı ki kentmüziği olsun. Burjuva denince de cebinde parası olan insan anlaşılmasın, kültürel anlamda oluşmamışlıktan söz ediyorum. Bunun için bir iki kuşak daha geçmesi gerekiyor. Şuandakimlerdenhiçolmazsabugüt nün kent müzisyeni olarak söz edebiliriz? Bence en iyi yapan Bülent Ortaçgil ve Fikret Kızılok. Erkan Oğur çok iyi bir müzisyen ama şu anda kapasitesinin yüzde 20'si ile çalışıyor. O kafasındaki şeyleri yaparsa, şimdiye kadar kimsenin duymadığı çok farklı bir Anadolu Jazz ortaya çıkabilir. Gökçel Baklagil'e dikkatçekiyorum. Çok iyi kanun çalıyor. Buisimler Batı'yı daha iyi takip ediyorlar. Türkiye'de de artık müzik zekâsı oluşacak.^ beratguncikan@turk. net PAZARIN PENCERESİNDEN Süphan'ın astrafobisi SELÇUK EREZ Bak, senin gök gürültüsünden korkman pek yadırganacak bir şey değil. Sadece bu boyutta korkman gereksiz! Isveçlilerin, Norveçlilenn de en çok gök gürültüsünden ürktüklerini biliyor musun? Böyle olmasaydı, eski Iskandinavya'nın en görkemli, en kudretli tanrısı, Gök Gürültüsü Tanrısı Thor olmazdı! Biliyorum, sadece Isveçliler, Norveçliler değil eski Anadoluluları da en çok gök gürültüsü korkuturmuş: Hititlerin en baş tannsı da Göğün Tannsı, buna, Taru diyorlardı.. Dahası da var: Hitit Kralı II. Murşil, bir gün gök gürüldeyip şimşek çaktığında o kadar korkmuştu ki dili tutulmuş, kekeme olmuştu.. Demek ki binlerce yıl önce yaşayanlar çok korkarlarmış gök gürültüsünden; yani senin sergılediğin çağdışı bir ilkelliktir! Elimde değil.. Kendimi kaybediyorum.. Ulan, hiç olmazsa gazetecilerin önünde böyle panıkleyip kepaze etme bizi.. Sen de Thor'a mı, Taru'ya mı kime yakaracaksan söyle, çevremizde gazeteciler varken sel bastınp göğü böyle böğürtmesin, tepeme yıldınm, şimşek yağdırmasın! Istanbul'dan yola çıkmışlar, Ankara'ya yürüyorlardı. ülkemizde nükleer santral yapılmasını istemeyen tam oniki sivil toplum örgütünü temsilen gerçekleştiriyorlardı bu eylemlerini.. Kaya, Greenpeace'in, Süphan da Çekül'ün üyeleriydi.. Başta Akkuyu, tüm girişilen ve tasarianan nükleer santrallann sakıncalannı kamuoyuna en etkin bir şekilde anlatmak için planlanmış olan bu yürüyüşe çok sayıda insan arasından seçilip başlamışlardı: Her ikisi de kültüriü ve güzel konuşan kimselerdi. Işler, Bolu'ya vanncaya dek, daha doğrusu yağmur bastınncaya, onu da gök gürültüleri izleyinceye kadar iyi gitmişti. Ancak, Süphan, Bolu'da kentin girişinde kurulan çadırda çok sayıda projektör, televizyon kamerası ve teyp karşısında yürüyüşün anlamını açıklamaya başladığında aniden bastıran bir yağmurla beraber gelen ılk gök gürültüsünde kendini masanın altına atınca, iş komikleşmiş, gece büttenlerinde yürüyüş anlamını yitirerek bu gülünesi görüntüler ön plana çıkanlmıştı: Seyirciler, Süphan'ın, basına açıklama yaparken gök gürleyince ne yapacağını bilmediğini, önce titreyerek tuhaf beden ve kol hareketleri yaptığım, sonra deli gibi sağa sola koştuğunu, nihayet kendini masanın altına atıp orada saklandığını kahkahalar atarak izlemişlerdi. Acilen gruptan bir psikolog getirilmiş ve Süphan'ı tedavi etmeye başlamıştı. Muhakkak bu, çocukluğunuzdan gelen bir fobidir: Mesela, anneniz gebeliği sırasında fazla gazoz, kola filan içer miymiş? Ne ilgisi var? Barsaklarda fazla gaz oluşturan yiyecek ve içecekler, barsak guruldamalanna neden olur; bunlan dinleyerek gelişen bir bebek de doğduktan sonra gök gürültüsünden korkar, yani kişide "astraphobia" oluşuıi Ben, hangi bulutun buna yol açacağını bazen kestırebiliyorum. O nedenle, günümün büyük bir bölümü, göğe bakıp "cumulonimbus" bulutlarının bulunup bulunmadığını kontrol etmekle geçer.. Bulutlan izleyip bozacak havadan kaçmaya çalışmaktansa gök gürültüsüne alışmayı öğrenmek daha kolay ve daha pratik bir kurtuluş yoludur. Psikolog da Süphan da elinden geleni yaptı ama koşullar elvermiyor, doğa yardımcı olmuyordu: Mevsimin yaz olmasına rağmen habire yağmur yağıyor ve gök de sıkça gürlüyordu.. Süphan bu psikolojik desteğe rağmengök gürültüsü duyduğunda kendini yerden yere atıp saklanacak yer aramayı sürdürüyordu. Kaya, "Bak," dedi, "Belki de ben yanıldım; eski insanlan hor göreceğimize, onlan izleyip kurtulabiliriz fobilerimizden.. Norveçliler'in ataları, en korktuklan şeyi kutsayarak ondan korkmayı, ona saygıya dönüştürmüşler. Anadolu'nun eskileri de aynı yoiu izlemiş.. Bunu denesene! Gerede'ye vardıklarında bir kitabevine uğradılar ve Hitit tanrılarından söz eden kitap sordular. Süphan, Ekrem Akurgai'ın bir kitabında (Anadolu Kültür Tarihi) aradığını buldu. Süphan bu kitapta okuduklanndan çok etkilendi: Çıkış yolunu bulmuştu, yapılacak şey, korktuğunu kutsamaktı.. Tıpkı çok eskiden yaşamışlann yaptıkları gibi.. Gerede'deki toplantıda gök gürlediğinde Süphan'ın masanın altına dalmasını bekleyenler, yağmur şiddetlendiğinde onun Hitit dilinde yazılmış en eski yazılı Nükleer santrallara karşı Akkuyu eylemi. belgenin çevirisinden Kral Anitta'nın sözlerini aktarmaya başladığına şahit oldular: Önce, bakın dedi size bu kitaptan tarihsel bir gerçeği aktaracağım: "Pitha'nın oğlu, Kusarra Kralı Anittal Göğün fırtına tannsı tarafından çok sevilirdi." Şimdi de bu kadar çok sevilmenin nedenini açıklayacak satırlan okuyacağım: "Neşa kentini gece yaptığı bir saldınyla aldı... Ancak, Neşa'lılara hiçbir kötülük yapmadı. Neşa'da şehir duvarlarını inşa etti ve bu duvann arkasında gök fırtınası tannsı için bir ev yaptırdı, bu evi savaş ganimetleriyle süsredi... iki aslan, yetmiş yaban domuzu ve yüzyirmi ayı sundu tannlara.." Demek ki çözüm Gök Tannsıyla yani Doğa ile çelişmemek, nükleer santraller inşa edip onu kızdırmak yerine mesela, Gök Tannsının rüzgârlanyla dönebilen yel değirmenleri yaptınp onun gücünden yararlanıp sevaplar işlemektir! dedi. Süphan konuşurken televizyonunu açanlar, Gerede'de o güne kadar kaydedilmiş en gümbürtülü gök gürültülerinin ve en dehşetli şimşeklerinin bile artık bu eylemciyi yıldıramadığını şaşarak izlediler.^
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle