Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
ler oluşturmaktaydı. Fakat konser veren guruplar sanki onbinlerce kişinin önünde çalıyorlarmış gibi büyük bir coşkuyla ve özenle çalışttlar. Bir yandan festivali izliyor bir yandan da fotoğraf çekiyordum. Fakat aklim fikrim dağlardaydı. Doğal olarak bir dağcı için dağların daha ayn bir anlamı vardır. Festival açılışı biltikten sonra kampıma geri döndüm. Çadınmın bulunduğu bölgeye ulaştığımda birkaç kampçının daha geldiğini gördüm; çadınma tam yaklaşmıştım ki birden çadınmın kapısına iliştirilmiş bir zarf olduğu dikkatiğimi çekti. Içine baktığımda, Milli Park'a giden yolu ve parkın içini gösterir bir harita buldum. Altındaki nottan kaınp müdürlüğü tarafından gönderildiğjni anladım. Bu harita bu kasabada ha/ırlanmış çok aynntılı ve kullanışlı bir haritaydı. Buraya gelen sporculara ve araştırmacılara ücretsiz olarak verilen bir hizmetti. Aklıma Toroslar, Kaçkarlar ve diğer dağlanmız geldi. Bulunduğum alan gerek yükseklik gerekse doğal güzellik acısından bizim dağlarımız yanında bir tepe hatta bir tümsek kalırdı. Oysa buranın halkı elindeki doğal ve tarihi güzelliği tanitabilmek ve insanlara buralan gösterebilmek, tabii ki sonuçta gelir elde edebilmek için hiçbir özveriden kaçınmamışlardı. Gerek organizasyon gerekse doküman olarak her türlü düzenlemeyi yapmışlardı. Birilerinin bana scslendiğini farkettim. Dışanya çıktığımda bunlann yeni gelen kampçılar olduğunu anladım. Beni yemeğe davet ediyorlardı. Tanıştık. Alman dağcılardı. Daha sonra bize biri Avusturyalı diğeri tsviçreli iki dağcı daC U M H U R İ Y E T D E R O İ 3 E K İ M önümüze Brecon Beacons'a ve Gallerliler'in "Iron Vailey" dediği demir vadiye giden yolu gösteren büyük bir tabelaya rastladık. Böylece anayoldan aynlıp dar ve dümdüz bir yola girdik. Yol boyunca, her iki tarafımızda tarlalar ve çiftlik evleri vardı. Dikkatimi çeken en önemli şey yapılann birbirine çok benzemeleri ve hepsinin de ortama uyum sağlamış iki katlı çiftlik evleri olmalanydı. Çok geçmeden tarihi köprüye rastladık. Köprünün yanıbaşında yapıldığı tarih ve yapı malzemesiyle ilgili bilgi veren levha gördük. Yaklaşık 150 yıllık geçmişe sahip olan bu köprü Brecon nehrinin sulannı patınız." Gerçekten gerek ulaşım, gerekse güvenlik konusunda her şey düşünülmüş, gerekli düzenlemeler neredeyse eksiksiz yapılmıştı. Vadi yerli halkın dediği gibi demirden bir vadiye benziyordu. Uzaktan koyu kahverengi bir görünümü vardı. Irmak ve onun kolları tarafından derin ve dar bir şekilde yarılmış, vadiye gömülen Brecon nehri menderesler çizerek akıyordu. Birkaç saatlik bir yürüyüşten sonra eğimin dikleştiği alana gelince ayakkabılanmızı değiştirip tırmanışa geçtik. Kısa bir süre sonra ilk zirvemize ulaşmıştık. Hepimiz çok mutluyduk. Artık kamp yerimiz ve çiftlikler ayağımızın altında uzayıp giden bir yol olmuştu. Bulunduğumu7 7İrvede kahvelerimizi içerken kartal ve atmacalann tepemizin üstünden vadi derinliklerine doğru salınarak uçuşunu izliyorduk. Bu dağ silsilesinin arkasında ayna gibi ışıldayan iki göl bulunmakta ve bulunduğuınuz yerden küçük birer tepsi gibi görünüyordu. Kısa bir moladan sonra fotoğraf çekmeye başladık. lşimiz bitince zirveler düzlüğünü takip cderek diğer dağlara çıktık. öğleden sonra hepimizde tatlı yorgunluk vardı. lçimizde özgürlüğün ve sonsuza ulaşabilmenin mutluluğu vardı. Saaller sonra yürüyüşümüz ve tırmanışımız bitmiş, indiğimiz vadi tabanında serinlcmek ve biraz su içmek için mola verdiğimizde ortamın güzelliği hepimizi kendimizden geçimişti. Hışırdayarak akan dere, yanıbaşında bitmiş ağaçlar ve kuş sesleri. Bir ruhu dinlendirecek ve insanı kendinden geçirecek daha güçlü ne olabilirdi ki... Ellerimiz fotoğraf makinalanmıza gitmeden birkaç dakika harekctsizce kalakaldık uzandığımız yerde. Güneş iyice alçalmış ve kızarmıştı. Vadi boyu kırmızı bir renk almıştı. Artık gerçekten yaşanan düşün sonuna geliyorduk. Vadi bitiminde geriye dönüp baktığımızda bende bölge halkına karşı minnet duygusu vardı; bu alanı böylesine doğallığı ve güzelliğiyle korudukları ve bize sundukları için... M 19 ha katıldılar. Onlann da planında bu bölgeyi dolaşarak, dağlara çıkmak ve fotoğraf çekmek varmış... Sabah çantalanmızı, kameralanmızı ve haritalanmızı alarak yola koyulduk. Kısa bir süre haritanın bize gösterdiği A40 şehirlerarası yolu izledikten sonra 3 9 3 sabah yeni coşkuyla kucaklıyordu. Yol boyunca gelen turistlerin yanlış yola sapmamalan için sık sık yön gösteren işaretler ve yazılarla karşılaşıyorduk. Asfalt yoldan çıktıktan sonra sarmaşıklarla örtülü bir doğal tünele girdik. Bir kilometre kadar bu yolda yürüdük. Bu öyle bir yoldu ki, sanki buradan çıktığımızda tüm ihtişamıyla Brecon Beocons'lara ulaşacağız gibi bir his taşıyorduk. Gerçekten de yolun bitiminde önümüze büyük bir demir kapı çıktı. Bu artık yolumuzun bittiği, bundan sonraki yürüyüşümüze vadide, artan eğim koşullannda yolculuk anlamına geliyordu. Kapıda ilgimi çeken bir yazı vardı. "tçeriye girdikten sonra, sizi rahatsız edebilecek köpek ve diğer hayvanların girmemesi için lütfen kapıyı ka her 1 9 9 3 S A Y I