Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
10KASIM 19%. SAYI555 bir balıkla aynı adı taşıyordu: "Coelacanth". Klli milyonyılönceyaş,amıs, ve artık fosil tanımına girmİ!> bir balıktı Coelaeanth.GelgelelimbuyüzyıhnbaşındaMadagascar'dabalıkçılarınağına takılınca fosil olmadığı anlaş.ilmış.tı balığın. Dcrgiye bu adı seçerkcn uzun uzun düşünmüşlcrdi. Içinde ya^adığımız yıllarda, özgürlükçülerle ekoloji mcraklılarına fosil gözüyle bakıldığı için seçilmişti bu isim. "Hayır fosil olmadık, varlığımizi sürdürüyoruz" demekti amaçları.Birbuçuk yıl yaşayan dergi.fotokopiileçoğaltılıyordu.Ossi, yasal bir zorunluluğayanıtvermekiçin dergininyazıişlerimüdüılüğünüüstlenmişti. "68 hareketine büyük ilgi duyuyorlardr. Gandhi'nin yürüttüğü pasifist mücadeledeonları büyülüyordu. l992yılmdaDikiliFestivali'nde,lzmirli antimilitaristlcrle tanıştılar. Bir1 ikte örgütlenme hayalleri kurarken Ossi için askerlikzamanı geldi çattı. Ve sivil itaatsizliğin şu temel tezi karışık kafasına çok uygun geldi: "Yasanın senden yapmanı istcdiği şcy ile vicdanının sesibirbirinetersdüşdüğündevicdanıkcz arkadaşı siyah bir çocuk... na kulak ver," O sıralarda oluşturulan lzmirSavaş. Karşıtları Dcmeği'nin kuruluş, dildi. Murat Ülke şu anda Matnak Askeri Ceçalışmalarında yer aldı. Derneğin dergisi zaevinde. Vetektipaskeri elbisegiymediği "Bakaya"yı Antalya'daüssidağıtacakti. için koğuşta degil tecritte. Avukatlarından SunaCoş.kun'un verdiğibilgiycgöre.tıkalı Izmir Savaş Karşıtları Dcrncği aleyhinc birtuvalet ve farelernedeniylegeçirdiği ilk açılan dava Ağustos 1995 'te son buldu vc iki giinün ardından grirdüğü muanıeleyi proOsnıan Murat Ülkcdıs.mdaki dcrnck yönetitesto etmek ve koğus.una dönnıek için 15 cileri "halkı askcrlikten soğııtma" suçıınu is,Ekim'de açlıkgrevınebaşjadı. Beş.günhiielediklerigerekçesiyleAnkaraCienel Kurnıay rede tutulduktan sonra yeniden tecrite konclu. Mahkemcsi tarfından ikı ılealtiayaıasında Aınao.hâlâkoğus.adönemcdı. Sivil vcsıyace/alaıaçarptırıldılar. Bcraateden Ülkcisc si tutukkıolduğunu ısrarla vurguluyor. Koaskcrlığıniyapnıadığı ıçm(,'ankaya Askerlik ğuş, larda bas.ka tııtuklulara saglanan tiim olaŞuhesmeteslimedıldı. 31 Ağuslos I995tarinaklarona da sağlandığı an açhk grevını hırahinde Bilecık'te bıılunan Jandarma Er F.ğikacak. Ancak askerelbisesini giymemekte lım Alay'ıııatcsliınolnuısı ıstendi.Odaerteısıar etliğı ıçm tecrıt günlerı süreeek. sı giin, vıcdanı retçı olduğuıuı askeregitmeDergııni/baskıyagırerken. A\ ukatlan I liilyeeeğini açıklayarak kendisine verilen siilüya Üçpınar, Ibrahım Ar/ıık, Melınıet Nıırtersii birbasın toplantısı dü/enleyerek, ga/etezi, Suzan Cos.kun, Ibralıinı Daşjı, Hayrıye cilermötıündeyaklı. Ö/.dcmir. Ka/ım Genç, Nııran 1'aylaş.a ve RıTC'K 155. maddedenhakkındaçikartılan /aTorun açhk grevınin son bulması ıçın Matuluklam>ıkaran İsebıryılsonra7(.kim 1996 makCe/aevı Yönetimı ılesüreklı ılışki ıçintarihinde hayata geçirıldi. 1993 yılındaıı bu deydi.Osman Murat Ülke, 19 Kasımtlada yana ııygulandığı s.ekliyle Murat Ülke yargıönüneçikacak.^ DGM'yedegil, Askeri Mahkeme'yesevke 15 PAZARIN PENCERESINDEN Özel yaşam hakkının çiğnenmesi SKLÇUK KREZ • ukümet bir insan hakları paketı * hazırlamaktaymış. Vatandaşlarımızın ozel yaşamlarına saygı, insan hakları arasında yer alır. Dahası da var bu konuyu guvenceye almamış bir toplumda insan haklarından bahsaçmak güçleşır. Kışılerın ozel yaşamlannın sınırları ıçinde kalması gereken sayısız ayrıntının ve haberin gunaşırı yayımlandığına şahıt olmaktayız. Bazı yayın organlarının sorumluları bu haberleri abartılı başlıklarla vurgulayarak ön sayfalarından vermeyi tercih edıyorlar. Geçen haftasonunda Sabah'ın Magazin ekinde Neslihan Yılmaz'ın yurdumuzda özel hayatın tanımını ve sınırlarını irdeleyen ilginç bir yazısı yayımlandı. Bu yazıda Prof. D. Yarsuvat, özel yaşamı şöyle tanımlamış: "Kişinın yalnızca çevresi açısından bilınen ve bunun dışında kışılerın bilmesı gerekmeyen yaşamıdır. Iş çevresi, dost çevresi, aıle çevresi kışinin özel hayatı kapsamına girer. Bunun yanında kışının yalnızca kendine saklı tuttugu başkalarından gizledığı özel dünyası da, ozel hayatın kapsamı ıçındedir." Gazetecıler Cemıyetı Başkanı Naıl Gürelı, "Sade vatandaşın özel yaşamı kesinlikle dokunulmazdır.. Kamu görevı ustlenen ve kamuya mal olmuş (unlenmış) kışılerın özel hayatları üzerındekı sınır ıse bir ölçude genışler... Yasalar bu konuda ozellıkle sade vatandaşın hakkını yeterınce koruyucu bir guvence getırmıyor." dıyerek bu konuda yurdumuzda yururlukte olan bir eksıkliği vurgulamış. Aynı yazıdan ozel yaşamın gızlılığının Medenı Kanun'un 24. maddesınde ve Fıkır ve Sanat Eserlerı Kanunu'nda korunmuş olduğunu ama bunun yetmedığını de oğrenıyoruz. Ne yapılmalı'? Yarsuvat, "Kanunlar yeterlı ama adalet mekanızmasında yer alanlar tarafından uygulanmıyor.." demış. Ozel yaşam kavramının gelışmesı ıçın gerekli yasa ve duzenlemelerı kuşkusuz insan haklarına verilen onem konusunda gelışmış toplumlarda geçerlı yasaları ve uygulamaları ınceleyerek oluşturacağız. Ellen Alderman ve Carolıne Kennedy'nın daha geçen yıl basılmış "The Rıght to Prıvacy" (= Ozel Yaşam Hakkı), başlıklı kıtaplarının (Alfred A Knopf Inc.) "en çok satan kıtaplar" lıstesine gırmış olduğuna bakarsak sorunun ABD'de bıle gundemde bulunduğunu kavrarız. Bu yayından onların anayasasında varolan ve kışının özel yaşam hakkını devlete karşı kollayan maddenın 200 yıllık olduğunu ve kışinin özel yaşam hakkının devlet dışında yer alanlarca çiğnenmesınin yolaçtığı sorunların da 100 yıl önce kaleme alınan makalelerde belirlendiğini öğreniyoruz. Ancak, ABD'de bile çağdaş teknolojinin, bilgi edınme ve saklama ile ıletişimde sağladığı gelişmeler, süreklı olarak bu konularda yarın öburgün bızde rastlanacak yeni sorunlaıia karşılaşılmasına neden olmaktadır. Bu gıbi ulkelerde ortaya çıkmış olan konuları, bunların nasıl çözümlendiklerini de oğrenmek zorundayız. Özel yaşamın kapsamının ve sınırlarının ülkemizde yaygın bir şekilde ve yeterince düşünülmedigi doğrudur; bu da sadece ve sadece demokrasimizin, insan haklarırun yurdumuzdaki dayanaklarının yarımyamalaklıgının binlerce göstergesinden bıridir. Yarsuvat'ın açıklamaları, bize bir hususu daha anımsatır: İnsan hakları konusundaki eksiklikler, yasaların yokluğundan çok zıhinlerımizın yeterince bu konuda yoğrulmamış olmasından kaynaklanmaktadır. Aile içınde çocukların ve kadının, okulda öğrencının dovüldüğü bir toplumda hangi yasa özel yaşama saygı sağlar? öyleyse ne yapalım? Haklarımızı sağlayacak yasalar isteyelim, çıkarılmasını sağlayalım ama her şeyden onemlısı, vatandaşlarımızı hakları konusunda eğıtelim. Günlük yaşamımızda nereye baksak. başımızı hangi yöne çevirsek hak ve hukukumuza, ozel yaşamımıza saygısızlık hatta saldırı ömeklerıyle karşılaşmaktayız. Kendı günlük yaşamımdan örnekler vereyım: Çalıştığım hastanedeki doğumhanede doğuran kadın vatandaşlarımın çığlıkları benı çok rahatsız edıyor. Bugünkü bilgi düzeyi, doğumda anneye ve bebeğe zarar vermeden ağrının gıderılmesine olanak sağlıyorsa butçenın ya da organızasyonun yetersızliği nedeniyle bir insana bu işkenceyi çektırmenın ardında ne yatar. Birkaç yıl önce doğururken böyle bağıran genç bir kadına bir doğumhane görevlısi kadının söylediklerini hâlâ ürpererek anımsarım: Gebe kalırken aklın neredeydi? Bu konuda duyarsızlık giderilmedikçe, hastalardan, hemşırelerden, doktorlardan tepki gelmedıkçe hangi demokrasıden bahsaçabılirız? Poliklınıklere uğruyorum: Muayene olmuş, çıkan hastalara soruyorum: "Neyın vanmış?" "Bilmem!" deyip elindekı reçeteyı gösterıyor. Niçın? Çunkü ona teşhısın ne olduğunu, verilen reçetenın neden verıldiğını anlatmamışlar, bu konuya zaman ayırmanın gereğine inanan kım? Oysa, bir ınsanı sağlığı kadar ılgılendıren ne vardır? Tanıyı, seçılen tedavı yolunu, bunun, seçılemeyenlere gore ustünluğunu bilmesı kadar doğal ne olabılır? TARİHTEN GUNUMUZE VİCDANİ RETÇİLİK. Gazeteciler Cemiyeti Raşkum Mail Cîürt'IL Ona bu hakkını tanıtmadan, ona bu sağlanmadığında hemşirelerin, hekimlerin tepki gösterecekleri düzeye varılmadan insan haklarına saygıdan bahsaçılabilir mı? Peki, ne yapılmalı? Bunun kestirmesi yok; ama Istanbul Tabıp Odası'nın gelişmesine şahit olduğum bir girişımı bu konularda neler yapılabileceğinin ipucu olabilir. Hastaları haklan konusunda eğıtıp uyarmaya karar vermişler; bir hasta hakları lıstesi hazırlamışlar. Bunun hastanelerin elverişli yerierine asılması hem hastaları hakları konusunda uyaracak hem de belki hastanede çalışanlann gözünde bu konulan gundemde tutacak, onlann da bu konular üstünde durmalannı, düşünmelerini sağlayacak. Hastalan, özel yaşamlarına saygı, bilgilendirme onamlarının alınmasındaki zorunluluk gibi konularda aydınlatacak olan bu girişimden esınlenerek, okullarda, karakollarda, adalet kurumlarında, kamuya açık başka yerlerde insanlarımızın haklarından bahseden, onlara haklarını tanıtan levhalara yer verılmesı bu konuda atılabilecek iyı bir adım olmaz mı? Sadece Meclıs'e bir insan hakkı paketı sevketmekle yetınıp böbürlenmemelı, bu konudaki en cıddi eksıkliğin, insanlarımızın hak ve hukukları konusundaki bılgisizliklerinı gıdermek için ne yapılması gerektiğinı de düşünmeliyiz. ^ Brezilya 'da 1994. WRI (Uluslararası Savaş Karşıtlan) toplantmna katılmujtı. Vicdani reddin kökenleri Ortaçağ'daki feodal beylikler dönemine kadar gidiyor. O dönemlerde çeşitli Hıristiyan tarikatleri, feodal beylerle anlaşmalar yapıp, bir çeşit savaş vergisi ödeyerek üyelerini ordu hizmeti dışında tutuyorlardı. Askerlik hizmeti ya da savaş vergisi uygulamasına karşı ilk radikal çıkışı Alman VViedertaufer r tarikatı gerçekleştirmiş ama başkaldın , kanla bastırılmıştı. Ardından 18. yüzyılda ; uuaker tarikatı dini inançları nedeniyle i hem askerlik yapmayı hem de vergi > vermeyi reddettiler. İlk tutarlı vicdani l ' retçiler onlardı. 20. yüzyıl geldiğinde Birinci Dünya Savaşı sırasında savasa çagrılan binlerce insan savaşa katılmayı reddetti. 3.000 kişi hapse atıldı. Ve Uluslararası Savaş Karşıtlan Grubu (WRI)'yı kurdular. Vicdani Ret hareketi 1968 sonrasında Avrupa'yı etkiledi. 1970'li yıllann ortalarında da sivil hizmet zorunluluğu karşılığı Vicdani Ret hakkını elde ettiler. Silahlı hizmet yapmak istemeyenlere hastane, okul gibi sosyal birimlerde çok düşük ücretle çalışma zorunluluğu getirildi. Avrupa'nın çoğu ülkelerinde vicdani ret bir insan hakkı olarak tanıyor.^