Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
P 0 R T RE C Ü N E Y T A K A L I N Madam'ın ailesinebaşsağlığıdiliyorlardı. Apostol'un babasının da ölümünü hayal meyal hatırlıyorum. Dayım "Şişli'ye gömdüler", gibi laflar etmişti. Anneannem o gece namazı iyice uzatmıştı. Nedenini sorduğumda "adamcağızın (Apostol'un babasının) ruhuna okudum. Toprağı bol olsun"demişti. Apostol ticaretle uğraşıyordu. Hali vaktiyerinde idi. Ford marka çok güzel bir arabası vardı. Ara sıra bizi alır, gezmeye götürürdü. "MadanTlar ölmese... adam'Ma yıllarca komşuluk etmiştik. Geçenlerde öldü. Uzun süredir şekerden yatıyordu. Hastanelere taşındı, gitmediği doktor kalmadı, derken bu dünyadan göçüp gitti. Toprağı bol olsun. Madam'ı madam olarak tanıdım, gerçek adını bilmem. Doğrusu ya, hiç de merak etmedim. Madam sıfatı, bizim Madam'ı o kadar güzel tanımlıyordu ki... Terbiyeli, güleryüzlü, sevecen bir lstanbul hanımefendisi idi. Çocukla çocuk olur, büyüğün halini hatırını sorar, Rurnca'ya çalan Türkçesi ile şakalar yapar, gönül alır, herhangi bir durumda belli etmeden yardıma koşardı. Sessizce hareket eder, kimseyi rahatsız etmemeye özen gösterirdi. Bir zenaatkar olan kocasının, yakınlarda oturan oğlunun ve kızının yolunu gözlerdi. Kızı bir zamanlar Moda'nın en güzel kızıymış, çok delikanlının yüreğini yakmış. Bildiğim, o da gidcrek annesine benzemişti, sessizce gelir, sessizce giderdi. M Apostol'dan haber var mıî 67 eylül olayları o sıralarda oldu. Gayrimüslimlerin dükkanları taşlandı, yağmalandı vb... Bizim evde bir telaş, "Apostol'dan haber var mı"soruları... Neyse bizim Apostol'a bir şey olmamıştı. Apostol birkaç gün sonra çıkageldi. Her zamanki gıbi gülüyordu. Dedemle bir şeylerkonuştular. YazınApostol'unBüyükada'dakievine giderdik. Vapurda Rumca konuşan çolukluçocuklu kalabalık gruplar... O sıralarda, dönemin gençlik örgütleri "Vatandaş Türkçe Konuş" kampanyası açmışlardı. Vapurdaki bazı insanlar, kendi aralarında Rumca konuşan kadınları azarlar, "Vatandaş, Türkçe konuş" diye çıkışırlardı. Yaşlı başlı Rum kadınları, bu ikazlara karşılık vermez, susmayı tercih ederlerdi. O zaman çok kafamı kurcalamıştı bu tutum. Apostol Türk değil miydi? Nasıl olmazdı, askerliğini Erzurüm'da yaptı. Hattabizeoradanhedıyelerbilegetirmişti... Madam'adoyamadık Eski bir Samatyalı olan annem "Gayrimüslimlerin komşuluğunun tadına doyum olmaz" der. Hepsi öyle midir bilmem ama, biz Madam' a doyamadık. Madam' ın ölümü, mahallede üzüntü yarattı. Apartmansakinleritoplandık,birlikte cenazeye gittik. Bu kez Kadıköy'deki Osmanağa Camii'ne değil, Bahariye'deki Aya Triyada Kilisesi'ne... Yol yordam bilmediğimizden birbirimizi kolluyor, çevreyi süzüyorduk. Aya Triyada'da dikkatimi çeken ilk şey, kilisenin temizliği ve düzenliliği oldu. Kiliseye bakımlı bir bahçeden giriliyordu. Kilisenin zemini bizim camilerin zeminini andırıyordu, yerler irili ufaklı halılarla kaplıydı. Eşlvoçocuklarıağlıyop Aya Triyada'nın papazları dualar okumaya başladılar. Biri, bizim camilerdeki minberi andıran yüksekçe bir yere çıktı. Oradan yüksek sesle lncil'i okuyordu. Kilise epeyce kalabalıklaşmıştı. Bir papaz, cemaati tütsüledi. Madam' ın eşi ve çocukları sessiz sessiz ağlıy orlardı. Apostol 1964 yazının sonlarında lstanbul'dan ayrılmıştı. Dayım, Yeşilköy'e uğurlamaya gitmişti. Havaalanı çok kalabalıkmış. Olympic uçaklarının biri iniyor birikalkıyormuş. Bahariye'deki Aya Triyada Kilisesi 'nde papazlar dualarını bitirmişlerdi. Boyunlarına kayışlar geçirmiş üniformalı görevliler Madam'ın sandukasını kayışlara tutturdular, kilisenin kapısına doğru yavaş yavaş ilerlemeye başladılar. Madam'ın cenazesi, üzerinde haç bulunan eski bir cenaze arabasına kondu, cenaze arabası hareketetti. Bayramdaçlkolata "Ne de olsa bir Istanbul kilisesi" diye geçirdim içimden. Rum Ortodoks kilisesinin, iç düzeni de, filmlerden tanıdığımız Katolik ya da Protestan kiliselerinden farklıydı. Kilisenin ortası boştu, oturma yerleri iki yanda bulunuyordu. Madam'ın ahşap bir sandukaya yerleştirilen cenazesi, kilisenin ortasındaki katafalka konmuştu. Gösterişli tabut, Madam'ın alçakgönüllü kişiliğini tümüyle örtmüştü. Duvarlarda Meryem Ana'nın, lsa'nın heykelleri ikonalar görülüyordu... Gözlerimbuheykelleretakıldı...Birden hafızambeni geçmişe götürdü. 14 Madam 1947da latanbul «okaklarında (saftda).. Dayımın arkadaşı Apostol'un nikâhına gidişimizi hatırladım. Apostol'un nikahı, şimdi adını ve yerini bile hatırlayamadığım bir kilisede kıyılmıştı. Süslü püslü giysili papazlar, dualar okumuşlardı. Herkes çok şıktı. Kilise görkemli görünmüştü bana. Dayımm çok yakın arkadaşı olan Apostol her bay ram dedemin, anneannemin elini öpmeye gelir. Onlara Baylan'dankocaman bir kutu çikolata getirirdi. Dindar biri olan anneannem, başını iki yana sallar, "Elin gavuru yine hatırladı bizi" diye keyifli keyifli söylenirdi. Gönüllerden ne koparsa... Aya Triyada'nın giriş kapısının yanındaki bölmede, temiz pak giyimli birkaç bayan duruyordu. önlerinde kocaman bir tabak vardı. Gelenler, masanın üzerindeki mumlardan alfyor, masanın üzerindeki tabağa da gönüllerinden ne koparsa bırakıyorlardı. Tabağın üzerinde banknotlar birikmişti. Gelenler, temiz pak, giyimi kuşamı yerinde, ortayaşh, yaşlı kişilerdi. Çoğu siyahlara bürünmüştü. Sıraya dizilmiş, Yüda45cenaze Çıkışta papaz efendiye yılda kaç cenaze kaldırdıklarını sordum. "Dörtbeşi geçmez", dedi. Kıydığı nikahların sayısı daha da azdı. Ne de olsa gençlerin çoğu göçmüştü lstanbul'dan. Kilisenin kaç tane papazı olduğunu sordum. "Tek ben varım", 1994 SAYI 414 C U M H U R I Y E T DERGİ 27 Ş U B A T