Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
12 CUMHURİYETDERGİ ECE TEMELKURAN Caddesi'ndetarçalıyor. Tarın sesi, Doğu'nun inceltilmış çığlığı. tnsanlar bırikmeye başlıyorlar etrafında çabucak. Sıcak bir gece vc sessiz. Bir grup tinerci çocuk gel ip, tarçalan Iranlı'nınyanında, ellerini yavaş yavaş burunlarına götürüp getirmeye başlıyorlar. Kısa sürede gözleri kayıyorhepsının, yan baygın sallanıyorlar Iranlının önüne koyduğu şapkanın ıçı kısa sürede paralarla doluyor. Bu sırada işte orta yaşlı bir adam gelip şapkaya 100 bin lıra atıyor. Şapkanın içindeki dığerparalarıtoplayıp yürümeye başlıyor. Yarı ^ ^ baygın tinerci r J *'. ,^B çocuklarayaklanıp, hepbırliktc adamın üzerine yürüyorlar. Kollarından vc bacaklarından adamın omuzlarına tırmanıyorlar. Adam korkup, aldığı paraları geri veriyor. Polisler, gelip adamı götürüyorlar. Iranlı müzısyen çocuklan toplayıp birkac kuruş tutuşturuyorellerine. Tarınıalıpkaranlıksokaklardanbirinde kayboluyor. Istanbul'dan haberler böylc. Ama bir de şapka haberleri varkı.onlarbaşkatürlü... Istanbul 'da alışmak, yaşamın yansı. Alışmak.sa, daha az görmek olanbiteni.üörmemek,eksilmek... Yaşamın yansı kadareksilmek ıstemeyenlerdcvar. Yencrck vcyenılerek... Selma, şapkalar için kumaş aldığı Sultanhamam'a gıttiğinde yaşlı hamallan görüp nasıl ağladığını anlatıyor. Hemen ardındandaekliyor: "Gide gele görmcmeyc başlıyoısun. Her şeyi gördügün zaman yaşayamazsınbukentte. Dclirmemek için biraz körleşmekgerekiyor." Selma Karaca ve^hmel İncedoğan, Istanbul'da "sjkılanlaragüzcl şeyler" yapıyorlar: Gökkuşağından çalınmış şapkalar. Aslında hcr ıkisidelzmirGüzel Sanatlar Akademisi Resim Bölümü mezunu. Aslında her ikisi de resım yapmak isterler, yapacaklar da. Resim yapmaya yeniden başladıklarında da büyük bir olasıl ıkla I stanbul 'da görüp de dayanamadıkları şeyleri çizecekler. Sultanhamam'da sırtında kumaş toplarıyla yokuşu tırmanamadıkları için bellerinden iplc yukarı çekilen hamallan, güzel kadınlara âşık olup onların önünde ağlayan tinerci çocuklan, istıklal Caddesi'nde sabahtan akşama kadar yürüyüp insanlara giilücüklcr saçan deli kadını, boya kutuları kendilerinden daha büyük boyacı çocuklan, sürekli pusuda bekleyen sokak mafyasını ve daha neleri ne Mafya, tinerci çocuklar, akmayan sular, ter kokan sokaklar, gözünü sevdiğimizin Istanbulu yani; şiirin ve gizemin şehri. Sıkılanlar var elbet; ama alışmak, Istanbul'da yaşamanın yansı. Selma ile Emel şapka yapıyorlar. Yaptıklan şapkalan sıkılan insanlara giydiriyorlar. Bir yandan alışmamaya çalışıp bir yandan şapka dikiyorlar... S okağın karşısındakı kavşakta sarı çantalı, sarı mini etekli biri, ağır ağır yürüyor. Af ili bir araba keskinbirvirajalıphızlaonaçarpıyor. Yerde. Kan akıyor. Çırpınıyor. Televizyon kameralan hemen toplanıp, (^Wmc başlıyor. Başında insanlar birikiyor yavaş yavaş. Herkes baktyor, kimsenin sesi çıkmıyor. "Dönme" ya, kimse dokunmak >istemiyor! K'ameramanlar iyf bir görüntü yaCalamanın heyecanıyla harıl harıl çekim yapıyorlar. Sonunda adamlardan biri, onu ayağından iğreti tutup sürümcye başlıyor. Bu, sürüklemek bile değil, sürümek. Başı kaldırımın kenanna çarpıyor."Bir başka adam da benzcr iğrenmeyle diğer ayağından tutuyor. Kırık bacak kavis yapmış. Böylece iki kişi birlikte "dönmeyi" sürüklüyorlar. Yo1un arabaların geçmediği bölgeye acılı gövdeyi atıyorlar. Gecc l l H i Şapka modellerimn isimleri arasında James Joyce, Virginia Woolf, Scherlock İ stanbul, şapk leri... Selma, iki yıl önce tstanbul'ageldi. Şapka yapmay a Bodrum 'da başlayıp, Ankara'dadevam etti. Sonrasr. "Şimdiye kadar hep bir şeyler beni gitmeye zorladı. Zaman zaman, bir yerde yaşayıp gıderken birdcn, artık gitmem gerektiğini anladım. Gitmczscm bir daha hıçbir zaman bulunduğum ycrden ayrılamayacağımduygusu,benihepyolculuklara çıkardı. Istanbul da bu öykünün şımdılik son noktası. Bclkı gelecek yıl Nevv York'ta olurum. Orada da mutlaka sıkılan insanlar vardır ve şapka giymek her zaman güzel bir kapı aralığıdır." İsimll şapkalar Kapı aralığındaki şapkaların isimleri, gıyenleri bir yerden alıp başkabiryere götürüyor. Kıtaplardan, operalardan ve şarkılardan alınmışisimlerleşapkalarıgiyenler de, bu dünyadan biraz olsun ayrılıp, roman kahramanlan arasına gıriyorlar. Şapkamodcllerınin isimleri arasında James Joyce, Virginia Woolf, Karmen, Orlando, Shcrlock Selma Karaca ve Emel İncedoğan, aslında resinı yapınak istiyorlar...